Linç, insanın yakasını hayat boyu bırakmayan, en utanmaz insanda bile günü geldiğinde yüze vuran dünyanın en ayıp, en utanmaz, en vahşi eylemlerinin başında gelir.
Sözüm pusu kurmayı alışkanlık edilmiş, saldıracakları insanı tek başına yakalamaya gayret eden ve onlarca kişiyle saldırmayı "erkeklik" sayan geniş kalabalıklara değil elbette.
Ancak o geniş kalabalıklardan da büyük, çok büyük bir kalabalık daha var.
Bir linç eylemine katılmaları halinde, bu ağır yükü yaşam boyu omuzlarında taşıyacak, çocuklarına karanlık bir miras olarak bırakacak büyük bir kalabalık.
* * *
Geçen yıla kabaca bir bakalım:
- İzmir Karabağlar'da, trans kadın yaşadığı apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürüldü.
- Tarlabaşı'nda trans kadınlardan haraç alan, cinsel şiddet uygulayan çete üyeleri hakkında şikayetlere rağmen işlem yapılmadı. İHD'deki basın toplantısıyla yaşananlar duyuruldu. Bir trans kadın, "Polis, devlet ve kulüp yöneticilerinden öyle bir baskı var ki… Geçen gün o adamlardan birisi arkadaşımı bıçaklayacaktı ve bekçi gülerek yanından geçti. Hiç yaşamak istemediğimiz olaylar var, ağır geliyor bize. Kimi arkadaşımızı dövüyorlar, kiminden haraç alıyorlar. Ne devlet arkamızda ne başka bir kurum. Bekçilerle de sorun yaşıyoruz. Biz bunları hak etmiyoruz, kendi ülkemizde özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. Kimse de bizi baskıya maruz bırakamaz."
- İzmir'de sokakta arkadaşı ile sohbet eden trans kadın, bekçinin hakaretine ve sözlü saldırısına uğradı. Şikayet ettiği polisler, "sizi korumak zorunda değiliz" yanıtını verdi.
- İstanbul Beyoğlu'nda trans kadın M.K.'ye karakolda işkence edildiği, merkezin amirinin trans kadını önce taciz ettiği, ardından yerleri yalattığı iddia edildi.
- Trans erkek yaşadığı evden çıkartıldı. Başvurduğu bütün ev sahipleri trans olması nedeniyle ev kiralamayacaklarını bildirdi.
- Niğde'de bir esnafın süs için astığı şemsiyeler, yapılan haber nedeniyle kaldırıldı.
* * *
Kısacık bir liste…
Yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, seyahat hakkı… Anayasada hangi temel hak varsa tamamı ihlal ediliyor uzun bir süredir.
Ve bütün bunlar, bütün dünyadaki örnekleriyle paralel biçimde siyaset için, oy uğruna, popülizm amaçlı yapılıyor.
* * *
Kutsal aileye, korunmak istenen düzene baktığınızda bu listeden de beter bir tabloyu görüyorsunuz.
15'inde evlendirilen, hatta daha da küçük yaşta evlendirilen çocuklar.
Tecavüzcü ile evlendirilen, evlendirilmek istenilen çocuklar, kadınlar.
Ne olduğu belirsiz, denetimsiz kurslara, tarikatlara emanet edilen, ne yaşadığı belirsiz, umursanıyor gibi görünen ancak zerre umursanmayan çocuklar.
Öldürülen kadınlar, dövülen kadınlar…
Biraz şanslıysa dayakla büyüdükten sonra nefes alma olanağı bulan ancak bu kez de topluma yenilen kadınlar.
Şiddetle büyüyen erkekler…
Mutsuz, başka bir dünyayı tanımayan AVM ile kahramanlık hikâyeleri arasında sıkışmış, sevinecek, avunacak geçmişten ve ülkeden başkasını bilmeyen insanlar.
Şans verilmeyenler, sürekli kandırılmak, sürekli olduğu yerde bırakılmak istenenler.
Ama kimsenin bunlarla derdi yok.
Erkeğe, erkeklere, iktidara, tarikatlara hizmet eden muazzam bir düzen.
Mutlu aile olsun isteyen, bunun için mücadele eden yok. Bütün mücadele sistemin sürmesi için.
* * *
Çocuklar için sınıf panosunda gökkuşağı hazırlayan, önünde öğrencileriyle poz veren bir öğretmen, linçsever insanların gayretleriyle, sırf gökkuşağının renklerini bazı insanlar kendini ifade etmek amacıyla kullanıyor diye görevinden uzaklaştırıldı.
Öylesine bir komedi ki gökkuşağı renklerinden bayrağı ciddi ciddi örgüt bayrağı olarak gören kamu görevlileri var.
Bir örgüt yaratabilseler yaratacaklar ancak şimdilik bunu yapamadılar.
Ancak yapabildikleri daha büyük bir kötülük de var.
Tüm LGBTİ+'ları hedef göstermek.
* * *
Sıradan bir hedef göstermekten söz etmiyoruz.
Kendi dünyasında, kendi halinde yaşayıp gitmek isteyen insanlar iş bulamıyor, ev bulamıyor.
Hak etmelerine rağmen kamudan dışlanıyor.
Bazıları fuhuşa sürükleniyor, çetelerin eline düşüyor.
Aileleri tarafından tehdit ediliyor, kendi dünyasında yaşamaları engelleniyor.
Sivil toplum örgütündeyse gözaltına alınıyor, darp ediliyor.
Dernek kurmuşsa derneği kapatılmak isteniyor.
Öğrenciyse okulda karşılaşmadığı zorluk kalmıyor.
Artık yolda yürümek, bildiği sokaklardan çıkmak zor, her an her yerde başlarına her şey gelebilir.
Herkes gibi oldukları, herkes gibi yaşadıkları anlaşılmasın isteniyor. Ucube gibi görülsünler, dövülsünler, öldürülsünler…
* * *
Açık açık şu isteniyor, "Bu topluma bu zehri vermek istiyorlar" söylemi altında.
"Hepiniz gizlenin, saklanın. Kendinizi ifade etmeyin. Göz görmeyince ne yaşandığının önemi yok. İstediğiniz gibi bir köşede geberip gidebilirsiniz."
Düne kadar komşuluk ilişkisi kuranlar, düne kadar iş verenler, düne kadar varlıklarını umursamayanlar, kim varsa düşmanlaştırılmış durumda.
Aile yapısı, toplum yapısı, siyaset yapısı…
Oy kazanmak, iktidar birileri için önemli olabilir. Zaten insanların, hangi görüşte, hangi yaşam biçimine sahip olursa olsun zerre önemsemeyen kalabalıklar var. Onlar için de bütün bu söylemlerin anlamı olmayabilir.
Ancak başta da dedim ya bir de daha büyük kalabalıklar var. İşte onları oy uğruna, iktidar uğruna insanlara düşman etmenin günahı da vebali de büyük.
* * *
Linç, insanın yaşamı boyunca omuzlarından atamayacağı, çocuklarına karanlık bir miras olarak kalacak, dünyadaki en ayıp eylemlerden biridir.
Korkmayı bırakarak linç edilenlerle, edilmek istenenlerle yan yana olmak gerekiyor.
Dayanışmak, siper olmak, alacağın, kaybedeceğin oydan korkmadan haklarını anlatmak gerekiyor.
Bunu yapamayan, linçe sessiz kalan kim varsa suç ortağı haline gelir.
Bu linç kültürüne karşı, "yapamazsın" demek gerekiyor.
Geç kalmadan.
Gökçer Tahincioğlu kimdir? Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |