Füsun Sarp Nebil

01 Eylül 2014

Prof. Görür: 'Bilimsel mi?' yerine, 'Bizden mi, değil mi?' diye bakılıyor

Görür'ün açıklamalarında, İTÜ’nün artık eskisi gibi olmadığını, bir bilim insanının taşıması gereken evrensel ölçütlerin tehdit olarak görüldüğü gibi hayli düşündürücü ifadeler var

Büyük İstanbul depremi tehditi, başımızın üzerinde "Demokles'in Kılıcı" gibi duruyor ama ülkemiz önemli bir deprem bilimcisini küstürmüş gibi gözüküyor. Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre, 9 eylülde yaş haddinden emekli olacak olan İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, "Üniversitelerin Bilimden Uzaklaştığı"nı belirterek, 9 Eylül’den itibaren akademisyenliği ve başında bulunduğu Marmara Denizi’nde süren deprem araştırmalarını bırakma kararı aldı(1). Bu araştırma sayesinde Marmara Denizindeki fay'ın detayları ortaya çıkmıştı. Görür, eğitimin yanısıra "Kentesel Dönüşüm" konusundaki yanlışlıklara da dikkat çekiyor.


 

Büyük İstanbul depremi tehditi, başımızın üzerinde "Demokles'in Kılıcı" gibi duruyor ama ülkemiz önemli bir deprem bilimcisini küstürmüş gibi gözüküyor. Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre, 9 eylülde yaş haddinden emekli olacak olan İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, "Üniversitelerin Bilimden Uzaklaştığı"nı belirterek, 9 Eylül’den itibaren akademisyenliği ve başında bulunduğu Marmara Denizi’nde süren deprem araştırmalarını bırakma kararı aldı(1). 

Görür'ün açıklamalarında, İTÜ’nün artık eskisi gibi olmadığını, bir bilim insanının taşıması gereken evrensel ölçütlerin tehdit olarak görüldüğü gibi hayli düşündürücü ifadeler var. Görür, Cumhuriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada şunları söyledi: 
 


“İTÜ, inanılmayacak ölçüde geriye düşen öğretim üyesi profiliyle inanılmayacak düzeyde fukaralaşan üniversiteye dönüştü. Genel olarak üniversitelerde insanlar, uluslararası standartlardaki başarıları ile, araştırmaları ile algılanmıyor. Bizden mi bizden değil mi, hangi toplululuğa, hangi düşünceye aidiyeti var gibi saçma sapan bir yolun içine girildi. Eğer belirli bir düşüncenin insanı değilseniz sizi görmezlikten geliyorlar. Öyle olunca da gerçek bilim adamları küstürülüyor. İnsanlar artık kendi üniversitelerine aidiyetlerini yitirdiler.”


Kendi fakültesindeki 40 akademisyenden sadece 3ünün Avrupa ve Amerika'da çalışabilecek niteliğe sahip olduğunu düşünen Prof.Dr.Görür, İTÜ'nün kendi asistanlığının başlangıcı olan 1971'den bu yana hiç bu kadar siyasallaşmadığına işaret etti ve şöyle dedi :
 


Değerler ne kadar sulandırılırsa profesör, doçent olmak, kadro almak daha kolay oluyor. İşin bu hale gelişinde siyasetin büyük etkisi var. Üniversiteler siyasallaştı. Her dönemde bu oldu ama benim asistanlığımdan, yani 1971’den bu yana hiçbir dönemde bu son 10 senedeki gibi üniversiteler siyasallaşmadı” 


Prof.Dr.Görür, öğrencilerle ilgili olarak da, bu kokuşmuş üniversite düzeni içinde daha kolay nasıl mezun olacağına bakıldığını ve birçok öğrencinin neredeyse hiç çalışmadan diploma aldığını düşünüyorı. 

Prof.Dr.Görür, depremle ilgili Marmara Denizi’nde yaptıkları çalışmalar nedeniyle de hedef haline geldiklerini söyledi :
 


“Türkiye’de deprem araştırmaları fazla yapılmıyordu. Uluslararası kaynaklar, projeler bulup biz yaptık. İTÜ’de deprem araştırmaları yapılıyor, kurumsal desteği var gibi anlaşılıyor ama öyle değil. Biz fazla etkin oluyoruz diye üniversitemiz rahatsız. Laboratuarımızı elimizden almaya bile çalıştılar.

Üretmeyeceksin, çalışmayacaksın. Üretirsen fark yaratıyorsun. O farkı yarattığın zaman da rahatsız oluyorlar. O fark oluşmasın istiyorlar. Marmara’yı dünyanın en iyi bilinen denizi haline getirdik. Bunun için sürekli yurtdışından gemiler getirdik, araştırmalar yaptık, aletler yerleştirdik, bizzat çalıştık. Kendi kurumlarımızdan destek istedik, çoğu kez de alamadık.”


Deprem şiddetini bile
sadece AFAD açıklayabiliyor



Deprem konusunda bu açıklama aklımıza geçen hafta gazetelerden okuduğumuz bir tartışmayı getirdi. Burdur'da geçtiğimiz hafta meydana gelen deprem üzerine Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü ile AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) arasında, "deprem şiddeti" ve "merkez üssü" konularında bir açıklama kavgası yaşandı. Kandilli 5,1 derken, AFAD 4,8 dedi. Kandilli merkez üssü için İsparta Kadılar derken, AFAD Burdur Ağlasun dedi. Üstüne yetmiyormuş gibi, "sen açıklayamazsın" tartışması oldu. 

Açıklamayı yapan AFAD Başkanı Fuat Oktay, kanuna göre haklı(2). Ama neden böyle bir kanun gerekiyor? Yani üniversiteler gibi bu konuda ciddi araştırmalar yapan kurumlar neden açıklama yapamıyor? Şiddeti ya da merkez üssünü saklama çabası mı var?

Prof.Dr.Naci Görür Tweetleri : Depreme Karşı Sihirli Formül ; Kentsel Dönüşüm Halkın Değil, Müteaahitin Mal Varlığını Sağlıyor(3) 


Aşağıya Prof.Dr.Görür'ün 1999 depreminin yıldönümü olan 17 ağustosta gönderdiği tweetleri aldık. Bu tweetlerde Görür önemli bir noktaya parmak basıyor; "Kentsel Dönüşüm" denilen faaliyetin asıl amacının depreme karşı yeniden yapılanma olması gerekirken, işin rant boyutunda ele alındığı ikazını yapıyor.
 

 


Marmara Denizi Deprem Araştırması



Prof.Dr.Naci Görür, Çökelbilim (sedimantoloji) konusunda uzman. 1975-1988 yılları arasında ülkemizin hemen hemen her çökel havzasında araştırmalar yaptı. Bu havzaların petrol potansiyelinin açıklığa kavuşturulmasına katkıda bulundu. 1988 yılından itibaren de deniz araştırmaları üzerine yoğunlaştı. Aynı yıl uluslar arası bir proje olan ”Okyanus Tabanlarını Delme Programı” (Ocean Drilling Program-ODP) kapsamında Hint Okyanusu’nda Avustralya’nın kuzeybatı şelfinde çalıştı. Daha sonra Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi’nin çeşitli jeolojik problemleriyle ilgilendi. 1993-2003 arasında TÜBİTAK deniz araştırmaları koordinatörü olarak çok sayıda deniz araştırmaları projesi içerisinde yer aldı veya koordine etti. Karadeniz’in ne zaman oluştuğu ve günümüze kadar nasıl bir evrim geçirdiği konusunda araştırmalar yaptı. 1999 depremlerinden sonra araştırma faaliyetlerini Marmara Denizi’ne kaydırdı. Kuzey Anadolu Fayının bu denizin altındaki devamını inceleyen çok sayıda araştırma projesini koordine etti. Bu araştırmalarda birçok yerli ve yabancı gemi kullanıldı. Bu gemilerin bazıları da insansız ve insanlı denizaltılardı. Prof. Görür Nautile adı verilen insanlı bir denizaltıyla Marmara’nın 1240 m dibine daldı ve İstanbul’u tehdit eden fayı inceledi. Marmara Denizi’nde yapılan bu uluslar arası çalışmalar sonucu bu deniz jeolojik açıdan dünyanın en iyi bilinen bir iç denizi haline geldi. 


(1) Bilim Akademisi / Prof. Dr. Naci Görür – Yer Bilimleri – İstanbul Teknik Üniversitesi

(2) 6525 Sayılı Torba Kanun

(3) Twitter / Naci Görür