Gülengül Altınsay

01 Ekim 2013

Beşiktaş'a bir Diarra yetti

Şölenden kâbusa dönen Galatasaray derbisinin ardından sanki bir hafta değil haftalar geçmiş gibiydi

 

Şölenden kâbusa dönen Galatasaray derbisinin ardından sanki bir hafta değil haftalar geçmiş gibiydi.

Çünkü pek çok şey yaşandı sadece bir hafta içinde.

Oysaki Siyah-beyazlılar inanılmaz iyi başlamışlardı Lig’e.

Daha da önemlisi kulüpte ve camiada çok olumlu bir hava esmeye başlamıştı.

 Galatasaray maçının fazla tahribatlı kapanması bu olumlu gidişatın önünü kesmiş gibiydi.

Ne var ki büyük takımlar, olgun takımlar zaten böyle anlarda belli olurdu.

Bakalım Beşiktaş bu büyüklüğü bu olgunluğu gösterebilecek miydi?

Ama önemli eksiklikleri vardı Siyah-beyazlıların.

Bir kere futbolcularıyla birlikte maçı oynayan Biliç cezası nedeniyle kulübede değil tribünde olacaktı.

Ayrıca Oğuzhan’ın sakatlığının sürmesi Beşiktaş’ın orta alan verimliliğini eksilteceği açıktı.

Antalyaspor ise tam tersine sezona kötü bir başlangıç yapmıştı. Onlar da Beşiktaş maçıyla birlikte kendilerine moral arıyorlardı.

Üstelik başlarındaki Samet Aybaba’nın Beşiktaş’ı iyi tanıyor olması önemli bir avantaj olabilirdi.

 Antalya’da hava futbol oynamak için biraz sıcak ve nemliydi, tribünler de biraz boş.

Ve karşılaşma da biraz yavaş başladı zaten.

Topla daha fazla oynayan taraf misafir takımdı ama verimli bir oynama değildi bu.

 Antalyalı futbolcular kendi alanlarına topla giren Beşiktaşlı oyuncuları yakalarlarsa hemen faulle durdurdular. Ve Beşiktaş akınları başında kestiler.

Siyah-beyazlılar daha çok sol kanattan Motta’nın başlattığı, Atiba’nın olgunlaştırdığı topları Fernandes’le buluşturup etkili olmaya çalıştı.

Ama ceza alanında etkili final pasları ve etkili son vuruşlar yapamadılar.

Organize akınlar oluşturamadılar.

Bunda forvet hattının ilerde çoğalamaması etkiliydi.

Olcay da Veli de çok etkisiz kaldı.

Bu dakikalarda Oğuzhan’ı çok aradı Beşiktaş.

Nihayet 30’da Atiba yine sol kanattan kullanılan korner atışından gelen topu önünde bulunca son vuruşu yapmaya karar verdi; sert vurdu; direği salladı fakat skoru değiştiremedi.

36’da ise Antalya sol kanadından geliştirdiği atağında topu İnsa ile buluşturdu; İnsa’nın vuruşu Motta’dan döndü.

Sol bek Motta defansta da ofansta da Beşiktaş’ın en iyisiydi.

Gerisini siz düşünün.

Beşiktaş defansını yine ilerde kurmuştu. Bu iyi bir şeydi ama topu ileri taşıyamayınca orta alanda rakibe kaptırılan toplar Beşiktaş kalesini zorladı. Özellikle Escude ve Diarra’yı karşı karşıya getirdi.

Bu karşılaşmalar maçın ilk yarısında skora yansımadı ama ikinci yarıda gollerin kapısını açtı.

Tabi bunda Beşiktaş’ın ilk yarıdaki etkisiz ağır oyununu ikinci yarıda da aynen sürdürmesi etkiliydi.

İlk yarı defansa yakın oynayıp Almeida’yı tek başına ilerde bırakan forvet oyuncuları ikinci yarıda ileri çıktılar ama bu kez de beş beş bölündü takım.

Buna karşın Antalyaspor çok daha arzulu başladı ikinci kırk beş dakikaya.

47 ve 53’de dört dakika içinde Diarra’yla gelen goller adeta Beşiktaş’ı bitirdi.

Diarra her iki golde de uzun mesafe o kadar rahat topu sürüp o kadar rahat topa vurdu ki…

Oysaki önünde en az 47 dakika daha vardı.

Tamam; hava sıcaklığı, Biliç’in olmaması, hakemlerin son iki haftadır Beşiktaş’ı ince ince kıyması falan ama bir takım mental olarak bu kadar da çabuk yıkılmamalı.

Hem de bu haftaya kadar hiç galibiyeti olmayan bir takıma karşı oynarken.

Tamam ayrıca Beşiktaş üzerine, Çarşı üzerine bir takım oyunlar kurgulanmış olabilir ama sahaya çıkan oyuncular kaliteleriyle, profesyonellikleriyle bu oyunu pekala bozabilirlerdi.

Ama öyle olmadı…