Bir sporcunun kendini köle gibi hissetmeme özgürlüğü var mıdır?
Mensubu olduğu kulübe rağmen özgün düşüncelere sahip olma hakkı var mıdır?
Siyasi görüş, çevre bilinci, yaşam tarzı olarak mesela?
Ve herhangi bir konuda fikir beyan edebilir; fikirleri doğrultusunda davranabilir mi?
Vicdanının sesini dinleyebilir mi?
Vicdanına göre davranabilir mi?
Somuta indirgersek; şu veya bu konuda yayın anlayışını beğenmediği bir TV kanalının uzatılan mikrofonuna konuşmama hakkı olabilir mi?
Ya da Şike Davası’nda futbolcusu olmadığı bir kulübün talebi üzerine şahitlik yapıp bildiklerini aktarma özgürlüğüne sahip midir?
Ne yazık ki ülkemizin var olan koşullarında bunların hiç birine gözü kapalı olumlu yanıt veremiyoruz.
Baksanıza Cenk Akyol’un yaşadıklarına.
Ya da Orhan Şam’ın yaşadıklarına.
Biri yayın anlayışını beğenmediği NTV Spor’a konuşmayı reddettiği için neredeyse vatan haini pozisyonuna sokuluyor, diğeri Fenerbahçe’nin Şike Davası’nda şahitlik teklifini kabul ettiği için kulübü Kasımpaşa tarafından kovuluyor.
Aslında her iki olayda da konunun tüm detaylarına sahip değiliz. Tarafların sadece kendi cephelerinden anlattıklarıyla yetinmek zorundayız.
Tam da bu yüzden burada ben Cenk’in Milli Takım kadrosundan son anda çıkarılmasının ya da Orhan’ın Kasımpaşa’dan aniden gönderilmesinin bildiğimizin dışında nedenleri olup olmadığını tartışmayacağım.
Çünkü asıl tartışmamız gereken Cenk ve Orhan’ı vesile ederek sporcuların da normal birer insan gibi kişiliklerini yaşama hakları olduğu.
Bir kulübe imza attılar diye köleye dönüşmemeleri gerektiği.
Feodal ilişkiler sürüyor
Aslında sorunların kökleri çok eskilere; feodal sisteme, feodal ilişkilere kadar dayanıyor. Efendi-köle anlayışı toplumumuzda hala varlığını sürdürüyor.
Yönetenlerin yönettikleri kişilerin efendisi gibi davranmalarının nedeni de, yönettiklerinin özgürce davranmalarına tahammül edememelerinin nedeni de bu.
Biraz yetki sahibi olan kendini efendi gibi görmeye başlıyor bu sistemde, yönetilenleri de köle.
Böyle olunca yetkilerin sınırları aşılıyor, kurallar kanunlar işlemez hale geliyor, adalet duygusu zedeleniyor, vicdanlar yara alıyor…
Oysaki feodal bir sistemde yaşamıyoruz artık.. Feodal alt yapımız da yok. Yönetenleri oraya getiren geniş halk kitleleri… Maaşlarını verenler de onlar.
Buna karşın muktedirler halkın hizmetinde olmak yerine halkı güdülecek, sömürülecek, baskı altında tutulacak insanlar olarak görmeye devam ediyorlar.
Her şeyin sahibi olarak kendilerini görüyorlar.
Yetki sahibi oldukça sorumluluk sahibi de olduklarını düşünüp davranışlarını sınırlayacaklarına iyice pervasızlaşıyorlar. Hiç yetkisi olmadığı için sorumluluğu da olmayan yönetilenlerden ise tam sadakat ve kölelik bekliyorlar. Halkın, en fazlası 4 yılda bir sandığa gitmesine, o da %10 barajlı seçimlerde izin veriyorlar.
Ülkenin sahibi onlar ve zavallı halkın bu ülkede yaşamasına lütfen izin veriyorlar.
Kimin? Kimin? Kimin?
Milli takımlar kimin mesela?
Spor kulüpleri kimin?
Milletin mi, taraftarların mı, yoksa muktedirlerin mi?
Milli takımın oluşumuna dışarıdan müdahil olursan, “Gezi’ye gidenler Ermenidir” diyen güreşçiye açılış töreninde bayrak taşıttırır, reklam filminde oynatırsan “Milli Takımlar da benim” diyorsun o zaman.
İşte o yüzden halkın tümünü temsil etmeyen anlayışlarla kurulan takımlar tribünlerden içten desteği alamıyor. Bindirilmiş kıtalarla sporcularımız yeterince destek görmüyor.
En büyük haksızlığı da, Milli Takıma seçilmiş sporculara yapıyorsunuz. Mesela takıma çağrılan basketçilere… Onları zan altında bırakıyorsunuz. Sporcuları bir şeyden anlamayan büyükleri ne derse onu hiç akıl süzgecinden, vicdan süzgecinden geçirmeden kabul eden küçücük çocuklar yerine koyuyorsunuz.
Öyle ya onların Milli Takımda oynamalarına müsaade ettiğinize göre onlar da size biat etmişlerdir algısını yaratmış oluyorsunuz çünkü.
Amma yanılıyorsunuz… Milli Takımlar muktedirlerin değil milletin.
Sadece milli takımlar mı?
Kulüpler de yöneticilerin değil ona gönül vermiş taraftarların.
Hatta Medya’nın da asıl sahibi patronlar değil halk; okuyucular ve izleyiciler.
Söyleyin bana asıl kimin parasıyla dönüyor o gazeteler o TV’ler? Yayınladıklarınızı dinlemeyen, seyretmeyen, okumayan bir kitleye nasıl yayın yapabilirsiniz ki?
Mersin’de Akdeniz Oyunları biletlerini halka vermediniz. Süper Kupa finalini Kayseri’ye kaçırıyorsunuz.
Bu gidişle bakalım, Basketbol Milli takımının maçlarını nerede ve kime oynatacaksınız?