Gökçer Tahincioğlu

10 Şubat 2019

Kalp kırığından utanmamak

Hatun Tuğluk'un cenazesi: Bu ülkeyi seven, yaşayan ve yaşama iradesini ısrarla sürdüren her bireye borcu var yargının...

Bazı günlerin, bazı sözlerin, bazı olayların, bazı yaşananların telafisi özürle olmaz.

Birbirlerine tutunmaya çalışan kalp parçalarının mesafesi, adaletsizlikle açılır.

Bazı kırgınlıklar, sırt sıvazlanarak, “bir daha olmaz” diyerek, sadece görüntüde bir kaş çatmayla giderilmez.

Kalp kırığı bu, sızısı hafifler ama kolay onarılmaz.

* * *

HDP’li Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesinde yaşananlar dün gibi.

Ankara İncek’teki mezarlığa defnedilen Tuğluk’un cenazesi, sosyal medyadan organize oldukları anlaşılan çoğu aynı köyden saldırganların yaptıkları nedeniyle mezardan çıkartıldı, otobüsle Tunceli’ye gönderildi.

Tam da denk geldiği tarihin ruhuna uygun bir geceydi.

12 Eylül 2017’de, İncek’te yaşananlardan sonra 19 saldırgan tespit edildi.

Bunlardan üçü, sadece 20 günlüğüne tutuklandı, ilk duruşmada tahliye edildi.

Gölbaşı 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava hala sürüyor.

“İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme”, “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme”,  “hakaret” suçlarından açılan davada fazla ilerleme kaydedilmedi.

* * *

Neredeyse 1,5 yıl geride kaldı ancak o gece yaşananların kayıtları yeni deşifre edildi.

TRT uzmanlarının yaptıkları deşifre, edilen hakaretleri, saldırganlığı, yaşlı bir annenin cenazesine yapılanları, bu yapılanlar nedeniyle oluşan kalp kırıklarını göstermeye yeterli.

Ancak dava için yeterli değil.

Zira bilirkişilerin dosyaya gönderdikleri yazıya göre, gönderilen önemli bir DVD kırık ve üzerinde işlem yapılamayacak halde.

Gönderilen bazı CD ve flash bellekteki dökümanlar birbirinin kopyası.

Deşifrede yer alan sözlerden çok daha fazlasının söylendiğini gösteren polis tutanağına konu görüntüler ise bilirkişilere hiç gönderilmemiş.

Bilirkişiler, flash bellekteki görüntülere de güçlükle ulaştıklarını, görüntüye ulaşılmasını engelleyen bir uygulamayı kaldırarak sorunu çözebildiklerini aktardı.

Şimdi kırık DVD’deki görüntülerin kopyasının olup olmadığı aranacak, emniyet tutanağına konu görüntü kaydının elde olup olmadığı araştırılacak.

Bulunamazlarsa, tutanağın kanıt değeri zayıflayacak, kırık DVD’de kimlerin görüntüsünün olduğu ve ne söyledikleri bilinemeyecek.

* * *

Bilirkişiler, bu nedeni belli eksiklere rağmen eldeki görüntüleri deşifre etti:

* * *

Rapora göre, sanıklar mezarlıkta bu sözleri söyledi, cenazeye saldırmaya çalıştı.

Tanık anlatımlarına göre, polis uzun süre müdahale etmedi.

Mezarlığın girişi traktörle kapatıldı.

Davada, sanıkların nasıl organize olduklarına yönelik bir tespit hâlâ yok.

Adresi sadece 3 gün önce değişen Hatun Tuğluk’un cenazesinin oraya defnedileceğini nereden bildiklerine dair bir bilgi yok.

Bütün benzer ırkçı sanıklara yönelik davalarda olduğu gibi, bir “örgüt, çete” suçlaması yok.

* * *

Hatun Tuğluk’un cenazesi, kilometrelerce uzağa, memleketine defnedildi.

O gece kızının, sevdiklerinin, sadece onları sevenlerin değil, binlerce insanın kalbinde bir sızı oluştu.

“Gereğini yaptık” diye geçiştirilemeyecek, kızının kalbinden hiç geçmeyecek o sızıyı biraz olsun dindirmenin yolu adalet.

Korumadan, arkalarında durmadan, “bizim çocuklar” demeden, “galeyana gelmişler, tepki göstermişler” şefkatini göstermeden, “gerilim” diye geçiştirilmeden nasıl organize olduklarının, kimden neyi öğrendiklerinin, ne yaptıklarının açığa çıkartılması ve cezalandırılması.

Bu ülkeyi seven, yaşayan ve yaşama iradesini ısrarla sürdüren her bireye borcu var yargının.

Öfkeden, karanlıktan, önyargıdan, çıkarları uğruna bağırıp çağıranlardan uzak, bir vicdan ve hakikat terazisi var.

Bir iklimi güzelleştirmenin tek yolu, o vicdan ve hakikate biraz olsun yaklaşılması.

Zira benzemiyor bir başka yaraya kalplerin böylesine kırılması