İstanbul
*Kezban Arca Batıbeki kişisel sergisi “Vaad Edilmemiş Topraklar” ile 12 Şubat’ta Pilevneli Mecidiyeköy’de…
Kezban Arca Batıbeki: Yabancı coğrafyalara, hayatları pahasına gitmeye çalışanların öykülerini anlattım
“Bugüne kadar işlerimin odak noktası genellikle “Kadın”dı, bu yeni sergiyle “İnsan” üzerine çalışmaya başladım. ‘Vaad Edilmemiş Topraklar’ sergisindeki işlerim; hoş karşılanmayacaklarını bildikleri ama mutlu olacaklarına da nedense emin oldukları yabancı coğrafyalara, hayatları pahasına gitmeye çalışanların öykülerini anlatıyor. Aslında bu konuyu; kendi üslubumla nasıl anlatabileceğimi uzun süre düşündüm. Uzun yıllardır eşim; farklı kesimlerden herkesin evinde rastladığımız mutlu hayal coğrafyalarını yansıtan peyzajlara takılmıştı. Bu resimler, aslında, insanların içindeki kaçış özlemini yansıtıyordu. Gittiğimiz yolculuklardan, antikacılardan, eskicilerden bu hayal peyzajlarından toplamaya başladık. Bu resimlerdeki kompozisyonlar genellikle uzakta dağlar, mutlaka bir su kıyısı, ağaçlar, küçük bir kulübe ve ufak bir tekneden oluşurdu. Sonra bu resimleri kendi tuvalim üzerinde değerlendirme fikri aklıma geldi. Resim içinde resim mantığıyla geliştirdiğim ve kendime ait kompozisyonun odağına yerleştirdiğim orijinal hayal peyzajları, resmin dramatik yapısını oluşturdu.”
*Kadıköy Kış Sanat Festivali, 10 Şubat’ta Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde…
Türkiye Gençlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Anday Kayıtgan: “Hayat Ağacı” projemiz ile robotik kodlama ve yazılım sınıflarının geliştirilmesini amaçladık
“Bu sene Kadıköy Kış Sanat Festivali’nin üçüncüsünü düzenliyoruz. Son zamanlarda festivaller yiyecek içecek gibi topluma fayda sağlamayacak etkinliklere indirgendi. Bizler sosyal sorumluluk bilinciyle, gerçek sanatın unutulmaması, sanat anlayışının tekrar canlanması amacıyla festival düzenliyoruz. Bizler festivali ilk iki sene, ihtiyacı olan okullara ulaştırmak üzere kitap toplama üzerinden sürdürdük. Ancak gördük ki kitap toplamak yeterli değil. Kitapların okunması ve özümsenmesi için de bir çabaya ihtiyaç var. Bu nedenle Hayat Ağacı projemiz ile robotik kodlama ve yazılım sınıflarının geliştirilmesini amaçladık. Festivalden elde ettiğimiz geliri bu amaçla kullanmayı amaçlıyoruz. İnanıyoruz ki bilim ve sanat çağdaş toplumların pusulasıdır. Pusulası kaybolmuş bir milletin ilerleme ve yönünü tayin etme şansı yoktur.”
*Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi, 10 Şubat’ta Yazar Gülşah Elikbank ve psikiyatri alanının ülkemizdeki iki önemli ismi, Alper Hasanoğlu ve Agah Aydın’ı ağırlıyor. Üçlü, bugün gerçekleşecek etkinlikte Elikbank’ın “Aşıklar Erken Ölür” adlı kitabının kahramanlarının ruh halini irdeleyecek.
Gülşah Elikbank: Romanlarımın felsefesini kendi yaşam felsefemle harmanlayarak anlatma fırsatı bulacağım
“Aşıklar Gece Ölür, alkol bağımlılığı yüzünden artık sahneye çıkamayan bir rock yıldızı ile onun 14 yıl öncesinden ilk aşkı olan idealist bir kadın doktor arasında geçen bir hesaplaşma romanı aslında. Hem hayatla hem de aşkla ve çocuklukta kalpten alınan yaralarla hesaplaşma ve bir nevi sanatla iyileşme hikâyesi. Bu nedenle alanında uzman iki ismin, Dr. Agah Aydın ve Dr. Alper Hasanoğlu’nun nitelikli ve derin sorularıyla roman kahramanlarımı konuşacak olmak beni heyecanlandırıyor. Hem felsefi yönünü hem de psikolojik çıkarımlarını ortaya çıkarmak için çok özel bir etkinlik ve paylaşım olacağını düşünüyorum. Romanlarımın felsefesini kendi yaşam felsefemle harmanlayarak anlatma fırsatı da bulacağımı düşünüyorum.”
*Pera Müzesi’nin düzenlediği “Parajanov, Sarkis ile” sergisi kapsamında, film eleştirmeni Jean Radvanyi, Parajanov sineması üzerine bir konuşma gerçekleştiriyor. “Parajanov, Kafkasların Yaramaz Çocuğu” başlıklı konuşma, Pera Müzesi Oditoryumu’nda 13 Şubat Çarşamba günü saat 18:30’da ücretsiz gerçekleşecek.
Eleştirmen Jean Radyavni: Parajanov, bizim nesil için estetik bir şok anlamına geliyor
“Paradjanov’u iki kez görme şansı buldum. 60’larda Paris'te bir film kulübünden sorumluydum ve bu dahi yönetmenin iki şaheseri, 1964 yapımı The Horses of Fire ve 1967 yapımı Sayat Nova beni çok şaşırtmıştı. Bu iki film bizim nesli müthiş bir biçimde anlatıyor ve bizler için bir nevi estetik bir şok anlamına geliyordu. Paradjanov daima provokasyonla meşguldü, onu cezaevine götüren tüm suçlamaları gönüllü olarak kullandı: Sanat eserlerinde insan ticareti ve eşcinsellik onun için vazgeçilmezdi. Sonra siyasi açıklamaları... Ama naif bir yanı da vardı; Tiflis’teki o büyüleyici evinde kolajlar, bebekler, şapkalar yapıyordu. Bu büyük sinemacıyı anlatmak ve konuşmak benim için büyük bir keyif olacak.”