Nice güller solup nice fidanlar toprağa verilirken, nice koparılmış karanfiller asfaltlarda yatarken, nice gazetelerin ne çok fotoğrafları sayısız evde kalbi dağlanan insanları yemeden içmeden keserken, nice ölüm nedir daha anlatılamamış çocuklar anne ve babalarının tabutlarına el sallarken, her köşemizden fışkıran bu kan ve göz yaşı için isyan etmekten de çözüm talep etmekten de korkmamız telkin ediliyor bize.
Şu halimize isyan eden herkes, teröristi lanetlemekle yetinmenin ötesine geçmek isteyen herkes, öfkeyle kavrulmakla yetinmeyen herkes, öylece yeni şehitleri beklemenin ötesine geçmek isteyen herkes, görüp duyduklarını sorgulayan herkes, teröriste destek veriyor sayılıyorsa, sorunumuz bellidir. Terörist destekler sayılmamak korkusuyla, vatandaşın yapabileceği tek şey, maç seyreder gibi, bizden kaç kişi gitti onlardan kaç kişi gitti çetelesi tutmak, gittikçe öfkelenip bunu da doya doya yaşamak ve gizli gizli bu ateşin kendi ocağına düşmeyeceğini ummak olmaya başladıysa, sorunumuz bellidir. Devlet daha şiddetli ve halk daha hiddetli oldukça huzurlu mutlu günlere yaklaştığımıza inanmamız, hatta gereğinde konuyu beraberce mutluluk ve refah arayışı olmaktan çıkartıp bir iki kuşağı savaşta öğütmeyi de gündeme almamız istenir olduysa, sorunumuz bellidir.
Biz, her birimiz, vatandaşız. Siyasetçi her bir insanı biz var ederiz. Onun bizi nasıl göstereceğinden, nasıl yargılayacağından, nasıl etiketleyeceğinden, nasıl hırpalayacağından korkarak, varabileceğimiz yer yoktur. İstiklal Savaşı'nda dedemiz ilk düşüncesini “ibret al deli gönlüm, demir sandıkta saklansan bulur seni, aktaş ardında kara yılanı bulan ölüm” diye haykırıp korku salanın üzerine yürümeyi öğrendiyse, bize bu cesareti sadece savaş sahasında kullanmamız için miras bırakmadı. Türkiye toplumu olarak hayatın tüm getirdiklerini korkusuzca ve dibine kadar, alt üst ederek, sorgularken de aynı cesareti kullanabilmemiz gerekir.
Siyasetçileri Twitter’dan terörü lanetleyip olay yerlerine karanfil bırakmanın ötesine geçmeye teşvik edecek enerji, vatandaşın bu korkusuz sorgulamasından gelir. İstikrarı sağlayabilecek tek şey, istikrarlı sorgulamadır. Siyasetçi değildir. Sandık değildir. Vatandaşın kendisidir. Vatandaşın kendi dert ettiğini, olanca hacmiyle, büyüklüğüyle ve içeriğiyle, olduğu gibi, öylece, siyasetçiye dert ve telaş edindirebilecek tüm sorgulama kapılarını her gün inatla açmasıdır.
Urfa’da, “Karanfil Bed Renk Olur” diye, uzun hava olarak da söylenebilen müthiş bir türkü vardır:
Uzakta gözüm görmez gülüm aman
Uzatıram elim yetmez
Hasretini çektiğime
Sözlerim çok dilim dönmez
Karanfil bed renk olur
İsterem başıya gele
Göresen ne renk olur
Siyasetçilerin bitmez tükenmez karanfil bırakışlarını izledikçe, terörü simgelediğini söyleyerek patlama yerindeki çukura sırtlarını döndükleri haberinin yeni şehit haberleriyle beraber alt alta haber olduğu yurdumun şu yürüyüşüne üzüldükçe, aklıma hep bu uzun hava gelir. Koparılmış karanfiller yapayalnız yere bırakıla bırakıla bed renk olmuştur. İstemem ki, hiç istemem ki, birimizin bile daha başına gele. İsterim ki, çok isterim ki, her birimiz başımıza gelmeden de ateşi ocağımızda, göz yaşını yanağımızda, gerçekten hissedelim, artık.
Vatandaşın göstereceği tepkileri vatandaşa bırakın. Vatandaşı, göstereceği tepkiler konusunda da konuları sorgularlarsa öğrenecekleri konusunda da rahat bırakın. PR konularını da oy kaygısını da kendi istikbalinizi de evde bırakın. Hizmet etmek için siyasete girdiyseniz, hemen, derhal, bir eve daha ateş düşmemesi için kolları sıvayın.
Hangi partiden olursa olsun tüm siyasetçilerimizin karşısına dikilip gözlerinin ta içine bakıp bunları söyleyemediğimiz sürece, bu noktaya nasıl geldiğimizi cayır cayır sorgulamadığımız sürece, uzatmadığımız elimiz kimsenin ocağına düşen ateşe elbet yetmez. Siyasi görüşü ne olursa olsun, bu topraklarda yaşayan her insan, çözümün bir parçasıdır, öyle olmamayı sessizliğiyle tercih etmediği sürece.
"Karanfil Bed Renk Olur" türküsü, şöyle bitiyor, bizler bir olup ısrarlı taleple birbirimiz için bunu değiştirene kadar:
Kan gelir her gözyaşımdan gülüm aman
Ne çektim cahil başımdan
Tutacak dalım kalmadı
Ağlaram can ataşından