H. Bader Arslan

27 Ekim 2009

Borç Hangi Yiğitlerin Kamçısı?

Dış borç, kamu ve özel sektörün ülke sınırları dışındakilere olan borçlarını ifade etmek için kullanılan bir terim.

“Dünyanın en borçlu ülkesi hangisidir?” sorusuna hemen herkes “ABD” cevabını verecektir. Doğru; ABD’nin yaklaşık 13,8 trilyon dolar dış borcu var ve bu dünya milli gelirinin yüzde 24’ü demek. Ancak, nominal olarak bir ülkenin ne kadar dış borcu olduğundan daha da önemlisi, o borcun milli gelire ya da ihracata oranı.
Şöyle düşünün: asgari ücretli bir birey için 10 bin TL yüksek bir borçtur. Çünkü kazancını hiç harcamasa bile, bu borcu ödemesi (faizini de saymazsak) yaklaşık bir buçuk yıl sürer. Oysa aylık kazancı 5 bin TL olan bir birey için bu borcu ödemek çok daha kolaydır ve kısa sürer. Bu nedenle dış borçları sadece miktar olarak değil gelire oranıyla incelemek daha objektif bir olacaktır.
Dış borç, kamu ve özel sektörün ülke sınırları dışındakilere olan borçlarını ifade etmek için kullanılan bir terim. Yani sadece devletin borçlarını değil, o ülkedeki bireylerin, şirketlerin, bankaların, vb., diğer ülkelerdeki kişi ya da kurumlara olan borçlarını gösteriyor. Merkez bankalarında yabancılar tarafından tutulan mevduat ve IMF’ye olan borçlar da dış borç statüsünde.
Birçok ülkedeki dış borcun önemli bir kısmını o ülkedeki özel sektörün dış borcu oluşturuyor. Türkiye için de durum öyle. Haziran 2009 itibarı ile 268,6 milyar dolar dış borcun 78,2 milyar doları devlete, 177 milyar doları ise özel sektöre ait. Kalan 13,4 milyar dolar ise Merkez Bankası’nın borcu. Geçen yıl sonunda yüzde 36 olan Türkiye’de dış borcun milli gelire oranı, bu yıl gerilemesi beklenen milli gelir nedeniyle yüzde 50’ye yaklaşabilir.
Dünyanın en fazla dış borca sahip ilk on beş ülkesinin dış borçları toplamı, eldeki en güncel verilere göre, 50 trilyon dolara yakın. Aşağıdaki tablo bu ülkeleri, dış borçlarının milli gelirlerine göre oranına göre sıralıyor.
Listenin başında İrlanda var. Toplam 2,3 trilyon dolar dış borcu bulunan İrlanda’da dış borçların ülkenin milli gelirine oranı, yüzde 811 gibi inanılması güç bir oran. İrlanda’yı İngiltere, Belçika, Hong Kong ve Hollanda izliyor. Listenin son sırasında ise 13.8 trilyon dolar ile ABD geliyor. ABD’nin dış borçlarının milli gelirine oranı yüzde 95.


Ülke

Dış Borç

Dış Borç/Milli Gelir

1

İrlanda

2,3 trilyon $

811%

2

İngiltere

12,7 trilyon $

375%

3

Belçika

1,62 trilyon $

327%

4

Hong Kong

660 milyar $

295%

5

Hollanda

2,45 trilyon $

268%

6

İsviçre

1,3 trilyon $

264%

7

Avusturya

828 milyar $

191%

8

Fransa

5 trilyon $

168%

9

İspanya

2,5 trilyon $

160%

10

Danimarka

589 milyar $

159%

11

Almanya

5,25 trilyon $

137%

12

İsveç

663 milyar $

129%

13

Finlandiya

329 milyar $

116%

14

Norveç

552 milyar $

114%

15

ABD

13,8 trilyon $

95%


On beş ülkenin tamamı gelişmiş ekonomi statüsünde. Yani dış borcun milli gelire oranının en yüksek olduğu ülkeler, aynı zamanda dünyanın en gelişmiş ekonomileri. Hong Kong ve ABD dışındaki on üç ülkenin Avrupa’da bulunması da bunu teyit ediyor. İlk on beş ülkenin 50 trilyon dolara yakın dış borcu, 2008 yılı dünya milli gelir toplamının yüzde 80’i demek.
Yüksek dış borç yeni ortaya çıkmış bir sorun değil. Ekonomik daralma (savaş, ekonomik kriz gibi) dönemlerinde birçok ülkenin dış borcunda artış görülüyor. Dış borçlanmadaki artış yeni bir sorun olmamasına rağmen, ülkelerin gelecek yıllarda yapacakları anapara ve faiz geri ödemelerinde sorun yaşamaları olasılığını yükseltiyor. Şu ana dek krizle mücadele için ayrılan fonların başarılı olmaması durumunda dış borçlar ciddi bir sorun olabilir. İngiltere’de 2008 yılında yapılan borç faizi ödemeleri yaklaşık 55 milyar dolardı ve ülke milli gelirinin yüzde 2’si kadardı. Ancak krizle birlikte, borçlarla birlikte faizler de yükseliyor. Dış borcu yükselen tek ülke İngiltere değil. Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin birçoğunda aynı eğilim var. Kriz döneminde kendi iç kaynaklarından ziyade, bol likidite nedeniyle yabancı kaynaklara yönelen borç talebi bu eğilimi destekliyor. Bu durum insanların mevcut ve gelecekteki vergi ödemelerinin daha büyük bir kısmının faiz geri ödemesine gideceğini ve devletlerin ellerinde diğer harcamaları için daha az fon kalacağını göstermesi nedeniyle dikkat çekici.