26 martta Turkcell’in Olağan Genel Kurulu var. Genel Kurul 2011’den bu yana (yani 5 senedir) ilk defa gerçekleştirilebileceği için önemli. Bu 5 yıl boyunca genel kurullar toplanmış, ancak büyük ortakların arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle bloke edilmiş ve gerçekleştirilememişti.
Dolayısıyla bu yıl Genel Kurul’un büyük heyecanla beklenmesinin nedeni, 5 yıldır dağıtılamayan temettünün bir kerede verilebilecek olması. Toplam rakamın 4-5 milyar TL’ler düzeyinde olabileceği yolunda tahminler var.
Yani bir ülkenin ekonomisini bile etkileyebilecek düzeyde bir rakam. Özellikle de, % 37,1 + % 13,22 + % 3-4 olmak üzere toplam %53-54‘ünün yabancı ortak olması nedeniyle 2-2,5 milyar TL düzeyinde bir paranın yurtdışına çıkabileceği düşünülebilir.
Geçtiğimiz hafta Ankara’da sadece bu nedenle üst düzey bir toplantı yapıldığı şeklinde duyumumuz var. Acaba bu toplantıda neler konuşuldu? Bunu bilmiyoruz ama "neler konuşulmalıydı"yı anlatabiliriz.
Türkiye’nin Yabancı Borsaya Kote Tek Şirketi Olarak Yabancı Yatırımcının Takibinde
15 yıldır yerel ve global telekom sektörünü ve yanısıra Turkcell’i de yakından takip eden bir gazeteci olarak,
Turkcell'deki olayın geçmişini detayları ile ve zamanın haber linkleri ile okuyucularımız için analiz ettik. Yazının devamında detayları ile bulacaksınız (bu aynı zamanda kapsamlı bir raporun özetidir).
Ama geçmişten önemlisi, “İleride neler olacak?” sorusu. Çünkü Turkcell, sadece ortaklarını değil, Türkiye’nin kaderini de ilgilendiren bir şirket.
Ya da başka bir deyişle; Turkcell’i sadece “bir mobil haberleşme şirketi” olarak değerlendirmek yeterli değil.
Turkcell’deki gelişmeler ya da siyasal hareketler 2 farklı açıdan Türkiye’nin kaderini etkiler.
1. Yabancı Yatırımcının Perspektifi
Türkiye’nin temel problemi, kazandığından çok harcamasıdır. Son 10 yılda bunu sıcak para ve ailenin mallarını satarak (yani özelleştirmelerle) finanse ettik.
Ama bakanların da işaret ettiği gibi, bu açığı kapatmanın yolu, sıcak para yerine “doğrudan yabancı yatırımı” çekebilmek.
Uluslararası yatırımcının bakabileceği tek örnek ise Turkcell. Başka örnek yok. Ne Koç, ne Sabancı, ne Eczacıbaşı Grubunun dış borsada açık bir şirketi yok.
Dolayısıyla bu şirkette, "ticari" dışı ve özellikle de "siyasi" bir hareketlenme, yabancı yatırımcının hafızasına ilalebet kalacak bir "eksi" olarak kazınacaktır.
2. Enformasyon Altyapısını İhmal!!! Bizi Nereye Götürür?
Türkiye’de “10.000+ $’lık kişi başı gelir”, “inovasyona dayalı ekonomiye döneceğim” filan diyorsanız, bunun ilk şartı “altyapı”dır.
Bu altyapının gelişmesinde “serbestleşme” ve “özelleştirme” önemli 2 adımdır. Sırasıyla 11 ve 10 yıl önce yapıldı. Ama buna “güya” diyeceğiz. Tam tersine “telekom” sektörü devletleştiriliyor.
Turkcell 2000’lerin başında kazandığı ivme ile bugüne kadar geldi. Bugün dünyanın tanıdığı bir şirket. Ama bugünden yarına durumun en olacağını merak ediyorsanız, önümüzde bir Türk Telekom örneği duruyor. (başka yazılarda onu da anlatırız)
Turkcell ve diğer tüm telekom şirketlerinin Türkiye altyapısını hızla geliştirmeleri lazım. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi 4 yıldır fiber altyapı için “yasal kazı izni” vermiyor. (Bırakın izni, İBB duyumlarımıza göre, Kadıköy yakasındaki belediyelerin verdikleri izinlerle döşenen fiberlerin toplanmasını istemiş ve bütün fiberlerin durumunun araştırılması için ihale açmış. Bu haberi inceliyoruz. Doğruysa başka bir haberde detayları ile vereceğiz)
Bu altyapı ile “Nasıl 4G ?”, “Nasıl İhracatçıya hızlı ve ucuz haberleşme şansı”, “Nasıl eğitime, sağlığa, devlet hizmetlerine hızlı ve ucuz haberleşme?” sağlanabilir. Nasıl inovasyon sağlanabilir? Nasıl 10.000+ $ gelire ulaşılır?
Tekrar başa dönersek, Turkcel herhangi bir şirket değildir. Turkcell ile oynamak, Türkiye ile oynamak ile eşdeğerdir.
İlgilenen okuyucularımız için Turkcell’i 15 yıldır takip eden bir gazetecinin gözünden, tarihsel perspektifi de vermek istiyoruz. Bu yazının içindeki bir kaç konuyu, önümüzdeki haftalarda yazacağımız başka haberler içinde daha detaylı anlatacağız.
Turkcell’de Ortaklar Savaşı (2005-2014)
Günümüzün hızlı dünyasında, üstelik telekom gibi daha da hızlı değişen bir sektörde, bir firmanın 5 yıl gibi çok uzun bir süre genel kurul yapamıyor oluşu ile büyük ortaklar ne kazandı bilemiyoruz ama şirketin yönetimini kaybetmiş olmalarına bakarak, “komik değil mi?” diye düşünüyoruz.
Aslında büyük 3 ortak olan Türk Çukurova, Baltık TeliaSonera ve Rus Alfa arasındaki sorun 5 yıldır da değil, tam 10 yıldır sürüyor. Nedeni ise hisse çekişmeleri. Bunları adım adım özetleyelim;
Sorunun Başlangıcı – Karamehmet’in Pamukbank ve Yapı Kredi Problemleri (2002-2005)
Turkcell’deki sorunun başlangıcı, 2001 ekonomik krizi sonrasında, bankacılık sisteminin yeniden yapılanması döneminde, Çukurova Grubu bankası Pamukbank’a el konulmasıydı.
Pamukbank’a 19 Haziran 2002 tarihinde el konuldu. BDDK tarafından yapılan açıklamada, el koyma tarihi itibariyle bankanın 2 milyar dolar sermaye açığı olduğu belirtiliyordu.
TMSF, 29 Haziran 2002 tarihinde aldığı karar ile Pamukbank'ın satış sürecini başlattı. Pamukbank, 2004 yılının ikinci yarısında Halkbank'a devredildi; devir işlemleri 17 Kasım 2004 tarihi itibariyle tamamlandı.
Grubun diğer bankası olan Yapı ve Kredi Bankasının % 51 hissesi ise, Pamukbank’tan doğan borçlar nedeniyle Çukurova Holding tarafından, ocak 2005’te Koç Holding bünyesindeki Koç Finansal Hizmetler'e satıldı.
Çukurova Grubu'nun bankalarla ilgili olarak tespit edilen 6.2 milyar dolarlık toplam borcu, ikinci bir protokol ile erken ödeme planı çerçevesinde 4.2 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Bunun 2.1 milyar dolarlık kısmı, Pamukbank'tan kullandıkları kaynakların karşılığı olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF), 2 milyar 25 milyon doları da Yapı Kredi Bankası'na borçlarından kaynaklanıyordu.
TeliaSonera – Çukurova Sorunlarının Başlangıcı (2005)
Çukurova Grubu bu borçları ödemek için para aramaya başladı ve Turkcell’deki ortağı TeliaSonera ile masaya oturdu. 1994 yılında ortak olan (daha sonra Sonera adını alacak ve 2002’de Telia ile birleşecek olan) Telecom Finland Turkcell’de % 34 hisseye sahipti.
Diğer yandan Türkiye 1993'de ilk GSM (Global System for Mobile) ihalesini yaparken, konsorsiyum ortaklarının içinde altyapı üreticilerin bulunması zorunluluğu koymuştu. Turkcell’i oluşturan konsorsiyumda, üretici firma Ericsson’du (Bkz : Tunca Akkaya : Türkiye İlk GSM İhalesinde 'Üretici Ortak' Sınırlaması Yaptı – 2)
Ericsson ihalenin hemen arkasından, mayıs 1996’da % 15 hissesini sattı. Çukurova % 8’ini satın alarak, hisse oranını % 46’ya yükseltmişti. Aynı dönemde Sonera bu teklifin üzerinde durmamıştı.
Ancak Turkcell’in zaman içinde yükselen değeri nedeniyle 2005’e gelindiğinde, TeliaSonera Turkcell’deki hisselerini arttırmakla ilgilendi.
Yapılan açıklamaya gore, TeliaSonera ile Çukurova Grubu 3,1 milyar ABD $ (21,8 milyar SEK) karşılığında %27,0 oranında Turkcell hissesine tekabül eden pay için anlaşmışlardı. Böylece TeliaSonera’nın Turkcell’deki doğrudan ve dolaylı toplam hissesini %64,3’e çıkacaktı. Çukurova’nın hisse oranı ise % 13,5 olarak kalacaktı (Bkz : TeliaSonera Turkcell'de Çoğunluğa Sahip Oluyor).
2005’de sermayenin 2,2 milyar TL çıkarılması hedeflenmişti (Bkz : Turkcell Sermaye Arttırıyor; 2,2 Milyar YTL). Ama hisse sayısı henüz 1,475 milyar adetti. Yani % 27 hisse 398 milyon hisse civarına denk geliyordu. Bu hesapla da TeliaSonera 2005’de hisse başına 7,8 $ gibi bir para ödüyor olacaktı[3]. Oysa New York Borsasında, Turkcell 24 mart 2005 tarihinde, kapanışta 11,43 $’dan işlem görmüş, o gün en düşük 11,26 $’dan ve en yüksek 11,53 $’dan işlem yapılmıştı.
Alfa Sahneye Çıkıyor (2005)
Muhtemelen bu fiyat düşüklüğü ya da başka olaylar sonucu, Karamehmet’in başka bir yöne doğru gittiği ve Rus Alfa firması ile anlaştığı görüldü (Bkz : Rus Alfa Grubu Turkcell'e Ortak Oldu).
Anlaşma 3,3 milyar $’lık bir paketti ve 1,6 milyar TL’lik kısmı için (% 13,22) hisse devri sözkonusuydu, Geri kalan kısım ise 'Turkcell hisse senedine çevrilebilir' tahvil şeklindeydi.
Bu anlaşma ile % 27 hissenin fiyatı biraz daha yukarı çekilmiş ve hisselerin bir kısmı satılmış oldu. Nitekim daha sonra geri kalan kısmı da alınabildi. Dolayısıyla “Turkcell’in % 67’sine sahip oluyoruz” açıklamasında bulunan TeliaSonera şaşkınlığa uğradı.
Alfa’nın Rehin Hisseleri Alma Teşebbüsü (2007)
Alfa (Altimo şirketi ile) Turkcell’e 2005 yılında ortak olduktan sonra, yatırımından memnun olduğuna dair mesajlar verdi (Bkz : Altimo Turkcell Yatırımından Mutlu).
Ama 2007 yılına gelindiğinde balayının bitmiş olduğu görüldü. Alfa nisan ayında kalan 1,35 milyar TL için “Çukurova Grubu borcunu ödemede temerrüde düştü” iddiası ile ortaya çıktı ve kredilerin karşılığındaki % 13,76 oranındaki hisselerin kendisine ait olduğunu söyledi (Bkz : Altimo, Çukurova Holding'e Dava Açtı).
Çukurova ise kredilerde zamanı geçmiş bir ödeme olmadığını söyledi ve mahkemeye gideceğini açıkladı. Ama mayıs ayında geri kalan krediyi ödemek için 1,5 milyar TL kredi aldığını açıkladı (Bkz :Çukurova 1,5 Milyar $'lık Kredi İmzaladı). Ama Altimo aralarındaki anlaşmaya göre, yeni kredi almanın kendi izinlerine bağlı olduğunu söyledi (Bkz : Alfa, Çukurova'nın Kredi Almasına Engel Olmak İstiyor).
Geçen sene (2014) Çukurova Grubunun Ziraat Bankası’ndan kredi almasıyla sonuçlanan gelişmenin başlangıcı bu olaydı.
Davalar – Davalar (2005-2014)
TeliaSonera’nın “hisseleri bana sattı” ve Alfa’nın “temerrüde düşüt hisseler benim oldu” iddiaları karşılıklı “n” sayıda davaya yol açtı. TeliaSonera, burda, orda, ABD’de, tahkimde, bir çok yerde dava açtı.
TeliaSonera'nın açtığı davalardaki talebi, % 27 hissenin kendisine verilmesiydi. Pek çok yerde ve farklı açılardan yaklaşan davalar açtı. Sonuç olarak 2011'detahkim mahkemesinden tazminat kazandı ( Bkz : Tahkim Mahkemesi Çukurova'nın TeliaSonera'ya 932 milyon $ Ödemesine Karar Verdi).
Çukurova ile Alfa arasındaki ortaklık bir Virgin Adaları şirketi olduğu için ilk dava Alfa tarafından orada açıldı. Çukurova itirazda bulundu. Dava 2010’da Çukurova lehine tamamlandı (Bkz : Rusların 'Çukurova Kredisini Ödemedi' İddiası Mahkemeden Geri Döndü). Rusların temyizi 2011’de lehte bitti (Bkz : Altimo Davayı Kazandı, Şimdi Çukurova Temyize Gidecek mi?).
Alfa Grubu ve Çukurova arasındaki hisse savaşının kaderini belirleyen ise, Virgin Adalarının bağlı olduğu İngiltere'deki Üst Mahkeme oldu. Bu mahkeme Çukurova'nın hisseleri, krediyi faizi ile ödeyerek geri alabileceğine karar verdi (Bkz : İngiliz Tahkim Mahkemesinin Kararı Çukurova'ya Rehinli Hisseleri Geri Alma Yolu Açıyor).
Bütün bu davalarda, Karamehmet'in yakından takip ettiği ve mücadeleyi bırakmadığı görüldü :Karamehmet WSJ'ye Röportaj Verdi ve Turkcell'deki Hisselerini Sonuna Dek Savunacağını Söyledi
TeliaSonera ile Alfa Turkcell Yönetimini Ele Geçirmek için Ortak Şirket Kurdu (2009)
Karamehmet'in davalardaki mücadelesine karşı, TeliaSonera ile Alfa'nın bir başka yolu denediği görüldü. O da, 2 şirketin Rusya'da ortak olduğu bir başka mobil operatör olan Megafon ile Turkcell'i ortak yönetebilecekleri bir şirket kurma fikriydi. Teliasonera ve Alfa, Stockholm'de büyük bir basın toplantısı düzenlediler ve Rusya ve Türkiye'deki işlerini birleştireceklerini açıkladılar. Yani Turkcell'de çoğunluğu ele geçirmiş olacaklardı (Bkz : Alfa Group, Turkcell Hisseleri ile Megafon'u Biraraya Getirmek İstiyor)
O günlerde bu konuyu TeliaSonera'ya sorduk ve şu cevapları aldık : Alfa Group, Turkcell Hisseleri ile Megafon'u Biraraya Getirmek İstiyor.
Ama bu proje suya düştü. Çünkü Rusya'daki şirketteki 3cü ortak bu konuya razı gelmedi. Kendi aralarında da kavgaya girdiler (Bkz : Megafon Ortağı Usmanov, TeliaSonera-Altimo Birleşmesine Karşı Çıkıyor ve Telia ve Altimo, Rus Operatör MegaFon'da Pazarlıklara Yeniden Başladılar).
Genel Kurul Blokajı - 2011-2014
Bu da olmayınca Altimo ve TeliaSonera, birlikte Turkcell genel kurullarını 2011'den bu yana bloke etmeye başladılar. Amaç Karamehmet'in para bulmasını (temettü almasını) engellemek ve bu yolla anlaşmaya zorlamak olarak yorumlandı (Bkz : TeliaSonera ve Altimo, Turkcell Genel Kurulu Sonrasında Basın Toplantısı Yaptılar).
Bu bloklamayı üstüste 4 yıl yaptılar. Biriken temettü bu nedenle 4-5 milyarı buldu (Bkz : Turkcell'de dev temettü heyecanı başladı).
SPK'dan Turkcell Tebliği (2013)
Turkcell Genel Kurulu 2 yıl üstüste yapılamazken, SPK borsadaki küçük yatırımcıyı korumak için kamuoyunda "Turkcell Tebliği" olarak adlandırılan bir tebliğ yayınladı ve yönetimi kilitlenen şirketlere, azınlık hissedarlarını korumak için yönetim kurulu üyesi atayabileceğini ilan etti (bkz : SPK'nın Yeni Tebliğ'i Turkcell'in Yönetim Kurulu'na Çözüm Getirecek mi?).
Turkcell'de AKP'li Yönetim Kurulu Üyeleri Dönemi (2013-----)
SPK tebliği yayınlandıktan 6 ay sonra mart 2013'de yönetim kuruluna atama yaptı : SPK Sonunda Turkcell'e 3 Bağımsız Üye Atadı.
Bu üyeler her ne kadar "bağımsız" olarak tanımlansa da, AKP'ye bağımlı, daha doğrusu AKP üyesi idiler. 2 tanesi de eski bakan olan bu üyeler yüklüce de bir huzur hakkı alıyorlar (Bkz : Turkcell Yönetim Kurulundaki Bakanlar 100'er Bin Euro, Başkan 250.000 Euro Huzur Hakkı Alacak).
Ama ortaklar anlaşamamaya devam ettiler. Bu da 3cü genel kurul iptaline ve bu nedenle de, görev süreleri dolan orjinal yönetim kurulu üyelerine yerine yenilerinin atanamamasına sebeb oldu (Bkz :Turkcell Yönetim Kurulunda 4 Kişinin Üyelik Süresi Bitti, Geriye Devletin Atadığı 3 Kişi Kaldı).
TBMM yardıma koştı ve yeni bir düzenleme yaptı (Bkz : Turkcell için TBMM'de Yeni Düzenleme Yapılıyor ve Turkcell'e SPK Tarafından 2 Yeni YK Üyesi Atamanın Önü Açıldı)
SPK bu düzenleme sonrasında 2 yönetim kurulu daha atadı SPK Turkcell'e 2 Yeni Yönetim Kurulu Üyesi Daha Atadı) ve başkan SPK'nın atadığı üyelerden seçildi Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akça Oldu).
Daha sonra TeliaSonera'dan gelen 2 isim de, Yönetim Kurulu üyesi oldular (Bkz : Turkcell Yönetim Kurulu'na, TeliaSonera'nın Önerdiği 2 İsim Seçildi).
O dönem Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanı olan Binali Yıldırım aksini söylemişti ama 2 yıldan bu yana aynı 7 kişi hala Yönetim Kurulu Üyesi (Bkz : Binali Yıldırım; Turkcell Yönetim Kurulu Üye Atamaları Geçici Tedbirdir).
Ziraat Bankası Kredisi (2014)
İngiliz Üst Mahkemesi, Çukurova Holding'İn, Alfa'dan % 13,76 hisseyi geri almasının yolunu açarken, bunun için bir süre tanıdı (Bkz : Mahkeme Çukurova'nın, Turkcell Hisselerine 1,57 Milyar $ Ödemesine Karar Verdi).
Arada, TeliaSonera'nın açtığı bir dava nedeniyle, Çukurova bir süre uzatma aldı (Bkz : İngiliz Üst Mahkeme Turkcell Hisseleri için Çukurova'ya Zaman Uzatımı Verecek).
O günlerde Turkcell'in Ülker grubunun finansman şirketi Gözde ile görüştüğü haberi yayıldı (Bkz :Ülker, Turkcell Hisseleri Finansmanı Konusunda Görüşmelerin Sürdüğünü Söyledi). Bu görüşmeler uzadı ve arada "Resmi Mercilerden gerekli izinler sağlanamadı" diyen Ülker çekildi (Bkz : Çukurova - Gözde Girişim Görüşmelerinde Pürüz Var) ve sahneye onun yerine Ziraat Bankası çıktı (Bkz : Turkcell için Gözde (Ülker) ile Anlaşamayan Çukurova Finansmanı Ziraat Bankasından Sağlıyor).
Turkcell'de Üst Yönetici Ayrılmaları (2014) ve Organizasyon
Turkcell son 2 yıla kadar "ticari" bir firma olarak geldi ve siyasete bulaşmadı. Ama yukarıda bahsettiğimiz SPK tebliği ve ortakların çekişmelerinin son bulmaması nedeniyle, yönetim kuruluna önce 3, sonra 2 tane daha üye atandı. Bu yönetim kurulu üyeleri kayıtlı AKP üyeleri ve hatta 2 tanesi eski bakan.
Bu atamalarla birlikte şirketin organizasyonunun değişeceği spekülasyonları oluştu. 2013 kasımında 3 önemli yöneticinin ayrılmasının planlandığı konuşulmaya başlandı. Ancak 17-25 aralık operasyonları bu süreci durdurdu ve Turkcell içinde "başka meşguliyeler sayesinde" esprisi yapıldı. Bu 3 yönetici nisan ayında "istifa" şeklinde duyurularak işinden ayrıldı. Biz konuyu daha derinden bildiğimiz için "deprem" başlığı ile verdik (Bkz : Turkcell'de Deprem - 3 İstifa Geldi.) Konuya yakın kişiler, bu pozisyonların reklam/sponsorluk yani para, insan kaynakları ve bayi sistemi ile ilgili yöneticiler olması hususuna dikkat çekiyorlardı.
Eylülde bir başka üst yöneticinin ayrıldığını gördük (Bkz : Turkcell'de Deprem Devam Ediyor; Lale Saral Develioğlu da Ayrıldı)
Ama en büyük deprem aralık ayında geldi : Turkcell'de Hükümet Ağırlığı Artıyor, Süreyya Ciliv Turkcell CEO'luğundan Ayrıldı.
Şimdilik Genel Müdürlük, İlker Kuruöz tarafından vekaleten yürütülüyor. Bir süre Kaan Terzioğlu ismi telafuz edildi ama "tam uyum" arandığı için uygun olmadığı belirtiliyor. Yani bu pozisyona AKP'ye yakın ve tam uyumlu davranacak bir CEO arandığı söyleniyor. Bu da çok kolay değil tabi ki, çünkü Turkcell sonuçta çokuluslu ve milyar $'lı cirolar yapan bir firma. Bu CEO için hala isim bulunamadığı ve daha önce olmayacağı söylenmesine karşın, yeniden Temel Kotil'e dönülebileceği de belirtiliyor (Bkz : 6 Milyar TL Harcama Kapasiteli Turkcell’de Yeni CEO Kim Olur?).
Organizasyona AKP'lilerin yerleştirileceği spekülasyonları da yaygın. Bu konuda haberler yayınlanıyor (Bkz : Turkcell AKP’nin Arka Bahçesi Oldu) ya da işten ayrılanların anlattıkları var. Kulağımıza son gelen spekülasyon ise adeta bunu örten bir durum. "Turkcell'in görevinden ayrılacak diğer üst yöneticilerin yerine dışarıdan atama yapılmayacağı, içerden atama/terfi ile çözüleceği" söyleniyor. çünkü AKP'liler işe alınıyor spekülasyonlarını durdurmak istedikleri belirtiliyor.
Ancak bunun, CEO atamasındaki siyasiliği örtmek amacını da taşıyabileceğini düşünenler var.
Genel Kurul'da Yönetim Kurulu Değişikliği Gelecek mi?
"26 marttaki Genel Kurul'da, büyük 3 ortak inisiyatifi üstlenir ve yeni bir genel kurul seçerler mi?" sorusuna bakmadan önce ortaklık paylarına bakalım;
Bunları sadeleştirerek bakalım
Süresi biten yönetim kurulu üyeleri yerine yeni üye atanamamasının önemli bir nedeni Alfa ile % 13,76 hissenin ve bunun da içinde olduğu Sonera ile % 27 hissenin akıbetinin belirsizliği idi. Şimdi bu belirsizlikler ortadan kalkmış durumda ve sanki 3 ortak kendi tercih ettikleri yönetim kurulu üyelerini seçebilirler artık. Ama işlerin (en azından şimdilik) yolunda olduğu bir yönetim kuruluna giren hükümet, üstelik elinde regülasyon ve lisans kozu varken, bunu bırakır mı? Şimdi soru bu !!
Karamehmet ile Ziraat Bankası arasındaki anlaşma büyük oranda bilinmekle birlikte, bilinmeyen maddeler de var mıdır?
Son Söz - 24 Mart 2015
Son söz, ilk başta söylediklerimizin tekrarı olacak.
Turkcell'i sadece bir mobil operatör, diğerleri gibi bir şirket vs diye düşünmek hatadır. Turkcell, dünya borsalarında açık tek Türk şirketi olması nedeniyle "Emsal"dir. Yani orada yapılacak herşey, dışarıdan Türkiye'ye gelebilecek sermaye açısından dikkatle izlenir bir durumdur.
Ama bizce daha da önemlisi, ülkemizin ileri gitmesi, ekonomisini düzeltebilmesi, 10cu Kalkınma Planında belirtildiği şekilde bir paradigma değişikliği yapabilmesi için masanın üzerindeki birinci araç; bilişim-telekom sektörüdür. Belki de tek araç. Turkcell ise, bu ülkede mevcut 3 büyük firmadan birisidir.
Hükümetin bunları düşünmeksizin hareket etmesi ise, adeta kendi ayağına çelme takması anlamına gelir. Kısa vadede elde edilebilecek bir şeyler için Türkiye'nin geleceğine bir darbe indirmek anlamına gelir. Üstelik bu daha önce yine aynı hükümet tarafından Türk Telekom'da denenmiş iken.