Troy, bildiğimiz adıyla Truva, gerçekte Atlantis olabilir mi?
Atlantis'in öyküsünü Platon'dan öğreniyoruz.
M.Ö. 360'lı yıllarda yazılmış bu öyküde Platon ideal (bir anlamda ütopik) bir devlet yapısı ve adalet anlayışını savunmaktadır. Böyle bir devlet yapısı, her bireyin mutluluğunu merkeze almalıdır. Çünkü insan, farkındalığı olan ahlakî ve estetik değerlere sahip sosyal bir varlıktır.
Platon, kendi zamanından yaklaşık 9.000 yıl önce var olduğunu ve kurucularının yarı insan, yarı tanrı olduğunu ileri sürdüğü Atlantis'i ise vahşi dalgaların etkisiyle batarak sahip olduğu ileri uygarlığı da beraberinde sürüklemiş efsanevi bir ada olarak tanımlar.
Ada, kanalla birbirine bağlı altın, gümüş gibi değerli kaynaklara sahip, bir cenneti andıran yemyeşil adacıklardan oluşmaktadır. Burası yüksek ahlaki değerlere sahip ruhani ve mutlu bireylerin yaşadığı uygar bir toplumdur.
Ancak zamanla ada halkı açgözlü ve dar görüşlü hale gelir ve ahlaki çöküş içine girer. Bu durum tanrıların öfkesine neden olur ve onları cezalandırmak isterler. Sonunda şiddetli depremler, yangınlar ve su baskınları altında kalan ada, denizin derinliklerine doğru kayar ve gözden kaybolur.
Anlantis'in kurgulanmış ütopik bir ada olduğunu düşünenlerin yanı sıra öykünün gerçek olabileceğini ima edenler de bulunuyor. Ancak Platon'un bu öyküsü, Atlantis hakkında bilinen tek kayıt.
Atlantis efsanesi için "olabilir" diyenler, tarih boyunca uygarlıkları sonlandıran depremleri, selleri ve volkanik patlamaları referans alıyorlar.
Eğer gerçekse, bu ütopik ada nerede olabilir, sorusu da doğal olarak yanıtsız.
Tarif edilen alan Akdeniz'de, İspanya kıyılarından Antarktika'nın altına kadar uzanan çok geniş bir bölge; yani hayal edebileceğiniz her yerde olabilir, deniyor.
Ve bazıları da Atlantis olarak Truva'yı, diğer adıyla Troy'u işaret ediyor.
Troy ya da Truva gerçek mi?
Truva'nın varlığı, Atlantis'in bir mit olmasının ötesinde gerçek olabileceği savını güçlendiren bir faktör.
Atlantis olup olmadığı bir yana, gerçekten Truva diye bir yer var mıydı?
Truva için temel kaynağın Homeros'un Ilyada ve Odysseia Destanları olduğunu biliyoruz.
Homeros, Antik Çağ'da yaşamış, tarihin en eski destanları olarak bilinen İlyada ve Odysseia destanlarının ozanı. Hayatı hakkında net bir bilgi olmamakla birlikte MÖ IX. yüzyılda Sakız Adası'nda yaşadığı öngörülmekte. Bazıları da İzmir'de yaşamış olabileceğini öne sürüyor.
İlyada ve Odysseia, kısmen tarihsel gerçeklik barındıran; gerçek ile kurgunun iç içe geçtiği epik bir şiir. İlyada, Truva savaşını anlatırken Odysseia, destanın kahramanı Odysseus'un 10 yıl süren eve dönüş serüvenini konu almaktadır.
İlyada'ya göre Truva savaşı Miken Kralı Agamemnon liderliğindeki Yunanlılar ile Kral Priam tarafından yönetilen Truvalılar arasında geçiyor. Savaş, Tunç Çağı'nın sonlarına doğru yaşanmış ve 10 yıl sürmüş.
Destanda Odysseus, Aşil, Agamemnon ve Hektor gibi ana karakterlerin bazılarının kurgusal olduğuna inanılsa da hikayenin büyüleyici bir tarafı var. Her şey, Truva Kralı Priam'ın oğlu Paris'in tanrıça Afrodit'i en güzel tanrıça olarak seçmesi ile başlıyor. Afrodit, ödül olarak Güzel Helen'i ona aşık ediyor ve Helen, Paris ile kaçıyor. Ancak Helen, Miken Kralı Agamemnon'un kardeşinin eşidir. Helen'i geri almaya ve Truvalıları cezalandırmaya kararlı olan Agamemnon, güçlü bir orduyla Truva'ya saldırıyor.
Hikâye, genel olarak kurgusal olarak kabul görse de destanda son derece ayrıntılı coğrafi tanımlamaların bulunması, bu yerlerin var olduğu ve bulunabileceği yönündeki ilginin temelini oluştururken destan kahramanlarının da var olabileceği düşüncesini canlı tutuyor.
Schliemann'ın Truva'sı
Truva kaşifi olarak bilinen Heinrich Schliemann'ın Truva'yı mitlerin izini sürerek 1870'lerde bulduğu söylenir.
Heinrich Schliemann, Alman amatör bir arkeolog; Truva'nın yerini Homeros'dan öğrenmesi çok güç; İlyada ve Odysseia'da şehrin yerini gösteren bir harita yok. Bazı ipuçlarına dayanarak Homeros'un anlattığı İlios kentini bulma amacıyla çok sayıda yeri araştırmış ancak bugün Truva olarak bilinen Hisarlık tepesinin yerini başka bir amatör arkeologdan öğrenmişti.
Frank Calvert, bir amatör arkeolog; 1865 yılında Hisarlık olarak bilinen bir yerde keşif kazılarına başlamış ve Tunç Çağı kenti Truva'nın orada gömülü olduğunu düşünmektedir. Schliemann ile temasa geçerek Truva'nın yeri konusunda bilgi paylaşımında bulunur.
Schliemann, Hisarlık tepesine 1868'de gelir ve buranın Homeros'un Truva'sı olduğu konusunda ikna olur. 1871'de kazıları devralır ve elde ettiği bulguları efsane ile ilişkilendirmeye çalışır.
Kazılar, antik kentin farklı katmanlardan oluştuğunu göstermektedir. Bir katmanda yangın ve deprem kanıtları ile Homeros'un Truva Savaşı dönemine ilişkin bulunan bazı kanıtlar savaşın varlığını güçlendirir yöndedir. Ayrıca bu katman, destanda olduğu gibi Truva'nın gerçekten yakılarak yıkıldığını göstermektedir.
Atlantis, Truva olabilir mi?
Zamanla, arkeolojik kazılar Truva'nın çok kez yıkıldığı ve her seferinde yıkıntısı üzerine yeni bir şehrin kurulduğunu gösteriyor. Bu yıkımlara yalnızca savaşlar neden olmamış; antik kentin kalıntılarında Truvalıların 4000 yıl boyunca depremlere ve su baskınlarına karşı da savaştığı görülüyor.
Truva, Atlantis olabilir mi sorusuna gelince; savaşlar bir yana bırakılırsa her ikisinin de sonu yangınlar, yıkıcı depremler ve su baskınları ile ilintili. Ancak Truva, tarihsel olarak bir döngü içinde devamlılığa sahip. Kurgusal olsa da olayların gerçek coğrafi konumlarla ilişkilendirildiği ve tarih örgüsü içinde desteklendiği görülüyor.
Atlantis için bunları söylemek mümkün değil. Çünkü Atlantis'in adı herhangi bir mitolojik döngü içinde geçmiyor.
Truva, geç dönem Bronz Çağı (MÖ 1600-1200) şehirlerden biriydi ama Atlantis çok daha öncesi bir döneme ait bulunuyordu.
Dolayısıyla Atlantis ve Truva arasında bir bağlantı kurulması çok zor.
Truva efsanesinin gerçek mi yoksa kurgu mu olduğuna gelince: Çoğu arkeolog antik Truva'nın Hisarlık'ta bulunduğu konusunda bugün hemfikir olabilir ancak ünlü Truva Savaşı için aynı duyguyu taşımıyorlar.
Binlerce yıl kuşaktan kuşağa aktarılan destansı bir savaşın, zihinlere kazınmış cesur kahramanların, rekabetçi tanrıçaların ve tutkulu prenslerin, savaşın sonucunu bir tahta atla çerçeveleyip ölümsüzleştirenlerin bu büyüleyici hikâyesi, belki de gerçektir; kim bilir?
Kaynakça
https://www.worldhistory.org/troy/
https://www.bbc.com/culture/article/20200106-did-the-trojan-war-actually-happen
https://www.atlantis-scout.de/atlantis-zangger.htm
Nafiye Güneç Kıyak kimdir?Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu. 1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi. 2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır. Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOS; Sırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir. |