Bu ülkenin önemli bir bölümü yıllarca Lozan nedeniyle Türkiye’nin yer altı kaynaklarını kullanamadığını, madenlerini çıkartamadığını, anlaşmanın süresi 100 yıl olduğu için 2023’ten itibaren bütün ülkenin zenginleşeceğini düşündü.
Bu ülkenin önemli bir bölümü LGBTİ+ adlı bir örgüt olduğunu, gerçekten fetih amaçlı bir bayrakları bulunduğunu sanıyor.
Bu ülkenin önemli bir bölümü silahı namus, kız çocuklarının karma eğitimde okutulmasını namussuzluk olarak görüyor.
Bu ülkenin önemli bir bölümü gerçekten Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinin Türkiye’yi kıskandığını düşünüp, bu nedenle Türkiye’ye saldırıların kaçınılmaz olduğunu savunuyor.
Bu ülkenin önemli bir bölümü kendi kimliğini açıkça dillendiren insanların, kendi dillerini konuşan insanların terörist olduğuna inanıyor.
Ve her gün kürsülerden itinayla bu fikirler pekiştiriliyor.
“Can Atalay vatan hainidir?”
Neden, hangi ihaneti yapmış Can Atalay?
Yanıt yok.
Voleybolcu kızlardan futbol takımlarına, mevsimlik işçilerden iktidar karşıtlarına, satırla saldırıya uğrayan öğrencilerden, alanlarda dövülen madencilere kadar uzanan bir saldırganlık.
Ya bendensin ya teröristsin…
***
Uzmanlar, Eskişehir’deki saldırıdan sonra yine konuşuyor.
“Bilgisayar oyunlarındaki şiddet…”
“Sosyal medyadaki şiddet…”
Bu sırada başta Instagram, sosyal medya platformlarını yasaklayanlar da konuşuyor…
“Çocuklarımızı korumak, gençlerimizi korumak, ailelerimizi korumak…”
***
Hakikaten kör mü uzmanlar diyorsunuz, bu dili kullananlar, sürekli sorumlu arayanlar kör mü?
Kutuplaşmış siyaset ve seçmende prim yapan şiddet dili ortada duruyor.
Oyuna ne hacet?
Bu ülkenin çocukları ve gençlerinin bir bölümü, ülkenin bir bölümünün terörist, bölücü, dış güçlerin oyuncağı olduğunu düşünerek büyüyor.
Kutup, karşı kutbun da dilini belirliyor.
Benzer kavramlar, benzer tespitler bütün bir toplumu avucuna alıyor.
***
Bu ülkede son 48 saatte yaşananlardan kısa bir kesit:
- İstanbul'da bir kişi eşini sokak ortasında kurşuna dizdi.
- Eskişehir'de bir saldırgan, 1'i ağır, 5 kişiyi yaraladı.
- Manisa'da bir kişi silahla öldürüldü.
- Samsun'da bir kişi yengesini 24 yerinden bıçaklayarak öldürdü.
- Samsun'da bir kişi arkadaşını silahla vurarak öldürdü.
- Gaziantep'te alacak-verecek meselesinden dolayı bir kişi arkadaşını öldürdü.
- İstanbul'da park meselesi yüzünden bir kişi, bir baba ve oğlunu öldürdü.
- Malatya'da bir kişi av tüfeğiyle arkadaşını öldürdü.
- Kayseri'de bir kişi kızının sevgilisini silahla vurarak öldürdü.
***
Eskişehir’de önüne geleni bıçaklayan ve tutuklanan Arda Küçükyetim’in manifesto diye bıraktıklarının bir bölümüne bakalım:
“Ben genellikle sessiz birisi olarak dışlanıyordum. Niye mi? Bu böcek sürüleriyle iletişim kurmak istemediğim için. Ben bu böcekleri 3 sınıfa ayırıyorum:
— Karıncalar: "Acınası varlıklar"
— Salyangozlar: "Beyinsiz varlıklar"
— Hamamböcekleri: "Beyin ölümü gerçekleşmiş varlıklar"
SALDIRI NOKTALARI VE ZORLUK SEVİYELERİ
Kolay Seviye:
— Kütüphaneler
— Bakım Evleri
— Herhangi bir liberalin evi
— Okullar
— Havuzlar, ya da sahiller
— Kiliseler, Camiler ve Sinagoglar
Orta Seviye:
— Hastaneler
— Alışveriş Merkezleri
— Çatı katları
— Kolejler
— Tiyatrolar
— Tren istasyonları
Kabus modu:
— Havaalanları
— Devlet binaları
— Spor Stadyumları
— Ulusal Sınırlar
— Askeri üsler
— Polis istasyonları
SALDIRI PUANLAMASI
— Her ölüm başına 300 puan. (Hamile Kadınlar +100 Puan, Çocuklar +20 Puan)
— Her yaralama başına ise 150 Puan.
GÜNÜMÜZ AZİZLERİ
Anders Behring Breivik, Brenton Tarrant, Stephen Paddock, Timothy McVeigh ve daha fazlası. Hepsi bu dünyada onlarca böceği temizledi.
***
Şöyle devam ediyor:
- Olanlarından kimseye bahsetme. Kendini izole et.
- Diğer temizleyicilerin manifestolarını oku.
- Kendini 6-8 ay önceden mental olarak açıkla.
- Saldırıyı yapmadan önce bu PDF’yi yaymayı unutma.
- Öldürmeye ilk ailenden başla, sayıya göre 2-3 kolay öldürme.
- Eğer tutuklanırsan kameralara bir trollface gibi sırıt. Böcek NPC’lerin b*ktan hayatlarında bir kez bile gülümseyemediği için sana sinir olacaklardır.”
***
Saldırganın sosyal medyada örneklerine sıkça rastlanan bu söyleminin diğerlerinden farkı eyleme geçmiş olması.
T24’ten Cengiz Anıl Bölükbaş, saldırıyla ilgili detaylı bilgileri, saldırganın anlattıklarını dün haberinde aktardı.
Saldırganın bağlantıları ne kadar çözülebilecek, kimler yakalanacak göreceğiz. Ancak dosya oyunlardan etkilenmiş sapkın bir gencin eylemi olarak kapatılacaksa, emin olun ki benzer eylemlerle yine karşılaşacağız.
***
Saldırının ardından başta gazeteci Erk Acarer olmak üzere, gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları, benzer söylemlerle hareket eden, silahlı eğitim aldıklarını sosyal medya sayfalarından duyuran grupların, insanların haberini yaptı.
Bir başka ülkede bu gruplar hemen araştırılır.
Ancak Türkiye’de haberleri yapanlar hakaretlerle, terörist olmakla itham ediliyor.
Instagram konusunda aşırı hassas kabine üyeleri, gerçekten bu sosyal medya platformunda biraz vakit geçirirlerse silahlarını sergileyen mafya üyelerini, Kürtleri öldürmek üzere örgütlenen çeteleri, mültecilere saldırmak için plan yapan grupları kolaylıkla görebilirler.
Farklı ülkelerin mafyalarının cirit attığı Türkiye’de suç sayılmayan eylemlerin başında iktidara paralel söylemlerle hareket eden grupların silahlı faaliyetleri geliyor zira.
***
Uzakta aramaya gerek yok.
Oyunlarda, internette aramaya gerek yok.
Suçun oluştuğu iklim göz önünde yaratılıyor.
Toplumun belli kesimleri, durmaksızın ağır ithamlarla toplumun önüne atılıyor.
Şiddete dayalı aşırı milliyetçilik, süslü kavramlarla vatanseverlik olarak sunuluyor.
Tehdit dilini dilinden eksik etmeyenler ısrarla itibarlı siyasetçi sayılıyor.
Bu iklimden etkilenmeyen, merak etmeyin oyunlardan hiç etkilenmez.
Asıl birilerinin yaptıklarının sonucunu ve bunun bir siyaset biçimi ve bir oyun olmadığını görmesi gerekiyor.
***
Haftanın kitabı: “Yanımda Kal”“Duvar dibinden yürümek, bizim ailenin adım atmaya başlayan çocuklarına öğrettiği ilk kuraldır. Duvar dibinden yürüyerek çarşıya giriyorum…” Eylem Ata Güleç, kendine ait dil kurabilen, sıkışıp kalmış bir formun dışına çıkabilen özgün yazarlardan. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan üçüncü öykü kitabı “Yanımda Kal”da yer alan öykülerin tamamı, siyasi bir zemine sırtını dayıyor. Ajitasyondan uzak, bağırmayan ancak net biçimde varlığı anlaşılan bir zemin. Yazarın, babaannesi Ayten’in anısına ve “elinden şifalanan bütün kadınlara” adadığı kitabın açılış öyküsü, “elinden şifalanma” kavramını da ete kemiğe büründürüyor. Sokağa adım atılamayan günlerde zaten sokağa adım atmayan bir kadının, diğer kadınları büyütmesi ve iyileştirilmesi anlatılıyor bu etkileyici öyküde. Sonraki öykülerde de ilk öyküdeki ikili kurguyu görmek mümkün. Yerel kelimelerin de ustaca ve yerli yerinde, dengeli biçimde kullanıldığı öykülerden geriye kalan his zarif bir denge olarak da tarif edilebilir zaten. “Safra” adlı öykünün kurgusu ve dili de ayrıca konuşulmaya değer… Eylem Ata Güleç, kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi, “ömür boyu süren bağları” ve “düştüğü yerden kalkmaları” birbirini taklit etmeyen ancak birbiriyle arkadaş öykülerde ustalıkla anlatıyor. |
Gökçer Tahincioğlu kimdir?Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |