Füsun Sarp Nebil

29 Ağustos 2022

Hasan Bitmez: Seçim güvenliği seçime ait bütün değerlerin korunmasını kapsıyor

"Bugün seçim güvenliğini, sadece seçim günü yapılacak olan yanlışlarla hatalarla ilgili değerlendirmemek lazım. Seçim güvenliği seçime ait bütün değerlerin korunmasını kapsıyor. Bugünden seçime kadar olan dönemi de kapsıyor, seçim gününü de kapsıyor, seçim sonrasını da kapsıyor"

Önümüzde kasım aylarında ya da en geç 2023 yılında yapılacak olan bir seçim var. Bu seçimle ilgili olarak hazırladığımız SEÇİM GÜVENLİĞİ DOSYASI'nda daha önce,

Ancak asıl önemlisi, siyasal partilerin seçim güvenliği konusunda ne tür çalışmalar yaptığını ortaya koymak. Bu çerçevede;

Seçim güvenliği dosyamıza Saadet Partisi ile devam ediyoruz. Partinin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi Hasan Bitmez bize hem Saadet Partisi'nin, hem de 6'lı masanın "Seçim" konusundaki çalışmalarını anlattı:

Saadet Parti’sinde Seçim güvenliği” konusundaki çalışmasının kapsamı nedir? 

Bizim bir tane programımız (yazılım) var. Bu program sadece seçim güvenliği ile alakalı değil, teşkilatlanma boyutu dahil, ikisi bir arada yürüyen bir program. Yaklaşık 14-15 yıldır kullandığımız bir program. Adına TEYSİS (Teşkilat Yönetim Sistemi) diyoruz.

Normalde web tabanlı, dinamik bir yapıya sahip olan bir yazılım. Burada hem teşkilatlanmayı takip ediyoruz, hem de aynı zamanda sandığa kadar olan il, ilçe, belde, mahalle ve sandık sistemine kadar olan süreci takip ediyoruz.

Bir önceki kullanmış olan sandık listelerini sistemimize yüklüyoruz. Oradan, sandıklar oluşuyor. Mahalleler zaten resmi mevzuata göre oluşmuş oluyor. Buralarda hem mahalle temsilcilerinin atanması, hem de bu sandıkta sadece seçim günü görev yapılacaklar değil, her şeyi yapıyoruz. O sandıkta kayıtlı bulunan yaklaşık 300 seçmenin seçime kadar olan dönemde Saadet Partili olmasına yönelik mesajlarımızın, broşürlerimizin, programlarımızın iletilmesi, seçmenle irtibat kurulması, yani o sandıkta kayıtlı seçmenle irtibat kurulması gibi çalışmaları temin eden bir program.

İlçe başkanlarımızı, üyelerimizi, kadın, gençlik kollarımızı, delegelerimizi, sandık başında görev yapacak olan sandık kurul üyelerimizi, ayrıca sandık kurulu üyesi hakkımız olmayan yerlerde müşahit olarak görev yapacakları, ilçe seçim kurulunda üye olan yerlerde üyelerimizi, temsilci olan yerlerde temsilcilerimizi hep bu programda tutuyoruz.

Seçim kurulu üye ve temsilcisiyle ilgili kısmen bilginiz vardır, üye dediğimiz kurulun üyesi olup, kanaat bildirip oy kullanma hakkına sahip olan insanlar; temsilci dediğimiz ise, kanaatlerini bildirip, itirazlarını yapıp oy kullanma hakkına sahip olmayan insanlar oluyor.  Bunlar da son milletvekili seçimlerinde alınan oya göre belirleniyor. İlk 5'e giren partiler seçim kuruluna üye veriyor. Şimdilik böyle söyleyeyim.

Genel olarak her şeyi bu program üzerinden yürütüyoruz. Genel başkanımızdan, en alttaki üyemize kadar tüm kademelerimizin kayıtlarını burada tutuyoruz. Aynı zamanda seçim güvenliği açısından bu programın şöyle bir faydası var seçim günü üyelerimiz buradan seçim sonuçları konusunda bilgi girişi yapabiliyor. YSK’dan gelen bilgilerle kıyaslama yapılabiliyor, hangi ilçede, hangi mahallede, hangi sandıkta seçim gününe kadar eksiğimiz var bugünden bunu görebiliyoruz, yeni üyelerimizle birlikte veyahut gönüllülerimizle birlikte seçim günü için gerekli tedbirleri almış oluyoruz.

Önümüzdeki süreçte 6'lı masanın seçim güvenliği işbirliği komisyonu oluşturulmuştu. Burada belirlenen adımlarda gerektiğinde bir ortak ekran açılması planlaması vardı. Mevcut bizim teşkilat yönetim sistemimizden o ortak ekrana da pencere açılma imkânı da var, geçtiğimiz seçimlerde de buna benzer çalışmalar yapmıştık. Bugünden seçime kadar olan süreci takip edebiliyoruz bu programda, seçim gününü takip edebiliyoruz, seçim günü sonrasında da seçim sonuçları açısından gerekli takibatı oradan check ederek incelemiş olabiliyoruz.


Saadet Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez

 

Peki, veri tutarlığını nasıl test ediyorsunuz? Diğer partilerle yaptığımız söyleşilerde geçmiş yıllarla kıyasladıklarını belirtiyorlar. Siz nasıl test ediyorsunuz?

Şöyle, YSK seçime girme hakkı olan siyasi partilere bir seçim döneminde en fazla iki kere olmak üzere seçmen listelerini teslim ediyor. Ama aynı zamanda partiler arası bir yardımlaşma çerçevesinde de o bilgileri onlarla paylaşabiliyoruz. Bu durumda da, bizim aldığımız sene ile bir başka parti gelecek sene alabiliyor. Onlarla karşılıklı bilgi alışverişini kontrol edebiliyoruz.

Veri takibi de, 18 yaşına girmiş yeni seçmiş, vefat eden seçmenler, bunun yanında taşınmış olan seçmenler, seçimin yapıldığı döneme göre yaz, kış olarak seçmen transferleri olan yerler, yığılma seçmeni olan yerler gibi konuları mevcut sistemimiz üzerinden analiz edebiliyoruz, takip edebiliyoruz, bunu görme imkânımız söz konusu oluyor. 

Seçmen listesinde bir yerleşim biriminde birden fazla, yani ilçe teşkilatlarımıza kadar bu program kullanılabildiği için bir ilçe teşkilatımız ilçesinde bir binada kaç seçmen kayıtlı yukarıdan aşağıya doğru, en fazla seçmen kaydı olan haneleri görebiliyor. Bunların kontrolü icabında yapılabiliyor.

Bir bina vardır, KYK yurdudur, bir bina vardır öğrenci yurdudur, bir bina vardır huzurevidir, buralarda çok fazla kontrol yapma gereği yok ama bir meskende çok fazla yığılma oluyorsa bununla ilgili seçim takviminde gerekli itirazları yaparak seçmen olma vasfına ait olmayanları buradan düşürme hakkı ortaya çıkabiliyor.

Bununla birlikte diğer partilerin, yani 6'lı masada bulunan, bugün için seçim işbirliği yapmayı en azından öngördüğümüz partilerle çeşitli analizlerimizi de, onların yaptığı analizi de paylaşma, bizimkilerle check etme imkânı bulabiliyoruz. Ben şunu söylemek istiyorum buradan, normalde Türkiye’de seçim sistemi belki bugüne kadar yaptığınız röportajların aksine olabilir, eksiklik, aksaklıkları olmakla birlikte genel olarak güvenilir bir seçim sistemi. Coğrafyamızdaki en güvenli seçimlerden birisi diyebiliriz.

Elbette daha ileri, daha teknik, kolaylaştırıcı sistemler kullanılabilir, belki bazı ülkelerde uzun süreli olabiliyor, bu doğru olabilir ama ben mevcut seçim sistemimiz partilere her yönüyle kontrol, itiraz, takip imkânı veren bir sistem. Burada partilerin en ilk kademeden, yani sandıktan başlayarak, YSK’na kadar olan bölümlerde, hak düşürücü süreleri geçirmeden ve kendilerine verilen yetki çerçevesinde evrakı müsbite itirazları ispat edip itirazlarını yaparlarsa buradan haksız kararların çıkma durumu nadiren var.

Nadiren var dediğim şöyle, bir ilçede kurulda, bir veya birkaç parti anlaşıp memur üyelerde onlarla birlikte olması durumunda belki yanlış kararlar alınabilir ama bununla bir üst kurula intikali söz konusu ve kurulda böyle bariz hatalar yapamayacak şekilde yüksek kademeli memurlardan, hâkimlerden oluşuyor. Bazen baskılar oluşabiliyor ama genelde dediğim gibi muhalefete veya partilere etkin kontrol itiraz takip imkânı veren bir seçim sistemimiz var.

Geçmiş seçimlere baktığımızda Anadolu Ajansı üzerinden, seçimle ilgili bir algı çalışması yapıldığı görüldü. Önce yüksek rakamlar sunuldu, sonra bilgi akışı kesildi. Bu nedenle bilgilerin anlık akışı çok önemli. Siz Saadet Partisi olarak seçim sırasında anlık akış sağlayacak mısınız?

Biz, az önce ifade ettiğimiz teşkilat yönetim sistemimizde her ilçemizin seçim sonuçlarını bilebilecekleri bir yapıya sahip olan programımız var. Tabii bu program şu şekilde; sandık sonuç tutanaklarına göre yükleniyor. Yani, bireysel olarak bir kişinin her sandık müşahidine kendi ilçesine seçim sonuçlarını ulaştırabilecekleri bir imkân veriliyor. Ama bu tekrar gelen sandık sonuç tutanaklarını check edebilme imkânı var.

Onun için öncelikli olarak sandık sonuç tutanaklarına uygun olarak seçim sonuçlarının veri tabanına işlenmesini tercih ediyoruz. Çünkü birkaç işlem yapmak hak düşürücü süreyi, yani sandık sonuçlarına karşın itirazın veya birleştirme tutanağına karşı itiraz için 1.5 gün süre var. Yani seçimi takip eden, salı günü saat 15:00’e kadar itiraz hakkına sahipsiniz.

Dolayısıyla, ilçe seçim kurullarının bir çıkarmış olduğu sandık birleştirme defterlerini tek tek incelemeniz gerekebiliyor, bu kontrolü parti parti, sandık sandık yapmanız gerekebiliyor. Birden fazla check imkânı aynı zamanda karışıklığa sebep verebiliyor. Önemli olan bizdeki sandık sonuç tutanaklarına uygun olan bilgilerin YSK’nın partilerle paylaşmış olduğu sandık tutanaklarına uygun olup olmadığını check etmek.

Bizde bunu tercih ettiğimiz için, sandık sonuçlarına uygun, sandık sonuç tutanaklarına yönelik bir veri girişi temin ediyoruz. Bu şekliyle bir kontrol imkânımız var ama sandık başında görev yapan, okulun bazında görev yapan, okul ve bina sorumlularımız var, mahalle sorumlularımıza anlık ulaşılabilecek. Yani neticede telefon veya yaygın kullanılan WhatsApp ile ortak ağ gruplarımız oluşturulabiliyor. Bu şekliyle bir takibatımız var.

AA’nın geçtiğimiz seçimlerde yaşanan normaldi, önümüzdeki seçimlerde de yaşanma ihtimali olan veri akışını manipüle etme, durdurma veyahut o anda gerçek bilgiyi paylaşmaması, yayını durdurması, bu hususlar önümüzdeki süreçte de olabilir. Çünkü iktidarın kontrolünde bir ajans olma, yani tarafsızlığını, doğruluğunu kaybetmiş bir yapısı var.

Bu sadece AA için değil, devletin diğer istatistik kurumları için de geçerli olan bir durum. Muhalefetin buna uygun bir davranış geliştirmesi, bunu da ortadan kaldırarak bunun etkisini seçmeni manipüle etmesini ortadan kaldıracak sonuç alması lazım. Şimdi burada mevcut seçim sistemi az önce ifade ettiğim gibi siyasi partilere ve adaylara, siyasi partilerin haricinde bir partinin belediye başkanı adayı ayrıyeten müşahit bulundurma hakkına sahip olabiliyor. Adaylara sandıkta itiraz ve şikâyet yetkisi veriyor. Sandıktan sonra ilçe seçim kurulu sonuçlarına evrakı müsbite ile itiraz hakkı veriyor.

Yani, siz bir sandığa itiraz ediyorsunuz, sizdeki sandık sonuç tutanağını koymanız lazım, sandığa itiraz etmeniz için sandıkta bir şikâyetin kayda geçirilmesi lazım. Bunları yapmazsanız, parti kadrolarınızı seçimde sizinle birlikte hareket edecek olan takip kadrolarınızı bilinçlendirip, nasıl şikâyet edeceğini, nasıl dilekçe vereceğini, sandık kurulunun bir üst makamına, seçim kuruluna nasıl şikâyet edeceğini eğitmeniz gerekiyor. Bunları yapmadığınız müddetçe bir sandıkta elinizde belge olmaksızın; “şu sandığa ben itiraz ediyorum, yeniden sayılsın” öyle bir şey yok. Ben burada şimdi iktidarın propagandasını yapmış gibi olmayayım ama iktidar da olsa, iktidar da kaybettiği bir ilçede, bu şekilde, İstanbul seçimlerinde bu pozisyona iktidar düştü, “şu seçim sandığına itiraz ediyorum” öyle bir şey yok. Yanlışlığın yapıldığını ispat eden bir belge, bir tutanak, bir şey varsa bu şekilde olabiliyor. O açıdan partilerin seçim mevzuatında tanınmış olan itiraz takip kontrol yetkisini her türlü kullanacak bir kadrolaşmayı temin etmemiz gerekiyor.

Türkiye’de 200 bin sandık var. Her sandıkta görevliniz olacak mı? Avukat olacak mı? Anladığım kadarıyla eğitim veriyorsunuz, eğitimleriniz ne durumda?

Bizim programımız da çalışma sistemimiz de az önce ifade ettiğim gibi sürekli dinamik. Bizim bir sandıkta görevli atadığımız zaman -buna biz baş müşahit diyoruz- bu baş müşahidimiz o sandıktaki, Saadet partili üyeler ve Saadet partili seçmenlerle muhatap kitlesi olan 300 seçmenle devamlı haşır neşir olmak zorunda.

Dolayısıyla, eğitimimiz sürekli devam eden, sadece “hadi seçim var, seçime yönelik eğitim verelim” ile yetinen bir durum değil. Elbette, seçim takvimini işleyen yeni dönemlere seçim takvimi oluştuğunda, yeni eğitimler yapıyoruz ama bir sandıkta bir seçmene nasıl ulaşılacak, 300 seçmen 100 hane demektir, bunun yarısı kadındır, kadın kolları bu konuda çalışacak, yaklaşık yüzde 30’u gençtir, gençlere ulaşılacak bir yapı, kadrolarımız nispetinde. Şu anda bizim 270 bin üyemiz var, bunların bir kısmı görev alamıyor, bir kısmı olamadığımız sandıklarla var olmakla birlikte, büyük şehirler seçmen kitlesi çok olan yerlerde genelde bu çalışma yapılabiliyor.

İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi şehirlerimizde, daha Karadeniz’de Trabzon, Rize gibi şehirlerimizde bunlar yapılabiliyor ama oy potansiyelimizin az olduğu yerlerde eksiklikler yaşıyoruz. Bizim Türkiye genelinde 373 ilçede resmi olarak sandık kurulu üyesi verme hakkımız var. Bunun dışındakilerde kadrolarımız nispetinde müşahit bulundurma, yani sandığın başında oturan değil ama sandığın başında gözlemci olarak bulunabilen insanlarımız var. Bununla birlikte seçim döneminde o bölgedeki adaylarımızın kendi çevresinden de istifade edebilecek bir kontrol mekanizmasını kuruyoruz.

Bu arada bir işbirliği de yapacaksınız galiba. Daha önceki röportajlarımda diğer parti görevlileri 6’lı masanın bir işbirliği yapma olayından da bahsetti.

Evet. Yani zaten ev sahipliği İyi  Parti'de olduğu dönemde, yani liderlerin İyi Parti'de buluşacağı dönemde ve Gelecek Partisi'nde olan dönemde yoğun bir seçim işbirliği komisyonu çalışması yaptık, bu komisyonda çalışmalarımızı 3 bölümde, yani;

  1. Bugünden seçim takvimine kadar olacak dönem,
  2. Seçim gününü kapsayan dönem
  3. Seçimden sonraki dönemi

Kapsayan şekilde üçe böldük. Yapılacaklar, takip edilecekler, az önce ifade ettiğim ortak ekran çalışması, yani, hangimiz nerede tamız, nerede eksiğiz, hangimizin nerede hakkı var, nerede yok, yani sandık kurulunda, seçim kurulunda, il seçim kurullarında temsilci bulundurma, ilçe seçim kurullarındaki yönetici durumlarıyla ilgili hem yardımlaşma, işbirliği yapma çalışmalarımız olacak.

Rusya ile son yaklaşımlar, insanlarda Rusya’nın seçime müdahil olabileceği düşüncesi yarattı. Örneğin Trump’ın seçildiği ABD seçimleri ya da Fransa, Almanya ve Afrika’daki bazı ülkelerde seçimlere müdahil oldukları gibi geçmiş deneyimler var. Bunların bazıları “trol” türü çalışmalar olabileceği gibi, Rusya’nın engin siber yetenekleri de işin içine girebilir. Bu konuda önlemleriniz var mıdır?

Mevcut iktidarın iş başında kalmasını arzu edecek olan dış güçler” bu noktada özellikle seçim gününden daha ziyade seçim öncesi dönemde iktidarın oy potansiyeli kaybetmesini engelleyecek, seçmenin yeniden iktidara meyil etmesini temin edecek manipüle çalışmaları yapma imkânı, potansiyeli söz konusu.

Bugün seçim güvenliğini, sadece seçim günü yapılacak olan yanlışlarla hatalarla ilgili değerlendirmemek lazım. Seçim güvenliği seçime ait bütün değerlerin korunmasını kapsıyor. Bugünden seçime kadar olan dönemi de kapsıyor, seçim gününü de kapsıyor, seçim sonrasını da kapsıyor, adayı da kapsıyor, seçimde görev alan insanları da kapsıyor, seçmeni de kapsıyor, sonuçları da kapsıyor. Yani, seçime ait bütün değerlerin korunması.

Bu tür dünyada global güvenlik anlayışı değiştiği bir dönemde seçimi bundan ayırt ederek bir değerlendirme yapmak mümkün olmayacaktır. Bunun için şöyle bir şey ifade etmek istiyorum; dışarıdan, Rusya veya bir başka ülkenin seçim sonuçlarına az önce söylemiş olduğum partiler görevlerini tam yaparlarsa, her sandıkta görevlisini bulundurur, her sandıkta sandık sonuç tutanağını düzgün alırsa, yani sandık sonuç tutanağına dış gücün etki etmesi mümkün değil. Orada imzalanıp alınan. Sandık kurulunda bir yanlış yazılıyorsa, bizim partimizin temsilcisinin orada “bu sonuç yanlış yazılmıştır” diye tutanağı geçirmesi, altını imzalaması gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde bir ilçede 100 tane sandık var, 100 tane sandık sonuç tutanağı elinizdeyse, Rusya değil Amerika veya İsrail hepsi bir araya gelse bu tutanaklar elimizde olduğu müddetçe hak düşürücü süreleri de atlamadan, vaktinde itiraz, ispat edersek o sonucun değişmesi mümkün değil ama bunu neticede 190 bin sandık için eş zamanlı yapabilme imkânı var.

Bunu İstanbul seçimlerinde gördük. Birkaç parti bunu yapabildi, o an için İstanbul’da var olan 30 bin sandığın hepsinin sonucunu topladı, ıslak imzalı olarak, elinde bulundurdu ve itirazlarını ona göre yaptı. İktidar partisi bazı etkenleri kullanarak bunun önüne geçmeye, bu sonuçların yansımasını engellemeye çalıştı ama dediğim gibi belgeler olduğu için, başka konulardan başka sonuçlar elde etti.

Sandık kuruluna bir bankada çalışan personel diyor. Yazmayaydın kardeşim. Neticede hükümetin, devletin kontrolünde olan bir şey. Seçim güvenliğine tekrar buradan geleyim, mesela İstanbul seçimlerinde yaşadığımız bir olay, bizim ilçe seçim kurulunda üyelerimiz var ama ilçe seçim kurulundaki üyelerimizin bir kısmı İstanbul Büyükşehrin şirketlerinde çalışıyor. Şirkette çalışıyor ama Saadet Partili. Sandığa veya seçim kuruluna itiraz etmiş AK Parti, bizim seçim kurulu üyemiz hâkimin toplantı gününde toplantıya gidecek, normalde o gün için görevli izinli sayılması gerekiyor. O seçim kurulu üyemize Maltepe’de oturuyor, tutuyorlar Büyükçekmece’ye o güne görev yazıyorlar. Bu da seçim güvenliği işte.

Neticede 1000-2000 sandığı, sadece bir sandıktaki hatayı düzeltmek değil, bir sandığın açılıp sayılması, karar verilmesi toplantısına neticede o kurulda üye olan arkadaşımızın gitmesini engellemeye gayet ediyorlar. Allah’tan seçim kurulu hâkimi vicdanlı ve insaflı bir insaflıymış, “hayır o görev iptaldir, buradaki göreve gelecek” diye yazabilme cesaretini, dirayetini, vicdanını gösteren bir insan.

Ama biz de prensip kararları verdik. Evrak-ı müspite varsa itiraz ne taraftan gelirse, itirazı belgeyle ispat etme Ak Parti’den de gelse, CHP’den de gelse bir başka parti adayından da gelse, belgesiyle itiraz ediyorsa, sayılmasını temin edeceksiniz veya o noktada kanaat bildireceksiniz, belgesi yoksa “şu sandık sayılsın” böyle bir şey olma imkânı mümkün değil.

Bu söylediğiniz çok tuhaf, yani, Maltepe’den Büyükçekmece’ye görev verilmesi. Bunu önleyici bir şey yok mu? Ya da demin söylediğiniz gibi bu hâkimden dönüyor mu?

Hâkim beyin dirayeti, bu konudaki adaleti söz konusu ama önümüzdeki süreçle ilgili, YSK ile yapılacak olan temaslarla – bu da gündemimizde – seçim kurullarında görev alanların gerek kamu işçisi olsun, gerek özel işçi olsun, seçim kurulu toplantılarına katılmasını zorunlu kılacak, o gün için görevli izinli sayılmasını temin edecek bir sisteme belki ihtiyaç var.

Bu kanunla düzenlenmemiş ama bir yönetmelikle bunu seçim kurulu belki düzenleyebilir. Ama seçim güvenliği kapsamında, bundan daha ötesi var. Bugün, bir kere hiçbir dönemde olmadığı kadar Türkiye’deki medya – gerek devlet, gerekse özel medya - yüzde 80 ile iktidar kontrolünde.

İktidar kontrolünde olmakla birlikte iktidar kanallarında veyahut diğer kanallarda yayınlanacak popüler programlarda iktidarın mesajını besleyici replikler kullanılıyor. Yani dizideki Ertuğrul’un bu hafta söyleyeceği bir söz, Tayyip Bey’in bir gün sonra söyleyeceği veya bir gün önce söylediği bir mesaja denk geliyor. Bunlar yapılıyor. Dışarıdan etkiler dediğimiz unsurlar içerisinde bu da var.

Baraj insanları insanlarının oy kullanmasını etkiliyor, Ankara garında olan bir patlama insanların oy verme oranını etkiliyor veyahut bir seçim olup, bir diğer seçime kadar doğu Güneydoğuda olan çatışmalarla insanların oy iradesini, seçim tercihi etkilenebiliyor. Bunların her birisi seçim güvenliği ile alakalı.

Veya 2018 seçimlerinde yaşadık, Sayın Bahçeli imza ile cumhurbaşkanı adayı olacak olan bir adayla ilgili olarak ona oy verenleri fişleyeceğiz mahiyetinde FETÖ'cü olduklarını, terörist olduklarını ifade eden bir açıklama yaptı. Bu insanları korkutuyor veya iş kaygısı, gelecek kaygısıyla insanlar o seçimlerde bazı aslında gönlünden desteklediği, sevdikleri oy veya imza verme hususunda korkuyor. Gitti oy kullandı ama imzayla destekleme hususunda Türkiye’deki algı, insanların itham edilmesi, iftiraya uğraması seçimi tehdit ediyor. Bunlar seçim güvenliğiyle alakalı dikkate alınması gereken durumlar diye düşünüyorum.

Suriyelilerin sığınmacı statüsü oldukları için vatandaş olma hakları yok. Ama Cumhurbaşkanı kararı ile oy eksiği olan bölgelerde 500-600 bin kişinin olabileceği yorumu var. Böyle bir risk görüyor musunuz?

Teknik olarak bir gecede bu kadar insana siz vatandaşlık verdim diyebilirsiniz ama bunun hem ekonomik, hem sosyal, hem siyasal sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız. Bunu yapabilir mi? Yapabilirler ama ben yapılabileceği kanaatinde değilim. Sayın Özdağ olmak üzere milliyetçilik vurgusu veya siyasetiyle oy devşirme gayretiyle olanların bunun gayreti içerisinde olmalarını da çok doğru bulmuyorum.

Şu ana kadar Türkiye’de toplam vatandaşlık verilen insan sayısı 160 bin civarında. Bunların analizleri, hangi ülke, hangi dil olarak yapıldığı tespiti yapılmış vaziyette bizler tarafından. Gerek isim, soy isim üzerinden bu çalışmalar yapıldı. Şuana kadar rutin bir artış yok.

160 bin kişinin içerisinde emlak alımı vasıtasıyla, Türkiye biliyorsunuz şuanda pasaport satıyor, bu şekilde bütçe açığını kapatmaya çalışıyor. Türk soylulara verilebilen vatandaşlıklar da dâhil olmak üzere bu kadar bir şey var. Ben bir gecede o kadar insana sade bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle vatandaşlık verilebileceğini düşünmüyorum. Bunun devletin geleneği, kurumların işleyişi, insaf sahibi idarecilerimizin buna müsaade etmeyeceği açısından böyle olabileceğini düşünüyorum.

Yani, vatandaşlık için gerekli prosedürleri, formaliteleri gerçeklik durumuna uygun olup olmadığını incelemeden, araştırmadan sadece Cumhurbaşkanı veya devletin üst kademelerindeki istiyor diye evet diyebilecek insanlar belki vardır ama itiraz edecekler de çoktur.

Bunu gündeme getirdikten sonra, sosyal medyada birileri ad-soy ad değişiklikleri yapıldığını söyledi ama bu yeni bir şey değilmiş, değil mi?

Eskiden beridir devam eden normal bir düzen var. Mesela benim eşimin adı normalde Safiye ama anne babası yanlışlıkla veya nüfus müdürlüğünce “Sefiye” diye yazılmış. Yaklaşık bundan 3 veya 4 yıl önce bu yolla müracaat ederek değişikliği yaptık. Açıklananda “E,A,Ö,U,İ,I”gibi harflerle ilgili değişiklikler yapılıyor. Böyle bariz bir değişiklik, isimde şey olabilecek bir durum değişiklikleri yine mahkeme kararına bağlı. Bu şekilde yapılamıyor. Burada da seçim güvenliği açısından bir sıkıntı görmüyorum.

Millet İttifakı olarak 6’lı masa yaklaşımınız var. Bu yaklaşım içinde seçim güvenliği işbirliği var mıdır? Anlattınız ama farklı bir şey var mı bu işbirliği kapsamında? Seçim güvenliği için?

Seçim güvenliği kapsamında dediğim gibi, birlikte hareket ettiğimiz toplantılarımız devam ediyor, bu dönem veya ev sahipliği CHP’nin, onların ev sahipliğinde toplantılarımız devam edecek. Yeni gelişmeleri değerlendireceğiz. Yani biliyorsunuz hâkim atamaları yapıldı, bu hâkim atamaları çerçevesinde de son seçim kanununda yapılan değişikliklerle il ve ilçe seçim kurulu başkanlarının değişiklikleri söz konusu oldu, burada endişe olarak dile getirilen çok büyük sıkıntılar oluşmadı. YSK burada da iyi bir sınav verdi diye düşünüyorum. Hâkimlikten çekilmek isteyenlerin mazeretlerini genelde kabul etmedi, bir yerde tarafsız bir hâkimin seçim hâkimliğinden çekilme ihtiyacı oradaki siyasi baskıdan endişe etmesinden kaynaklanıyor. Onlara da müsaade etmedi, “görevinizi yapacaksınız." dedi. Eş durumlarını bile ciddiye almadı.

Peki o hâkim baskıya maruz kalırsa?

Baskıya maruz kalmaması için, işte burada da partilere artık iş düşüyor. Neticede bunu dikkate alacağız. Partilerin seçim kurulunda üye bulundurma hakkı var. Türkiye’de baktığımız zaman, yaklaşık 357 ilçede CHP-Saadet-İyi Partinin ortak seçim kurulu üyesi bulundurma hakkı var. Sadece CHP-İyi Partinin 565 yerde. Buraya ittifakın içinde HDP yok biliyorsunuz, onu katmıyorum. HDP’nin Türkiye’de 619 ilçede seçim kurulunda üye bulundurma hakkı var. CHP’nin 960 ilçede üye bulundurma hakkı var.

Yani muhalefet Türkiye'deki seçmenin yüzde 85-90’ına hitap eden bir yapıda. Bazı sandıklar var 10 seçmen var ama büyük şehirlerde her sandıkta 300-330 seçmen bulunabiliyor. Millet ittifakı'nın hem seçim kurullarında, hem sandık kurullarında hem de birlikte müşahit bulundurma, gözlemci bulundurma hakkı çok büyük oranda var.

Bunun yanında elbette hukukçularımız var. Hukukçu olmasa bile seçim hukukuna vakıf insanlarımız var, bu diğer partilerde de söz konusu. Ben şunu da ifade etmek istiyorum, bazı yerlerde hukukçu olmamak da iyi, ben hukukçu değilim ama şöyle bir şey var, ilçedeki hâkimle zıtlaşmamak için verdiği karardan itirazdan imtina eden hâkimlerle de biz karşılaştık. Yani, adam bir sonraki mahkemede, seçimden 2 hafta sonra mahkemesi var, burada zıtlaşıp orada karşı karşıya gelmemek arzusunda olanlar da olabiliyor.

Onun için işi bilen, partisinin hakkını, hukukunu, seçmenin iradesini en iyi şekilde koruyacak insanların bilinçli olarak oralarda bulunması da mümkün. Bununla birlikte sivil toplumun desteği de oluyor.

Şimdiye kadar hep siyasi partilerin seçim güvenliğindeki görevleri ya da durumlarından bahsettik. Sizce burada halk, seçmen, vatandaş ve sivil toplum örgütleri neler yapmalı? Onlara düşen görev var mıdır sizce?

Birincisi, vatandaşımız yani seçmenimiz verdiği oyun iradesine uygun olarak seçim sonuçlarına yansımasını kendisi takip etmeli. Çünkü verdiği bir oyla, 5 yıllık iktidara, hükümete, devletin imkânlarının düzgün harcanıp harcanmayacağının kararını, yetkisini veriyor. Bu açıdan bunun takipçisi olması gerekir.

Bununla birlikte sivil toplum örgütlerimizin siyasi partilerle daha koordineli, daha uyumlu, yani kendi bildikleri bazı doğrularla birlikle bu siyasi partilerin de hem tecrübeleri, yani siyasi partiler bir organizmadır ve birikmiş tecrübeleri vardır. Bu tecrübeleri göz önünde bulundurarak koordineli bir şekilde seçim sonuçlarına veya seçmen iradesine yönelik bir işbirliği içinde olmaları lazım.

Şu anda Türkiye’de var olan sivil toplum kuruluşları bazı noktasal hususları gündeme getirerek sanki Türkiye bundan ibaretmiş gibi bir yaklaşımla siyasi partileri bazen yoğun bir şekilde boğuyorlar. Buna gerek olmadığını, kendileri geldiğinde de kendilerine söyledim. İkinci bir husus, zaten var olan yerlerde, siyasi partilerin gücü var. Ama güçlü olduğu yerlerde bu sivil toplumcu arkadaşlarımız katkı sunmak istiyor. Oysaki ben A ilçesinde yokum, burada o gün görev yapın, ona kimse yanaşmıyor. Burada zaten ben varım, benim o sandıkta oturan, o mahallede yaşayan insanım burada görevi var, onu ben öbür tarafa göndermek yerine senin bana sağlayacağın desteği o şekilde olması gerekiyor.

Birincisi seçim mevzuatı sadece kendilerinin gündeme getirdiği konularla alakalı değil, ikincisi siyasi partilerin her halükarda var olduğu yerlerin dışındaki yerlerde destek vermeleri gerekiyor. Yani kendilerinin ısrarcı oldukları hususun dışında da seçimin bir genel ve konsept ve tecrübe olduğunu da algılamaları gerekiyor.

Burada ben siyasi partilere memur arkadaşların durumunu da anlatayım. 2018’de yapılan değişiklik var, sandık kurulu başkanı ve 2. memur üye -ikinci sivil üye memurlardan oluşuyor-. Kanunda belirtilen bir kural bu. İlçe sınırları içerisinde görev yapan bütün memurların havuza alınması gerekiyor. Diyelim bir ilçede 5.000 memur var, 1.000 sandık var. Bu 5.000 memurun içerisinden 1.000 tanesinin kurayla çekilmesi gerekiyor. Bu kurayı siyasi partilerin ilçe seçim kurulundaki üyeleri takip etmezse, gerçekten 5000 memur bu kuraya alınmış mı, alınmamış mı ve buradan kura çekilmiş mi çekilmemiş mi bilemezsiniz. Kura çekiminde bulunmazsanız, vicdan sahibi olmayan, ettiği yemine sadık durmayan ilçe seçim kurulu müdürleri ve üyeleri, başkanları orada bir sendikadan gelmiş olan listeyi baz alarak kura çekilmiş gibi tamamen bir partiye gönül veren memurlardan oluşan sandık kurulu başkanlarını ve ikinci üyelerini yazabilirler, bu potansiyel var.

Bizim partiler olarak o kuranın çekildiği gün, kura çekiminde bulunmazsak, listeye bütün memurların girip girmediğini takip etmezsek, sonradan AK Parti veya iktidar partisi kendine yakın memurları sandığı yazınca ağlama hakkımız yok. Burada her kademede takiple ilgili partilerin görevleri, sorumlulukları, imkânları, itiraz hakları var. Bunları yapmakla birinci sırada biz görevliyiz. İktidara elbette o kendi elindeki imkânları kaybetmemek için büyük gayret içerisinde olacak ama iş bizde, sorumluluk bizde bunu yerine getirirsek ben seçmen iradesini sandığa doğru yansıyacağı kanaatindeyim.

Dolayısıyla, buna benzer hususlar var bizim dikkat etmemiz gereken. Mesela ilçe seçim kurullarındaki memur üyelerin belirlenmesi, geçtiğimiz sene başında şekillendi. Ben hiçbir siyasi partinin bu memur üyelerin belirlenmesi ile ilgili kanun maddesindeki durumu yeterli derecede ettiği kanaatine sahip değilim. O ilçede görev yapan, asgari 10 yıl görev yapmış en kıdemli memurlar içerisinden seçilir diyoruz. 2 seçim kurulu üyesi, yukarıdan aşağıya kıdemli memurlar sıralanır diyor, bir partiden aday olmamış, daha önce hiçbir partiye üye olmamış memurlar sıralanır diyor, aynı bakanlıktan olmamak kaydıyla, yani bir kişi var tarım bakanlığında çalışıyor, ikinci kişi de tarım bakanlığından olamaz diyor. Ayrı ayrı bakanlıklardan olmak üzere on taneden iki tanesi kurayla belirlenir diyor.

Bunu biz takip edebildik mi, gerçekten kuralına uygun yapıldı mı yapılmadı mı takip etmediysek sonradan itiraz etme hakkımız belki vardır ama adil bir şekilde işin yürütülmesi için eksikliğimiz kalmış demektir, bunu da görmek lazım. Seçim kanunlarımız siyasi partilere tahmin etmeyeceğiniz kadar salâhiyat veriyor ama sizin takip etmediğiniz, bulunmadığınız yerde yapılmış bir yanlışlığın veya keyfiyetin, keyfi değil, elbette itiraz edeceksiniz ama haklarınızı kullanmadıysanız, itiraz etme hakkınız kalmıyor.

Bir sandıkta insan bulunduramıyorsanız, seçim kurulunun oluşmasını, il seçim kurullarının oluşmalarını, sandık kurullarının oluşmalarında hakkaniyetin, adaletin ve tarafsızlığın olmasını takip etmediyseniz, zamanında itiraz etmediyseniz seçim sonuçlarına da itiraz etmeniz var elbette ama hâkimi yenip giremezsiniz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Genel olarak söyleyeceklerimi söylediğim kanaatindeyim.