Bir başka ülkede yaşansa yıllarca konuşulacak, üzerine filmler çekilecek “Yenidoğan çetesi” ile ilgili yargılama 18 Kasım’da başlayacak.
Ancak skandal öylesine büyük ki yaşananları bebekleri para için öldüren çete üyeleriyle sınırlı konuşmak, bir başka noktayı eksik bırakıyor.
Neresini tutarsanız eksik kalıyor.
Ancak duruşmalar başlarken yanıtlanması gereken vahim sorular var. Bu soruları artık kamuya açık bilgilere bakarak, oradan dosyaya saklanmış bilgi ve belgeleri araştırarak sorabilmek mümkün.
* * *
Artık sürecin nasıl geliştiği biliniyor.
Polis, soruşturma kapsamında 20 Haziran 2023’te fiziki takip, telefon dinlemesi için gerekli izinleri aldı ve çalışmaya başladı. Bu tarihi aklımızda tutalım.
Bu kapsamda dinlenen kişi sayısının 300’ü bulduğu belirtiliyor.
Aklımızda tutmamız gereken bir tarih daha var: 25 Eylül 2023
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, o tarihte, iddiaların odağında yer alan, bir bölümü skandal patladıktan, iddianame hazırlandıktan sonra kapatılan hastanelere habersiz, büyük bir denetim yaptı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü koltuğunda o dönemde oturan isim, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’ydu.
Üç gün sonra, il genelindeki tüm yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönelik inceleme yapılması, elde edilen belgelerin incelenmesi için komisyon kurulması istendi.
* * *
Devam edelim…
24 Ekim 2023’te Büyükçekmece Savcılığı, Sağlık Bakanlığı’nı soruşturma konusunda bilgilendirdi. Sağlık Bakanlığı nedense bir müddet bekledi, 5 Aralık 2023’te müfettiş görevlendirdi. Denetim 16 Şubat 2024’e kadar sürdü.
Savcılık, 26 Nisan 2024’te harekete geçti. Eşzamanlı operasyonlarda 47 kişi gözaltına alındı, 22’si tutuklandı. Mayıs ayında da iddianame daha hazırlanmadan söz konusu özel hastanelerden Medilife Sağlık Hizmetleri Hastanesi’nin faaliyeti askıya alındı. Bunu da anımsayalım…
* * *
Sağlık Bakanlığı müfettişleri, 23 Ağustos’ta, ölen bebeklerin yüzde 90’ının yenidoğan çetesinin eylemleri nedeniyle hayatlarını kaybettiklerine dair bilgi verdi.
30 Ağustos’ta ise soruşturmayı yürüten savcı, makamında tehdit edildi. Eylül ayında da Bağcılar Özel Şafak Hastanesi’nin faaliyetleri askıya alındı.
28 Eylül 2024’te, adı geçen diğer hastanelerin kapatılması için müfettiş önerisi geldi. Bakanlık aynı tarihte kapatma talimatı verdi.
9 Ekim’de, tehdit edilen savcı fezlekesini tamamladı. Pasif ötanazi ile bebeklerin öldürüldüğü bilgisi burada yer aldı.
16 Ekim’de Bakırköy Başsavcılığı, fezlekeyi iddianameye dönüştürdü. İddianamede, ölen 10 bebek "maktul", 5 kişi "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.
Doktor şüpheli Fırat Sarı'nın bir numaralı sanık olduğu iddianamede, çetenin 19 ayrı hastanede faaliyeti olduğu belirtildi. SGK ödemesi almak için bebeklerin yoğun bakıma yatırıldığı vurgulandı.
* * *
18 Kasım’daki yargılamada, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", 11 kez "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapsi isteniyor. Diğer sanıklar için de vahim cezalar talep ediliyor.
* * *
Bu bilgilerden sonra artık sorulara geçebiliriz.
Savcının işini titiz biçimde yapmak için bütün gayreti gösterdiğine kuşku yok.
Ancak her aşamayı izleyen emniyetin vasıtasıyla her aşamadan haberdar edilen Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü ile ilgili sorular var.
28 Eylül’de hastanelerin kapatılması uygun bulundu ancak hastaneler 18 Ekim 2024’te kapatılabildi. Peki neden iddianame beklendi, beklenmesi nelere yol açtı?
* * *
Dinlemelerin başladığı tarihe dönelim: 20 Haziran 2023
Buradan iddianame ve eklerindeki bilgilere bakalım sonra…
Dinlemeler sürerken, Bağcılar Medilife Hastanesi’ne Yalova’dan bebek Karakoç sevk ediliyor. 19 Ekim 2023’te ise bebek Karakoç ölüyor.
Hastane çalışanı bile olmayan İlker Gönen’i arayan hemşire, bebeğin ölüm nedenine ne yazacaklarını soruyor. Ardından kaç gündür yoğun bakımda olduğuna yönelik sahte evrak düzenleniyor ve SGK’dan ne kadar alınacağı hesaplanıyor.
Anne, polis merkezine gidip şikayetçi oluyor.
Bunun üzerine panikleyen çete üyeleri, bebekle ilgili düzenlenecek rapor konusunda tartışıyor, ortak karara varmaya çalışıyor.
Bu bebek hayatını kaybetmeden önce aslında dinlemeler yapılmaya başlanmış, çetenin ne yaptığı konusunda bilgiler edinilmiş durumda.
Ancak harekete geçilmiyor. Bebek, hayatını kaybediyor.
* * *
Daha vahimi, bu bebek ölmeden kısa süre önce, İl Sağlık Müdürlüğü 25 Eylül 2023’te hastanelere habersiz büyük denetim yapıyor.
Bu denetim sonunda, bebeğin öldüğü hastaneyle ilgili yapılan tespite bakalım:
“Özellikle Bağcılar Medilife Hastanesinde ex olan hastaların ileri derecede prematüre olması ve çoğunun intrakranial kanama ile hayatlarını kaybetmesi dikkat çekicidir. Hastaların birçoğunun güncel ve çoğu merkezde (eğitim araştırma hastaneleri ve üniversite hastaneleri yenidoğan üniteleri) uygulanmayan, tek tip rutin tedaviler uygulandığı görülmüştür.”
* * *
Elde dinleme kayıtları var. İl Sağlık Müdürlüğü çetenin eylemlerinden bebek ölmeden önce de haberdar ve denetimde vahim sonuçlara da ulaşılıyor ancak hastaneye karşı bir yaptırım uygulanmıyor.
Yalova’dan getirilen bebek, göz göre göre hayatını kaybediyor.
Ve bunlar ölürken hastanede altı hasta bebek daha var.
* * *
Bir bebek göz göre ölmüş, annesi şikayetçi olmuş, zaten dinleme yapılıyor ve İl Sağlık Müdürlüğü vahim nitelikteki bulgulara ulaşmış…
Ne yapılması beklenir?
Hastanenin kapatılması değil mi, çetenin ortaya çıkartılması amacı bir yana, en azından bu hastanedeki ölümlerin engellenmesi beklenir.
“Bebekler ölsün de suç açığa çıksın” denilemez…
Ama hastane kapatılmıyor, Mayıs 2024’e kadar hasta kabul etmeyi sürdürüyor.
Ve bu neye mal oluyor, bakalım…
* * *
28 Kasım 2023’te, hastanede doğan bebek Kırçiçek Helvacı, yenidoğan servisine alınıyor ve 24 saat sonra ölüyor.
İl Sağlık Müdürlüğü, bir gün sonra yaptığı denetimde bebek hastanın uygun tedavi yöntemleri uygulanmadığı için öldüğünü değerlendiriyor.
* * *
Aynı sırada dinlemeye bebeğin ölümüyle ilgili konuşmalar yansıyor.
Örgüt lideri Dr. İlker Gönen, hemşire Çağla Durmuş’a, “Ya ex oluyosa şu dursun, çıkmadan ex olsun...” diyor ve ardından büyük bir kalpsizlikle tamamlıyor:
“Bu akşam bir Galatasaray maçım var yani…”
Denetime gelen İl Sağlık Müdürlüğü ekiplerini yanıltmak için bebeğin ölüm saati değiştiriliyor.
* * *
Ortada bir soru duruyor…
Bebeklerin öldüğü, çetenin neler yaptığı daha o dönemde saptanmış. Savcılık elbette çetenin bütün unsurlarıyla açığa çıkartılması için çalışacak.
Ancak defalarca İl Sağlık Müdürlüğü ile Sağlık Bakanlığı ile yazışmalar yapılıyor.
Suç iyice açığa çıksın diye ölüm beklenebilir mi?
Bakanlık, kendi denetiminde milyon tane vahim eksik tespit ettiği bu hastaneleri nasıl kapatmaz?
Çete üyelerinin konuşmaları bile bilinirken, bu konuda bilgilendirme yapılmışken nasıl harekete geçilmez.
Sadece bu bilgiler, iki bebeğin göz göre göre öldüğünü gösteriyor.
Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün de şu soruya net yanıt vermesi, gerekiyorsa yargı önünde bunun hesabını vermesi gerekiyor:
- Yapılan büyük denetimdeki saptamalara rağmen neden harekete geçilmedi?
- Savcılıktan bağımsız, şikayetlere, denetim raporlarına rağmen neden bu hastaneler kapatılmadı ya da yenidoğan servislerine müdahalede bulunulmadı?
- Sadece bir hastanenin yenidoğan ünitesindeki eksiklerden dolayı bebeklerin öldüğü tespiti yapılmışken ne beklendi?
Belli ki hastanelerde yaşananlar bu çeteyle sınırlı değil, umalım ki bakanlık diğer servislerde olan bitenler için de beklemeyi seçmesin.
Gökçer Tahincioğlu kimdir?Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |