Bazı Alman gazeteleri dün Amerikan Başkanı Barak Obama ve Almanya Başbakanı Angela Merkel buluştuğunda, “Dünyanın en güçlü kadını ile erkeği bir arada” başlığını attı. Ancak hem bir saate yakın süren ortak basın toplantısı, hem de Obama’nın nihayet tarihi Brandenburg Kapısı önünde yaptığı konuşma dikkate alındığında durumun hiç de öyle olmadığı açık ve net görüldü.
Almanya’dan Suriyeli muhaliflere silah yok
Basın toplantısından başlayalım. Bir kere toplantının alışılmışın dışında bir saat sürmesi, konuşacak çok konu, sorulacak çok soru olduğunun işareti. Bu hem iki liderin de gündemdeki konular hakkında kendilerinin çok net olmadığını hem de her konuda uzlaşamadıklarının göstergesi olarak algılanabilir. Obama ve Merkel, Suriye, Afganistan, şahsi bilgilerin korunması, ekonomik ilişkiler ve AB ile ABD arasında imzalanacak serbest ticaret anlaşması oldu. İki lider de böyle bir anlaşmanın imzalama aşamasına gelmesinden çok memnun. Hatta Obama daha memnun, çünkü AB ülkeleri arasında bundan en az istifade eden ülkenin Almanya olacağı tahmin ediliyor. G8 zirvesindeki başarısızlıktan sonra Obama Merkel görüşmesinde Suriye konusunda daha somut bir karar çıkması beklenemezdi. Çıkmadı da. Merkel, Suriye muhaliflerine Almanya’nın kesinlikle silah göndermeyeceğinin altını bir kez daha çizerken, Obama insansız hava uçaklarının sadece terörizm ile mücadele amaçlı kullanılacağı ve hiçbirinin Almanya’dan kalkmayacağı sözünü verdi. İki liderin ayrıntılı olarak konuştukları bir başka konu da Amerikan Gizli Servisinin internet ve telefon bilgilerini izlemesi nedeniyle doğan kriz oldu. Bu konuda Merkel’den ciddi bir uyarı alan Obama, Alman istihbaratı ile daha sıkı işbirliği önerisiyle geçiştirdi.
Obama tarihe geçecek cümle kuramadı
Berlin’de asıl beklenen Barak Obama’nın tarihi Brandenburg kapısında yapacağı konuşmaydı. Hatırlarsanız Obama başkan adayı iken Merkel hükünmeti burada konuşmasına izin vermemişti Başbakan Merkel’in ‘’ dostların arasındasın’’ diyerek davet ettiği Başkan Obama, samimiyetini cesedini çıkararak vurgulamaya çalıştı. Ancak konuşmasının aynı samimiyette ve duygusallıkta olduğu söylenemez. Tarihe geçecek etkili bir cümle kuramayan Obama, John F. Kennedy, James Madison, Martin Luther King gibi ünlü Amerikan liderlerinden alıntı yapmakla yetindi. İklim ve çevreyi korumanın, dolayısıyla yenilenebilir enerjinin önemine değindi, eşcinsellerin eşit haklara sahip olması çağrısında bulunda, ırkçılık ve ayrımcılığı yerdi, Guantanomo kampını kapatma sözü verdi. Bunu yaparken bir Avrupa lideri gibiydi. Obama’nın konuşmasında en dikkat çekecek öneri, nükleer silahsızlanmaya yönelikti. ABD Başkanı, Rusya da katılırsa nükleer silahlarını üçte bir oranında azaltmaya hazır olduğunu söyledi. Bunu ilk kez 2009 da Prag’da dillendiren Obama, o zaman silahsızlanma konusunda çok daha cesur sözler sarfetmişti. Zaten çok geçmeden Rusya’dan tepki geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, stratejik dengeler eşit ağırlıkta olmadıkça Rus nükleer silahlarında azaltmaya gitmeye yanaşmıyor. Zaten Obama’nın önerdiği oranda bir silahsızlanmadan Rusya’nın daha fazla fedakarlık edeceği ve ABD’nin elinde kalan nükleer silahların gücünün bütün dünyayı yok etmeye yeteceğini herkes biliyor.
Sihirli kelime Asya
Obama, konuşmasında dünya barışının sağlanmasında Amerika’nın oynadığı rolün altını sık sık çizdi, hatta Almanya’nın bu konuda çekingen davranıyor olmasını da inceden eleştirdi. Ama tablo ortada. Başkan Obama konuşmasını daha bitirmemişken Afganistan hükümeti Amerika ile olan müzakereleri kestiğini bir kez daha açıkladı. Gerekçesi de belli. Amerika Taliban ile masaya oturuyor. Afganistan’ın ve Irak’ın hali ahvali de malum. Bu nedenle Suriye’ye müdahale edilemiyor, hatta bir geçiş hükümeti kurulması için bile karara varılamıyor. Sorun sadece Rusya’nın vetosu değil. Belli ki, Almanya Başbakanı Angela Merkel dün, ‘’ Esad giderse sonra ne olacak? Bunu da düşünmeliyiz.’’ derken endişelerini açıkça ifade etti. Ayrıca dün yeniden belli oldu ki, AB ABD ilişkilerinde sihirli kelime Asya. Ya iki kıta da Asya’ya yönelecek ya da ‘’Batı değerleri’’ vurgusu yapmaya devam ederek birbiriyle daha da yakın işbirliğine girecek. Bunun için Avrupa’nın Amerika tarafından daha fazla ciddiye alınması şart.
İkisi bir ediyor
Barak Obama tarihi Brandenburg Kapısı önünde yaptığı tarihe geçemeyecek konuşmasını şu cümlelerle bitirdi; " Berlin duvarı tarih oldu. Şimdi tarih yazma sırası bizde. Kendi ülkelerinde iş bulamayan gençlere biz iş yaratmalıyız. Kendi ülkelerinde okula gitmelerine izin verilmeyen kız çocuklarina biz umut vermeliyiz. Kendi dirlik ve düzenimizi kurarken , özgürlüğümüzü korurken, görevimiz özgürlüklerinin peşinde olanlara da el uzatmak olmalı... ‘’ İnsansız hava araçlarıyla İslamcı teröristlere karşı mücadelede kararlı olduğunu vurgulayan Obama, ‘’duvar yıkıldı ama dünya hala tehlike içinde’’ diyerek Avrupa’dan daha fazla angajman beklediğinin altını kalın kalın çizdi. Bu durumda eğer iki kıta da yüzünü tamamen Asya’ya çevirmeyecekse, Avrupa’nın daha fazla Amerikan, Amerikanın da daha fazla Avrupalılaşması şart görünüyor. Bu nedenle başlıktaki soruyu yanıtlamak zor. Obama’mı en güçlü Merkel mi? Görünen o ki ikisi ancak bir ediyor.