Gökçer Tahincioğlu

15 Şubat 2025

Mumcu cinayetinin firari sanığı ailesini de yanına aldırmış!

Emniyet cinayetin bir numaralı sanığı Oğuz Demir’in eşi ve kızının adres bilgilerini kontrol ederek Nevşehir Ürgüp’teki adrese gitti. Demir’in eşi ve kızı Ürgüp adresine kayıtlı görünüyordu sistemde. Diğer iki kızının adres kaydı olarak ise emniyet sisteminde sadece “Avustralya” yazıyor

Uğur Mumcu’nun ölümünün üzerinden 32 yıl geçti. Kısa süre önce sevenleri, Mumcu’yu her yıl olduğu gibi hayatını kaybettiği, evinin bulunduğu sokakta andı.

24 Ocak 1993’te, şimdi Uğur Mumcu’nun ismini taşıyan Karlı Sokak’ta, Mumcu’nun aracına konulan bomba patladıktan kısa bir sonra dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, cinayeti aydınlatmanın devletin namus borcu olduğunu söyledi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de bu sözleri bir süre sonra tekrarladı.

Yıllar geçti, Mumcu cinayeti aydınlatılamadı.

Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanı olduğu 2000 yılında ise Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’na yönelik operasyonun ardından Mumcu ve 90’lı yıllarda işlenmiş aydın cinayetleri konusunda önemli kanıtlara ulaşıldı.

Sürpriz biçimde “Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu” adı verilen bir yapılanma ortaya çıkarıldı. Gözaltına alınan iki isme günlerce yer gösterme yaptırıldı ve Mumcu’nun aracına da bombayı bu isimlerin koyduğu açıklandı. Ancak kısa süre sonra yine aynı örgütten farklı isimler yakalandı ve bombayı bu kez bu isimlerin koyduğu açıklaması yapıldı.

* * *

Yürütülen soruşturma, örgütün bir numaralı isminin Oğuz Demir olduğunu ortaya koymuştu. Umulmadık biçimde bir örgüt üyesinin telefonunu araması nedeniyle izine de ulaşıldı.

14 Mayıs 2000’de, Demir’in, örgüt üyesi ile Ankara Sincan’da PTT binası önünde buluşacağı bilgisi elde edildi.

Demir, buluşma yerine kullandığı arabayla geldi. Araba hareket halindeyken PTT önündeki bir adam hızla koşarak arabaya binmeye çalıştı. Bir polis, durmayacağını anlayınca arabaya binmek isteyen kişinin beline yapıştı ancak kendisini yerde buldu. Buna rağmen Necdet Yüksel’in arabaya binmesini engelledi.

Üç polis, Demir’in kullandığı aracın önüne atladı. Ancak Demir arabayı üzerlerine sürerek yoluna devam etti. Araç, bir süre sonra terk edilmiş halde bulundu.

Ve Demir’den bir daha haber alınamadı.

Yüksel’in üzerinden çıkan krokiler ise örgüte ait silah ve mühimmatın bulunmasını sağladı.

* * *

Oğuz Demir, 32 yıldır kayıp. Umut Operasyonu adı verilen operasyon sonucunda hazırlanan iddianamede, 1991’den itibaren işlenen 18 aydın cinayetinin 11’inden doğrudan sorumlu tutuluyor. Mumcu’nun aracına bombayı bizzat koyduğu söyleniyor.

Eylemlerine 1991’de başladığı varsayılırsa kayıp olduğu süre 34 yıla çıkıyor. 1971 doğumlu olan Demir, “arananlar” listesinde ve 600 bin TL ödülle aranıyor.

Gazeteci Adnan Gerger’in kaleme aldığı “Uğur Mumcu’yu kim öldürdü?” adlı kitapta, Oğuz Demir ile ilgili ilginç bilgiler veriliyor. Kitapta, Demir’in mühendis olduğu, patlayıcılar konusunda özel eğitim aldığı, polislerden kurtulduktan sonra Türkiye’den ayrıldığı iddia ediliyor.

* * *

Demir, aranırken, kimliği ve telefonu, adresleri bilinirken Türkiye’den nasıl kaçabildi, bugün bu sorunun yanıtı hâlâ bulunamadı.

2007’de Avustralya’da izine rastlandığı bilgisi dosyaya girdi. Ancak İran’da olduğu sanılan Demir’in Avustralya ile ne gibi bir ilgisi olabileceği de aydınlatılamadı. Demir’in Türkiye’deki malvarlığı, suikasttan 29 yıl sonra, hükümet kararıyla İçişleri Bakanlığı kararıyla donduruldu. Devlet, malvarlığını dondurmak için bile 29 yıl bekledi.

* * *

Herkes unutsa da Mumcu ailesi, Demir’in izini hâlâ sürüyor.

Zaten Mumcu cinayeti konusunda Demir’in yargılandığı dava dışında süren bir dava da kalmadı.

Mumcu ailesinin avukatı Yalçın Akbal, Mayıs 2024’te yapılan duruşmada Demir ile ilgili kritik bilgiler verdi. Akbal, şunları belirtti:

- 1991-1999 tarihleri arası Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayeti dahil 11 olaya doğrudan katılan Oğuz Demir'in bu kadar rahat cinayetler işlemesine rağmen hakkında bilgi sahibi olunamaması tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Hele ki, Oğuz Demir'in, 2000 yılı mayıs ayında Sincan'da kolluk güçlerinin arasından sıyrılıp kaçması ve izini kaybettirmesi daha da vahim olanıdır.

- Ve her ne kadar Oğuz Demir hâlâ İçişleri Bakanlığı’nın ‘arananlar’ listesinde “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü” üyesi olarak aranmakta ise de bugüne kadar bu şahsın yakalanması konusunda en ufak bir yol alınmamıştır.

- Oğuz Demir'in yakalanması konusunda hassasiyet gösterilmemesi, durumun içinden çıkılamaz ve sonuç alınamaz bir hale dönüşmesi üzerine, müvekkilimiz Şükran Güldal Mumcu ile birlikte yetkili merci nezdinde girişimlerde bulunulmuş ve İçişleri Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Aktaş'tan randevu talep edilmiştir. Yapılan görüşmede Oğuz Demir'le ilgili arama kaydı da hatırlatılarak bilgi istenmiştir. Sayın Mehmet Aktaş yaklaşık bir hafta sonra dönüş yapmış ve Oğuz Demir'in İran'da olduğu konusunda istihbari bilgi bulunduğu, bir ara Çeçenistan'da görüldüğü, bu süreçte çocukları ve eşini de yurt dışına çıkardığı yönünde bilgi vermiştir.

* * *

İçişleri Bakanlığı, kendisine ulaşan istihbari bilgiyi yıllar sonra Mumcu ailesi ile paylaşmış. Akbal, bu bilgiyi verdikten sonra mahkemeden bu bilgilerin neden bugüne kadar gönderilmediğinin araştırılmasını istedi.

Türkiye’nin neden Demir’in iadesi konusunda adım atmadığını sordu. İran nezdinde bu konuda girişim olup olmadığının da araştırılması talebinde bulundu.

Ve en önemlisi, “Oğuz Demir'in eşi ve çocukları yurt dışında mıdır? Yurt dışında iseler, İçişleri Bakanlığı’nın ‘arananlar’ listesinde kırmızı listede yer alan ve hakkında interpol kaydı bulunan Oğuz Demir'in eşi ve çocuklarını rahat bir şekilde yurt dışına çıkarması nasıl mümkün olabilir? Ve Oğuz Demir'in eşi ve çocukları ne şekilde yurt dışına çıkabilmiştir?” sorusunu yöneltti.

Mahkeme de Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Demir’in ve ailesinin yurtdışında olup olmadığının araştırılmasını istedi.

* * *

Gelen yanıt trajikti.

Demir yasal yollardan Türkiye’den çıkmış gibi sınır kapılarına yazı gönderilmiş, elektronik sisteme bakılmakla yetinilmişti. Sonra da mahkemeye, “Sınır kapılarından çıkmamış görünüyor” yanıtı verilmişti.

Dalga geçer gibi…

Avukat Akbal, sonraki duruşmada isyan etti:

“Demir'in, ailesini yasal yollardan yurt dışına çıkarmasının beklenmesi ve araştırmanın sadece hudut kapıları giriş çıkış kayıtları üzerinden yapılması kabul edilebilir değildir. Zira İçişleri Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Aktaş'ın bu konuda verdiği bilgide, sanık Oğuz Demir'in yasal yollardan ailesini yurt dışına çıkardığı yönünde bir ifade yer almamaktadır. Aksine Oğuz Demir'in ailesini yasa dışı yollarla çıkarttığı yönünde bilgi tarafımızla paylaşılmıştır.

Dolayısıyla bu bilginin teyit edilmesi adına ilgililer hakkında yapılacak araştırmada, ilgililerin halen Türkiye sınırları içinde ikamet edip etmediği, bu süreçte Oğuz Demir'in çocuklarının Türkiye'de eğitimlerine devam edip etmediği, aile bireylerinin sigortalı bir işte çalışıp çalışmadıkları, seçimlerde oy kullanıp kullanmadıkları, evlenip evlenmedikleri, çocuk sahibi olup olmadıkları, herhangi bir hastaneye başvurularının bulunup bulunmadığı gibi Türkiye sınırları içinde yaşadıklarını gösterir belirtiler dahilinde yapılması; gerektiğinde yakınlarının bilgisine başvurulması gereklidir. Zira bu yönde bir araştırma yapılmadan yasa dışı yollardan çıkışın belirlenmesi mümkün değildir.”

* * * 

Mahkeme, Akbal’a hak verdi ve kapsamlı araştırma yapılması için emniyete yeniden yazı gönderdi. 30 Ocak’a kadar da bu yazıya yanıt verilmesini istedi.

Bunca yılın ardından emniyet, Demir’in eşi ve kızının adres bilgilerini kontrol ederek Nevşehir Ürgüp’teki adrese gitti. Buradaki evin Demir’in eşinin babasına ait olduğu tespit edildi.

Mahkemeye gönderilen yazıda, “Çevrede yapılan araştırmada şahsın eşinin ve kızının yurtdışında olduğu, şahsın yakınlarının ilimizde olup olmadıklarına dair bir bilgi elde edilememiştir” denildi.

Demir’in eşi ve kızı Ürgüp adresine kayıtlı görünüyordu sistemde.

Diğer iki kızının adres kaydı olarak ise emniyet sisteminde sadece “Avustralya” yazıyor.

Demir’in kardeşlerinin, babasının kayıtlı oldukları evlere de gidildi.

Sadece bir adreste kardeşinin bulunduğu tespit edildi.

Demir’e ait olduğu belirtilen bir evde ise aynı soyadını taşıyan ancak akrabalık bağı bulunmayan kişilerin yaşadığı saptandı. Bu kişiler, evi 2000 yılında satın aldıkları bilgisini verdi.

* * *

Hepsi bu kadar.

Görünen o ki cumhuriyet tarihinin en önemli soruşturmalarından birinin bir numaralı faili Oğuz Demir, yurtdışına kaçtıktan sonra, güle oynaya ailesini de yanına aldırmış.

Bunca yıl, ailesinin ne yaptığı, Demir’den haberdar olup olmadıkları, görüşüp görüşmedikleri bir kez olsun araştırılmamış.

12 Eylül döneminde idam edilen isimlerin aileleri, yıllar sonra bile polisin evlerini kontrole geldiklerini anlatırlardı.

Demir, idam edilmiş isimlerin aileleri kadar bile merak edilmemiş.

İran’dan iadesi istenildi mi, istihbari bilgiler nasıl elde edildi, bu bilgiler elde edildikten sonra ne yapıldı?

Şimdi bu soruların ciddiyetle yanıtlanması gerekiyor.