Nurdağı-Kahramanmaraş
Önce etraf kolaçan ediliyor.
Kimseler yoksa ya da ilgisiz görünüyorlarsa önce kamyonet ardından taşıma asansörü yaklaştırılıyor.
Dokunsan yıkılacak gibi görünen binaya birkaç kişi balkonlardan, camlardan giriyor. Ardından aşağıda tedirgin bir bekleyiş başlıyor. Bina yıkılacak mı, duvarlar çökecek mi, kimseler görecek mi?
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Binaların ana girişlerinde kağıtlar asılı:
“Bina için yıkım kararı alınmıştır, girilmez.”
“Deprem bölgesindeki valilikler, ağır hasarlı binalardaki dairelere, değerli eşyaların alınabilmesi için 10 dakikalığına giriş izni vermiş.”
Kulaktan kulağa yayılan bilgi bu. Valilikler buna nasıl izin verir, bu riske nasıl girer, düşünen yok.
Zaten pratikte de süreç böyle işlemiyor.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Gizlice girildiği söylenen binalar aslında enkaz kaldırma çalışmalarının yapıldığı alanlarda. Birkaç adım ötede yüzlerce görevli duruyor.
İçeriye bir biçimde giren öyle on dakikada çıkmıyor. Hemen her şeylerini kaybetmiş insanlar başka mahallelere, başka kentlere, başka bölgelere gidip yeni bir hayata başlayabilmek için kurtarılabilecek ne varsa kurtarmaya çalışıyor.
Kurtarılacak pek de bir şey yok.
Kaybedilecek pek de bir şeyin kalmadığı gibi.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
*
Bu görüntüler hemen her sokağın, her caddenin, her mahallenin yerle bir olduğu Gaziantep Nurdağı’ndan.
Ancak Maraş’ta da Hatay’da da durum farklı değil.
Akşam saatlerindeki 6,4’lük depremde enkaz altında kalanlar bunun kanıtı.
Depremin yaşandığı saatte kimi çadırında, kimi sokakta kimi ağır hasarlı bir binanın içinde.
“Ben zaten evde yatıp kalkıyorum abi, biz girmesek ne olacak. Ailemi çadıra gönderdim ama ben evdeyim. Ne kaybedeceğim artık...”
Ancak akşam yaşanan deprem korkan, korkmayan, vazgeçmiş vazgeçmeyen kim varsa herkese 6 Şubat gecesini anımsatıyor.
Sokaklarda aynı panik, yüzlerde aynı tedirginlik.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
*
Nurdağı’nda bir yandan hazırlıklar sürüyordu dün sabah.
Ola ki Cumhurbaşkanı burada da durur ve konteyner kentin açılışını yapar diye koşturuyordu bütün görevliler.
Bir yandan çadır kentlerde yemek ve erzak yardımı sıraları vardı.
Bir yandan enkaz kaldırma çalışmaları, bir yandan hasarlı binalardan göç edebilmek için eşyaları kurtarma çabası.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
*
Maraş’ta da görüntü aynı.
Gün boyu Cumhurbaşkanı’nın kente gelecek olması nedeniyle, özellikle kent merkezinde hummalı bir çalışma yürütülüyor.
Raporlar hazırlanıyor, eksikler gideriliyor.
Cumhurbaşkanı, akşam saatlerinde, Maraş’ın üçte birinin ya yıkıldığını ya yıkılacağını söylüyor.
Ağır bir cümle bu.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Aynı saatlerde iyice soğuyan havaya rağmen hala enkaz kaldırma çalışmalarını izleyen, cenazelerine kavuşmak isteyenler var.
Geçen günler onların kalbine öylesine bir taş oturtmuş ki muhtemel ki onlara ağır gelmez.
Ancak yaşananları, o çaresiz bekleyişi anımsatıyor dinleyen herkese.
Gerçekten de kentin üçte biri yok.
Geriye kalan kısmında da binalarda yaşam görünmüyor.
Onbinlerce kişi terk etmiş şehri.
Neredeyse hiçbir binada ışık yanmıyor.
Tam bu esnada deprem bütün korkunçluğuyla kendini anımsatıyor.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
*
Sokakta geçecek bir gece daha.
Yaşananlara rağmen bir yandan nakliyecilerle pazarlıklar sürüyor ertesi gün için.
Fiyat limitleri var ama dinleyen yok.
Kimi 20 bin, kimi 30 bin liraya anlaşıyor.
Eşyalar çok daha pahalı.
Çaresizlik insanı canından bile vazgeçirebiliyor.
Hatay’da yıkılan yeni binalarda yaşamını yitirenlerin haberleri geliyor.
Sokakta geçecek bir gece daha. Uyarılar, uyarılar, uyarılar. Uyuşmuş gibi herkes, kimse kimseyi aslında duymuyor.
Gökçer Tahincioğlu kimdir? Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |