H. Bader Arslan

26 Ocak 2011

2011 Enflasyon Hedefi 5.9’a Çekildi

Dün sabah TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz, Banka Meclisi üyelerinin katılımıyla yılın ilk enflasyon...

Dün sabah TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz, Banka Meclisi üyelerinin katılımıyla yılın ilk enflasyon raporunu açıkladı. 140 sayfadan oluşan rapor, Türkiye ekonomisi hakkında hemen her konuya değiniyor. Şunu söyleyerek başlayayım: Türkiye ekonomisini iki saatte hatmetmek için kaçırılmaması gereken bir metinden bahsediyoruz.  
Elbette burada raporun özetini yapacak değilim ama izninizle öne çıkan noktalara kısaca değineceğim. Önce enflasyon gerçekleşmeleri ile başlayalım.  
Aşağıda bir grafik göreceksiniz. Bu grafik Türkiye’de son 3 yıldaki TÜFE ve ÜFE oranlarını veriyor. 2009 ortasında hiç olmadığı kadar düşük düzeylere inen enflasyon, krizden çıkış süreci ile yükselişe geçiyor.  2010 ortasında yüzde 10’a kadar yükseldikten sonra yıl sonunda TÜFE’de %6.4, ÜFE’de %8.9’a geriliyor.

Banka, enflasyon raporunda 2010’daki seyrin nedenlerini detaylı bir şekilde anlatıyor. Yılın bir bölümünde dünya piyasalarında ve Türkiye’de yükselişe geçen emtia fiyatlarının enflasyonu yükseltici etkilerine değiniyor.
Elimizdeki verilere göre dünya piyasalarında dolar bazında 2010’da buğday fiyatı yüzde 54, mısır fiyatı %45 arttı. Fiyatı yüzde 95 artan pamuk en çok yükselen meta oldu. 2011’de de benzer gelişmelerin yaşanacağını varsayan Banka bu nedenle tarım enflasyonunun 2011’de yüksek olmasını bekliyor ve 2011’de gıda enflasyonu tahmini yüzde 7’den yüzde 7.5’e revize ediyor. Gıda fiyatlarındaki artışın 2011 yılı genel enflasyon tahminlerini yaklaşık 15 baz puan yukarı çekeceğini söylüyor.
Petrol fiyatları konusunda da benzer bir beklentiye sahip olan Banka, 2011 ve sonrası için beklentisini 95 dolara çekiyor ve bunun 2011 genel enflasyon tahminlerini yaklaşık 35 baz puan yukarı çekeceğine vurgu yapıyor.
Merkez Bankası bu iki faktörün birleşimiyle daha önce yüzde 5.4 olan 2011 enflasyon tahminini yüzde 5.9’a çekti. Bankaya göre yüzde 70 olasılıkla, 2011 yılı sonunda yüzde 4,5 ile yüzde 7,3 aralığında gerçekleşecek.
Raporda öne çıkan noktalardan biri de son dönemde faiz ve karşılık oranlarında yapılan değişikliklerin nedenlerine vurgu yapılması. Banka bu değişikliklerle kısa vadeli sermaye girişlerinin uzun vadeye yönlendirilmesinin, TL’nin değerinin iktisadi temellerden kopuk eğilimler sergilemesinin önlenmesinin ve piyasadaki nakit miktarını azaltarak kredi hacmindeki artışı sınırlamanın amacı olduğunu bir kez daha açıkça söylüyor. 
Eldeki veriler kredilerdeki artış ile ithalat arasında büyük paralellik olduğunu gösteriyor. Bu açıdan kredi büyüme oranının bir miktar aşağı çekilerek hem ithalatın hem de cari açığın kontrol edilmesi amaçlanıyor. Söz konusu politikanın enflasyonu düşürücü bir etkiye sahip olacağını söylersek sanırım yanlış yapmayız.