Gökçer Tahincioğlu

13 Ağustos 2022

Sökülmeyen apoletler: "Karıştır barıştır, Türkçe konuş çok konuş"

İç yönetmeliğe göre, şartla tahliyeden yararlanacak kişilerin 45 puan alması gerekiyor. Gözlem heyeti, örneğin organize ya da adli suç işlemiş bir hükümlüyü kurslara katılım, davranış değişikliği, faaliyetlere katılımdan puanlandırarak hemen tahliye edebiliyor. Siyasiler ise hayat o kadar kolay değil

12 Eylül bütün kurum ve kurallarıyla yaşıyor.

2010'da referanduma sunulan ve kabul edilen anayasa değişiklikleri arasında en önemli madde, 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasının önünü açmaktı ancak sonuçlarını gördük.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, yerel mahkemeler, el birliğiyle başarıya ulaşmış darbecilerin yargılanamayacağını içtihat haline getirdiler. 

Yetmezmiş gibi 30 yıl, idamların, ölümlerin, kayıpların, işkencelerin hesabını sormak için bekleyenleri suçlu ilan edip, "zamanında başvuru yapmamışsınız, zamanaşımına girmiş" kararları verdiler. 

Yetmedi, Kenan Evren ve diğer darbeci komutanların ölümleri nedeniyle davalar düşmüş olsa da apoletlerinin sökülmesi, mevki ve makamlarından kaynaklı haklardan yararlanamamaları istemini de yakın zamanda geri çevirdi Yargıtay.

Baştan sona yalanlarla dolu bir süreç.

* * *

Halen 12 Eylül darbecileri tarafından yürürlüğe konulmuş 700'e yakın yasa yürürlükte. Türkiye, bu yasalarla yönetiliyor. Değiştirilen yasaların hali de ortada. Darbe döneminde çıkartılan yasaların daha özgürlükçü olduğu net biçimde söylenebilir.

12 Eylül yönetiminin, anayasa ve yasalarla birlikte üzerinde en çok durduğu konu cezaevleriydi. 

Cezaevlerinde tarihe geçecek "ıslah" programları uygulandı. 

İdam edilmeyenler, işkencede öldürülmeyenler, ortadan kaybedilmeyenler, dışarıya çıktıklarında bir daha başlarını kaldıramayacak hale getirilmeliydi darbecilere göre.

Diyarbakır ve Mamak cezaevleri tarihe böyle geçti.

Dışkı yedirilmesinden kaba dayağa her türlü işkence yöntemi uygulanıyordu.

Bir de milli etkinliklere katılma, Kürtçe konuşma yasağı, farklı görüşteki siyasilerle aynı koğuşu kullanma gibi dünyanın her yerinde psikolojik işkence sayılan yöntemleri vardı.

O zaman da birileri, milli etkinliklere katılmanın kime ne zararının olduğunu soruyor, uygulamaları savunuyordu. 

Rüzgâr tersine estiğinde, "12 Eylül'de neler yaşanmış?" diyerek, en öne fırlamaları gibi.

Cezaevlerinde "yeni sistem" denilerek uygulamaya konulan şartla salıverme kurallarının da 40 yıl öncesinden geldiğini yeni anlayabiliyoruz.

* * *

2018'de "şartla salıvermeleri yeniden düzenliyoruz" denilerek, harekete geçildi.  

Daha önce örneğin 3 yıl ceza alan bir kişi bunun 2 yılını cezaevinde geçiriyor daha sonra şartla salıverme yasasından yararlanarak tahliye olabiliyordu.

Ancak "otomatik tahliye olmaz" denilerek, şartla tahliyelere kural konuldu.

Buna göre cezaevlerindeki gözlem kurulları, mahkumların durumunu takip edecek, şartla tahliye olup olamayacaklarına karar verecekti.

Kimse itiraz etmedi, hakikaten de önceki düzenleme, ağır suçlar işleyenlerin otomatik olarak erkenden tahliye olmalarını sağlıyor, bu suçları işleyenler kaldıkları yerden hayatlarına devam ediyorlardı.

* * *

2018'deki değişiklikten bir süre sonra, her zamanki alışkanlıklar baş gösterdi.

Organize suç örgütü üyeleri, adli suçlar işleyenler gözlem kurullarından kolaylıkla "tahliye" raporları alabiliyorlardı.

Siyasi suçlardan mahkûm olanlara ise gözlem kurulları kolay kolay tahliye kararı vermiyordu. Bu suçlardan hükümlü olanlar, cezanın tamamını yatmaya başladılar.

Üstelik kriterler de belirsizdi, kimse, kimin hangi nedenle tahliye kararı alamadığını, kimin hangi nedenle tahliye olabildiğini anlamıyordu.

* * *

Şimdi önümüzde sıcak bir örnek var. Ve bu örnek kararların hangi kriterlere göre verildiğini de gösteriyor.

Gözlem kurulunda, çeşitli alanlardan isimler yer alıyor ve belirlenen kriterlere göre puanlama yapıp, hükümlü ile görüştükten sonra şartla salıverme talebi karara bağlanıyor.

Puanlama ise 12 Eylül'ü anımsatıyor. Gözlem kurulundaki isimler hükümlüye sempati ile bakmıyorsa "sınıfı geçmek" olanaksız.

* * *

Kriterler şöyle sıralanıyor:

 

* * *

İç yönetmeliğe göre, şartla tahliyeden yararlanacak kişilerin 45 puan alması gerekiyor. Gözlem heyeti, örneğin organize ya da adli suç işlemiş bir hükümlüyü kurslara katılım, davranış değişikliği, faaliyetlere katılımdan puanlandırarak hemen tahliye edebiliyor.

Siyasiler ise hayat o kadar kolay değil.

Örneklerden biri Avukat Didem Baydar Ünsal.

Ünsal, 2017'de, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın da tutuklandığı operasyonda tutuklanarak cezaevine konuldu. Bir yıl sonra ilk duruşmada tahliye edildi. Yargılama sonunda 3 yıl 9 ay hapse mahkum oldu ve Yargıtay'ın kararı onamasının ardından cezaevine yeniden konuldu. 

Beş yıla kadar hapis gerektiren suç işleyenlerin bir gün bile cezaevinde kalmadığı ortamda, Ünsal, bir süre daha hapis yattı ve denetimli serbestlikten yararlanmak için başvuruda bulundu. Bu talep geri çevrildi. Bir süre sonra şartla salıvermeden yararlanmak için başvurdu.

Tahliye için 45 puan gerekiyordu.

Ünsal'a 24,5 puan verildi.

Gerekleri yerine getirememişti!

* * *

Ünsal, itirazları da kabul edilmeyince Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Ünsal gibi onlarca örnek var.

Düşüncelerini söylemek dışında herhangi bir suç işlemeyen ancak eylemleri örgütlü suç kapsamında sayılan onlarca kişi, sadece düşüncelerini savunmayı sürdürdükleri için tahliye edilmiyorlar. 

Milli günlere katılsalar, imamla görüşseler, biraz da düşüncelerini inkar etseler mesele hallolacak ama elbette yapmıyorlar.

* * *

Sistemin nasıl kötü işlediğine bir örnek daha…

Halen Kobani davası kapsamında tutuklu yargılanan Bircan Yorulmaz'a, aynı odayı paylaştığı Pervin Oduncu ile birlikte disiplin cezası verildi; "1 ay boyunca etkinliklerden men."

Cezanın gerekçesi Yorulmaz'ın Oduncu'nun annesine sarılıp elini, Oduncu'nun da Yorulmaz'ın yeğeninin 11 yaşındaki kızını yanağından öpmesi.

Misal sadece bu anlamsız ceza yüzünden, olası bir hükümlülük halinde, söz konusu puanları almaları mümkün olmayacak.

Biraz daha çürüsünler, biraz daha yatsınlar…

Şöyle bitiriyordu Yorulmaz, bu cezayı kamuoyuna duyurduğu mektubunu:

"İnsan insana sarılmalı, bir çocuğun yanağına öpücük kondurmalı ki dünya daha güzel bir yer olsun."

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. 

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. 

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.