Gökçer Tahincioğlu

24 Eylül 2022

MİT yetkilisinin suikast planı ve soruşturma raporu: Bozlak'ı öldürelim, parti binasına saldıralım

Faili meçhul davaları bir bir zaman aşımına sokulup dünün kudretli aktörleri dokunulmazlık zırhıyla yeniden oyun tasarlarken, belli kişilere, belli gruplara yönelen tehditler sürüyor. Bu rapor ve yıllar içinde yaşanan olaylar, bu tehditlerin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor

Devlet, cinayet işler mi?

Kozmik konuları, mafyayı, yer altını ve tatlı getirilerini sevenler bu sorulara gizemli yanıtlar vermeye bayılıyorlar:

"Devletlerin eli kirlenebilir… Vatan için, millet için, topraklar için…"

Ancak bir de uluslararası sözleşmeler, insanlığın kazanımları, temel insan hakları var.

Bunlardan kaynaklı yükümlülükler anımsatıldığında söylem biraz değişiyor:

"Örgüt yapmıştır… Kimin işine yarıyorsa o yapmıştır…"

Bütün söylemini devletle örgütün aynı çerçeveye yerleştirilemeyeceği, devletin örgütlerle görüşemeyeceği üzerine oturtanlar, aniden farklı konuşmaya başlıyor:

"Örgütün yaptıklarına bir şey diyor musunuz?"

Desen: Selçuk Demirel

* * *

Yakın zamanda HDP Milletvekili Garo Paylan, açık biçimde tehdit edildi. Bununla kalmadı, tehditte bulunanlar rahat rahat asıl planlarını, o aşamada öldürmeyi amaçlamadıklarını anlattılar. Her yıl aynı önergeyi veren Paylan'a farklı kesimlerden ölüm tehditleri yağdı.

Memleketin ana muhalefet partisinin lideri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, linç edilmek istenildi, otobüsüne saldırıldı, tehdit edildi.

Gazeteciler, akademisyenler, yazarlar sürekli tehditlerle yaşamaya alıştı.

Bu tehditlerin, "aşırı duyarlı", "her sözden tetiklenen", "milli duyguları galeyana gelmiş" hassas insanlardan kaynaklanmadığının altını kalınca çizmek zorunluluktur.

Provokasyon kelimesinin içinin en dolu olduğu ülkelerden biridir burası.

Devleti iyi bilenler ve devletin aklının, "terör sorununu çözmemek" üzere kurgulanmasını isteyenlerin oyunları bitmez.

* * *

MİT Kontrterör eski Daire Başkanı Mehmet Eymür, 1995 yılında, kendisi gibi MİT'te görevli Kaşif Kozinoğlu'nun, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak'ın öldürülmesi için bir ismi görevlendirdiğini öğrendiğini, bunun üzerine soruşturma açarak, MİT Müsteşarı'nı bilgilendirdiğini mahkemede açıklamıştı. Eymür, bu iddiasını sonraki yıllarda defalarca tekrarladı.

Susurluk çetesinin infaz ettiği, bir dönem aynı çetenin üyesi olan Tarık Ümit'le yakın ilişkisi olan, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la yakın çalışan, devletin yasal sınırlar dışında kalan bazı eylemlerini desteklediğini söylemekten de geri durmayan Eymür'ün sözleri, bugünü anlamak açısından önemli.

Daha önemlisi, devletin muazzam bir kayıt geleneğinin olması. Bakmayın gelmeyen, bulunamayan belgelere… Hakikaten devlette hemen her olayın bir kaydı aslında var.

* * *

Gelelim Eymür'ün sözünü ettiği, Kozinoğlu'na disiplin cezası verilmesini sağladığını söylediği Bozlak'a yönelik suikast girişimi ile ilgili rapora…

Rapor, Eymür'ün yönelttiği sorular üzerine, MİT personelinin verdikleri ifadeler doğrultusunda hazırlanmış.

1995 yılının son aylarında verilen ifadelerde üç ayrı MİT personeli şunları aktarıyor:

* * *

Birinci MİT personeli:

"KFB Bölüm Sorumlusu Kaşit Kozinoğlu, makam odasında tarafıma bugüne kadar iş yaptığımızı, laf yapmadığımızı, şimdi ise laf söyleyip iş yapmadığımızı, bunu önlemek için iş yapmamız gerektiğini, ÖFD Başkanı O. Ç.'a söylediğini ifade etmiştir. Tarafıma kendisine göre olumsuz olan bu durumu önlemek için HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak veya HADEP binalarına eylem yapmamız gerektiğini, bu işle görevli olarak şahsım ve KFB Personeli G.G.'e görev verdiğini, benim çalışmaya başlamamı söylemiştir.

Kendisine cevaben habersiz yürütülecek bir faaliyetin Teşkilatımızı ve bizleri zor duruma sokabileceğini ifade ettim. Beyanım karşısında bunu kimsenin bilmeyeceğini ifade edip, benim Murat Bozlak'ı bulamayacağımı belirtmem üzerine Yenimahalle HADEP İlçe Başkanlığı keysingini yapmamı ve eylem için beklemem emrini verdi.

Kendi odasından ayrıldıktan sonra KFB Personelimiz D.F., G.G., H.B.'na, bana KFB Amiri Kaşif Kozinoğlu'nun kendi insiyatifiyle bir operasyon planladığını, böyle bir faaliyetin Teşkilatımız çalışma teknik ve prensiplerine ters olduğunu, böyle bir oluşumda yer almayacağımı, bana bu oluşumdan kurtulmam için yardımcı olmalarını söyledim.

KFB Amiri bu geçen süre içerisinde konunun ne olduğunu, sürekli olarak sordu. Kendisini oyalama bahanesiyle ben çalıştığımı belirttim. KFB Personeli H.B.'nun kayınpederi Demetevler semtinde oturduğu için kendisine birgün oradan geçerken hedef binanın bulunduğu yerdeki sokak isimlerine bakmasını, KFB Amirinin istediği hedef kartının afaki olarak doldurulup geçiştirebileceğimizi söyledim. Daha sonra bu hedef binanın sokak isimlerini KFB Amirinin verdiği emir üzerine odasında bulunan dolaptaki hedef kartları olan dosyalardaki bir karta çizip koydu. Kendilerine bu konuda bilgi verdim."

* * *

İkinci MİT personeli:

"Murat BOZLAK ‘la ilgili keysing çalışması yapılması konusunda O.G.'ye bir görev verildiğini bende duydum. Ayrıca Daire Başkanımız O.Ç. de bunu kendisi dile getirdi. Böyle bir şeyin olmadığını görevi sadece kendisinin verebileceğini söylemiştir. Böyle bir konunun olduğu kanaatindeyim. M olayı çeşitli nedenlerle geciktirildiği için sansasyonel bir olayın gerçekleştirilmesi fikri oluşmuş olabilir. Ancak bu tür ferdi çalışmaların bedelinin çok ağır olduğu hepimizce malumdur."

* * *

Üçüncü MİT personeli:

"Bir konuyla ilgili olarak bilgi vermek için KFB Amiri Kaşif KOZİNOĞLU'nun odasına girdiğimde, O.G. ile konuşuyordu. Ben o günkü konuyu hatırlamıyorum. Konuşmam bittikten sonra bana dönerek "Osman'a bir görev vereceğim. Belki de ikiniz yapacaksınız" dedi. Ben de herhangi bir cevap vermeden ayrıldım. Daha sonra öğrendiğimde ise konunun Avukat Murat BOZLAK'ın öldürülmesi olduğunu öğrendim. O.G. arkadaşımız bu konu ile ilgili rahatsızlığını bize anlattı. Biz de Amirimiz olan O.Ç.'ye açıklamasını ve konuyla ilgili rahatsızlığını dile getirmesini söyledik. O.G. konuyu daha sonra Başkana aktarmış, kendisinin haberi olup olmadığını sormuştur. Bu konuşmada ben yoktum. Başka bir gün ise KFB Amiri Kozinoğlu, konu ile ilgili olarak O.G.'ye görev verdiğini söyledi. Bende bu görev amirlerimiz tarafından mı verildi diye sordum. "Tabii ki" diye cevap verdi. Gerçekten onlar tarafından verilmediyse çok yanlış bir şey olduğunu, bu konunun ileride bizi zor duruma düşüreceğini belirttim."

* * *

Yürütülen soruşturma sonunda Kozinoğlu'na sadece disiplin cezası veriliyor ancak kurumla ilişiği kesilmiyor.

Garip bir ülke burası… Aynı isimleri, aktörleri bir orada bir burada görmek mümkün.

Vazgeçilmeyen yöntem, iktidar hangi grupta olursa olsun, hukuk yerine karanlık düzene bağlı oyun kurma çabası.

Kamuoyu Kozinoğlu'nun ismini, MİT-Yargıtay-Alaattin Çakıcı skandalıyla, yıllar sonra duydu. Suikast planlarına rağmen hala aktif görevdeydi. 2005'te, Kozinoğlu, Çakıcı'nın bir dosyası ile ilgili olarak gereğinin yapılması için Yargıtay Başkanı'nı ziyaret etmesiyle skandal patlak vermişti.

Ardından Kozinoğlu, neden alındığı belirsiz bir biçimde, gerçek suçlarıyla alakası olmayan suçlardan Ergenekon operasyonunda tutuklandı ve cezaevinde şüpheli bir biçimde öldü.

* * *

1995'te verilen ifadeler önemli. Suikastın önlenmiş olması da…

Ancak ifadelerdeki önemli bir nokta, ifade veren MİT personelinin, "Ancak bu tür ferdi çalışmaların bedelinin çok ağır olduğu hepimizce malumdur", "M olayı çeşitli nedenlerle geciktirildiği için sansasyonel bir olayın gerçekleştirilmesi fikri oluşmuş olabilir" sözleri.

Ferdi çalışmaların daha önce ortaya çıkan ağır bedelleri nedir, bu çalışmalar hangileridir, geciktirilen M olayı neydi, tüm bunlar belirsiz.

* * *

Bütün bunları bugüne bağlayalım.

Faili meçhul davaları bir bir zaman aşımına sokulup dünün kudretli aktörleri dokunulmazlık zırhıyla yeniden oyun tasarlarken, belli kişilere, belli gruplara yönelen tehditler sürüyor.

Bu rapor ve yıllar içinde yaşanan olaylar, bu tehditlerin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.

Ama gösterdiği bir nokta daha var.

"Dış güçler, ajanlar, teröristler" gibi söylemlerle suyun durmaksızın bulanıklaştırılması boşuna değil.

Dikkatli, hiç olunmadığı kadar dikkatli olunması gerekiyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.