Kasım ayı içinde İstanbul'da iki farklı "kadın ve teknoloji" etkinliği duyuruldu. Birisi geçen hafta yapıldı, diğeri 28 Kasım’da. İlkinin özelliği finansal kurumların ağırlıklı olduğu bilişim departmanlarının denetleme ve güvenlik sektöründen kadınların yer aldığı bir toplantı olmasıydı [1]. İkincisi ise, daha enteresan, adeta "çatı yapılanması" diyeceğimiz bir tarzda, son dönem birden trend haline gelen tüm "kadın" çalışmalarını toplayan bir etkinlik olacak [2]. IDC'nin İş Sanat'ta düzenlediği bu toplantı, kadınların hangi pozisyonlarda olduğunu görmek açısından ilginç bir toplantı olacak.
Kadın ve teknoloji dediğimizde, bazıları "kadınlar yapabilir mi?" diye sorgulayabiliyor. Ama tam tersi geçerli. Kadınların iyi oldukları konular arasında teknoloji ilk sıralarda. Çünkü gerektirdiği kriterler, beyin gücü, detaycılık, sabır, hassaslık gibi karekteristikler. Bunlar kadınların iyi olduğu özellikler.
Tabi konu "kadın ve teknoloji" ya da ne olursa olsun, içerikte mutlaka kadınların hayatla -tabii ki özellikle çalışma hayatı ile- nasıl başa çıktığı gibi bir konu nedense ilk gündeme gelen konu oluyor. Hala toplantılarda çalışan kadınlara, meslekleriyle ilgili sorulardan çok (mesela teknolojiye nasıl adapte oluyorsun, gelişmeleri nasıl izliyorsun vs gibi), çalışmamaları gerektiğini hatırlatan sorular soruluyor. Örneğin hep sorulan ortak sorular, “Evine nasıl zaman ayırabiliyorsun”, "Kocan ne diyor?", “Çocuklar ne oluyor?” gibi konular. Ya da evlenmemiş ise, bunun nedeni de çok çalışmasına yorulabiliyor.
Bu sorular illa sorulmalı mı? Bazen düşünüyorum da; bunlarla kadınlara -"Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" tarzında- "Bak çalışınca bunları aksatıyorsun" hatırlatması yapmaya çalışanlar mı var? Ya da tam tersine kadınlar "Bak bunlara rağmen ben başarıyorum" savunması yapmaya mı çalışıyor?
Burada soralım; kadınların iş hayatına katılması neden bu kadar gecikti? Bu konu uzun uzun tartışılabilir. Çocuklara bakmak denilebilir, eskiden bir kişi çalışınca tüm aile geçinebiliyordu denilebilir, teknoloji bu kadar gecikmeden önce işler daha fazla kol gücü istiyordu denilebilir. Ama temelde esas neden, "erkekler istemiyor" idi. Halen de böyle düşünen çok erkek var.
20. ve 21. yüzyıl beyin gücünün daha fazla kullanıldığı meslekler yarattı. Dolayısıyla kadının iş hayatına girişi de kolaylaştı. İyi ki de öyle oldu. Dünyanın daha iyi bir yer olması, ancak annelerin eğitimli ve kendine güvenen bireyler olması ile mümkün. Sonuç, ben teknoloji ile kadın kavramlarının birbirine çok yakışan kavramlar olduğu düşüncesindeyim.
Y ya da Z nesli kadın mühendisler --"#ILookLikeAnEngineer gibi kampanyalarla-- bunu gayet güzel ifade de ediyorlar [3].
Kadın hakları sorunu konusunda bir kaç hatırlatma
"Kadın hakları" konusu, son bir kaç yıldır daha popüler hale geldi. Gerçi yeni değil ama biraz daha farklı bir ton taşıyor. Nereden farklı derseniz? Ülkemizde Atatürk ile başlayan, sonraki yıllarda başka kadınların ve tabi ki "Duygu Asena"nın bayraktarlığını yaptığı kadın hakları, 20ci yüzyıl boyunca tüm dünyada --ve en ilginci modern ve haklara saygılı olduğunu iddia eden batılı ülkelerde-- tartışıldı. Kadınların haklarını almaya çalışmaları ile ilgili olaylar yaşandı. Bir kısmını okuyoruz, bir kısmını seyrediyoruz. Popüler olanlardan örnekleme yapalım;
Örneğin; Suffrogate bize 20. yüzyılın hemen başında İngiltere'de kadınların haklarını almak için yaşadıklarını ve bir kayıp verdiklerini anlatır;
Yine İngiltere'deki bir başka kadın hakları protestosunu (Ford şirketinde eşit işe eşit haklar ve maaş konusu) ise gerçek kahramanları aşağıda anlatıyor;
Ama filme de dökülmüş bu hikaye. Bunu da aşağıda tüm içeriği, korkuları, acıları, tereddüdleri ve heyecanı ile izleyebilirsiniz.
ABD'den de bir örnek verelim; Birleşmiş Milletler "İnsan Hakları Beyannamesi"ni düşünmesi ve kaleme almasıyla saygımı kazanmış olan Eleanor Roosvelt, 1948'lerde Harvard Tıp Fakültesinin kapılarının kadınlara açılmasını sağladığında, üniversitenin öğretim kadrosu, kadınların başvurmayacağını ya da bu ağır eğitime dayanamayacaklarını düşünüyordu. Yani sadece 70 yıl önce.
Amerika'dan devam edelim. Kadınlardan bilim insanı çıkmadığını söyleyen çok erkek vardır ama Apollo 11'i aya gönderen ve geri gelmesini sağlayan hesaplamaları yapmayı başaran kişi bir kadındır. Üstelik de zenci bir kadın. Katherine Johnson'ın ve Fortran'ı kendi kendilerine öğrenerek NASA bilgisayarlarını programlamayı başaran arkadaşlarının hikayesini, Margot Lee Shetterly'nin yazdığı biyografiden 2016 yılında filme uyarladılar. Aşağıda bu filmin fragmanı var.
Bu örneklemeleri, bir müzikle sonlandıralım ve anlattığımız yılların ünlü bir şarkıcısı olan James Brown’ın “It’s a Man’s Man’s World” şarkısını hatırlayalım.. Şarkı gerçi “bir erkeğin dünyasında kadını ya da kız arkadaşı yoksa anlamı yoktur” der ama daha detayına baktığınızda, treni, elektriği, bilmemneyi erkek yaptı diye de vurgulayıp durur.
21. yüzyılda kadınlar haklarını daha fazla talep eder hale geldiler
Netflix’de çok sayıda tarihi dizi var. Hepsinin ortak noktası, kadınların neredeyse 20ci yüzyıla kadar aşağı "cins" olarak yaşamış olmaları. Söz hakkı olmayan, bazen de mal gibi alınıp, satılan bir cins. Aslında bunu bilmek için Netflix'e ihtiyacımız da yok. Tarihten okuyoruz zaten.
Atatürk’ün nasıl olup da, 20ci yüzyılın daha başında ve dünyanın İngiltere, İsveç gibi pek çok ülkesinde bile yokken, kadın haklarına özen gösterdiğini hep merak ederim. Nasıl da önemli ve ilerici bir yaklaşım olmuş. Gerçi verilen hakların kıymetini yeterince bilemediğimizi de düşünüyorum (politikada yeterli kadın temsiline ulaşamamak gibi).
Öyle anlaşılıyor ki; batı dünyasında kadın hakları ile ilgili önemli bir dönemeç, 2.dünya savaşı sonrası aşılmış. Savaşa işgücü olarak katılan kadınların, savaş sonrasında yavaş yavaş sekreterlik, hemşirelik haricinde de iş yapabildiği, pek çok iş alanında yer almaya başladığı görülmüş. Feminizm de bu dönemde güç kazanmaya başladı.
İçinde bulunduğumuz 21ci yüzyıl ise kadınların artık daha yüksek sesle “hakları” için bağırdıkları yıllar olmaya başladı. Çünkü artık iletişimin gelişmesi ile birlikte, dünyanın heryerinde kadınlara karşı ortak haksızlık ve kötü hareketler ortaya dökülmeye başladı. Harvey Weinstein isimli ahlaksız Holywood rejisörünün yarattığı olaylar bir yana, ilginçtir, Silikon Vadisi gibi, entellektüel kapasitesi müthiş bir bölgede bile, kadınların aynı işi yapan erkeklere nazaran daha az maaş ve daha az haklar aldıkları belirtiliyor. Kadınlar tacize uğruyor.
Kadınlar artık cinsel tacize ‘dur’ diyor
Cinsel Tacizi duyurmayı/ilan etmeyi hedefleyen, “me too” yani “Ben de” hareketi, ABD’de Harvey Weinstein’ı teşhir eden bir grup kadının açıklaması [4] ile alevlendi ama aslında 2006 yılında aktivist Tarana Burke tarafından başlatılmıştı[5].
İletişimin bugünkü düzeyde olmadığı yıllarda cinsel taciz konusunda konuşulması çok çekinilen bir durumdu. Kadını kötü duruma düşürüyordu. Ancak günümüzde, örneğin Weinstein’in Uma Thurman’dan Gweny Paltrow’a kadar, önüne gelen kadını taciz etmiş olması, artık kadınları değil, Weinstein’ı kötü duruma düşüren bir olay haline geldi. Üstelik sadece onu da değil, Dustin Hoffman’ından, Kevin Spicy’e (gerçi onun durumu da farklı) kadar pek çok başka tacizciyi de ortaya döktü.
Galiba asıl şaşırtıcı olanlar da, Silikon Vadisinin cinsel tacizcileri. Uber içindeki kültür epeyce konuşuldu [6]. Şimdilerde Google, işten çıkarılırken ödül verilen cinsel tacizci konusunda isyan halinde[7]. Sektörün yatırımcıları da anlaşılan durumlarını kötüye kullanıyorlar [8][9].
Biz yine "Me too”ya dönelim. Daha sonra Avrupa’ya sıçradı. Gerçi Catherine Denueve gibi bazıları konuyu anlamadıklarını gösteren ifadeler kullandılar ama önemli değil. Büyük çoğunluk aynı yönde hareket ediyor. Günümüzde artık daha da rahatlıkla konuşulan bir konu haline gelmeye başladı.
Ülkemizde ise “cinsel taciz” maalesef hala "kuyruk sallama" modunda konuşulan ve hatta davalarda illa erkeklerin tarafında karar alınabilen bir durum. Yani yeterince tartışılmıyor gibi duruyor.
Ama ne denir; “hak verilmez, alınır”. Yani Türkiye’de kadınların bu konularda biraz daha fazla duyarlı olması. Özellikle de bu konuda çalışan kadın derneklerine daha fazla destek vermesi lazım. Örneğin bu “mee too” Türkiye’de pek taraftar bulamadı gibi.
Robert Palmer’e karşı Shania Twain
Bu kadar kadın hakları sohbeti yaptıktan sonra, biraz da gülümseyelim, tarihe birbirine benzer kadınları ile geçen bir şarkıcıyı ve ona karşı cevabı hatırlayalım; Robert Palmer, arka planda çalan ve danseden birbirine benzer kadınları ile ünlüydü. Buna da "zeka" denilir herhalde.
Buna karşılık Shaina Twain’in cevap da şöyleydi (üstelik kadın olduğunu bile reddetmeden);
[1] ISACA : Kadınsız Teknoloji Olmaz
[2] “Türkiye Teknoloji Sektöründe Kadınlar” Etkinliği, 28 Kasım 2018’de İş Sanat Kültür Merkezi’nde
[3] Kadın Mühendisler Twitter Üzerinden Birleştiler; #iLookLikeAnEngineer
[4] Harvey Weinstein Paid Off Sexual Harassment Accusers for Decades
[5] Me Too Movement
[6] Cinsel Taciz Skandalı ile Sarsılan Uber CEO’su Kalanick Ayrılacak Gibi Gözüküyor
[7] Cinsel Taciz ve Cinsiyetçilik Sorunu Google Çalışanlarını Sokağa Döktü
[8] Silikon Vadisi Yatırımcısı Justin Caldbeck Kadın Girişimcilere Cinsel Tacizde Bulunduğunu Kabul Etti
[9] Bir Başka Cinsel Tacizci Yatırımcı ; Şimdi de 500 Startups Kurucusu Dave McClure İstifa Etti