Gökçer Tahincioğlu

13 Haziran 2024

Tahir Elçi cinayeti dosyasındaki rezaletler, sola sızan ajanlar, gazeteci tehdit eden JİTEM'ciler

Elçi'nin PKK tarafından vurulduğu, polis tarafından vurulduğu, olay anında önlem almadığı ve talihsiz biçimde vurulduğu, seken kurşunla vuruldu, hedef alınarak vurulduğu gibi çok sayıda iddia var. Mühim olan bunlar da değil… Mühim olan çözme iradesinin olup olmaması… Elçi, itinayla hedef gösterildi ve garip bir biçimde öldürüldü

Tahir Elçi

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin, kentin göbeğindeki Dört Ayaklı Minare'nin altında, güpegündüz öldürülmesine ilişkin davada yargılanan polisler, beklendiği ve en baştan bu yana öngörüldüğü gibi beraat etti.

Bu kadar göz önünde işlenmiş bir cinayetin bile cezasız bırakılacağı aslında daha ilk günden belliydi. Zaten polislerin de ceza almasından çok, bu rezaletler, bunları yapanların deşifre edilebilmesi önemliydi. Bu da yapılamadı. Elçi ailesinin, eşi Türkan Elçi'nin ve avukatların olağanüstü çabasıyla açığa çıkartılan kanıtlar da dikkate alınmadı. Cezasızlık yeniden işledi…

* * * 

Öyle bir dosya ki kimin kim olduğunu ayırt etmeye de yarıyor.

Dokuz yıl önce işlenen cinayetten hemen sonra, Tahir Elçi'nin yıllarca takip ettiği JİTEM davalarının birinin, bir numaralı sanığı, bir aracı vasıtasıyla mesaj gönderdi.

Daha önce yazdığım, faili meçhul cinayetlerin anlatıldığı Beyaz Toros adlı kitaba atıf yaparak gönderilen bu mesaj, Tahir Elçi cinayetiyle ilgiliydi.

Anımsayalım, Elçi'nin öldürüldüğü günün bir gün öncesinde, örgüt mensubu iki kişi Toros marka bir araçla, polis aracına saldırıda bulundu. O araçtaki saldırganlardan biri, Elçi'nin öldürüldüğü gün de olay yerindeydi. Taksideki iki PKK'lı, taksiyi durduran ve normal bir araç denetimi yapmak üzere yaklaşan iki polis memurunu, Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur'u hemen orada vurarak şehit etti. Ardından Elçi'nin basın açıklaması yaptığı yöne doğru kacmaya başladılar. Bu sırada catışma yaşandı. Elçi tam o sırada vuruldu.

Elçi'nin yargılanması için yıllarca emek verdiği JİTEM davası sanığı, emekli askerden aracı vasıtasıyla gelen mesaj şöyleydi:

"Kendisiyle irtibat kurarsan bugünkü Milliyet gazetesinde beyaz Toros'u kimlerin kullandığını yazmışlar. Okumuş mu? Kitabındaki Beyaz Toros'la çelişiyor. Sanırım haberi yok…"

* * * 

Öfkesi elbette yıllarca Elçi'nin kendisiyle uğraşmasından kaynaklanıyordu. Ancak daha garibi aracı olan şahsın da aynı nefreti taşımasıydı. Bu mesajdan önce, yine Elçi'nin avukatlık yaptığı bir dosyayı haberleştirmem üzerine, önce "çok irdeliyorsunuz" diye mesaj göndermiş ardından da şunları yazmıştı Elçi için:

"Sizin savunduğunuz kişinin stajyer avukat iken Diyarbakır Cezaevi'nde yatan örgüt mensupları ile dağdakiler arasında PKK'nın kuryeliğini yaptığını ve cezasının ertelendiğini bilemezsiniz tabi ki ama bu gerçek de ortada…"

Aynı kişi, daha sonra, kibar bir üslupla, kafamdaki tereddütleri doğrudan aracılık ettiği emekli askere sorabileceğimi söyledi. Bunu kabul ettiğimde ise şu an uygun olmadığı yanıtını vererek…

Elçi'yle ilgili, yalan dolu bu nefret mesajını taşıyan aracı, uzun zamandır sol-sosyalist çevrelerin içerisinde paylaşımlar yapıp, çeşitli grupların bir parçası olmaya çalışıyor. Öldürülen insanların yakınlarıyla pozlar vermeyi ihmal etmeden…

* * * 

Bu küçük anekdot Tahir Elçi cinayeti davasının, sıradan bir dava olmadığını göstermesi açısından önemli.

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, üç polisin sanık olarak yargılandığı davada vereceği karar zaten belli gibiydi. Nitekim şaşırtmadı ve davayı beraatle bitirdi. Ama sorular ortada duruyor. Gariplikleri unutmamak lazım:

* * * 

 

* * * 

* * * 

"Bize işkence yaptılar. Savcı da geldi. Bana Tahir Elçi cinayetini Uğur ve Mahsum'un (PKK'lılar) üstüne atacaksın, yoksa seni öldürürüz dediler. Korkudan, ifade vermeyi kabul ettim."

* * * 

Elçi'nin PKK tarafından vurulduğu, polis tarafından vurulduğu, olay anında önlem almadığı ve talihsiz biçimde vurulduğu, seken kurşunla vuruldu, hedef alınarak vurulduğu gibi çok sayıda iddia var.

Mühim olan bunlar da değil…

Mühim olan çözme iradesinin olup olmaması…

Elçi, itinayla hedef gösterildi ve garip bir biçimde öldürüldü.

Devlet, cinayeti çözmek yerine dosyayı kapatmak iradesi ile hareket etti ve gelinen nokta ortada.

Bu cinayetler çözülmedikçe üzerine yenilerinin eklenebildiği, birilerinin her koşulda insanları hedef gösterme ve öldürme cüretini gösterebildiği ortada.

Mesele bir iki kişinin ceza alması değil. Hedef gösterenden, soruşturmayı ihmal edene kadar kim varsa açığa çıkartılıp cezalandırılması.

Bu hayalin bugün de gerçek olamayacağı yine görüldü.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.