Doğan Abi,
Hatırlar mısın; 2008’in son günlerine doğru beni aramıştın. Uzun süredir üzerinde çalıştığın projenin hazırlıklarının sonuna yaklaştığını, Türkiye’nin gerçek anlamda ilk internet gazetesinin yakında yayına hazır olacağını anlatmış ve beni de burada yazmaya davet etmiştin.
O telefon görüşmesinde bu işin profesyonel bir iş olacağını birkaç kez vurguladın. Tekrarlamalarının ne anlama geldiğine emin olamadığım için “yazılarını beğenmezsek, bir deneme süresinden sonra sonlandırırız” demek istediğini düşündüm. Daha başlamadan saldın korkuyu yani.
Sana hiç söyledim mi bilmiyorum, ama o günden sonra yaklaşık iki ay boyunca ilk yazım üzerinde çalıştım. “Nasıl başlarsa öyle gider” dedim ve ilk yazılarımın en azından kötü olmamasını istedim. Kaç deneme yaptığımı hatırlamıyorum ama sonuçta hiç birini kullanmadım.
Neyse ki; üç yıl önce Tempo24 ile başlayan ve ardından T24’e dönüşen bu projede, beni utandıran hiçbir yazım olmadı. Şimdi dönüp bakıyorum, acemice yazılmış ya da aceleye gelmiş yazılarımı görüyorum, ama en az onların sayısı kadar Türkiye’de ilk olmuş, içi dolu ya da tatmin edici yazılar görüyorum.
Bunu daha önce söyledim sanırım: Acemilik günlerindeki bir yazıyı hazırlamak üç saate yakın sürüyordu ve ortaya çıkan sonuç da pek tatmin edici olmayabiliyordu. Birkaç ay aradan sonra süre kısalmaya başladı. Konuya göre değişiyor ama ortalama bir yazıyı, artık bir saatin altında bir sürede tamamlıyorum.
Yazmaya başladıktan bir süre sonra, gazetenin okur sayısının artması ve belki benim de acemiliğimi üzerimden atmamın ardından, yazılarımı okuyanların sayısı arttı. Gelen yorumların sayısına bakarak mutlu olmaya başladım. Tabii hiçbir zaman seninkiler kadar etkili yazılarım olmadı, doğal olarak.
Yeni tanıştığım insanlar bana ne iş yaptığımı sorduklarımda, artık T24’te yazdığımı da söylemeye başlamıştım. İlk başta T24’ün ne olduğunu bilmediklerini söyleyenlerin sayısı çoğunluktaydı.
Bugünlerde insanlar “Aaa ben orada şu şu yazarları sürekli okuyorum” diyorlar. Yüzüme bakarken benim ismimi saymamalarına aldırmak yerine T24’ün artık bilinen bir yüz olmasına takılıyorum ve ben bundan çok mutluyum.
İlk günden bu yana toplam 487 yazı hazırlamışım. Hiç fena değil bence; sen ne dersin? Çok daha fazla olmasını isterdim ama üç yıl önce "profesyonel" olacağını tekrar tekrar söylediğin yazı tecrübemin 488. durağında ben mecburen inmek zorundayım. Ayrıca, on iki yıldır çalıştığım -senin de okulun olan- Mülkiye’ye de bugün bir süre için veda ediyorum. Bundan sonra Ekonomi Bakanlığı’nda olacağım.
Şimdiye kadar yaptığım en güzel yolculuğa beni de davet ettiğin için, kendimi yetiştirdiğim bu yıllarda bana olan desteğin için, bana hiçbir zaman “bunu yaz, şunu yazma” demediğin için ayrı ayrı teşekkür ederim. Tanıştığım bazı gazetecilerle yaptığım sohbetlerde senin için çok defa “mükemmel bir gazetecidir”, “beni o yetiştirdi” gibi yorumlar yapıldı. Benimki gibi yazı yazmakla gazeteci olunmayacağını biliyordum elbette, ama ben de onlara “beni de o yetiştiriyor” dedim, haberin olsun.
Bir gün, Yeni Medya Düzeni isimli bir seminer için Ankara’ya geldiğinde bana “Yaptığın üç iş arasında seni en fazla tatmin eden hangisi?” diye sormuştun. Sana verdiğim cevabı, tekrarlamak için bu en iyi satır: “T24’te Yazmak”
Gerçekten öyleydi…
Sevgilerimle
Bader