2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmak üzere, 14 Mayıs 2018 itibarıyla yurt içinde 56 milyon 342 bin 263 ve yurt dışında 3 milyon 49 bin 065 olmak üzere, toplam 59 milyon 391 bin 328 seçmen bulunuyor ve YSK tarafından verilen tahmini sandık sayısının 180 bin 896. Bu seçmenin 10 milyonluk (yani aşağı yukarı yüzde 20’si) bölümünü 18-25 yaş arası gençler oluşturuyor. Bunlar git gide eski nesillerin yerini almaya başlıyor. Yani Türkiye gittikçe daha çok dijital yerlilerin [1] dünyası haline gelecek. Bu nedenle 24 Haziran seçimlerine bir de dijital haberleşme yani “sosyal medya” yönünden bakalım istedik.
Sosyal medyanın seçimlerde kullanılabileceğini gösteren ilk örnek, 2008’deki ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Obama olmuştu. Arkasından gelen başka örnekler de oldu. Ayrıca şimdiki Amerikan başkanı Trump’ın da Twitter kullanımı dillere destan. Başkanlık seçimlerine kadar e-mail adresi ya da ofisinde bilgisayarı olmayan Trump günümüzde mesajlarını gayet açık bir dille Twitter üzerinden veriyor ve bazen firmaların hisse fiyatlarını düşürürken, bazen de —geçtiğimiz hafta anlaşma imzaladığı— Kuzey Kore liderine “bizim nükleer düğmemiz daha büyük” şeklinde ders veriyor.
Türkiye Cumhuriyeti seçimlerinde ise bugüne kadar başarılı bir sosyal medya seçim kampanyası görmüş değildik. En fazla banner reklamları vardı. Seçime 2 gün kala bugün anladığımız ise, bunun önemli bir nedeni, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’a meydan okuyacak düzeyde güçlü rakipler olmamasıymış.
Erdoğan’ın karşısında bu sefer birden fazla güçlü rakip var. Ancak 2018 Başkanlık seçimleri, —AKP’nin iktidar olduğu diğer tüm seçimler gibi— haksız kampanya şartlarında yapılıyor. Seçime giren adaylar için geleneksel medya (gazete ve TV’ler) Tayyip Erdoğan lehine kapalı. Başka deyişle, Erdoğan’ın mitingleri ya da çeşitli bahanelerle yapılan konuşmaları başta TRT ve Anadolu Ajansı haberleri olmak üzere, tüm TV kanallarında baştan sona yayınlanırken, güçlü 2 rakipten İnce’nin kampanyalarının —Meral Akşener’i daha zayıf bırakmak amacıyla olduğu söylendi— hepsi değilse de, bazıları kısmi parçalar halinde, yayınlandı. Meral Akşener mitingleri ise bildiğim kadarı ile TRT, ve bazı kanallarda hiç yayınlanmadı.
İşte bu nedenle 2018 Seçim Kampanyaları sosyal medya üzerinden yapıldı. Zaten dijital yerli [1] olarak adlandırılan genç nesil üzerinde yapılan araştırmalar, bunlar arasında TV kullanımının zayıf olduğu ve basılı mecraları hiç okumadıkları sonuçlarını ortaya koyuyor. 16 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP’nin tüm medya olanaklarını eline geçirmesine ve sosyal medyayı trolleyen ekibine karşın, muhalefet liderleri son derece parlak uygulamalar yaptılar. Halk da geri kalmadı. Onlar da kendi yarattıkları ile çok renkli bir kampanya dönemi yaşattılar. Şimdi bunları gözden geçirelim.
Seçim ilan edilmeden önce
Sosyal medya mecralarının ve özellikle Facebook’un bu seçimde etken olacağı, önceden beri konuşuluyordu. Hatta en çok tartışılan konulardan birisi, AKP’nin Cambridge Analytica ile anlaşmış olabileceği ve Facebook üzerinden kişiye özel mesajlar yollayabileceği üzerineydi.
Ama bu arada ABD’de ilginç gelişmeler oldu. Facebook, —kurucusu Zuckerberg’in Amerikan Senatosu tarafından sorguya çekilmesi de dahil— bu gelişmeler üzerine sistemini “sahte haber” tespiti konusunda geliştirdi. Ve Cambridge Analytica’nın kullandığı micro segmentasyonu da sınırlandırdı.
Ama sahte haber yayma uzmanı Cambridge Analytica sadece internet üzerinde çalışmıyordu. ise, Sri Lanka seçimleri ile ilgili olarak yakalanan sözleri üzerine CEO Nix’in görevini askıya aldı. Bu sözlerde Nix 200’den fazla seçim kampanyasında çalıştıklarını ve tuzaklar, rüşvet, fahişe gibi çeşitli yöntemler kullanabildiklerini söylüyorlardı.
Nix’in yöntemlerinin bu seçimde çok kullanılmadığı düşüncesindeyiz diyecektik ama son 2 gündür, digital değilse de, insanların posta kutularına atılan mesajlarda sahte haberler görülüyor. Özellikle MHP’lilerin İyi Partiye kaçan oyları engellemek üzere harekete geçip, Meral Akşener ve İyi Parti aleyhine sahte haberlerin yazıldığı kağıtları dağıttıkları görülüyor.
Seçim ilan edilmeden önce gerçekleştirilen bir olay da, Whatsapp konusunda şüphe yaratmaya yönelikti. Facebook Messanger ve WhatsApp üzerinde bulunan haber gruplarında insanlar birbirleriyle dışarıya açmayacakları konuları konuşabiliyorlar. Özellikle Erdoğan’In kendi aleyhine konuşan kişiler aleyhine hukuk işlemleri yaptırıyor olması nedeniyle, sosyal medyada açıkça konuşulamayan bazı mesajlar WhatsApp ya da diğer gruplarda yoğun bir şekilde konuşuluyor. Bu nedenle de, seçimden önce “WhatsApp kayıtları gösterecekmiş” türünden mesajlar yayılarak, insanların WhatsApp üzerinde konuşmaları engellenmeye çalışıldı. Bunun doğru olmadığını yayınladık[2] .
İyi Parti’nin sosyal medya karnesi
İlk olarak, geleneksel medya organlarında büyük haksızlığa uğrayan ve Yılmaz Özdil’in de yazdığı gibi yürekliliği ile bu seçimin yolunu açan Meral Akşener’in partisini inceleyelim.
İyi Parti kurucuları arasında Google ABD’den transfer edilen Taylan Yıldız olduğu için zaten bir şeyler bekliyorduk. Yıldız seçim açıklanmadan önce kendisini bazı online oyun etkinlikleri düzenlerken gördük. Seçimde ise, en çok ses getiren 4 Haziran günü Google ile arama yapanların rastladığı “usta işi” Adwords reklamları oldu. Örneğin AKP aradığınızda, hemen altındaki satırda “Daha İyisi var: İyi Parti” gözüküyordu. Bu arada en çok gülünen ise “İbrahim Tatlıses” araması oldu. 1 gün evvel Erdoğan ile sahneye çıkan Tatlıses, Doğal gazımız yoktu deyince, ertesi günü Tatlıses araması yapanları “Doğal Gaz mı Bağlatacaksınız, İyi Parti’yi bekleyin” satırları karşıladı [3]
Bu arada, “Yüzünü Güneşe Dön” isimli İyi Parti seçim şarkısının da, bir anda Spotify’da Aleyna Tilki’yi filan geçerek öne yükseldiğini gördük. İyi Parti yetkilileri iddialıydılar ve tarihin gördüğü en yaratıcı ve popüler hale gelen “seçim şarkısını” yaptık” dediler.
Meral Akşener ise şarkıdan bahsederken “kusura bakma Aleyna Tilki” diye ifade etti. Yani kampanyalar herkesi gülümseten inceliklerle doluydu. Mesela İzmir için aynı şarkının sunumunda, genç neslin hedeflendiği daha net görüldü.
Bir anlamda Sosyal Medyayı, gençliğe ulaşmak için en iyi kullanan parti İyi Parti oldu diyebiliriz. Bunu parti yetkililerine sorduk. Şöyle cevapladılar : “Kısıtlı bütçemiz bizi daha yaratıcı yapıyor”.
Bildiğiniz gibi bu seçim kampanyaları için ocak ayında aldıkları dahil, AKP 417 milyon TL, CHP 213,3 milyon TL, MHP 100,2 milyon TL, HDP 90,6 milyon TL alırken, İyi Parti, Saadet Partisi ve Vatan Partisi yardım alamadılar.
Ama İyi parti için daha da önemli bir neden, Erdoğan’ın Meral Akşener’i rakip görmesi ve İyi Parti’ye basılı medya ve TV kanallarını kapatmasıydı. Fox TV, Halk TV ve bir kaç online TV kanalı dışında Akşener’i fazla göremedik. O ve İyi Parti de, bu dezavantajını yakından bildiği için bir yandan seçim meydanlarına ağırlık verirken, diğer yandan sosyal medyayı verimli kullanmaya çalıştılar.
Bu konuyu sorduğumuz İyi Parti yetkilileri; “Gönüllülük esasıyla çalışan genç ve dinamik bir ekibimiz var. Medya planlama, kreatif yönetim, sosyal medya projeleri, hepsi bu ekipten çıkıyor.” Cevabı verdiler.
Zaten gönülle yapılan işler olduğu, ortaya konanlardan gözüküyor. Sırası gelmişken belirtelim; Tek adam rejimine gidildiğinin farkında olan ve geleneksel partilerin bir şey yapamadığını düşünen çok sayıda genç insan, —yeni kurulan parti olduğu düşüncesiyle— görüş, görüş düşünmeden, gönüllü olarak İyi Partiye katılmış durumda.
İyi Parti yetkilileri; “Televizyonların bize yer vermediği ortada. Devlet desteği de almadığımız için sosyal medyanın gücü bizim için çok çok önemli. Sosyal medyayı, hem internet erişimi olan seçmenimize mesajlarımızı iletmek, hem de gönüllülerimizle çalışmalar yapmak için kullanıyoruz. Gönüllülerimiz de internette olmayan seçmenlere sahada ulaşıyor. Zaten, seçim yönetim merkezimiz ve gönüllü yönetim merkezimiz internet üzerinden çalışıyor. “ diyerek interneti nasıl kullandıklarını özetliyorlar.
Zaten gördüğümüz ilginç 2 sosyal medya çalışması da şuydu; Meral Akşener önce ünlü bir YouTuber’ın açtığı ve 1,4 milyon abonesi olan Babala’ya katıldı ve sorulara cevap verdi. Bugün itibariyle 3,7 milyon kere izlenmiş ve 34 bin yorum almış olan bu program aşağıda.
Sonra da Ekşi Sözlükçülerin sorularını cevapladı.
Bunu İyi Parti yetkilileri şöyle anlatıyorlar; “Özetle, aklınıza gelebilecek her türlü internet mecrasını da potansiyelini sonuna kadar kullanacak şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. “
Son olarak İyi Parti’nin RAP formatındaki yeni bir seçim şarkısı olduğunu belirtelim; arka planında bozuk TV ekranı olan İyi partinin videosunda meşhur tekmeden, madencilerin üzüntülerine, şehit cenazelerine, patlamalara, kalleşçe tecavüze uğraması ve ellerinin kesilmesi ile hepimizi üzen Özgecan’dan, karanlıkta ancak hopörlör ile konuşabilen Meral Akşener’e kadar pek çok resim geçiyor ve sözlerinde “Doğu’da sizin, Batı da sizin” gibi birleştirici ve yüreklendirici sözler var. Ve… Tabii ki Atatürk var.
Bunun dışında bazı bireylerin videoları var. Onlardan en son bahsedeceğiz.
Bugün ulaşan SMS ise en komiği idi.. Kişisel Verileri Koruma Kanunu çerçevesinde izinsiz SMS atmak yasakken, herkesin telefonların Berat Albayrak SMS'leri defalarca geliyor. İşte buna karşı esprili bir SMS İyi partiden geldi.
Sosyal medya uzmanları, AKP’nin çok para harcayıp, başarısız projeler yapması ile karşılaştırarak, CHP’nin engeli bir iş yaptığını düşünüyorlar. Gerçi segmentlere ulaşmaya yönelik çalışmalar yerine, kitlesel işler görülmüş durumda. CHP —biraz da İnce’nin yolunu açmak için olduğu düşünülüyor— geri planda kalıp, İnce’nin önüne geçmedi.
İnce ise meydanlarda yayınladığı klipler ve bunlara yaptığı yaklaşımlarla, Erdoğan’ın 16 yıllık iktidarında görülmedik cevaplarla gündemi oluşturmaya başladı. Öyle ki, kendisinin uğraşmasına bile gerek kalmadan videoları ve mitinglerin önemli bölümlerini taraftarların çok sayıda yükledikleri görüldü. Muharrem İnce Hayranları isimli kanalın
CHP’li yetkililer bu konuyu şöyle değerlendirdiler : “Muharrem bey doğruları söylediği için bu kadar hızlı yayılım gösteriyor. Yalanı tüm medya gücü elinizde olsa dahi yaymak bir yere kadar mümkün. Zaten mitinglerinde 10 binlerce kişi aynı anda canlı yayına geçiyor. Bu doğal bir güç, iktidarın engelleyemediği bu medya gücü, Türkiye’de değişim rüzgarları estiriyor.”
Şunu da söylemek lazım; İnce sadece bireyleri değil, profesyonel içerik üreticilerini de etkiledi. Kanadalı video içerikçisi Watch Mojo da, 140 bin kadar Türk üyesine, İnce’nin çok beğenilmiş 5 konuşmasını yayınladı
İnce kendi sesiyle şiir okuduğu ya da toplumun ahını almış pek çok olayı anlattığı videolar da sosyal medyadan yayınlanıyor;
AKP’lilerden çok ses çıkmadığı düşünüldüğünü söylediğimizde ise CHP yetkilileri ; “Bakıldığında, AKP’li troll hesapları yöneten kadroların da büyük bir ümitsizliğe hapsolduğunu görüyoruz. Bunu sosyal medyada AKP’yi savunurken kullandıkları dilden çok net anlayabiliyoruz. Çok sayıda sahte hesaplarının da sosyal medya platformları tarafından kapatıldığını öğrendik. Bu sessizliğin ardında başarısızlığı kabullenme psikolojisi yatmakta. “ derken, sosyal medyanın engellenmeye çalıştığını da belirttiler. “Sosyal medya her gün gelişen bir mecra, AKP ise bu gelişimi engellemeye çalışıyor. Çünkü elinde bulundurduğu medya gücünün etkisini zayıflatacak her türlü alternatif mecranın gelişmesi ile kendi kitlesini konsolide etmekte zorlayacağını biliyor. AKP, bunu para gücüyle başaramazken biz örgütümüzün doğal desteğiyle milyonlara çok rahat ulaşabiliyoruz.”
CHP’li yetkililere başka neler yaptıklarını sorduk; “Sadece bu video (Genel Başkanı’nın internete yönelik son animasyonlu videosu) değil çok sayıda video ile seçmenimize vaatlerimizi anlattık. Bu videonun öne çıkması, yeni jenerasyonun ilgisini çekmesinden kaynaklı. Bu da CHP’nin gençlerle iletişimi doğru kurabildiğini, gençleri anlayabildiğini gösteriyor.” dediler.
Saadet Partisi’nin sosyal medya karnesi
Saadet Partisi başkanı Temel Karamolla, kimi diğer partilere benzer bir şekilde davranmayarak, Cumhur İttifakı yerine Millet İttifakına girmeyi tercih etti. Daha önce kendisini Sivas Katliamı ile eşleştirdiğimiz Karamolla’nın orada yatıştırıcı sözler kullandığı ve kendisine benzeyen birisi nedeniyle yanlış izlenim verdiği anlaşıldı. Gerçi hala bazı kişiler, itfayeyi zamanında çağırmadığı gibi eleştirilerde bulunuyorlar ama yaptığı konuşmaların anlamlı bulunduğu bir seçim oldu.
Temel Karamolla, Meral Hanım gibi Babala TV’na çıktı. 2,5 milyon seyredilen ve 22 bin yorum alan bu röportajı aşağıda izleyebilirsiniz.
Saadet Partisi, reklam erbabınca “creative tarafta sadece Saadet Partisi iyi işler yaptı” şeklinde değerlendiriliyor. Ne yaptı diye bakarsak da, videoları anlatılıyor. Bunları “Saadet Ağacı, Radyolu reklam ve Superman” reklamları diye sıralıyorlar.
Saadet Ağacı Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da ödül alamayan ama çok fazla beğenilen filmi “Ahlat Ağacı”nı hatırlatıyordu;
Radyo reklamı ise, kanal değiştirmeyi öneriyordu;
Ama en ilgi çeken video, animasyon şeklinde verilen ve Karamolla’nın bir Süperman olarak, Erdoğan’ın uçuruma sürdüğü arabayı durdurduğu ve sonra uçurduğu video reklam oldu;
Saadet Partisi milletvekili adaylarından Abdullah Sevim’in “Unutmayın kardeşlerim, bu seçim 40 yıl esnaf dükkanını kapamak zorunda kalan Ali Amca ile paradan para kazanan rantiyeciler arasında olacaktır. Bu seçim, seker fabrikasını satanla ne olur satmayın diye mücadele edenler arasında olacaktır” sözleriyle başlayan videosu büyük ilgi gördü.
Saadet Partisi’nin bir diğer ağır topu ise Avukat Ali Aktaş oldu. Av.Aktaş Bylock davalarında, bilirkişisi ile birlikte “Mor Beyin” aldatmacasını ortaya çıkararak, çok sayıda kişiyi hapisten kurtaran avukat olarak tanınıyor.
Sırası gelmişken, Saadet Partisinden bir de renkli adayı gösterelim;
Ve son bir tane daha renkli Saadet Partisi adayı
Doğu Perinçek ve Vatan Partisi
Yıllardır ne yapmakta olduğunu anlayamadığım Doğu Perinçek de başkanlık adayları arasında. Onun ya da partisinin sosyal medya hareketleri dikkatimizi çekemedi (bu yazıda görüşlerini aldığımız sosyal medya uzmanları da hatırlayamadılar). Perinçek'in bir sosyal medya hareketi olarak Babala'ya çıktığını gördük.
Tayyip Erdoğan ve AKP’nin karnesi
Şimdi gelelim, bütün medya kanallarına sahip olduğu için sosyal medyaya en az ihtiyaç olan Cumhurbaşkanlık adayının performansına. Tayyip Erdoğan’ın bu seçimde, yorgun ve heyecansız göründüğü ve gündem yaratamadığı görüldü.
Kafasının karışık olduğunu şuradan anlıyoruz. Konuşmalarında yerlere ve olaylara dair yanlış bilgiler verdiği görüldü. Bunun kafa karışıklığından ziyade, “bilgi karışıklığı yaratma” amaçlı olduğu iddiaları da var. Buna karşılık söylediği şeyler genellikle o bölgedeki halkın kendiliğinden bildiği şeyler. Örneğin 1992’de açılan Süleyman Demirel Üniversitesi için “bizden önce Üniversite yoktu” dediğinde, Ispartalılar birbirlerinin yüzüne bakakaldılar. Bugün açıkladığı “TBMM kapanmadan önce 3600 gösterge çıktı” cümlesi de öyle. Bu Muharrem İnce’nin her mitinginde bağıra bağıra söylediği bir konu. Bu açıklamasının hemen arkasından ilgili dernekler ve kuruluşlar “öyle olmadığı” şeklinde açıklamalar yayınladı.
Bu “sahte haber” taktiği —ki Cambridge Analytica’nın taktiğidir— son haftada MHP ve AKP tarafından birlikte evlere dağıtılan broşürler şeklinde kendisini gösteriyor.
Bu arada, daha önceki yıllarda yoğun çalışan AKP trollerinin bu 1,5 aylık sürede pek de ortada gözükmediğini de kaydedelim (gerçi son 2 gündür Erdoğan ile ilgili konuları Twitter'da TT yapmaya çalışıyorlar.) CHP’liler bunun nedenini parti içindeki heyecansızlığa ve ümitsizliğe yoruyorlar. Troller mutlaka haklılar. Çünkü Erdoğan’ın kendisi de partisini “metal yorgunluğu” ile suçlamış ve bazı Belediye Başkanlarını görevden almıştı.
AKP’nin sosyal medya hareketlerine gelirsek; 2 girişim gördük. Bir tanesi “İlk Oy hareketi” idi.
İkincisi ise, “Game of Polls” idi.
Sosyal medya konusunda uzman bir arkadaşımız bunları şu şekilde değerlendirdi;
İlk oy hareketi sanki tarafsızmış gibi başladı ve o haliyle bir miktar takipçi yakaladı ama sonra 2ci gün Reisçiliğe soyununca, takipçi sayısı sınırlı kaldı. Game of Polls da büyük para ile yapıldığını duyduk ama espri kalitesi açısından, filmlerin TRT eğitim videolarına benzemesi, konuların “kör kör parmağım” şeklinde oluşu ile ödenen paraların karşılığı alınmamış gözüküyor. Yani AKP sosyal medyaya önem de vermedi, başarılı da olamadı.
Diğer yandan Erdoğan Babala'ya çıkmadı ama suallerin önceden belli olduğu AA'da gençlerin sorularını cevapladı. "Soruları cevaplayamamaktan korkuyor" eleştirilerine ise, güya cevap verdi.
Buradan da göreceğiniz üzere, çok yorgun bir sesle "teessüf ederim" dışında bir cevap duyamadık.
Selahattin Demirtaş ve HDP
HDP de sosyal medyada fazla varlık göstermedi. Selahattin Demirtaş’ın hapiste olması nedeniyle mitingleri diğer kişiler gerçekleştirdi. Selahattin Demirtaş ise tweetleri ile konuşuldu. Hücresinde arama yapılınca, tweetleri su ısıtıcısından (kettle) gönderdiğini esprili bir şekilde söyledi.
Eşi ve çocukları da sesini duyurması için kendisine destek oldular.
Son olarak da Selahattin Demirtaş #DemirtaşKetılSohbet başlığı ile sosyal medyadaki seçmenlerin suallerine cevap verdi.
Sandık güvenliği
Bu seçim kampanyasında aklımızda en çok kalacak olaylardan birisi de, Sandık Güvenliği ile ilgili çalışamalar oldu. Anlayacağınız, Atatürk'ün bize hediye ettiği demokrasiyi, bizler 1 adım ileriye götüremeyip tembellik edince, başımıza neler geldi. Bu sayede demokrasinin kıymetini de, bizlerin elimizi taşın altına koymamız gerektiğini de anladık. İşte bu kapsamda, 2010 sonrasında “Oy ve Ötesi” ve “Sandıktayız” gibi sivil ve partilerden bağımsız olarak başlatılan sandık güvenliği hareketleri, yangından mal kaçırırcasına ilan edilen bu seçim kampanyasında, Millet İttifakı tarafından koordine edilen bir yapıya dönüştü. Twitter üzerinde de bu grubun oy kullanmaya ve hileleri önlemeye yönelik bir çok mesajı oldu.. Son mesajlarından birisi aşağıda.
Sonuç
Sosyal medya hareketlerini incelediğimiz bu yazıda, neden sosyal medya önemliydi, aşağıda göstererek son verelim; vatandaşlardan kesilen bilumum paralarla yönetilen ve bu nedenle de tarafsız ve her vatandaşın görüşüne yer vermesi gereken TRT’nin Cumhurbaşkanlığı için aday olanlara ayırdığı süreleri aşağıda görüyorsunuz (not : Cumhurbaşkanı adayı olmayan ve bu nedenle burada neden yer aldığı anlaşılamayan Hüdapar’a 1,5 saat zaman ayrıldığı görülüyor.)
Bu listedeki sürelerini Muharrem İnce ve Meral Akşener'in protesto ettiklerini ve kullanmadıklarını hatırlatalım. Sadece TRT değil, diğer tüm kanallar da İnce'ye bu listedeki oran abukluğunda süre ayırdı. Akşener'İn öyle bir şansı da yoktu.
Diğer yandan, Muharrem İnce defalarca Tayyip Erdoğan'ı, demokratik bir ülkede olması gerektiği şekilde, TV programının bir tanesinde karşılıklı konuşmaya çağırdı ama anlaşılan Erdoğan kendisine yöneltilecek olan soruları duymak istemiyor.
Bu kadar haksızlık olan yerde, sosyal medya tek başına yeter mi? Tabi ki yetmiyor. Bu nedenle de, gerek Akşener ve gerekse İnce 30 gün içinde adeta süperman-/süperwoman gibi davranarak il-il seçim meydanlarında gezdiler. Sonucu pazar günü görüyor olacağız.
Pazar günü ve sonrasında ülkemizde bütün güçlüklere karşı mücadele eden vatandaş ve partilerin sayesinde demokrasinin devam edip, etmeyeceğini yani tek adam yönetiminin vatandaş tarafından kabul edilip, edilmeyeceğini hep beraber göreceğiz.