Gülengül Altınsay

19 Ağustos 2013

Her yer İnönü, her yer Beşiktaş

Elli bin kişiyi aşkın taraftar vardı tribünlerde. Ama tepeden inme bir kararla misafir takımın taraftarlarının maça alınmaması tribünleri, demokratik değil, totaliter hale getirmişti. Kimse taraftara fikrini sormamıştı

Sezonun ilk büyük maçını izlerken pek çok ilki de yaşayacaktık.

Mesela her iki takımın da teknik direktörleri yeniydi; bir tarafta Slaven Bilic diğer tarafta Mustafa Akçay vardı.

Yine her iki takım da geçen sezonun yaralarını sarmak için kendilerini zorlamış, yeni transferler yapmışlardı.

Beşiktaş’ta Hutchinson, Trabzon’da Malouda ilgiyle izlenecekti kuşkusuz.

Ama ben en çok Beşiktaş taraftarının İnönü Stadı’ndan uzakta Olimpiyat Stadı’ndaki halini merak ediyordum. Çünkü onlar yeni koşullara ne kadar uyum sağlarlarsa futbolcular da o kadar uyum sağlayacaklardı.

Zaten Olimpiyat Stadı Olimpiyat Stadı olalı bu kadar kalabalığı bir arada uzun bir zamandır görmemişti.

Elli bin kişiyi aşkın taraftar vardı tribünlerde. Ama tepeden inme bir kararla misafir takımın taraftarlarının maça alınmaması tribünleri, demokratik değil, totaliter hale getirmişti. Kimse taraftara fikrini sormamıştı. Trabzon Başkanı, Beşiktaş tribünlerinde oturarak bu sıkıyönetim kararının saçmalığını kanıtlıyordu.

Beşiktaş taraftarı da maça gösterdiği büyük ilgi ve “her yer İnönü her yer Beşiktaş” diye haykırarak takımını her koşulda desteklemeye devam ediyordu.

Ama hemen ardından da “Her yer Taksim her yer direniş” sloganıyla susmayacaklarını, susturulamayacaklarını da gösterdiler.

Digiturk bu sırada sesi kısınca Beşiktaşlılar hemen internete stadın videolarını astılar.

“Kıs bakalım kıs bakalım stadın sesini kıs bakalım” diye tweet atarak da Digiturk’e dokundurmayı ihmal etmediler

Beşiktaş’ın eski unutulmaz kaptanlardan Nazmi Bilge’nin ölümüne saygı duruşu yapıldıktan sonra hakem Halis Özkahya başlattı bu önemli karşılaşmayı.

Kadrolar ve dizilişler dikkate alındığında Trabzon’un daha atak Beşiktaş’ın ise daha temkinli olacağı anlaşılmıştı hemen.

Bordo-mavililer kısa paslarla çıkmaya çalışırken Beşiktaş alan daraltarak rakibini etkisizleştiriyordu. Ve hatta kapılan toplarla Trabzon kalesinde daha etkili oluyordu. Ne var ki bu etki de final vuruşların etkisizliğiyle son buldu hep.

Yaklaşık ilk yirmi dakikadan sonra Siyah-beyazlıların Trabzon kalesi önünde tehlike dozunu arttırdığını söyleyebiliriz.

Oyunu kontrol eden taraf Beşiktaş’tı ama Beşiktaş etkili pozisyon üretemiyordu bu dakikalarda.

Bunda Oğuzhan gibi bir oyuncusunu kenarda oturmasının etkisi de vardı kuşkusuz.

42’de Colman’ın Mustafa’ya yaptığı sert hareketi Hakem kartsız geçiştirdi. Böylece Colman en azından ikinci sarıdan kırmızı kart görme tehlikesini atlatmış oldu. Çünkü o hareket doğrudan kırmızı kart da gösterilebilecek bir hareketti.

55’de kontra atağa çıkan Alanzinho’ya Serdar yetişerek takımını adeta kurtardı.

Pozisyonsuz bir maç izliyorduk. Sanki hiç gol olmayacak gibiydi.

66’da Beşiktaş’ın ilk on birinde neden oynadığını anlayamadığım Dentinho çıktı yeni transfer Gökhan Töre girdi oyuna.

Anlaşılan Biliç’in futbolcularını tanıma süreci biraz daha devam edecek.

Ve tabi yamama transferlerle takım yapma çabaları da.

Son yarım saatte takımlar güçten de düşünce dağıldılar. Karşılıklı hatalardan doğan duran top şanları gol için son umut gibiydi artık.

Ama gol 75’de zoraki sol bek Olcan yerini kaçırınca Fernandes’in asistini sağ çaprazdan iyi değerlendiren Olcay’ın şutuyla geldi.

Ve bundan sonra başka bir maç izlemeye başladık.

Zaten oyuna yeni giren Gökhan Töre 81’de Olcay’ın asistini gole çevirince bir gol bile göremeyeceğiz galiba dediğimiz maçta ikinci golü de izletti bize.

Hatta maç sona ererken eski Beşiktaşlı Batuhan’ın şutunu eski Trabzonlu Tolga kalenin köşesinden çevirmese bir gol daha izleyecektik.

Böylece başından beri oyunu denetiminde tutan Beşiktaş maçın bitimine yakın oyununu gollerle de süsleyince sezona umutla başladı.