Evrende, bir yerlerde, belki de bizden daha akıllı bir yaşam formu vardır, olmalı da.
İstatistik böyle söylüyor.
İstatistiğin yanıtını doğru kabul edersek, o zaman en aristokrat soru geliyor!
Öyleyse neredeler?
“Çoktan gelmiş olmalıydılar" der Enrico Fermi.
Ve bu saptama, bilim tarihine "Fermi Paradoksu" olarak geçer.
Enrico Fermi, İtalyan fizikçi, Nobel Ödülü sahibi. Eşinin yahudi olması nedeniyle 2. Dünya Savaşı'na dakikalar kala Amerika'ya kaçmak zorunda kalır. Almanya'nın nükleer bomba çalışmaları karşısında Manhattan Projesi'nin hayata geçirilmesini sağlar ve savaş yıllarında da nükleer bomba yapımında aktif görev alır.
1950’li yıllara gelindiğinde savaş yılları geride kalmıştır. Bilim insanları hayal kırıklıklarını ve pişmanlıklarını bir yana koyarak yeniden evreni, yaşamı ve dahası bilimi sorgulamaya dönerler.
Hikâyeye göre Fermi, laboratuvarda çalışma arkadaşları ile Dünya dışı uygarlıklar konusunu tartışırken, daha sonraları "Fermi Paradoksu" olarak adlandırılacak o ünlü saptamasını yapar.
Fermi Paradoksu bize ne anlatır?
Fermi paradoksu, dünya dışı akıllı yaşamın yüksek olasılığı ile onların varlığına yönelik herhangi bir ize rastlamamış olmamız arasındaki çelişkiye dikkat çeker.
Evrende milyarlarca galaksi vardır; her galakside milyarlarca yıldız ve bir o kadar da gezegen bulunur. Bu olağanüstü yapı içinde gelişmiş akıllı yaşam formları ve uygarlıkların var olması değil, olmaması bir mucizedir.
Ve dahası evrim için yeterli zaman da vardır. Evrenin yaşının 13,7 milyar yıl ve dünyadaki canlı yaşamın da 3,5 milyar yıldır varolduğunu hatırlarsak olası uygarlıkların neredeyse Dünya'dan 4 kat daha fazla zamana sahip olduğunu görürüz.
Sonuçta bu uygarlıkların evrim için zamanları olduğu kadar diğer yıldızlara ulaşması, hatta galaksileri kolonize etmesi için de yeterli zaman vardır, eğer yüksek teknolojiye sahipseler.
Özetle Dünya dışı yaşam oldukça kuvvetli bir olasılık.
Drake denklemi
Fermi Paradoksu, dünya dışı bu olası uygarlıklarla ilgili hiçbir iz ve bilgi olmamasının temel bir çelişki olduğunu söyler.
Diyelim ki varlar! O zaman yeni sorularımız olacak. Mesela “Kaç uygarlık var?” gibi…
Ya da en azından, Samanyolu Galaksisinde kaç komşumuz var, ve neredeler?
Frank Drake de bu sorulara yanıt aramıştır.
Frank Drake bir radyostronom ve adı, evrende teknolojik olarak ileri bir canlı yaşamın varlığını ve sayılarını saptamak üzere geliştirilmiş bir denklemle anılır. "Drake Denklemi". Bu denklemin Carl Sagan, John C. Lilly ve Otto Struve gibi bilim insalarının katkıları ile hazırlanmış olduğunu da kaydedelim.
Denklem özünde bir olasılık ifadesidir ve 7 temel varsayım üzerine kuruludur.
Bu varsayımları iki grupta toplamak mümkün. Önce canlı yaşam şansı olabilecek gezegenlerin saptanması ve sonra onlar içinde akıllı yaşam gelişebilecek olanlar.
İlk olarak bir galaksideki yıldız sayısı, bu yıldızlardan gezegen sistemlerine sahip olanlar ve bunlar içinde de canlı yaşam şansına sahip olabileceklerin sayısı: Bunları hesaplamak mümkün.
Yaşam şansı bulunan bu gezegenlerde yaşam işaretleri olup olmadığı, akıllı yaşamın varlığı ve bu akıllı yaşamın sahip olduğu teknolojik düzey ve son olarak da teknolojik yetkinliğe sahip uygarlığın uzaya gönderdiği tanımlanabilir sinyaller dikkate alınır. Özetle bir galakside iletişim kurulabilecek Dünya dışı uygarlıkların muhtemel sayısı, tüm bu varsayımların aynı anda var olmasını öngörür. Yani, bir parametrenin sıfır olması, tüm galakside bir yaşam formu olmadığı anlamına gelir.
100 milyon komşu mümkün!
Diğer galaksileri bilmiyoruz ama Samanyolu Galaksisi’nde bir akıllı yaşam var, yani Biz… Ve denklem en azından Samanyolu için bir işlerliğe sahip.
O zaman Samanyolu Galaksisinde komşularımızı bilmek istemez miyiz?
Yapılan hesaplara göre Samanyolu Galaksisi’nde olası uygarlıkların sayısı 1000 ile 100.000.000 arasında olabileceği yönünde…
Daha az olabileceği de söylenmekle beraber başka uygarlıkların da olması gerektiği yönünde herkes hemfikir. Yapılan yıldız ve gezegen keşifleri de bu sayı aralığını destekler bilgiler içermekte.
Yani, Samanyolu Galaksisi’nde bizim dışımızda ve bize yakın akıllı yaşam olmalı deniyor.
Tekrar aynı soruya dönüyoruz.
Öyleyse, neredeler?
Neden onlarla ilgili en ufak bir bilgiye veya var oldukları yönünde bir ipucuna sahip değiliz?
Henüz bir yanıt yok.
Belki bizi izliyorlar, biz farkında değiliz
Ancak çeşitli görüş ve varsayımlar var. Birçoğu uçuk gelebilir. Eğer uzayın derinliklerinden Dünya'ya bakarsanız çok daha fazla şey size uçuk görünecektir.
Varsayım ve öngörülere gelirsek: Sözkonusu uygarlık, bizi izliyor ama fiziksel kısıtlılıklar nedeniyle bizimle iletişime geçemiyor olabilir. Ya da bizimle temas kuracak yüksek uygarlık düzeyine sahip değillerdir.
Veya büyük ve gelişmiş uygarlıklar bizden haberdardır, bizi izliyordurlar, daha ileridirler ancak biz daha geri teknolojiye sahip olduğumuzdan bunun farkında bile değilizdir.
Dünyamızı ziyaret de ediyor olabilirler ve biz onları algılamada yetersiz olabiliriz.
Dışımızda çok gürültülü kozmik bir arka plan bulunuyor. Yanlış kanalları dinliyor olabiliriz. Teknolojilerimiz farklıdır ve birbirimizi bu nedenle anlamıyor olabiliriz. Ya da biz onların bizi göremeyecekleri ıssız bir köşede yaşıyor olabiliriz. Yani bizden haberdar olamayabilirler.
Belki de anlamlı sinyaller alıyoruzdur, kanıtlar da vardır ama çeşitli nedenlerle otoriteler bize bildirmiyor olabilir. Yani bilgi saklanıyor olabilir.
Belki de biz, deney-amaçlı buradayız!
Dünyamızın dönem dönem bu yok oluş evrelerinden geçtiğini biliyoruz. Akıllı yaşam, biz daha yeryüzünde olmadan gezegenimize gelmiş ve çeşitli nedenlerle yok olmuş olabilir.
Belki, biz deney amaçlı, özellikle buraya yerleştirilmiş varlıklar olabiliriz. Hatta Dünya dışı akıllı yaşam varlıklarının bir bilgisayar simülasyonu olmak da bu varsayımlar arasında.
Ya da gerçekliğimizle ilgili tümüyle yanılgı içinde olabiliriz. Evren tek yönlü bir görüntü veya bir hologram gibi başka bir gerçekliktir.
Bunlar gibi daha birçok varsayım sayabiliriz.
Öte yandan "biz evrendeki tek akıllı yaşam formuyuz" demek de inandırıcılığı en az olan varsayım.
Belki de Truman Show'un farklı bir versiyonu içindeyizdir, olamaz mı!..
Yani Fermi paradoksu hâlâ geçerliliğini korumaya devam ediyor.