Koşu yapmak denince birkaç kilometre koşmak gelir genelde aklımıza. En uzun koşu yarışı dendiğindeyse maratonları hatırlarız. 42 kilometrelik bu koşular çoğumuza son derece ulaşılmaz görünür. Hele ki yürümeye bile üşendiğimiz şehir hayatına esir olmuşsak. Oysa bazılarımız var ki Ultra Maraton olarak adlandırılan organizasyonlarda yüzlerce kilometre koşmayı hayatlarının merkezine koymuşlar…
Bugün ulusal ve uluslararası birçok başarıya imza atan, ülkemizin önde gelen Ultra Maraton koşucularından Alper Dalkılıç ile söyleştik.
Alper Bey, siz ülkemizin en önde gelen ultra maraton sporcularındansınız. Birçok ulusal ve uluslararası organizasyonda yer aldınız. Bize biraz ultra maraton nedir, maratondan farklı yönleri nelerdir bahseder misiniz?
Ultra maraton aslında bir yaşam biçimi, koşmaya başladıktan sonra tutkunu oluyorsunuz, vazgeçmek ne mümkün? Ultra maraton, bildiğimiz maraton mesafesi olan 42 km 195 metreden uzun olan mesafelerdeki koşulara verilen addır. Her yarış kendi disiplinini oluşturur. Tek etaplı, 45 km-330 km arası, ya da çok etaplı, 3-6 gün, 250 km-520 km arası olabilir. Maratonlar asfalt zeminlerde gerçekleşirken ultra maratonlar şehirden başlayıp dağlara, çöllere, buzullara, kısacası tahmin edilemeyecek güzelliklere uzanabilir. Zorlu coğrafyalarda enfes maceralara tanık olabilirsiniz. Ultra maratonlarda sporcular yarışın zorluk derecesine ve lojistik duruma göre belirlenen kontrol noktalarında yiyecek ve içecek temin edebilir. Yarışmacıların yarıştıkları lokasyon ve mevsime göre taşımakla yükümlü oldukları malzemeler sırtlarındaki çantada yer alır. Haftalık ultra maratonlarda (ortalama 250 km) kendine yeterlik esası vardır, bu süreçte sporcular sırtlarındaki çantada, bir haftalık yiyecek, giyecek, uyku tulumu ve gerekli ilk yardım malzemelerini taşır. Organizasyon ise konaklama için çadır; yemek hazırlaması için sıcak su temin eder, ara istasyonlarda da sadece su desteği vardır. Bu tarz yarışlarda koşucuların sırtlarındaki çanta 8-12 kg arasında değişir. Yarışlar çöl, dağlık coğrafya, donmuş nehir, karlı ortam gibi çok çeşitli doğal ortamlarda gerçekleşebilir. Başta söylediğim gibi her yarış kendi disiplin ve kuralını oluşturur.
Bir süre önce Yunanistan’da düzenlenen Spartathlon üzerine bir yazı okumuştum. MÖ 490 yılında yapılan bir savaş esnasında Atina ve Sparta şehirleri arasındaki 250 kmlik mesafenin haberciler tarafından koşularak katediliyor olmasından ilham alan bu yarış beni çok etkilemişti. Dünyada ve Türkiye’de düzenlenen en önemli yarışlar sizce hangileridir? Hangi yönleriyle sizi cezbediyorlar?
Ülkemizden bir elin parmakları kadar sayıda nadide sporcumuz Spartathlon’a katıldı. Kendilerini kutluyorum, muazzam bir başarı. Ben de 2004 yılında maratonun doğduğu kasaba olan Marathonas’tan başlayan ve 1896 yılında olimpiyatların ilk yapıldığı yer olan tarihi Panathinaikos Stadyumu’nda sonlanan Atina Maratonu’nda koşmuştum. O seneye kıyasla muhteşem bir organizasyondu, son senelerini düşünemiyorum bile.
Önceki gün iptalini üzülerek öğrendiğimiz, 10 binlerce sporcunun sene içinde katıldığı yarışlarda kazandığı puanlar ile kuraya katılarak koşmaya hak kazandığı Fransa’nın Chamonix kasabasında koşulan Ultra Trail du Mont Blanc (UTMB) yarışı her patika ve ultra maraton koşucusunun gönlünde yer tutar. En kısa mesafesi 40 km civarıyken diğerleri 290 km’ye kadar uzanır. Daha önce farklı senelerde 3 kez 100 mil ve 2019 yılında katıldığım, bir hafta süren 290 km uzunluğundaki PTL Yarışı da yine en önemli ultra maratonlardandır. Her iki yarışta da Fransa’nın Chamonix kasabasından başlayan yarışmacılar, İtalya ve İsviçre topraklarında koştuktan sonra tekrar Fransa’ya, başlangıç noktasına dönerler. UTMB Organizasyonu için ultra maratonun olimpiyatı demek yanlış olmaz.
Yarışlar sporcunun kendini tanıması, sınırları ile tanışması ve de kas gücü ile neler yapılabileceğinin en muazzam kanıtı. Uzun bir macera içinde yolculuk, başarı, tutku, hayaller, planlar her şey var. Şunu da unutmamak lazım; asla bir ultra maratoncunun yarış sonrasında bir hafta içindeki söylemlerini dinlemeyin. Genelde "bir daha koşarsam, ben artık koşuyu bıraktım, sakın bana koşudan bahsetmeyin" söylemleri olsa da takibinde sıradakini planlarlar.
Türkiye’de Kapadokya Ultra Maratonu, Tahtalı Ultra Maratonu, İznik Ultra Maratonu, Kazadağları Ultra Maratonu, Erciyes Ultra ve organizasyonunda yer aldığım Kaçkar Ultra’yı sayabilirim. Bu sene ilki yapılacak olan Dağyenice Ultra Maratonu da listeye eklenebilir.
Benim unutamadığım yarışlar arasında da 2012 yılında dünyanın en kurak çölü olan Antarktika’da farklı bölgelerde koştuğum ve gemide kaldığım ultra maraton, 2013 yılında 10 günde koştuğum 520’lik Avustralya, 2016 yılında bir hafta içinde 330 km koştuğum İtalya’daki Tor des Geants ve 2019 yılında üç ülke (Fransa, İtalya, İsviçre) geçerek koştuğum 290 km uzunluğunda 29.000 m yükseklik kazanımlı PTL Yarışı yer almaktadır.
Ultra maraton sporcusu olmak nasıl bir antreman ve beslenme programı gerektiriyor?
Ultra maraton koşucusu için en önemli konu disiplin. Antrenman yanında dinlenme, uyku ve beslenme önemli. Katılacağımız yarışlara göre antrenman programı uyguluyoruz. Bu süreçte sadece koşu değil, kendi ağırlığımızla kuvvet antrenmanları, bisiklet ve doğa yürüyüşleri de antrenmana dahil. Ultra maratonlarda zorlu çıkışlarda ya da inişlerde koşamadığımızda yürüyerek devam ediyoruz. Öncelikli kural koşamıyorsan yürü ancak asla hareketi bırakma. Beslenme konusu çok hassas. Kişiden kişiye değişmekle beraber her zaman için önerim 3 ayda bir sporcuların kan sayımlarını yaptırmaları. Bir diğer önemli husus da vitamin takviyesi öncesinde mutlaka hekime danışılmalı.
Bir ultra maraton öncesi nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsunuz? Rutin antreman ve beslenme programınızda değişiklikler oluyor mu?
Ultra maratonlar kendi içinde sürprizler barındıran etkinlikler. Hangi yarışta başınıza ne gelecek bilemiyorsunuz. Onun için iyi hazırlanmalısınız. Fiziksel güç yanında zihinsel güç de çok önemli. Yarış günü her türlü hava koşulunu yaşayabiliriz. Her an her şey olabilir. Yarışa göre program şekillenebiliyor. 100 mil uzunluğunda bir yarış öncesinde bu mesafelerdeki başka yarışlara katılarak da antrenman yapabiliriz. Daha uzun mesafeli yarışlar (290 km örneğin) içinse hızdan çok uzun ve dik çıkışlı, sırtta çanta ile günler geceler süren yürüyüşler ideal olabilir. Her sporcunun olmazsa olmaz besinleri yanında kendi mutfağı var. Uzun süren (en az 250 km) yarışlarda yanıma yağ ve tuz oranı açısından zengin olan parmesan peyniri alırdım örnek vermek gerekirse.
Siz aynı zamanda işin organizasyon tarafında da yer alıyorsunuz. Türkiye’nin en güzel coğrafyalarından Kaçkarlar’da düzenlediğiniz Kaçkar Ultra fikri nasıl ortaya çıktı?
Kaçkar Ultra Maratonu bize her daim efsane anılar yaşatan, zorlu ancak vazgeçilmez bir organizasyon. Yaşadığım yerden 1200 km ötede böylesine bir organizasyon, üstelik sporcuların delicesine akan Fırtına Deresi’nde koşu sonrası ateşlerini söndürmeye çalıştıkları hesaba katılırsa biraz ip ucu vermiş olurum. (Aktivite sonrası serinlemek ve soğuk suyun iyileştirici özelliği ile sporcuların ilk uğrak noktası Fırtına Deresi). Kaçkarlar’ın muazzam coğrafyasında 2020 yılı 12 Eylül’de bu sene altıncısını organize edeceğimiz ultra maraton şu ana kadar yerli yabancı birçok sporcuyu ağırladı. Kaçkarlar’ı henüz görmeyenlere tavsiyem ellerini çabuk tutsunlar, bu güzel coğrafya çok da uzakta değil, ülkemiz sınırları içinde, vize yok, yeter ki istesinler. Önceki senelerde 5-15-46 km mesafeli yarışlara sahne olan Kaçkarlar 2020 yılında farklı mesafeler ile koşucularını ağırlayacak.
Kaçkar Ultra Maratonu’nun doğuş hikayesine gelecek olursak: Dağcılık kulübünde tanıştığım dostum Cumhur Fevzi Baştuhan #7kıta7ultramaraton sürecinde (2012-2013) bana şöyle dedi: "Antarktika, Büyük Kanyon ve dünyanın tüm kıtalarında koştun, ancak henüz bu cennet coğrafyayı, Kaçkarlar’ı ziyaret etmedin" dedi. 2014 yılı Aralık ayı ziyareti sonrasında Cumhur’un fikri ile ilk organizasyonu 2015 yılı Haziran ayında yaptık. Sonraki senelerde genelde Eylül ayının ikinci haftasında düzenlemeyi sürdürdük. 12 Eylül 2020’de tekrar görüşmeyi arzuluyoruz koşucularımızla.
Böyle bir organizasyon yapmanın en keyifli ve en zor yönleri nelerdir?
Ülkemizde sportif faaliyetlerimize sponsor bulunması genelde en önemli zorluk. Biz yine de dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde gerçekleşen Kaçkar Ultra’ya destek bulmayı başardık şu ana kadar. İsteğimiz elbette yerel yönetimlerin, yöredeki firmaların ve kişilerin daha çok sahip çıkması. Ultra maratonlar için herhangi bir tesise, yeni yapıya ihtiyaç yok. Mevcut yapılar (konaklama) ve doğal yapılar, oluşumlar (koşulacak rota, parkur) yeterli. Özellikle yöredeki dostlarımız ve de butik çay üreticisi olan Lazika Çay bu heyecanımıza ortak oldu son iki senedir. Çalışanları ile bizzat koşuya katılarak hayatlarında bir ilke imza attılar: Hem yörelerinde yapılan en nitelikli organizasyonlardan birine katıldılar hem de bitişte kazandıkları madalya ile çevrelerine iyi örnek oldular.
Organizatör için en büyük keyif; koşucuların bitiş noktasına ulaşmaları, o mutluluğu onlarda görmeniz ve macera tutkusunun artması. Yörenin koşarak da keşfi koşucunun kendisine en büyük armağanı.
Ultra maraton çok güzel bir spor dalı olsa da tüm topluma uygun olduğundan bahsetmek güç. Uzun mesafeli ya da yüksek tempolu olmasa da düzenli koşu yapmak ise çoğu insan için daha ulaşılabilir bir hedef. Bu konuda önerileriniz olur mu?
Ultra maratonlar aslında göçebe toplumlara çok hitap ediyor geçmişe dönersek. Uzun mesafeler, zihinsel güç ve zorluklara göğüs germek. İşin başarı boyutu elbette süreklilikte. Olayı dönemsel düşünmeyip sağlıklı yaşam ve de koşarak yeni yerler görmek (başka türlü Antraktika’ya nasıl giderdim?) için bir vesile olarak düşünmek gerek. Hedefler belirleyip, düzenli antrenmanlar ve sabırla başarıya ulaşmak mümkün.
Sizin ultra maraton dışında fotoğrafçılık ve dağcılıkla da uğraştığınızı biliyoruz. Bu alanlarda geleceğe dair hedefleriniz var mı? Bir sekiz binliğe tırmanmak ya da Kuzey Kutup noktasına varmak gibi maceralar ilginizi çeker mi mesela?
Ultra maratonlar öncesinde üniversitede tanıştığım dağcılık için, gönlümde yatan aslan diyebilirim. Sırtımda belli ağırlıkta çantalarla koşuyorsam bunu dağcılığa borçluyum. Sabır ve beraberindeki dayanıklılığı dağcılığa borçluyum. Dileğim ülkemizin çatısı konumundaki Ağrı Dağı’nın da en kısa zamanda ziyarete açılması. Daha önce yurtiçi ve yurtdışında 5 bin metre üzerinde tırmanışlar yaptım, Çin’de 7 binlik dağa da ziyaretimiz oldu, her ne kadar hava muhalefeti dolayısıyla çıkamasak da hedeflerim arasında elbette bir 8 binlik tırmanış da var. Fotoğraf hayatımda her anımda var, koşuya ilk başladığımda özellikle çöllerde koşu esnasında çokça çekerdim. Son zamanlarda yarışlarda fotoğraftan vazgeçtim, zaman alıyor çünkü. Dağlar fotoğraf için çok uygun yerler, özellikle görsellerde insan öğesinin de olmasına dikkat ederim doğada. Anlıyorsunuz ki her şeye hükmettiğini düşünen insanoğlu dağlardaki fotoğraflarda bir kum tanesi gibi. İkisi de aynı karede olmazsa olmaz. Farklı zirvelerden çektiğim fotoğraflardan oluşan fotoğraflarımı sosyal sorumluluk projesi kapsamında yıllar öncesinde sergilemiştim. Şu an bizimle olan cep telefonları da anı yakalamak için olağanüstü performans sergiliyor. Yeter ki gözünüz açık olsun.
Faaliyetler ve planlar, hayaller hiçbir zaman bitmiyor. 2020 yılındaki planım sponsor bulduğum taktirde Kanada’nın Yukon bölgesinde donmuş nehir üzerinde belimize bağladığımız kızağı çekerek -50 derecede 300 mil ilerlemek. Yukon Arctic Ultra Maratonu her sene Şubat ayında dünyadan onlarca cesur yürekli sporcunun katılımıyla gerçekleşiyor. Etkinlik esnasında sporcular kızakta -50 derece için gerekli olan tertibatı (uyku tulumu, ocak, yemek vs.) taşıyorlar. Eksi dereceleri duyunca tüyler diken diken olsa da başaran insanoğlu var ve neden tekrar bir ilke imza atmayayım ülkemiz için? Bir diğer hedefim de yaşadıklarımı bir kitapta toplamak. Çalışmalarım devam ediyor.
Malum bir süredir Koronavirüs salgını ile boğuşuyoruz. Bu durum sizi ve genel olarak sporcuları nasıl etkiledi?
Küresel salgın tüm dünyada olduğu gibi bizleri de çok etkiledi. Yaşananlar sonrasında doğaya dönük yaşama gerekliliği bir kez daha gözler önüne serildi. Sağlıklı bedenler, zihinler ile moralimizi yüksek tutarak sağlıklı kalmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Koşu koçu olarak Columbia Montrail Koşu Grubu ile her ay 2 patika, 2 şehir koşu buluşmalarımızı ne yazık ki gerçekleştiremeyip koşucu dostlarımızla buluşamasak da sosyal medya aracılığıyla (canlı yayınlar, bilgi paylaşımı) birlikteliğe devam ediyoruz. Evimizde kuvvet antrenmanları yapıyoruz. Trainer aracılığıyla pedal çevirerek zinde kalmaya devam ediyoruz. Önemli olan geçmişte yaptıklarımızla moral bularak sağlığımızı korumak ve gelecekteki planlarımıza uzanmak.
Bildiğiniz gibi Koronavirüs hayatımızda birçok şeyi değiştirdi. Bu değişikliklerin bir bölümü hayatımızda kalıcı olacak gibi görünüyor. Koronavirüs sonrası ultra maraton tipi organizasyonlarda bir değişiklik bekliyor musunuz? Eski normale dönüş mümkün olacak mı?
Önceki senelerde katıldığımız ve bu sene de Ağustos ayı sonunda 100 mil koşmayı planladığımız, bizim de sporcusu olduğumuz Columbia sponsorluğunda gerçekleşen Ultra Trail du Mont Blanc Yarışının, 20 Mayıs tarihi itibariyle bu sene yapılmayacağı ilan edildi. Elbette üzücü ancak insan hayatı her daim değerli. 18. Yılını kutlayan yarışın organizatörü Catherine, eşsiz dağ manzaraları eşliğinde "Dağlar yerinde, başka zaman" diyerek iptali açıkladı. Sene içinde planlarımız her şey değişti, tüm dünya etkilendi ve bu süreçte sağlıklı yaşamın, doğru beslenmenin ve ertelemek yerine uygun şartlarda artık doğru adımlar atmamız gerekliliğini anladık. Yapılacaklar birikti ancak acele etmeden, sakince ve her daim önemli olan sağlıkla gerçekleştirmek. Bizlerden başka yok ancak bunun bilincinde doğaya ve canlılara saygı çerçevesinde adımlar atarak ilerleyeceğiz.
Temmuz-Ağustos aylarında normalleşme sürecinde inanıyorum ki yeniden koşulara başlayacağız. Yarışlarda yine koşucu dostlarımızla koşacak yeni maceralara uzanacağız. Bu sürece kadar elbette sabırlı olmalı ve zihinsel olarak güçlü kalmalıyız. Değişim tüm Dünya’da lokal olarak farklılık gösterecektir. Önemli olan bireyselde güçlü olup sonrasında çevremize olumlu yönde ışık tutmak. Sağlıcakla kalın, koşularda, yeni maceralarda görüşmek üzere.
Alper Dalkılıç kimdir?
1978 yılında İzmir’de doğan Alper Dalkılıç, ilk ve orta öğrenimini Türkiye’nin farklı illerinde tamamladı. Uludağ Üniversitesi’nde yüksek öğrenimine başladıktan sonra birçok öğrenci kulübünde faaliyetlere katıldı. Dağcılık, paraşüt, yamaç paraşütü, maraton koşuları, bisiklet turları ve fotoğrafçılık alanında kendisini geliştiren Dalkılıç üniversite ve diğer dağcılık kulüpleri bünyesinde gerçekleşen uluslararası tırmanışlara katıldı, ayrıca fotoğraf çalışmalarına ağırlık verdi.
İFSAK eğitimleri sonrasında DSLR makine ile tanışan Alper Dalkılıç, Türkiye’de gerçekleştirdiği birçok tırmanış dışında İran, Gürcistan, Rusya ve Çin’de yüksek irtifa tırmanışları yaparak ileriki dönem için rotasını Himalayalar’a yöneltti. Bu konuda hazırlıklarına devam eden, yurtiçi ve yurtdışında gerçekleşen maraton, dağ koşuları ve Türkiye’de ilki düzenlenen "6 günde 240 km" koşulan Likya Yolu Ultra Maratonu (240 km)’na da 3 kez katılan Alper Dalkılıç, ilki 2014 yılı Ağustos ayında olmak üzere sonraki süreçte 2017-2018 yıllarında da katıldığı, etkinlik süresince 3 ülke (Fransa, İtalya, İsviçre) geçilen 168 km (100 mil) uzunluğundaki Ultra Trail du Mont Blanc Yarışı’na katılmıştır.
2011 Haziran ayında katıldığı Gobi Çölü Maratonu sonrasında KlimaPlus-Mitsubishi Electric sponsorluğunda Dünya’nın 4 ayrı kıtasında gerçekleşen, bir hafta süren ve 250 km mesafe koşulan 4 ultra çöl maratonuna (sırasıyla Atakama Çölü, Gobi Çölü ve Sahara Çölü ultra maratonları ve Antarktika maratonu) katılan Alper Dalkılıç, bir yıl içinde maratonları başarı ile tamamlayarak bir ilki gerçekleştirdi; Grand Slam’a bir Türk sporcunun adını yazdırdı. Yönetmenliğini yaptığı "EKSİ-ARTI" isimli filmde yaşadıklarını kendi kamerasından görüntülerle paylaşmaktadır.
Avrupa kıtasında-İzlanda ve Kuzey Amerika kıtasında Büyük Kanyon ultra maratonlarını da başarıyla bitiren Dalkılıç, #7kıta7ultramaraton Projesi’ni tamamlamıştır. Takip eden süreçte kitap, sergi ve sunumlar ile anılarını paylaşacaktır. 2019 yılında Fransa’nın Chamonix kasabasında başlayan ve üç ülke geçilen (Fransa, İtalya, İsviçre), 290 km uzunluğunda, bir hafta süren PTL isimli yarışı da başarıyla tamamlayan Dalkılıç, Columbia Montrail Koşu Grubu koçluğu, koşu antrenörlüğü ve Kaçkar Ultra Maratonu yarış organizatörü olarak hayatına devam etmektedir.
https://www.instagram.com/alperdalkilicultra/