Gökçer Tahincioğlu

18 Ocak 2025

Türkiye’ye yakışır bir “insan hakları” kurumu: Jest ve mimik kaç kelepçe eder?

Devletimizin insan haklarını savunmakla görevli kıldığı kurum olan TİHEK’e bakın… Kelepçeleneceği sırada “jest ve mimikle” sinirli olduğunu gösterdiği için altı kez ters kelepçelenmeyi hak etmiş Besna Tosun… Basit bir aramayla önünüze onlarca fotoğraf düşmesine rağmen altı kez kelepçelendiği anlaşılmıyormuş…

Memleketimize has, güzel adetlerden biri bilmezden gelmek, görmezden gelmektir. Doğrucu konuşmalara bayılırız:

“Evet, Beşiktaş Belediyesi’ne operasyon yapılmasına neden olan firma kamu kurumlarından da ihale almış ama bu firmalar bazen yanlış işi gizlemek için doğru iş yaparlar…”

“Yargıyı yıpratmayalım. Yargıyı yıpratan bu söylemler bağımsızlığa zarar veriyor…”

Pek kolaydır, pek ikna edicidir ve pek çoktur…

* * *

Ama bazen insanın yine de nutku tutuluyor işte.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu adında bir kurumumuz var. Kısaca TİHEK diye anılıyor. Birçok kişi ismini bile ilk kez duyuyordur.

Ama binaları, üyeleri, müthiş olanakları var. Öyle hemen üzerinden geçmeyin. İnsan hakları gibi yüce bir kavram üzerine kurulmuş neticede…

TİHEK’in faili meçhul, gözaltında kayıp, işkence vs. gibi konularda pek fazla kararını görmek mümkün değil. Bu konularda verdiği istisnai kararlarda da bugüne kadar memleketteki hak ihlallerini düzeltici bir rol oynadığı söylenemez. Olsa olsa meşrulaştırıcı, zemin hazırlayıcı bir işlev görüyor kararları.

Tüm bunları biliyoruz elbette, biliyoruz bilmesine de yine de gerçekten insanın bazen nutku tutuluyor.

* * *

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da nutku tutulmuş olacak ki önceki gün bir açıklama yaptı. TİHV, “cezasızlık yolunu açarak işkence ve diğer kötü muameleyi önleme mücadelesine zarar veren TİHEK’in ‘Ulusal Önleme Mekanizması’ kapsamında sürdürmekte oluğu soruşturma görevinin sonlandırılmasını istedi ve mağdurlara da TİHEK’e başvuru yapmama” çağrısında bulundu.

Düşünün, memleketin insan hakları alanında çalışan en ciddi kuruluşlarından biri, devletin bu alanda çalışması için kurduğu kuruma başvuru yapılmaması için çağrı yapıyor.

* * *

Nutkumuzun tutulmasına, TİHV’nin çağrı yapmasına neden olan karar pek taze, 12 Aralık 2024’te TİHEK 1. Daire tarafından verildi.

Başvuruyu yapan isim, babası kaçırılarak öldürülen, yaşamı boyunca babasının katillerinin bulunması için Galatasaray Meydanı’na çıkarak barışçıl biçimde eylem yapan Cumartesi Anneleri’nden Besna Tosun

Anımsanacaktır… Neredeyse 30 yıldır Galatasaray Meydanı’nda sivil ve barışçıl eylemleriyle faili meçhullerin hesabını soran, yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri’nin meydana çıkması, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından garip biçimde yasaklanmıştı.

Cumartesi Anneleri, uzun bir süre bu yasağa karşı hukuk mücadelesi verdi.

Ve sonuçta Anayasa Mahkemesi, iki ayrı kararında, Cumartesi Anneleri’nin meydana çıkmalarının anayasal bir hak olduğuna hükmetti.

* * *

Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi’ni dinleyen kim. Burada hukuk, sadece meşrulaştırmak için kullanılıyor.

AYM kararını umursamayan Beyoğlu Kaymakamlığı, her hafta Cumartesi Anneleri için ayrı bir yasaklama kararı aldı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ellerinde AYM kararıyla Galatasaray’a gelmek isteyen Cumartesi Anneleri’ni bu karar doğrultusunda her hafta gözaltına alarak saatlerce, 40 derece sıcağın altında gözaltı aracında bekletti.

Bu döngü, İçişleri Bakanlığı’nın AYM kararı doğrultusunda, kararı tam da uygulamadan Cumartesi Anneleri’ne sınırlı olarak izin vermesiyle son buldu. Sınırlı sayıda insan abluka altına alınmış meydana çıkarak her cumartesi basın açıklaması yapabiliyor.

Cumartesi Annneleri

* * *

Yasak günlerinde, 14 Ekim 2023’te, Cumartesi Anneleri, yine ellerinde AYM kararıyla meydana çıkmak istediler.

Polisin tavrı sertti.

Gizlenecek bir sertlik değil, onlarca kamera, fotoğraf var ortada.

Abisine sert biçimde müdahale edildiğini gören Besna Tosun, polisleri engellemek için olay yerine yönelirken engellendi ve kelepçelendi.

Bir kez değil, iki kez değil, üç kez değil tam altı kez…

Altı ayrı kelepçe Besna Tosun’un bileklerindeydi. Ve öylece durmaktan başka bir eylemi yoktu.

* * *

Besna Tosun, bu hukuksuz müdahaleyi TİHEK’e taşıdı. TİHEK’in verdiği karar insan hakları literatürüne geçebilecek kadar dramatik.

Uzunca bir karar ama başlıklarla özetleyelim. TİHEK önce eldeki delilleri sıralamış:

- Sürpriz değil elbette, TİHEK’in görüntüleri istediği ilçe emniyet müdürlüğü, hard diskin belirli kapasitede görüntü saklaması, kapasitesi dolduğunda otomatik olarak en eski görüntüyü silip yerine yeni görüntüyü kaydetmesi sebebiyle ellerinde görüntü olmadığını bildirmiş. TİHEK elbette bu eskimeyen, tarihi gerekçeye inanmış…

- Her hafta, cumartesi günleri İstiklal Caddesi’ndeki bütün esnaf tek tek tembihlenmesine rağmen onların güvenlik kamerası görüntüsü de yokmuş…

- TİHEK, onlarca gazetecinin alandaki varlığına rağmen onlardan da görüntü almaya gerek görmemiş.

- Eldeki tek görüntü Besna Tosun tarafından verilen görüntüymüş…

- İstanbul Emniyeti’nden gelen görüntüler dosyaya eklenmiş ancak karardan anlıyoruz ki oradan da çok sınırlı bir görüntü gelmiş.

* * *

Delil araştırması bu kadar.

Kararın, değerlendirme bölümüne gelmeden önceki kısımları da vahim.

Anayasa Mahkemesi kararı resmen TİHEK tarafından yok sayılmış.

Beyoğlu Kaymakamlığı’nın AYM tarafından “hak ihlali” sayılan yasak kararı esas alınarak, uzun uzun polisin bu karar doğrultusunda nasıl da haklı müdahale ettiği, müdahale etmeden önce nasıl da haklı uyarılarda bulunduğu anlatılmış.

Yargıtay’ın ve TBMM’nin yok saymasına alışmıştık ama TİHEK tarafından bile yok sayılan AYM’nin de varlık nedeninin sorgulanmasında fayda var.

* * *

Kararın tarihe geçecek kısmına gelince.

Besna Tosun’un kötü muamele gördüğü iddiası değerlendirilirken, sadece kelepçelenmesi esas alınmış.

Polisin zor kullanma yetkileri tartışıldıktan sonra da şu yorumlar yapılmış:

- Başvuran tarafından sunulan video kaydının incelemesinde; kolluk güçleri tarafından toplanan grubun etrafının sarıldığı, başvuranın bu esnada ‘işkence uyguluyorlar bize diye’ görüntüyü kaydeden kameraya karşı bağırdığı, bunun üzerine erkek bir polis memuru ile aralarında sözlü tartışmanın yaşandığı, yine aynı esnada başvuranın elinin başka bir kadın polis memuru tarafından kelepçelenmeye çalışıldığı ancak başvuranın polis memuru ile sözlü tartışması esnasında jest ve mimik hareketlerinde bulunması sebebiyle kadın polis memurunun elini kelepçeleyemediği, bunun üzerine erkek polis memurunun diğer yöne doğru hareketlendiği, daha sonra tekrar gelerek başvuranla tartışmaya girdiği, başvuranın kolunu bükerek ellerinin arkadan kelepçelenmesi yönünde harekette bulunduğu ve diğer polis memurlarının talimat doğrultusunda kelepçelemeyi gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.

- Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir… Bilgi ve belgelerde yasaklamanın gerçekleştirildiği alanın sosyal, ekonomik, dini ve idari açıdan önemli bir yer teşkil ettiği, önceki yıllarda terör faaliyetlerine konu olduğu bir bütün olarak göz önüne alındığında, kolluk güçleri tarafından kelepçe takılmasının makul olduğu değerlendirilmektedir.

- Başvuran, ellerinin arkadan kelepçelenmesine ek olarak bu işlemin üst üste altı kelepçe takılması yolu ile gerçekleştiğini belirtmektedir. Ancak, başvuranın bu iddiasını destekler bir kanıt sunmadığı görülmüş ve video kaydında da altı kez kelepçe takılması işleminin gerçekleştiği hususu anlaşılamamıştır. Bu noktada izlenen görüntülerden, başvuranın elinin kelepçelenmesi işleminin; başvuranın polise karşılık vermesi, sinirli bir halde gerçekleştirdiği jest ve mimik hareketleriyle elinin kelepçelenmesine engel olması, olayın geçtiği caddenin birçok açıdan işlek ve önemli bir konumda bulunduğu hususları birlikte göz önüne alındığında makul bir tedbir olduğu ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediği değerlendirilmiştir.

- A. T.’ye (Besna Tosun’un abisi) polis tarafından müdahalede bulunulduğu görülmüştür. Ancak polisin müdahalesinin, başvuranın öne sürdüğü darp etme şeklinde olmadığı anlaşılmaktadır. İlgili video kaydından, A.T.’nin hareketleri nedeniyle kolluk güçleri tarafından etrafının sarıldığı ve zapt edilmeye çalışıldığı, A.T.’nin başının öne eğilerek, ellerinin kelepçelendiği anlaşılmaktadır.

Besna Tosun'un kelepçelendiği andan bir kare

* * *

Devletimizin insan haklarını savunmakla görevli kıldığı kuruma bakın…

- Kelepçeleneceği sırada jest ve mimikle sinirli olduğunu göstermek polise direnmekmiş. Jest ve mimikle… Bu nedenle altı kez ters kelepçelenmeyi hak etmiş Besna Tosun…

- Altı kez kelepçelendiği anlaşılmıyormuş… Oysa basit bir arama ile onlarca fotoğraf düşüyor önünüze. Zahmet edilmemiş…

- Anayasa Mahkemesi kararı hiçmiş. İstiklal Caddesi’nde eylem yapılamazmış. Elinde mahkeme kararı olan biri, hakkını savunamazmış.

- Direnmiyorsa bile insanlar kafası eğilerek, iki büklüm yapılarak kelepçelenebilirmiş.

* * *

Bütün bunların yer aldığı kararın ilk kısmı trajik kalıyor. Bununla bitsin yazı:

“Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmektir.”

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.