İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş
Artık sır değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’liler bir yandan Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin önündeki engelleri kaldırmak isterken, diğer yandan seçimin kazanılabilmesi için belirlenen formülleri yaşama geçirmeye çalışıyor.
Belirleyenlerden biri elbette İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ceza aldığı “ahmak davası.”
Cezanın kesinleşmesi durumunda siyasi yasaklı duruma gelecek olan İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturması dahil pek çok ihtimal tartışılıyor.
AKP’nin de mutlak sonuç vereceğine inanması durumunda İmamoğlu’nun siyasi yasaklı duruma gelmesi için harekete geçeceği biliniyor.
Ancak AKP Genel Merkezi ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki hesaplar biraz farklı.
Zira İmamoğlu’nun yasaklı hale gelmesi durumunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adaylığının gündeme gelecek olması da AKP’yi düşündürüyor.
İki adaylı formül
Üzerinde en çok durulan formüllerden biri İmamoğlu ile Yavaş’ın aynı anda Cumhurbaşkanı adayı olmaları.
Bu formül mümkün mü, İmamoğlu ya da Yavaş bunu hesap ediyor mu, iktidar cephesinde tüm bunlar değerlendiriliyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin konser harcamalarının İmamoğlu’na yakın bir ekip tarafından sızdırıldığına yönelik AKP’den gelen açıklamaların odağında da bu formül var.
İmamoğlu ile Yavaş arasındaki makasın açılması, Yavaş’ın CHP’den uzaklaşması ve aday olarak ortaya çıkması…
Mansur Yavaş ne yaptı ne yapacak?
Yavaş, ülkücü gelenekten gelen bir isim. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde de CHP’li kimliği ile tanınan isimlerden çok Yavaş’ın dava arkadaşlarının üst düzey görevlerde yer aldığı biliniyor. Yavaş’ın bazı ilçelere önerdiği ve seçimi kazanan CHP’li adaylar da ülkücü gelenekten geliyor.
Yavaş, MHP’den kopmuş, İYİ Parti başta olmak üzere farklı partilere dağılmış ülkücülerle bağlantısını hiç kesmedi.
Ankara’da sadece ülkücü kadrolarda yetişmiş isimlerle yapılan buluşmalar, fikir alışverişinin yapıldığı toplantılar da biliniyor. Bu toplantılarda edinilen görüşler Yavaş’ın tavrında belirleyici.
Kulislerdeki bilgilere bakılırsa artık aday olma isteğini çok da gizlemeyen Yavaş’ın öncelikli tercihi CHP’nin adayı olarak seçime katılmak.
Bu nedenle İmamoğlu’na siyasi yasak gelip gelmeyeceğini en yakından izleyen isimlerden biri de Yavaş.
İmamoğlu’na siyasi yasak gelmemesi durumunda da Yavaş’ın son ana kadar kendisine CHP’den gelecek önerileri bekleyeceği konuşuluyor.
Ancak yine kulislerde konuşulanlara göre Yavaş, bu durumda mevcut CHP Genel Merkezi’nin tercihi olmayacağından neredeyse emin.
Bu nedenle CHP’deki liderlik mücadelesi, ulusalcı ve genel merkez yönetimine muhalif kanadın kurultay önerilerini yakından takip ediyor. Genel Başkan ve genel merkez yönetiminin değişmesi, Yavaş’ın adaylık ihtimalini de gündeme getirebilir.
Ancak İmamoğlu’nun mutlak etkili olduğu partide bu gelişmelerin yaşanması da çok kolay değil.
Cepteki formül
Bu durumda Yavaş ne yapacak, adaylıkta ısrarcı olursa nasıl hareket edecek?
Ankara’da, MHP dışındaki sağ partilerin Yavaş’ın olası çatı adaylığına destek vermeye hazır oldukları konuşuluyor. Buna İYİ Parti de dahil.
Bu ihtimalin söz konusu olması, her koşulda aday olmak istemesi durumunda Yavaş’ın İmamoğlu’nun karşısına aday olarak çıkması da ihtimallerden biri.
AKP’nin en çok istediği ihtimal de bu…
İmamoğlu’na siyasi yasak konulmasından da fazla arzulanan bu ihtimalin gerçekleşmesi için de elinden geleni yapacağına kuşku yok…
Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı olur mu?
Erdoğan için adaylık kapısının açılabilmesi bir sorun başlığı… Ancak bu sorun aşılırsa Erdoğan’ın karşısına İmamoğlu ve Yavaş’ın birlikte çıkmasının, seçimin ikinci tura kalmadan bitmesini sağlayabileceği iktidar koridorlarında konuşuluyor.
Bu noktada CHP Genel Merkezi’nin ve İmamoğlu’nun tutumu belirleyici olacak…
İmamoğlu’nun siyasi yasak almaması ve CHP yönetiminin değişmemesi durumunda CHP’nin adayı olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Hedef, Yavaş’ın da içerisinde yer alabileceği bir formül üretmek.
CHP, parlamenter sisteme dönmeyi hedefliyor ancak bir restorasyon dönemi geçilmeden bu adımın atılmayacağı da ortada.
Bu noktada Yavaş’ın başbakanlığa benzer icracı bir "cumhurbaşkanı yardımcısı" formülüne sıcak bakabileceği umuluyor. Henüz olgunlaşmış düşünceler yok ama formüllerden biri, İmamoğlu ve Yavaş’ın CHP’nin seçimde aynı anda sahaya süreceği iki isim olması. İktidarı en mutsuz edecek formül de bu olarak gösteriliyor.
Ancak burada anahtar, Yavaş’ın böyle bir görevi kabul etmesi, adaylıktan bunun karşılığında vazgeçebilmesi…
Ankara’da hesaplar yapılmaya başlandı, kimse seçimin zamanında yapılacağını da düşünmüyor.
* * *
Furkan Karabay ve gazeteciler
Son dönemin genç ve başarılı gazetecilerinden Furkan Karabay, Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanmasıyla sonuçlanan soruşturmada ismi geçen savcıları kaleme aldığı için yeniden tutuklandı.
Furkan Karabay
Karabay, geçen yıl da benzer bir biçimde tutuklanmış, bir haftalık tutukluluktan sonra serbest kalmıştı. Yargılandığı davadan da beraat etmişti.
Karabay’ın “hedef gösterdiği” öne sürülen savcılar, kimse için sır değil. Sır olarak kalabilecek isimler de değil. Atanmaları binlerce kez haber yapılan, açıklamaları ile haber olan, arama motorlarında isimleri milyon kez yer alan yargı mensupları.
Karabay, neden tutuklandı?
Kısa süre önce çok sayıda gazeteci, yargı kararnamesinde yer alan iki ismin haberleştirilmesi ve bu haberi sosyal medyada paylaşmaları nedeniyle gözaltına alınmışlardı. O gazetecilerden biri aylarca tutuklu kaldı.
Sonuçta bu dava da beraatle sonuçlandı.
Diğer gazeteci yargılamaları gibi.
Yargı, gazetecileri caydırmak için “tutuklamayı”, peşinen cezalandırmayı bir yöntem olarak belirlemiş durumda.
Muhalefetten buna karşı cılız tepkiler geliyor, iktidar ise bu duruma alışmış, artık kimse yadırgamıyor bile.
“Normalleşmeden” söz ediliyorsa siyasilerin önce “gazetecileri sürekli cezalandıran ülke” görüntüsünden Türkiye’yi kurtarmaları gerekiyor.
Gazetecilerin bu yöntemlerde susmadıkları da ortada.
Keyfi tutuklama ve gözaltı kararlarına artık son verilmesi, Karabay’ın bir an önce serbest bırakılması bir zorunluluk.
Haftanın kitabı: “Kolombiya’da Barış İçin Özel Yargı” Haftanın kitabı bu kez edebiyat alanından değil, Türkiye’nin son dönemde çok konuştuğu, “çatışma-çözüm” konusunda hukuki bir akademik çalışma… Avukat Gizem Koç tarafından kaleme alınan, Adalet Yayınevi tarafından 2024’te basılan “Kolombiya’da Barış İçin Özel Yargı – Geçiş Dönemi Adaleti Kapsamında Bir Analiz” adlı kitap, Türkiye’de nelerin yapılmadığını göstermesi açısından önemli. Kolombiya’da çatışmalı süreçlerin nasıl sonlandığı, kaç kez başarısız müzakere dönemlerinin yaşandığı, sonunda çözüm noktasına nasıl gelindiği kitapta ayrıntılı biçimde yer alıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrılarıyla yeniden konuşulan ihtimallerin hiçbirinin uygulanmayacağı, gelişmelerle ortaya çıktı. Devletin, iktidarın çatışmaya dayalı bir çözüme odaklandığı da anlaşılıyor. Ancak dünyadaki örnekleri görmek, benzer senaryoların sonuçlarını anlamak, Türkiye açısından da meselenin konuşulmasını ve anlaşılmasını sağlayabilir. Gizem Koç’un akademik çalışması, bu nedenle özel bir önem taşıyor. |
Gökçer Tahincioğlu kimdir?Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |