Gülengül Altınsay

24 Nisan 2014

Passolig'e hayır, centilmenliğe evet

Derbi iki olayla anılacak. İlki Passolig'in uygulandığı ilk haftaya Beşiktaş-Fenerbahçe derbisini denk gelmesi dolayısıyla maç öncesi Beşiktaşlı taraftarların yaşadıklarıyla.

Biliyorsunuz centilmen bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi izledik. Bununla sahaya çıkan 22 adamın üç puan elde etmek için çabalamadığını, savaşmadığını ima etmiyorum kesinlikle. Tam tersine çok fazla olmasa da kendilerini galibiyete taşıyacak pozisyonlar için çabaladılar. Hatta gerginlikten gereksiz fauller yaptı bazı Beşiktaşlı oyuncular. Bu yüzden de maçı 9 kişi tamamlayabildiler. Gelecek hafta Beşiktaş o maçta cezalı duruma düşen futbolcuları nedeniyle nasıl bir on bir çıkaracak meçhul.

 

No passaran passolig

Derbi iki olayla anılacak.

İlki Passolig'in uygulandığı ilk haftaya Beşiktaş-Fenerbahçe derbisini denk gelmesi dolayısıyla maç öncesi Beşiktaşlı taraftarların yaşadıklarıyla.

İkincisi ise bizde de centilmenliğin yok olmadığını gösteren hareketleriyle.

Önce Mart 2011'de çıkan 6222 No’lu yasa gereği futbolda 1 yıl içinde yürürlüğe konması gereken elektronik bilet, marka adıyla Passolig uygulamasıyla başlayalım. Maç akşamı yazdığım yorumda da söylemiştim; zamanlama çok yanlıştı.

Kanunu üç yıl ertelemişsiniz bir iki ay daha bekleyebilirdiniz.

Niye devre arası değil, gelecek sezon değil de tam Beşiktaş'ın Fenerbahçe derbisinde start alıyorsunuz? Buna "büyük tesadüf(!)" denmez de ne denir?

Tamam Passolig uygulamaları açısından çok iyi bir fırsat oldu bu ama Beşiktaş için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Beşiktaş'ın seyirci kaybına uğradığı çok açık.

Haksızlık etmeyelim Passolig tribünlere düzen getirmek, kargaşaya yol açan kişileri tesbit etmek için düşünüldü. Herkesin kendi yerinde oturacak olması ve dolayısıyla denetimi kolaylaştırması bakımından uygun bir sistem olabilir.

Ama ne oldu? Passolig uygulanan maçlarda herkes yerinde oturdu mu? Olay çıksa Passolig kartlarındaki belli belirsiz fotoğraflardan doğru dürüst teşhis yapmak mümkün mü? Olay çıkaranı teşhis etseniz yakalayabiliyor musunuz? Yakalasanız adilane yargılayıp cezalandırabiliyor musunuz?

Bütün bunları yapmıyorsunuz. Pasolig gibi, imrenerek baktığımız hiçbir ligde görmediğimiz bir uygulamayla yasak savıyorsunuz. Yeni rant kapıları yaratıp yükü de dar gelirli futbolseverin sırtına yıkıyorsunuz.

Kapılarda oluşacak ek izdihama ve kargaşaya da davetiye çıkartıyorsunuz ki bunlar ciddi biçimde BJK-FB derbisinde yaşandı.

 

Kanunlar herkese eşit uygulanabilecek mi?

Daha da önemlisi statta maç izlemek isteyen bütün futbolseverleri “olağan olay çıkartıcı” şüphesiyle fişliyorsunuz. Peki bu bilgiler kimin elinde olacak, kimler tarafından kullanılacak?

Burada kanunların uygulamasında sürekli yaşadığımız belirsizlikler karşımıza çıkıyor. Yeri geldiğinde vur deyince öldürme, yeri geldiğinde “kanun benim” deme durumu. Suçu tespit edilen bir taraftarın duruma göre kılıfına uydurulup hem de bizzat kulüp yöneticileri tarafından kurtarıldığını biliyoruz. Buna karşın yönetimlerin sevmediği tarzda duruşu ve eylemi olan taraftarları sudan nedenlerle suçlamak bu yeni sistemde çok daha kolaylaşacak.

Ben protokol tribünlerinin, locaların, tribünlere biletsiz giren “görevli” kalabalığının ve hatta sponsorların bu Passolig’i takacaklarını hiç sanmıyorum. Gene “alevera dalavera zavallı sıradan taraftar nöbete”.

 

Turiste maç yasağı

Ben yurt dışında pek çok statta maç izledim. Kimse benden ne pasaport ne kimlik numarası ne de her hangi bir kimlik istedi. Zaten medeni ülkelerde insanların üstlerinde kimlik taşıma sorumlulukları da yok.

Diyelim bir futbolsever turist Türkiye'ye gelmişken bir maç izlemek istedi? Ne yapacak? Passolig mi çıkaracak? TC kimlik numarası da yok. Sınır kapısında vermediği bilgileri sırf eğlence için maç seyretmek için mi verecek? Adama veya kadına bunu açıklayamazsınız. Açıklasanız, bu kez “Kuzey Kore’ye falan mı geldim” diyecek zavallı. Ya da “cezaevinde azılı bir katili mi ziyaret ediyoruz” diye soracak.

Kısacası, bir; futbolseveri potansiyel suçlu sayan, iki; seyir koşullarını iyileştireceğine yasakçı tedbirler alan bir zihniyetin elinde gerçek taraftarı bölüp parçalamak, seyirciyi stat dışına atma aracı olacak bu Passolig.

Zaten egemen zihniyetin futbolu sadece bir TV metası gördüğü, acımadan verdiği seyircisiz maç cezalarında belli değil mi? Tribünler baş belası onlara göre.

 

CENTİLMENLİĞİ HATIRLADIK

Derbinin ikinci unutulmaz olayı üç puan mücadelesine rağmen futbolcuların centilmenlikleriydi. Birbirlerini kışkırtmadılar, haksız avantaj peşinde koşmadılar.

Dahası Fenerbahçeli futbolcuların kararıyla Caner, Dany'nin yarattığı endirekt vuruşu kullanmayıp auta attı. Maç sonunda Gökhan Gönül'ün açıklamasından da anlaşıldı ki öyle kolay elde edilen bir çift vuruşla gol aramak istemediler, bu şekilde şampiyon olmak istemediler. Ve futbolda centilmenliğin yaşamasını isteyen herkesten alkış aldılar.

Rakip taraftarlardan alkış almak pek alıştığımız bir şey değil. Hele ezeli rekabetlerde.

Centilmenliği hatırlatanları bir kez daha alkışladıktan sonra ardından gelişen olaylara bakalım.

Bir kere Dany'nin hareketinin kurallara aykırı bir hareket olduğunu, futbolcular, maçın spikerleri ve yorumcuların çoğu dahil kimsenin bilmiyor olması şaşırtıcıydı. Ne sahadaki futbolcular ne de futbol yorumcuları işin içinden çıkabildiler. Biliyorsunuz kaleciye bilerek ayakla pas yasak. Bu kuralı delmek amacıyla topu bilerek kaldırıp kafayla kaleciye pas verirseniz bu ayakla verilmiş gibi cezalandırılıyor. Üstelik kuraldaki boşluktan yararlandığınız için, yani centilmenlik dışına taştığınız için sarı kartla cezalandırılıyorsunuz.

Oyun kesildiği için FB’li futbolcuların bıraktıkları topu Dany’nin hiç yoktan böyle oynayıp kaleci Tolga’ya vermesi onun kuralı bilmediğinin kanıtıydı zaten.  Ve Fenerbahçeli futbolcular Beşiktaş’a bıraktıkları toptan kolay kazanılmış bu avantajı kullanmak istemediler.

Altı çizilmesi gereken bir durum ortaya çıktı böylece. Üst düzey futbol oynayan ve milyonlarca para kazanan futbolcular demek ki futbol kurallarını bilmeden oynuyorlar.

 

FUTBOL YORUMCULARI DA SINIFTA KALDI

O kadar kazanmasalar da hayatlarını futbol üzerinden kazanan futbol yorumcuları da-benim okuduğum, dinlediğim kadarıyla- kuralı daha önceden bilmiyorlardı. Üstelik bir de olayı genelleyip "zaten kimse bu kuralı bilmiyormuş" pişkinliğini yapanlar oldu.

Tamam kuralı bilmiyorsunuz, onu bir kenara koyalım, ama insan futbol yorumcularımızdan en azından Caner'in yaptığı centilmenliği öven bir şeyler bekliyor. Ve fakat nafile. Belli ki kafalar başka türlü çalışıyor. Bugüne kadar hakemi aldatıp takımı lehine penaltı kazandırmış oyuncuyu "iyi profesyonel", "akıllı" olarak nitelemişsin, rakibe hiç yoktan sarı kart gösterten milli futbolcuyu övmüşsün tabii ki bugün eline geçen fırsatı centilmenliğe aykırı görüp içine sindiremeyen oyuncuya diyecek bir şeyin olmaz. Ancak kem küm eder" günümüz futbolunda bu tarz davranışlar ne yazık ki kalktı, arada bir puan olsaydı aynı şekilde mi davranırlardı" falan deyip hala inadını sürdürebilirsin. İşte bu tam kırmızı kartlık.

 

ENDÜSTRİYEL FUTBOL BAHANE

Günümüzün endüstriyel futbol gerçekleri böyle bile olsa futbolun sportmence oynanması için yapılan her türlü sportmence davranışı bir sporsever olarak övmek, teşvik etmek gerekmez mi?

Sonuçta üzerinde konuştuğumuz şey bir çeşit spor faaliyeti değil mi?

Tamam futbol koca bir endüstriye dönüştü. Kazanmak sadece bir oyun kazanmak değil ama sahada oynanan maç bir endüstriyel ürün mü? Tornadan çıkmış robotların oynadığı bir örmek maçlar mı izliyoruz?

Sahada olmazsa başka nasıl yaygınlaştıracağız sportmenliği? Ve tabii endüstriyel futbola karşı 'güzel oyun' futbolu nasıl koruyacak, nasıl yaşatacağız?

Endüstriyel futbolla, sahada yapılan bir spor olan futbolun mücadelesinde kimin yanında yer alacağız?

Sonra çaktırmadan atılan dirseklerden, acımasızca atılan tekmelerden, sahtekarca kazanılan penaltılardan, futbolu engelleyen her türlü davranıştan şikayet etmeye hakkımız olabilir mi?

 

SPORTMENLİK KAYBETTİRMEZ

Şu yanlış algıyı da düzeltmek gerek; sahada kazanmak için illa ki bu tarz sportmenliğe aykırı hareketlere baş vurmak gerekmiyor. Futbolu adam gibi oynayarak da başarılı olmak mümkün, hatta fazlasıyla mümkün. İngiltere Premier Lig'de mesela bu tarz futbol dışı hareketleri yapan oyuncular herkesten önce kendi taraftarları tarafından tepki alır. Futbolcu o ortamda pirim yapmayacak hareketlerden vaz geçmek zorunda kalır. Ama aynı oyuncu mesela bize gelse iki günde tamamen farklı bir hüviyete dönebilir.

Ayrıca ben öyle sahtekarlıklarla empas kumpasla gelecek başarıların uzun süreli olmayacağına da hayır getirmeyeceğine de inananlardanım.

Ve işte Caner ve Gökhan bir hareketle hepimizi nasıl da futbolun ahlakına dair düşünmeye itiverdi. Fenerbahçe’nin bu yılki şampiyonluğu sırf bu hareketler yüzünden daha bir özel ve daha bir güzel ve hak edilmiş olmayacak mı?

Varolun çocuklar.