Dün birçoklarının “Vay beee” dediği bir gün oldu. Dünyanın iki büyük kredi derecelendirme kuruluşundan biri olan Standard and Poors (S&P), önce ABD’nin AAA olan kredi notunun görünümünü negatife çevirdi ardından da ABD hükümetini, bütçe açığını 2013’e kadar indirecek bir plan hazırlayamazsa kredi notunun indirilebileceği yönünde uyardı. Şirket ayrıca önümüzdeki iki yıl içinde üçte bir olasılıkla kredi notunda indirim olabileceğini de söyledi.
Tam da krizden çıkılıyor derken S&P’den gelen bu açıklama piyasalarda bir şok etkisi yarattı. Tüm dünyada borsa endeksleri hızla gerilerken, dolar birçok para birimine değer kazandı.
Buraya kadar okuduklarınız dünkü gelişmenin kısa bir özetiydi. Pekiyi, bu ne anlama geliyor, neden böyle bir açıklama yapıldı?
Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD ekonomisi, büyük olmasının yanı sıra bütçe ve dış ticaret açığı veren bir ekonomi. Bu iki açık ciddi boyutlara ulaştığı gibi, giderek devletin daha da çok borç almasına neden oluyor. Gerçi ABD, dünyadan borçlanmasını yine kendi parası ile yaptığı için türlü türlü avantajlara sahip ama; bu avantajlar elli yıl önce dünyaya satamadığı bir şey olmayan, bugün ise satacak mal arayan ekonominin sorunlarını çözmüyor.
İşte bu nedenle Obama hükümeti, bütçe açıklarını azaltma amacıyla bir kesinti planı hazırladı. Ancak bu planı uygulamak için Cumhuriyetçi Parti ile uzlaşmak zorunda. Diğer yandan gelecek yılın bütçesinin tartışıldığı şu günlerde, hükümetin borçlanma tavanını yükseltme niyetinde olduğu ve bunun da muhalefet tarafından eleştirildiği de biliniyor.
İşte şeytanın sor dediği soru: Acaba S&P Cumhuriyetçilere mi çalışıyor? Bu abartılı bir soru olabilir ama şirketin yaptığı hamle ve bunun zamanlaması, en azından bir an da olsa bunu düşünmeyi gerektiriyor. Aradım ve buldum; S&P en son 1996’da ABD ekonomisinin kredi görünümünü negatife çevirmiş ve o da bugünküne benzer biri durumda yapılmış: borçlanma tavanı yükseltilmeye çalışılırken.
Obama’nın ekonomi baş danışmanı da kararı politik bulduğunu ve karara kesinlikle katılmadığını söyledi. Ona göre Ovama ve Cumhuriyetçiler bütçe kesintisi planında anlaşmak üzere. Son durumda her iki taraf da 4 trilyon dolarlık bir kesinti yapılmasını ancak Demokratların bunu 12 yıl içinde, Cumhuriyetçilerin ise 10 yıl içinde yapmak istedikleri biliniyor.
Dikkat çeken başa bir durum ise S&P’den gelen bu olumsuz hamleye rağmen, diğer kredi derecelendirme şirketi Moody’s tarafından olumlu açıklamaların geliyor olması. Moody’s ne ABD’nin bütçe gelişmelerinde bir sorun olacağına inanıyor, ne de o zaman da akla şu soru geliyor. Gerçekten S&P politik bir karar mı verdi; yoksa Moody’s inki mi politik bir destek?
ABD ve Yunanistan’ın Paranormal İlişkisi
İşte tam da bu sırada, Yunanistan piyasası öne atladı ve ABD’ye dokunan olursa kendini yakacağını söyledi. Yunan tahvil faizleri sadece kriz döneminin değil son 20 yılın en yüksek düzeyine çıktı. Bugün Yunanistan 110 milyar Euro yardım aldığı günden daha kötü ve riskli bir ekonomik duruma sahip. Tuhaf değil mi? O kadar paraya rağmen çoğu insan bunun işe yaramadığını ve ülkenin her gün sona bir adım daha yaklaştığına inanıyordu. Hergün bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Verilere göre yüzde 65 olasılıkla Yunan ekonomisi beş yıl içinde iflas edecek. Tabii, bunun ABD’deki son gelişmelerle bir ilgisi yok. En azından bizim algıladığımız şekilde.
Sadece o değil, aslına bakarsanız bürün sorunlu Avrupa ülkelerinde piyasalar dün allak bullak oldu. Yunanistan ve Portekiz CDS primleri rekor düzeylerine çıktı. Ama içlerinde en beter durumda olan Yunanistan’ın adını önümüzdeki iki ay içinde sıklıkla duyacağımıza emin olabilirsiniz.
Büyük olasılıkla Yunan hükümeti aldığı borcu yeniden yapılandırmak için başvuracak. Çünkü herkesin bildiği ama ne hikmetse hükümetin ve ona borç verenlerin geçen yıl göremediği şey, yani mevcut ekonomik yapı ile bu borç taksitlerinin ödenemeyeceği artık görünüyor. Ben size şunu söyleyeyim ki; Yunanistan’ın durumu daha net anlaşılabilsin: Yunanistan’ın 110 milyar Euro borç almasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Geçen bir yıllık sürenin neredeyse tamamında, Yunan CDS primleri anlaşmanın yapıldığı günkü düzeyinin üzerinde seyretti. Yani piyasalar, hiçbir zaman borcun ödenebileceğini düşünmedi.