CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizim elimizdeki seçmen bilgileri YSK’nın elinde yok” deyince, birden bire AKP'yi telaş kapladı. Arka arkaya yandaş gazetecileri, siyasetçileri "yasal değil, nereden buldular, kişisel veriler” vs gibi açıklamalar yaptılar.
Anladığımız kadarı ile bir yandan da CHP'nin elinde ne tür bilgiler olduğunu anlamaya çalıştılar. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "bu iddiaları araştırın, YSK da bunu araştırmalı" dediği ve AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında tartışılan konuyla ilgili olarak, AKP kurmaylarının, Kılıçdaroğlu’nun iddialarının hukuki boyutuyla ilgili araştırma yaparak Erdoğan’a sunacağı kaydediliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne demek istediğini, Yüksek Seçim Kurulu'ndaki (YSK) CHP temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu'na sorduk. Kendisi olayın ne olduğunu anlatırken, Ekrem İmamoğlu'nun seçildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri sırasında yaşanan "kısıtlı seçmen" rezaletini de hatırlattı.
Yakupoğlu şöyle dedi : "Elimizdeki bilgiler harfiyen doğru ve yasal, yasaya aykırı bir durum söz konusu değil. YSK'dan bize verilen seçmen listelerini alıyoruz ve bunlar üzerinde çapraz kontroller yapıyoruz. Çapraz kontrolleri yaparken de belli ilkeleri baz alıyoruz."
Kemal Kılıçdaroğlu ne demek istedi?
CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Elimizdeki bilgiler, YSK’nın elinde yok” dediğinde bilişimciler "big data" ile ilgili bir ifadeyi dillendirdiğini anlıyor. "Big data” iyidir güzeldir ama kullanılması için analiz edilmesi lazım. Şöyle tanımlayalım; YSK'nın elinde yağ, un, su vs var. CHP ise bunu helvaya çevirmiş. Yani Kılıçdaroğlu ellerinde helva olduğunu söylüyor.
CHP temsilcisi Yakupoğlu, analiz edilen bilgilere örnek olarak, kaç kişiye vatandaşlık verildiği bilgisinin Türkiye'de bir tek İçişleri Bakanlığı'nda olduğunu ama kendilerine sorulduğunda cevap alınamadığı için CHP'nin bunu SEÇSİS üzerinden çıkardığını söylüyor. Malum, bu “vatandaşlık verilenler” konusu seçimlerde bir hayli önem kazanıyor.
YSK'nın elindeki ham datayı alan CHP bunu kendi bakış açısına ya da seçimle ilgili incelenmesi gereken konulara göre (mesela vatandaşlık verilen dolayısıyla oy kullanacak olan göçmen sayısı) taramış ve analiz etmiş.
Başka şekilde söylersek, kanunen YSK'nın görevi; seçimle ilgili ham verileri toplamasıdır. Partilerin bunları her seçim döneminde 2 kere almasının nedeni ise, seçmen tabanını görmeleri ve sahtekarlık olmadığını tespit edebiliyor olmalarıdır.
Yüksek Seçim Kurulu'ndaki (YSK) CHP temsilcisi Yakupoğlu buna bir örnek veriyor. Filtre (algoritma) bir seçmen için 8 veriden, 6 tanesinin aynı olduğunu bulursa, ilgili ilçe başkanlığının seçmenin evine gidip kontrol ettiğini söylüyor. Bu sayede, 2011'den bu yana SEÇSİS’den alıp, topladıkları verilerle 2,5 milyon mükerrer seçmen sayısının 200'lere indiğini belirtiyor.
YSK, her akşam UYAP ve MERNİS'den seçmen yaşına gelenlerin 8 verisini çekerek, kendi sistemlerini güncelliyor
Yakupoğlu, YSK’nın seçmen bilgilerine ilişkin yetkisinin "298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu" ile sınırlı olduğunu anımsatırken, seçmen Kütükleri'nde olan bilgilerin sadece seçmenin adı, soyadı, baba, ana adı, doğum yılı, doğduğu ilçe adı, oturduğu yer adresi ve TC kimlik numarası olduğunu belirtiyor. Yani YSK sadece bu 8 veriye sahip.
Ancak bu 8 veri canlı. Yani YSK’nın bilgisayar sistemi SEÇSİS, her akşam Adalet Bakanlığı'nın UYAP ve Merkezi Nüfus İdari Sistemlerinden (Mernis) aldığı verilerle her akşam güncelliyor. Böylece seçmen yaşına gelmiş kişilerin verilerini çekiyor, eş zamanlı olarak Adres Kayıt Sistemi’ne de işleniyor.
Böylece, ölen, doğan, vatandaşlığa yeni giren, çıkan vs durumlardaki kişilerin verileri sisteme işlenmiş oluyor. Kanun çerçevesinde, YSK'nın SEÇSİS sistemlerindeki bu verilere seçime girmeye hak kazanmış her parti bir seçim döneminde 2 kez ulaşabiliyor.
Ancak bu veriler ham. Örneğin bir grup kişinin, seçimleri etkilemek uğruna oradan buraya, buradan şuraya kaydırılıp, kaydırılmadığı gibi veriler YSK’da yok. Sadece yukarıda saydığımız "TC kimlik-ad-soyad-baba adı-ana adı-doğum yılı-doğduğu yer-oturduğu yer" bilgileri var.
Yani çift işlenmiş kişiler olup olmadığı, 208 yaşındaki büyük babaannenizin listede olup olmadığı (ki aile kütüğünüzü aldınızsa orada ölümleri işlenmemiş büyüklerinizi görmüşsünüzdür) ve tabii ki bazı seçmenlerin sonradan Türk vatandaşlığını kazanıp kazanmadığı, ya da gösterilen ikamet adresinde bir bina olup olmadığına ilişkin veriler ancak analizlerle ve sorgularla ortaya çıkar.
CHP temsilcisi Yakupoğlu, YSK'nın sunucularındaki verilere, CHP'nin kanun çerçevesinde her seçim döneminde düzenli olarak 2 kere ulaştıktan sonra, bu verileri topladığını ve çeşitli algoritmalara göre (kendisi filtre diyor) geçmiş yıllarla karşılaştırdığını ya da analiz ettiğini belirtiyor.
Mesela il ve ilçeler filtresi yoluyla, seçmenlerin Türkiye'de doğup doğmadığına bakılıyormuş. Eşleşme olmayan kişilerin Türk vatandaşlığını sonradan kazanmış olduğu anlaşılıyor. Sonrasında Afganistan, Irak, Suriye’nin tüm il ve ilçeleri kullanılarak ve kaç kişinin hangi ülkeden gelip vatandaşlık aldığı tespit edilebiliyor. Bunların seçmen listeleri ile karşılaştırılması ile de, 2018 ve 2019 seçimlerinde oy kullanıp kullanmadıkları anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu’nun Suriyeli seçmen sayısının sanıldığı kadar fazla olmadığını belirttiği sözleri bu analizin sonucu olarak gelmiş.
İlk kez oy kullanacak olanlar - Kentsel Dönüşüm Seçmenleri
Kılıçdaroğlu şöyle demişti; “İlk kez sandığa gidip oy kullanacak seçmenleri de biliyoruz, evlerini, adreslerini de biliyoruz, doğum yerlerine de bakıyoruz. Suriye doğumlu, Afganistan doğumlu, hepsine bakıyoruz, dolayısıyla kimlere vatandaşlık verildiğini de oradan çıkarabiliyoruz...”
CHP, Adres Kayıt Sistemi üzerinden de sorgulama yapmış. Bu sisteme göre seçmen ancak kayıtlı olduğu bölgede oyunu kullanabiliyordu; ancak 6 Nisan 2023’te yürürlüğe girecek kanun değişikliği ile son seçim bölgesinde oy kullanma hakkı verildi. Dolayısıyla Adres Kayıt Sistemi üzerinden akıllı yazılımlar vasıtasıyla belirtilen yerde konut olup olmadığına da bakılmış.
Yakupoğlu diyor ki; "Örneğin bir adreste 100 seçmen kayıtlı görünüyor ama gidip bakıyoruz boş arsa çıkıyor, bunun nedeni kentsel dönüşüm olabiliyor."
Anlayacağınız CHP, SEÇSİS’i kendi algoritmaları ile elden geçiriyor ve hazırlık yapıyor. Kılıçdaroğlu bu çalışmadan memnun ki, bunu “hiç kimsenin elinde olmayan veri” tadında bir ifade ile sunmuş ama AKP’lileri de epeyce telaşlandırmış anlaşılan.
AKP İBB seçimlerinde, kısıtlı seçmen verilerini nereden almıştı?
Peki, Kılıçdaroğlu'nun bir cümlesini alıp, kıyamet koparan AKP kendisi 2019 Belediye Başkanlığı seçimlerinde binlerce seçmen verisini sırf seçimi iptal ettirmek uğruna 3 bavulla YSK'ya taşırken, "Kişisel Verileri Koruma Kanunu"na aykırı davranmadı mı?
2020 yılında Ekrem İmamoğlu'nun 31 martta kazandığı İBB seçimlerinin yenilenmesi için çeşitli yollar arayan AKP ve MHP'nin kullandığı bir argüman da, "Kısıtlı seçmen oy kullandı" teziydi.
AKP ve MHP tarafından YSK'ya --illa seçimi iptal ettirmek için-- çeşitli itirazlar yapıldı. Mesela birisi "Kanun Hükmünde Kararname" ile kamu hizmetinden çıkarılan seçmenlerin bulunduğu listeyi içeren dilekçe idi. Ancak YSK, KHK ile ihraç edilenlerin oy kullanamayacağına ilişkin AK Parti'nin yaptığı itirazını reddetti.
Buna karşılık YSK, AK Parti’nin usulsüz seçmen kaydı yapıldığını iddia ettiği 41.132 kişinin araştırılmasına dair ara karar verdi. Bunların içinde ölü seçmen, cezaevinde olan seçmen, hükümlü seçmen iddialarının yanında, 18 yaşının üzerinde zihinsel engeli bulunan 21.782 kişinin seçmen listelerine kaydedildiği iddiaları vardı. Ayrıca kamu görevlisi olan sandık kurulu üyelerinin durumu da incelendi.
Akıl sağlığı ve/veya akıl zayıflılığı nedeniyle iş göremez hale gelen erginler ve cezaevlerinde yatan bazı hükümlüler de durumlarına göre kısıtlanıyor ve kısıtlı seçmen olarak kabul edilir. Dolayısıyla oy kullanamazlar.
Ama buradaki esas sorun şuydu; bunlar çok hassas kişisel sağlık verileri olduğundan, bunların böyle ortalıkta dolaşması 6698 sayılı ve 2016 tarihli kanun çerçevesinde yasaktır. Bu nedenle, AKP’nin kişisel sağlık verilerini nasıl edinildiği sorgulandı. Bakan Fahrettin Koca, verilerin kesinlikle siyasi partilerle paylaşılmadığını savundu.
İlerleyen zamanda bu konuda Sağlık Bakanlığı ya da Adalet Bakanlığı tarafından kapsamlı bir soruşturma açılmadı. Fahrettin Koca, soruşturma yapıldığı ve bir personelin görevinden uzaklaştırıldığını ve konuya ilişkin dava sürecinin devam ettiğini söyledi. Bu davanın sonucunu ilerleyen zamanda duymadık.
O zaman konuyu sorgulayan CHP milletvekili Özgür Özel şöyle demişti ; “Sağlık Bakanı’nın yanıtladığı önerge dışında, konuyu Çalışma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı’na da ayrı ayrı önergelerle sormuştuk, o önergelerden de yanıt bekliyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin itiraz dilekçesinden anladığımız kadarıyla yalnızca kişisel sağlık verileri değil, sandık kurulu başkan ve üyelerinin TC kimlik numaralarını içerir liste ile bu isimlerin çalışıp çalışmadıklarına ilişkin SGK kayıtları, yine aynı şekilde seçmenlerin kısıtlılık ya da tutukluluk durumuna ilişkin bilgiler de iktidar partisiyle paylaşılmıştır. Kanuna açıkça aykırı olan bu duruma yönelik sorumluların hesap veriyor olması gerekirken, yetkililerin harekete geçmiyor olması edilemez”
Şimdi bu hukuksuzluğu yapan AKP, Kılıçdaroğlu'nun seçmen verileri konusundaki sözlerini sorguluyor. Trajikomik!