Memleket, büyük bir maden gibi.
Nereye elini uzatsan bir cevher fışkırıyor. Hakikaten memleketin ne kadar bereketli, ne kadar büyük, ne kadar yıkılması güç olduğunu anlıyorsunuz elinizi uzattıkça. Ülkesini, bu kadar çok sevdiğini söyleyen ancak ülkesinden daha ziyade, bu güzel dil sayesinde, nimetleriyle ilgili olanların yaptıklarına rağmen ayakta durabilmesi bunun göstergesi.
Görevden alınan bakanın, bakanlığa, yan kuruluşlarına kendi şirketinden dezenfektan sattığı ortaya çıkıyor, iktidar o ismin deneyimlerinden istifade edeceğini açıklıyor. İsmail Saymaz, eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan konusunda, daha bakanlık koltuğuna oturmadan, gümrük idarelerinin uyarıldığını haber yapıyor, kimse oralı değil.
Bitmiyor.
Kanunsuz içki satışı yasağı konuyor, bir de bu yasak, "Ramazan'da içki içeceksiniz de ne olacak?" diye savunuluyor. Emniyet, şiddet görüntülerinden rahatsız olacağına, görüntülerin çekilmesini engellemek için kanunla ilgisiz "çekmek yasak" genelgesi çıkartıyor.
Herkes kanun koyucu ama kimse hesap vermiyor.
Kokain çekerken görüntülenen gencin o mal varlığını nasıl yapabildiği, Tosuncuk'tan, kripto para patronlarına kadar yerli ve milli bir neslin, nasıl bu kadar zengin olabildiği, bu imkanı bulmalarına kimlerin yolu açtıkları konuşulmuyor.
Sadece belli kurallar var:
Cumhurbaşkanlığı'nın gözüne gir, yasak koy, hesap verme…
* * *
Herkes pastadan küçük de olsa bir dilim almaya çalışıyor.
Adalarda faytonlara bağlı yaşam sürerken, hayvanseverlerin tepkisiyle kurtarılan ancak aslında kurtarılmadıkları anlaşılan atların hikâyesi de memleketin "pastadan pay alma" hallerinin örneği.
Bir bölümü kamuoyuna yansıdı ama bilinen kısım olanların pek azı.
Zira sadece Hatay Dörtyol'a gönderilen 100 at değil, Adalar'dan alınan ve çeşitli yerlere gönderilen tam 860 atın akıbeti belirsiz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bugün sosyal medyada paylaştığı mesaj:
"Büyükada, mutlu atlar diyarına dönüştü! İBB, Adalar'daki atları satın alarak fayton zulmünü bitirmiş, elektrikli ulaşım araçlarını hizmete almıştı. Şimdi o atlara 14 metrekarelik özel localarda, tımarından tedavisine her türlü olanağı sağlayarak bakıyor."
Doğru, İBB'nin elinde kalanlar, güvenilir bazı çiftliklerde takibi yapılarak yaşayanlar bu durumda. Ancak İBB'nin, aynı niyetlerle yurdun dört yanına gönderdiği atları alanların pek de konforlu bir yaşam sağladıkları söylenemez.
* * *
Peki gönderilen atlara ne oldu?
Hatay Dörtyol'a gönderilen 100 atın, Suriye ve Irak'ta satıldıklarına ve kaçakçılıkta kullanıldıklarına yönelik iddialar hâlâ yanıtsız. Atların yerini bilen yok. Çip takılı olmasına rağmen takibi de yapılamıyor.
Ama Dörtyol'la sınırlı değil.
İlk günden bu yana atların takibini ısrarla yapan Adaların Atları Platformu'nun gün ışığına çıkarttığı bilgiler çok sarsıcı ve bakmak için atları alanların, hayvanları nasıl milyonluk ranta çevirdiklerinin de göstergesi. Platformun iddialarından bazıları şöyle:
- İBB, atları parayla satın aldı ancak bedelsiz biçimde çeşitli yerlere gönderdi. Gönderirken, en az 1 yıl bakımının yapılması ve elden çıkarılmaması tek şarttı. Ancak bunları denetlemek kolay değil. 5 Haziran 2020'de başlayan sevklerden sonra doğru düzgün denetim yapılamadı.
- Aydın İncirliova Belediyesi'ne gönderilen 100 atın tamamı bir tüccara verildi. Celeb (hayvan satışı yapan tüccar), belediyedeki yakını sayesinde aldığı atları, sattı. İBB, atları, sahiplerinden 4 bin TL'ye almıştı. Serbest piyasada ise değerleri çok daha fazla. Sadece İncirliova'da satılan atların toplam değerinin yarım milyonu bulması söz konusu. Tüccar, bu atları sattı. Uyarılar üzerine, 76 atın çip numaraları kayda alındı, 26 at ise ortada yok. Yok, zira, iddiaya göre, bu atları alanların bir bölümü kasaplardı.
- Kemerburgaz'da 30 atı sahiplenen kişi, 1 yıl bakmak yerine hemen çevreye atları sattı. Bu kişi, atlardan beğendiği birkaçını çiftliğinde tutup, kalanlardan iyi durumda olanları 10 bin TL'den sattı. İyi durumda olmayanların daha ucuza satıldığı, çiftliklerin almadıklarının ise kasaplara gittiği iddiası var.
- Ardahan'a gönderilen 100 atın da kaydı yok. Kazakistan'a satış yapıldığı konuşuluyor. Burada attan serum bir şirket de var. Kazakistan'a gidenlerin durumu ise malum, orada kesim yapılıyor. 100 atı alan belediyenin elinde şu an at yok.
- Tarsus'a gönderilen atların bir bölümü ortada yok. Buraya 40 at hibe edilmişti, binicilik amacıyla kullanılacaktı ancak bir kısmı kullanılamadı. Bunların da şahıslara verildiği söyleniyor.
- Bir de Ankara'ya serum üretimi amacıyla gönderildiği söylenen atlar var. Serum üretimi iddiası yalanlansa da atların akıbeti belirsiz.
* * *
İddialar, 1179 atın, 860'ı ile ilgili. Bu atlarla ilgili büyük iddialar ve kuşkular var. Ancak gelen tek açıklama, atların fayton zulmünden kurtarıldığı, iddiaların doğru olmadığı yönünde. Oysa platform ve hayvanseverler, bizzat takipte bulunarak, iddiaların doğru olduğunu ortaya koydular. Hâlâ "iddia" denilmesinin nedeni, muhataplardan yanıt gelmemesi.
Platformun soruları yanıt bekliyor:
- Adalar'dan hangi tarihte, nereye (il-ilçe-kurum adı), kaç at gönderildi, bu atların çip numaraları neydi?
- Tarım Bakanlığı ve ilçe tarım müdürlükleri, kayıtlı tüm atlara çip denetimi yaptı mı, karşılaştırma yapıldı mı?
- Atlar, gönderildikleri yerlerde, ilgili belediyelerce tarım müdürlüklerine kaydedildi mi?
- Hayattaki atların şartları araştırıldı mı?
- İmzalanan taahhütnameye aykırı olarak atları devreden ve satan şahıslara soruşturma açıldı mı, neden açılmıyor?
- Atlar, serum üretiminde kullanıldı mı? "İhmali" olan yetkililere soruşturma açıldı mı?
* * *
Gökyüzü kararıp, hava o taze bahar kokusunu kaybettiğinde, çocuklar da yetişkinler de bitkiler de hayvanlar da payına düşeni alıyor.
Ve o puslu havanın, neşesini kaybetmiş ikliminde, ne insanların, ne diğer canlıların mutlu olma şansı var.