Erken dönem insanının ilgisini en çok çeken ve o oranda da korkutucu bulduğu gök cisminin kuyruklu yıldızlar olduğu söylenir. Bunun nedeni, diğer gök cisimlerinin aksine kuyruklu yıldızların gökyüzünde aniden ortaya çıkıyor olmaları ve ardından da kaybolmalarıdır.
Ve bu nedenle birçok antik kültürde kuyruklu yıldızlar bir felaket ve kıyamet habercisi olarak görülmüştür.
Güneş Sistemi'nin keşfine paralel olarak bu gök cisimlerinin gizemleri de çözülür oldu. İnsanları hem korkutan hem de hayrete düşüren bu gök cisimleri buzla kaplı nesnelerdi ve Güneş Sistemi'nin en uzak ve en soğuk dış bölgelerinden geliyorlardı. Bilim insanları onları Güneş etrafında çizdikleri çok uzun yörüngelerden hareketle tanımladılar.
Buz kaplı bu cisimler hareket ettikleri uzun yörüngelerde Güneş'e yaklaştıkça yüzey buzu erimeye başlıyor ve arkalarında buz ve su karışımı bir şerit bırakıyorlardı. Bu şerit yıldızın kuyruğuydu. Ayrıca ısınma ile oluşan gaz ve toz bulutu, ona bulanık bir görüntü veriyordu. Bu oluşuma "koma" adı verildi. Komet sözcüğü de buradan geliyor.
Yapılan gözlemlere ve hesaplara göre bu kuyruklu nesnelerin mekanı Güneş Sistemi'nin sınırı olarak kabul gören Kuiper Kuşağı ile tüm sistemi içine alan Oort Bulutu olmalıydı.
Ancak bilim insanları son dönemde Astroit Kuşağı içine gizlenmiş kuyruklu yıldızlar olduğunu fark ettiler. Bu yeni bulgular daha önceki kuyruklu yıldız tanımıyla örtüşmüyordu.
"Ana kuşak kuyruklu yıldızı" adını verdikleri bu nesneler, Güneş Sistemi'nin iç bölgesinde bulunan asteroit Kuşağı içinde bir yörünge üzerinde hareket ediyor ve kuyruklu yıldızlara özgü özellikler sergiliyorlardı.
Asteroit Kuşağı'nda bir kuyruklu yıldız gözlenmesi, Güneş Sistemi'nin oluşumu açısından oldukça sıradışıydı. ve bu yeni bulgular Güneş Sistemi'nin oluşumuna dönük yeni ipuçları olarak değerlendirildi.
Kuyruklu yıldızlar diyarı
Günümüzde kabul gören teoriye göre, yaklaşık 4,6 Milyar yıl önce Güneş Nebula'sı yani Güneş Sistemi'ni oluşturan toz ve gaz bulutu, sıkışıp içe doğru çökerek "protoplaneter disk" olarak adlandırılan düz bir disk oluşturdu. Güneş'ten arta kalan disk malzemesinin büyük bölümü bir araya gelerek şu anda gördüğümüz gezegenler meydana geldi.
Bu süreçte etrafa saçılan küçük kayalık nesnelerden bir bölümü Mars ve Jüpiter gezegenlerinin yörüngeleri arasında kümelenerek kalın bir duvar oluşturdular ve bu oluşuma Asteroit Kuşağı denildi. Buradaki nesneler daha çok kayalık ve metalik bir yapıya sahipti ve neredeyse hepsi Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasında belirli bir yörünge izliyorlardı. Bugün bu kuşağın Mars tarafında kalan bölümü " iç Güneş Sistemi"; Jüpiter tarafında kalan bölüm ise "dış Güneş Sistemi" olarak tanımlı.
Bu kalın duvarı oluşturan kaya parçalarının gezegenimize çarpma olasılığı ise Jüpiter'in güçlü kütle çekimi nedeniyle çok düşüktür.
Gezegenler ve Asteroit Kuşağı'ndan arta kalan bir bölüm nesne de sistem dışına doğru sürüklenerek Güneş Sistemi dışına itildi ve burada, Asteroit Kuşağı benzeri düz eliptik düzlemde bir dış duvar oluşturdular. Bu duvar "Kuiper Kuşağı" olarak biliniyor.
Asteroit Kuşağı'ndan farklı olarak Kuiper Kuşağı Güneş'in ısıl etkisinden çok uzakta donmuş asteroit ve benzer buzlu kalıntılardan oluşmaktadır. Bu kuşak, gözlenebilir anlamda Güneş Sistemi'nin en uç sınırı olarak kabul edilir. Kuyruklu yıldızların ana kaynağının da bu kuşak olduğu düşünülmektedir.
Kuiper Kuşağı'nın çok ötesinde, çok geniş bir katman olduğu öngörülen "Oort Bulutu" bulunur. Burası, Güneş Sistemi'ni çevreleyen ve Güneş'in yerçekim etkisinin olmadığı düşünülen varsayımsal küresel bir bulut olup kuyruklu yıldız rezervuarı olarak da bilinir.
Asteroit kuşağı, Kuiper kuşağı ve Oort Bulutu bazı temel benzerliklere sahip olsalar da, konumları, bileşimleri ve özellikleri bakımından farklılık gösterirler.
Güneş Sistemi'nin etrafında düz disk üzerinde bulunan Asteroit ve Kuiper Kuşağı'nın aksine, Oort Bulutu'nun Güneş Sistemi'ni çevreleyen dev küresel bir kabuk şeklindedir. Burada donmuş bir çekirdeğe sahip büyük kaya kütleleri bulunur.
Gizemli kuyruklu yıldızlar
Mevcut bilgiler çerçevesinde Astroit Kuşağı'nda kuyruklu yıldız benzeri bir yapının bulunmaması bekleniyor. Ancak bilim insanları, burada "ana kuşak kuyruklu yıldız" olarak adlandırılan kuyruklu yıldız varlığına ilişkin gözlemsel veriler olduğunu söylüyorlar.
İlk ana kuşak kuyruklu yıldız, 2006 yılında bilim insanları Henry Hsieh ve David Jewitt tarafından tanımlanmıştı. 2021'de ilk kez görüntülenen 456P/PANSTARRS ana kuşak kuyruklu yıldızının da düzenli olarak aktif olduğu ve aktivitesinin büyük olasılıkla buz erimesine bağlı olduğu öngörüsü var.
Elde edilen bulgular 4,6 milyar yıl önce Güneş Sistemi'ni oluşturan "protoplaneter disk"te buz varlığı olabileceği ve bu nesnelerin de şu anda bulundukları yere yakın bir yerde oluşmuş olabilecekleri düşüncesini destekliyor.
Dolayısıyla bilim insanları mevcut Güneş Sistemi'mizin oluşum kurgusunun güncellenmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Düne kadar kuyruklu yıldızlar Güneş Sistemi'nin en dış bölgesindeydiler; yeni bulgulara göre onların bazıları çok yakınımızda bulunuyor ve Mars yolcusu olmaya hazırlanan bizler ise bunu yeni fark ediyoruz.
Neyse ki Jüpiter'in koruması altındayız!
Kaynakça:
https://www.sci.news/astronomy/456p-panstarrs-main-belt-comet-13454.html#google_vignette
Nafiye Güneç Kıyak kimdir?Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu. 1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi. 2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır. Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOS; Sırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir. |