Gülengül Altınsay

10 Aralık 2013

Beşiktaş olgun bir takım değil

Beşiktaş maçın bir bölümünde iyi oynayıp bir bölümünde tanınmaz hale geliyorsa halâ olgun bir takım olamamış demektir

Adeta golle başladı maç. Hemen 5. dakikada Almeida’nın golüyle öne geçti Beşiktaş. Sol kanattan gelişen atakta Motta’nın ceza alanından verdiği pası iyi değerlendirdi Almeida. Hemen iki dakika sonra da golleri ikileme şansı elde etti Beşiktaş ama önce Almeida’nın vuruşu sonra Mehmet’in vuruşu Cicinho’dan geri döndü.

Karşılaşma öncesi Siyah-beyazlılar kadro sıkıntısı yaşadılar. Defansta Sivok ve Ersan orta alanda Oğuzhan ve Veli yoktu. Zaten yeterince kadro zenginliği olmayan Beşiktaş için bu mücadelenin zor geçeceği öngörüsü vardı herkeste. Zorunluluktan defansın göbeğine Necip yerleştirilmişti. Yanına da sakatlıktan dönen Escude. Atiba ve Mehmet Akgün de orta alanı toparlayacaktı.

Rakip Sivasspor sezonun parlak ekiplerinden biriydi.  Üstelik Beşiktaş’ın bitmek bilmeyen seyirci cezası da sürüyordu.

Tüm bunları üst üste koyunca Kartal için zor maçtı bu.

Ne var ki baskılı başlamıştı oyuna ev sahibi takım. Geçmişte verimsizliğiyle sürekli eleştiri alan Almeida Fenerbahçe maçında olduğu gibi takımı sırtlamaya devam ediyordu. Fernandes’in yapması gerekeni o yapıyordu. Top kapıyor isabetli paslarını arkadaşlarıyla buluşturuyordu. Fernandes ise sanki zoraki oynar gibiydi. Sürekli kaydı, pozisyon kaybetti. Yine de Gökhan, Atiba ve Olcay Beşiktaş’ı ilerde tutmaya çalıştı. Hızlandıklarında da çok etkili pozisyonlar elde ettiler.

Ama Sivassporlular o ilk dakikaların şokunu atlattıktan sonra Tolga’nın kalesini zorlamaya başladılar. Özellikle ilk yarının sonlarına doğru uzaktan sert şutlarla gol aradılar.

Bir başka deyişle sahadaki tüm oyuncular topu kaptıklarında hızla rakip alana indiler, uzun dikine pasları tercih ettiler, kaleyi gördüklerinde de şut attılar. Dolayısıyla da biz bol pozisyonlu zevkli bir karşılaşma izliyorduk. İlk yarıda sadece bir gol olması ise oyuna bakıldığında şanssızlıktı sadece. Özellikle de ev sahibi takım için.

İkinci yarıda zaman ilerledikçe yorgunluk başladı ve takımlar orta alanı daha çabuk geçmeye başladılar. Takımların boyu uzadı çünkü. Rakibe boş alanlar bıraktılar.

52’de o zamana kadar takımı ileri sürüklemekte en iyilerden biri olan Gökhan Töre’nin sakatlanması Beşiktaş için şanssızlıktı. Hem bu maç için hem de gelecek haftaların maçları için. Gökhan’ın yerine Holosko alındı. 59’da da Biliç Fernandes’e dayanamayıp yerine genç Muhammed’i aldı. Fakat ikinci yarı düşen oyunu kimse kurtaramadı.

Dakikalar ilerledikçe Sivasspor’un skoru değiştirme isteği,  Beşiktaş’ın da skoru koruma isteği arttı.

Ancak 71. dakikaya kadar dayanabildi Beşiktaş. Karşınızda hangi rakip olursa olsun topu kendi yarı alanınızda oynarsanız sonuç kaçınılmaz. Biri girmez, ikincisi girmez, üçüncüsü girer. O dakikada Sivas serbest vuruşu Beşiktaş defansından döndü, Da Costa topu ceza alanı dışından sert vurarak ağlarla buluşturdu: 1-1.

Kendisinden çok şey beklenen genç Muhammed’in yetersiz, tecrübesiz halini görünce “neden pişmesi için başka takımlara verilmiyor” düşüncesi geliyor akla. Oğuzhan ve Fernandes’in yokluğunda Muhammed şansını hiç iyi kullanamadı.

Sivas’ın golünden sonra Beşiktaş üç puan için rakip alana yüklenmek istedi ama sahadaki dağınık oyuncularıyla başarılı olması imkânsız gibi bir şeydi. Sadece çabaladı Siyah-beyazlılar. Hani derler ya sabaha kadar da oynasa ikinci yarının Beşiktaş’ı skoru lehine çeviremezdi.

Ve sonuçta Beşiktaş ilk yarıdaki iyi futboluna karşın sadece bir gol bulmasına yanarak iki puan kaybetti.

Daha önce de belirttim: Beşiktaş maçın bir bölümünde iyi oynayıp bir bölümünde tanınmaz hale geliyorsa halâ olgun bir takım olamamış demektir. Bu durumda başarılara da aday olamazsınız.

Bir de çoktan Fernandes’siz bir çözüm bulmalı. Fernandes’e dayanmaya devam ederseniz üst düzey bir takım da olamazsınız.