Füsun Sarp Nebil

28 Nisan 2019

İBB geçtiğimiz 25 yılda “Vatandaşa hizmet etmeMEyi” öğrenmiş

Öğrencilere yapılacak indirim, 60 bin bankamatik belediyecisine yapılan ödemenin ancak 4-5’de biri. O zaman AKP belediyesi vatandaş yerine kendi elitlerine mi hizmet ediyormuş? Hodri Meydan diye Meclis üyesi bunu nasıl açıklar?

Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.

Orhan Veli “Vatan için neler yaptığımızı” böyle tarif etmiş. Peki bu yazıyı okuyan sizler neler yapıyorsunuz?

Eskiden ortaokullarda “Yurttaşlık Dersi” diye bir ders okutulurdu. Hâlâ var mı bilmem? Ama bugün varsa da ya da eskiden de bu dersi pek almamışa benziyoruz. Çünkü vatandaşlık adına bilinçli olarak yaptığımız sadece “oy vermek” (üstelik bazıları falana filana kızgınlıkla onu da yapmıyor) şeklinde.

Oysa görevimiz “oy vermek”le sınırlı kalmamalı, oy verdiklerimizi denetlemeyi de düşünmeli ve planlamalıyız. Aynen satın aldığımız malların içinde çürük olmamasına, eşyaların çabuk bozulmamasına dikkat ettiğimiz gibi. Çünkü bu aynı zamanda bizim hayatımızı, konforumuzu, iş bulmamızı oluşturuyor.

Yani Ankara’dakilerin ya da yerel yönetimlerdekilerin neler yaptığı ile parti değil, birey bazında ilgilenmeliyiz. Hatta —ve hele günümüzde— eğer iyi yönetilmek istiyorsak, organize olmalıyız. Belki her bir seçilmişin neler yaptığını raporlayacak bir yapı kurmalıyız.

Ülkemizin aydınlarının artık sadece eleştirmek ve konuşmaktan bir adım ileri gidip, bunları düşünmesi, strateji kurmayı becermesi, yüzde 49 filan ayrımcılığından vazgeçmesi, sağ-sol-bidon kafa kolaycılığından kaçınması lazım. “Ne yani sokağa mı çıkacağım” ya da “ben ne yapabilirim ki?” ya da “ah bu CHP” diye şikâyet edip durmak aydınların aklına yakışmıyor. Onun yerine farklı yöntemler, siyaseti de yönetecek sistemler düşünmeliyiz, planlamalıyız.

Seçim ve sandık sonuçlarının korunmasında 17 yıl sonra da olsa bunu başardık. Ama şimdi oyların gittiği yerlerdekilerin neler yaptığına da daha yakından bakıyor olmalıyız.

Ben kendi hesabıma umutsuz değilim, çünkü 17 yıllık aptallıklara rağmen demokrasiden vazgeçmeyen bir toplum olarak davrandık. Daha iyisi sosyologlar keşke analiz etse, sanırım olgunlaştık, bazı şeyleri farklı görmeye ve ayrımcılığı bırakmaya başladık. Ama hala gidilecek çok yol var.

AKPli meclis üyesi “Hodri meydan” derken, vatandaşa mı meydan okuyor?

Baştaki Orhan Veli şiiri gibi, 17 yıldır AKP iktidarından mutlu olmayanlar sadece konuşuyor; “CHP şöyle yapmalı” gibi sözler çok duyuyoruz. Doğrusunu isterseniz, CHP’nin de fena halde denetlenmeye ihtiyacı var. Yerel seçimlerdeki başarı CHP’ye ait değil. Bunu çok net söyleyelim.

İşte bu nedenle, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ni canlı yayınlaması çok önemlidir. Benim 3 kanalda tespit ettiğime göre 1,5 milyon (ama başka kanallardan ya da bölüm bölüm yayınlananlar da var, onları toplamadım) Ekrem İmamoğlu’nun söylediğine göre 3,5 milyon kişi bu görüşmeleri izledi.

Ne gördük?

Yeni açıklanan TÜİK 2015-2017 "İl Bazında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla" raporuna göre [1], Türkiye GSMH’ının yüzde 31,2’sini oluşturan İstanbul’un paralarının vatandaş lehine kullanılmadığını daha iyi anladık. Çünkü 60 bin olarak telaffuz edilen, AKP kollarında çalışıp, belediyede çalışmadan maaş alanlar (bankamatik memurları) varken, öğrencilere indirimi çok gören ve “hodri meydan, indirin de görelim” diye konuşan insanlar gördük.

2018 verilerine göre [2] İETT’den günlük yararlanan sayısı (İDO, TCDD, taksi, minibüs ve servisler vs hariç)  4 milyon kişi. Öğrenci sayısını bulamadım. Ama yarısı öğrenci desek; ki günlük sayı aynı zamanda aylık sayıyı gösterir; 2 milyon eder (sabah akşam binişleri de öğrenci bazında değil, biniş bazında sayıldığından bu sayıyı böyle alıyoruz.)

2 milyon öğrenci x 50 TL = 100 milyon TL

2 milyon öğrenci x 85 TL = 170 milyon TL

Aradaki fark 70 milyon TL eder

Şimdi 60 bin bankamatikçilerin maliyetine (yani belediyede çalışmadığı halde belediyeden maaş alanlar, mesela haberleri çıkan Egemen Bağış’ın şoförü ve masrafları), sadece ASGARİ maaş açısından bakalım;

60.000 kişi x 2.000 TL ücret x 1,8 (vergi, sgl vsvs) = 216 milyon TL

Yani 60 bin bankamatik memurunun maliyeti kesildiğinde, öğrencilere yapılacak indirimin 3 katı para (kaynak) çıkıyor. Üstelik sadece asgari ücret olarak baktık. Yani bunu 5.000 TL maaş olarak koysak 8 kata kadar çıkıyor.

Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde “yapın da görelim hodri meydan” diyen AKP’i üyenin bunu nasıl yorumladığını ben duymak isterim. Neye “hodri meydan” diyor anlamak isterim (aşağıdaki videonun 25’inci dakikasına bakın.)

Ben rakamları takribi hesapladım. İmamoğlu'na “siz hesap bilmediğiniz için” diyen bu üye bize bu rakamları açıklasın, biz de hesabı anlayalım, hesabı yollarlarsa memnuniyetle yayınlarız. Sonuç olarak halkın oylarıyla gelip, “hodri meydan” diye kime söylüyor anlayalım. Vatandaşa mı hodri meydan diyor öğrenelim.

Bunun üstüne 13 milyonluk web sitesi gibi masrafları düşünün, daha bilmediğimiz çiçek, böcek vs masraflarını ve daha görmediğimiz (Egemen Bağış’ın arabasının benzin ve diğer masrafları) gibi diğer şeyleri düşünün.

AKP kime hizmet ediyormuş? Vatandaşa mı, kendilerinden birilerine mi?

Bu meydan okuyuş kime?

Meclis görüşmelerini izlemek bile vatandaşlık görevidir

1900’lerin başında, bir tekstil firmasında insanların tuvalete gitme sayılarını tespit amacıyla kamera kurulmuş. Ancak yöneticilerin şaşkınlıkla fark ettikleri konu; bu kameraların verimliliği arttırdığına dair rakamlar olmuş. İnsanlar izlendiklerini düşündüklerinde daha çok çalışıyorlar, kendilerine çeki düzen veriyorlar [3].

Dolayısıyla, parasını veren vatandaşlar olarak biz olduğumuza göre,  meclisin nasıl çalıştığını da yakından takip etmemiz lazım. Bu bir vatandaşlık görevidir. Hele ki, belediyenin geldiği bu durumu gördükten sonra. 

Zaten demokrasi böyle olmalıdır. Yani vatandaşlar, vatandaşlık görevlerinin sadece “oy vermek” olmadığını, yanı sıra seçtiği insanların icraatlarını, yapacağı ve yaptığı hareketleri takip etmeli —ki bu yolla o kişiler de, güzel hareketler yapmaya daha fazla motive olsunlar— . Tabii buna karşı seçilenler de “şeffaf” olmalı, “adil” olmalı.

AKP’liler şeffaflığı “propaganda” ve yeni havalimanına övgüler ile harcıyor

İBB Meclisi toplantısı şeffaf dedikse, ekrandan canlı yayınlanıyor dedikse, ilginçtir konuşan tüm AKP’liler bunu, meclis çalışmalarından çok AKP propagandası için kullanıyorlar. En azından gördüğümüz bu. Örneğin Periscope’dan canlı izleyebileceğiniz Belediye Meclisi oturumlarının 3cünün en başında konuşan AKP’li —ki yukardaki hodri meydan diyen kişi bu— ha bire 3cü havalimanını ve AKP’nin ne başarılı iş yaptığını anlatıyor.

Ama bu havalimanının insanların 3 saatini harcayacağından, yan rüzgârın daha yüksek olması ve dolayısıyla uçakların daha çok yakıt harcayacağından, hatta bu rüzgarın daha çok tehlike yaratabileceğinden, tabii ki taksi yolları ile havadaki holdkatların uzunluğu nedeniyle THY’nin yakıt hesaplarını bıraktığından, inşaat maliyet fazlalığı ve de yakıtların artışı nedeniyle biletlere gelecek zamlardan, hazinenin eksik kalan yolcu sayısı için yapacağı ödemelerden ve de o alana ne kadar az yabancı uçak indiğinden bahsedilmiyor bile.

Yine mesela metrolardan bahsediyorlar Ama örneğin 36 ayda yani 3 yılda bitirmesi gereken Sancaktepe metrosunun neden 74 ayda yani 38 ay gecikmeli yapılarak 6 yılda bitirildiğini ya da İstanbul’un en önemli ulaşım hatlarının başında gelen Halkalı-Gebze arası tren hattının (gerçi o Ulaştırma Bakanlığı olayıydı ama neredeyse yüzyıldır bu hatlarda gidip gelen halk senelerdir sıkıntı çekti) neden 6 yıl kapalı kaldığını anlatmıyor. Oysa bu proje iktidara geldikleri 17 yıl içindeki herhangi bir 2,5 yıl içinde bitirilebilirdi.

Elim üstünde oyunu mu oynuyoruz?

Meclis konuşmalarından bir gördüğümüz de şu; çocukların eskiden oynadıkları elim üstünde (herkes elini en üste koymaya çalışır, en üstteki kazanır) oyunu gibi bir yol izliyorlar.

Bunu hem “Sosyal Denge” denilen belediyenin maaş düzenlemesinde, hem uyuşturucu komisyonu teklifinde, hem de öğrenci indirimi olayında görüyoruz. AKP meclisteki çoğunluğunu kötü yönde kullanıyor. Örneğin uyuşturucu komisyonunu reddediyor ama ertesi günü sanki kendi teklifleri gibi yeniden sunuyor. Üstelik grup sözcüsü olan aşağıdaki AKP’li üye, uzun uzun kendilerinin raporlar yaptığını anlatıyor.

Oysa CHP’li üyeden öğreniyoruz ki; geçmiş dönemde belediye meclisinde komisyonlara gelen 3141 dosyadan 1.512 tanesi yani yarısı imar ve bayındırlık konusunda (betonlaşmış İstanbul’a bakınca bu sayıya şaşırdık mı?) olmuş.

Sosyal komisyona giden dosya sayısı 49, kadın-erkek cinsiyet eşitsizliği konusu ile kadın ve aile komisyonuna giden dosya sayısı 18. Bunların çoğu da aslında imar ve bayındırlık komisyonuna gittikten sonra, yan konu olarak bu komisyonlara gelen dosyalarmış.

Rapor ise yok. Yani AKP’li grup sözcüsü Tevfik Göksu’nun bahsettiği raporlar, aslında yok. Varsa, açıklarsa seviniriz.

Sonuç olarak AKP’lilerin belediyenin asli görevi olan şeyleri, sanki insanlara bir iyilik yapmış gibi ve sanki zamanında yapmış gibi sunduklarını görüyoruz. Çünkü esas hizmetleri seçilmişler ya da o seçilmişleri seçenlere yönelik olmuş. Halkın tamamına değil. Öğrenci ücretlerini daha önce yeterince indirmemiş olmaları bize bunu düşündürttü. Bu nedenle de algı yaratmaya yöneliyorlar.

Ancak yine de bazı AKP’lilerin teknolojik konuları hiç anlamadan, diğer akıllı AKP’lilerin kendilerine sunduğu algı üzerinden konuştuklarını da düşünüyorum. Aşağıdaki konu da böyle bir olay.

Taylan Yıldız, İBB Meclisi’ndeki AKP’lilere fazla geldi

Yazılarımı takip edenler, en çok önem verdiğim konunun “fiber optik altyapı” olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2010 yılından beri bu altyapının gelişmesi konusunda yaptığı engellemeye tepki gösterdiğimi bilir [4].

Neyse ki sonunda İBB içinden birisi dolaylı da olsa internet altyapısının yani fiber altyapının eksik olduğunu söyleyen birisi gördüm.

31 Mart seçimlerinde Taylan Yıldız Sarıyer'den İBB Meclisi’ne seçilmiş. Kendisini 2 sene önce San Francisco Google ofisinden istifa ederek, İyi Parti yönetimine girmesiyle tanımıştık.

Yıldız’ı, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında İyi Parti’nin başarılı sosyal medya reklamları [5] ve düzenlediği digital oyun session’ı ile biliniyor. Başarılı reklam derken, belki Meral Akşener seçilemedi ama reklamlardan birisi aşağıda. Dinlerseniz neden başarılı dediğimi anlayabilirsiniz.

Ayrıca sırası gelmişken, Yıldız’ın www.dogaicincal.com düzenleyicilerinden birisi olduğunu da not edelim.

Anlayacağınız günümüzün teknolojisinin içinden gelmiş bir siyasetçi, sanattan anlayan ve insanların sözlerini kesmeyecek kadar medeni bir kişi. Taylan Yıldız evvelki günkü 3’üncü İBB Meclis oturumunun sonunda (3’üncü saatte) bir konuşma yapmaya çalıştı ama konuşmasına saygı göstermeyenler tarafından engellendi. Yıldız, sözü kesildiğinde aldıracak kadar medeni, insanları dinlemeye çalışıyor.  TV’lerden alıştığımız “benim sesim seninkinden gür” diye atlayanlardan değil. Yandaş basın da bunu yani gösterdiği kibarlığı, "2 laf edemiyor" diye sundu. Kara mizah gibi bir şey. Anlayacağınız, Taylan Yıldız AKP'lilere fazla geldi.

Seyrederken ülkemiz adına gerçekten üzüldüm. Kendilerinden başkasına söz hakkı tanımayan, teknolojiyi sadece gösteriş zanneden, aslında hiçbir şeyden de anlamayan bu insanlarla biz nereye kadar gidebiliriz. Hele ki, şehrimizin yönetiminde söz sahibi iseler. Zaten ne olup bittiği de ortada.

Taylan Yıldız'ın "İstanbul bir akıllı şehir değil" diyerek başladığı konuşmasına, İBB Meclisi’nin AKPli üyeleri tepki ile karşılık verdiler. Çünkü akıllı şehir yaptıklarını zannediyorlar ya da algısı yaratmışlar. Belki bazıları bilmiyordur ve teknolojinin uygulandığını sanıyordur.

Bunu bir başka yazımızda uçtan uca digital dönüşüm gerçekleştirilen bir perakende devinde, CEO’nun günün birinde bilgi işlem yöneticisine “biz ne zaman digital dönüşüm yapacağız” diye sorması ile örnekleyelim. Bilgi işlem yöneticisi “digital dönüşüm ile neyi kastettiğiniz” diye sorduğunda, cevap ilginç, meğerse mağazalara ekranlar konup, fiyatların onun üzerinden gösterilmesini kastediyormuş. Yani akıllı bir bilgi işlemci ekranları koyup, teknolojiden anlamayan CEO’suna “digital dönüşüm yaptık” diyebilir ama aslında yanından bile geçememiş olur. Bu da aynı durum.

Günümüzde malum en moda kelimeler, "endüstri 4.0", "blockchain", "akıllı şehir". Bu sözleri bilen, bilmeyen çok sayıda insan her yerde sarf ediyor. Sanırsınız ki, dünyanın en ileri ülkesindeyiz. Oysa aynen "milli ve yerli" diye sunulan pek çok şey gibi, "teknoloji" de sadece sözde kalıyor.

İşte Taylan Yıldız buna işaret ediyordu; "Seul, Barcelona, New York, akıllı şehirdir ama İstanbul'a akıllı şehir diyemeyiz" diyen Yıldız, bunun nedenini şunlarla örnekledi;

Yıldız; "bunları yapmak yani İstanbul'u akıllı hale getirmek için" diyerek gerekli 4 şartı da başta internet altyapısı olmak üzere özetledi;

Yıldız, "Seul bunu yaptı ve servis ve uygulamaları geliştiren binlerce girişimciye fırsat oldu" diyerek, "Gerçek Akıllı Şehir"in ülke ve İstanbul ekonomisine getireceği başka bir fırsatı da gösterdi.

Biz de İBB Meclisi’ne sonunda teknolojinin içinden gelen birisinin girmesinden memnun olduk. T24.com okuyucuları için ilk fırsatta kendisine ulaşacak ve bir röportaj isteyeceğiz. Hem şehrimizin konforu için neler düşünülebileceği, hem de girişimcilere nasıl fırsatlar çıkabileceğini anlatmasını istiyoruz. Umarız, Taylan Yıldız'ın önü kesilmez. Çünkü kısacık bir videodan bile bazı insanların hem nasıl "bilmez", hem de nasıl "tuhaf" olduğunu gördük.

Bu arada Taylan Yıldız'ın bilgisayarın köşesindeki CS:GO etiketi de sosyal medyada bir anda konu haline geldi. Onu da not edelim.

Son olarak, Taylan Yıldız'ın önayak olduğu girişimlerden "Doğa İçin Çal"dan bir şarkı koyalım da, neşemizi arttıralım.


[1] İl Bazında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, iktisadi faaliyet kollarına göre (2009 bazlı)

[2] İstanbul`da Toplu Ulaşım

[3] Real-time Jobsite Information to Increase Productivity

[4] 2013 Biterken İnternete Bir Bakış; 3 Yıldır Istanbul’da 1 Metre bile Yasal Kazı Yapılamıyor, Fiber Döşenemiyor

[5] 2018 Başkanlık Seçiminde Hangi Aday Sosyal Medya’yı Daha İyi Kullandı?