Ankara Avrupalı kadın başbakanların uğrak yeri haline geldi son günlerde. İngiltere lideri Theresa May’dan sonra Alman mevkidaşı Angela Merkel de Türkiye’nin başkentinde. ABD ziyaretinden sonra doğrudan Türkiye’ye gelen May, yeni bir Türk savaş uçağı yapımı için 125 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza attı ve iki ülke arasında ekonomik işbirliğini arttırma mesajı verdi.
Almanya Başbakanı Merkel’in en büyük derdi ise imzalanan bir anlaşmanın sorunsuz biçimde yürütülüyor olması. Elbette Türkiye ile AB arasında yapılan mülteci anlaşmasından söz ediyoruz. Eylül’de ülkesinde yapılacak parlamento seçimine hazırlanan Merkel için bu anlaşma adeta onur meselesi haline geldi.
Bu yüzden Merkel’in Türkiye’yi referandum arifesinde ziyaret etmesi de kimseyi şaşırtmıyor. Zira Merkel, 2015’teki genel seçim öncesi de Ankara’ya gelerek dolaylı bir biçimde AKP’ye destek vermişti. Her ne kadar hükümetten yapılan açıklamada bunun bir iş seyahati olduğu vurgulansa da başbakan hatta başbakan adayı Merkel bu sefer bir taşla iki kuş vuruyor.
Hem kendi inşaa ettiği mülteci politikasını koruyor hem de onun yapı taşı olan mülteci anlaşmasını tehdit unsuru olarak kullanan AKP hükümetine bir parmak bal çalıyor. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert, bu tür yorumları “saçma” buluyor ancak, Merkel’in Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ile yan yana vereceği fotoğraflar yorumlardan çok daha gerçek olacak. Az önce de dedik, bu tecrübeyle sabittir.
Almanya Başbakanı Merkel, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk kez Türkiye’ye geliyor. Bu bazıları için bir çeşit taziye ziyareti ama bana kalırsa taziye unsuru çoktan zaman aşımına uğradı. Ayrıca iki ülke arasındaki sorunlar listesi giderek uzuyor. Almanya, Türkiye’de kitle halindeki tutuklamaları, insan hakları ve düşünce özgürlüğü ihlallerini ve güçler ayrılığı ilkesinin hiçe sayılmasını bir sorun olarak görüyor.
Türkiye’deki cepheleşmenin Almanya’ya olduğu gibi yansıması, Ankara’nın DİTİB gibi bazı sivil toplum örgütleri ya da Türkçe öğretmenleri aracılığı ile Almanya’ya nüfuz ettiği iddiaları can sıkıyor. Türkiye’nin her olumsuz gelişmede İncirlik kartını kullanması, İncirlik’te üslenen Tornado keşif uçaklarının çektiği bütün fotoğraflara erişimi istemesi, olmadığı taktirde Almanya’nın yatırım taleplerini tehditkar bir biçimde reddetmesi Berlin’i zora sokuyor.
Türkiye açısından da hoşnutsuzluk hat safhada. Bir kere Türkiye, mülteci anlaşmasından beklediği karşılığı alamadı. Para akışının ağır işlemesinin dışında Türkiye için en büyük kazanç olan vize serbestisinde şu ana kadar hiçbir gelişme olmadı. Türkiye’ye göre Almanya, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yeterli hassasiyeti göstermediği gibi terör örgütü olarak ilan ettiği Gülenciler ve PKK ile mücadelede işbirliği yapmıyor. Hatta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Batı Gülen ve PKK yı destekliyor” derken, Merkel in adını dillendirmekten de çekinmedi.
Almanya’da olduğu sanılan Cemaatçi savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen’in Ankara’ya iade edilmemesine şimdi bir de 40 kadar NATO subayı eklendi. Almanya’daki NATO üssünde çalışan subayların iltica başvurusunun diğerleri gibi değerlendirileceğini belirten Berlin hükümeti, bunu siyasi bir sorun olarak görmüyor ancak Ankara aynı görüşte değil. Savunma Bakanı Fehmi Işık, Yunanistan ile geçerli olan bütün Avrupa için geçerlidir diyerek Almanya’ya göz dağı verdi.
“Terörle işbirliği yapmayın” diyerek sorunu net bir biçimde ortaya koyan Işık, bunu 15 Şubatta NATO ülkeleri savunma bakanları toplantısında ve Münih Güvenlik Konferansı’nda da konu etmeye hazırlanıyor. Öte yandan Can Dündar gibi muhalif gazetecilerin Almanya’da adalet bakanlığının yeni yıl resepsiyonu gibi resmi törenlere davet etmesini de Ankara provokasyon olarak algılıyor.
Malta’da yapılacak Avrupa zirvesine Ankara üzerinden giden Almanya Başbakanı Merkel, sadece Türkiye’nin baskısı altında değil. Almanya’da iktidar ve muhalefet partilerinden çok sayıda milletvekili Merkel’den Ankara’da net bir duruş sergilemesini ve insan hakları ve düşünce özgürlüğü ihlalleri konusunda sözünü sakınmamasını istedi. Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi ile AB politikasına veda edeceği endişesini taşıyan milletvekilleri, Merkel’den Türkiye’deki sivil toplum örgütlerine açıkça destek vermesini de talep ediyorlar.
Merkel Ankara’da muhalefet liderleri ile bir araya gelecek ama bu kesinlikle AKP hükümetine karşı alınmış bir tavır olarak okunmamalı. AB gibi Almanya da Anayasa değişikliği konusunda mümkün olduğu kadar kısık bir ses ile konuşacak. İncirlik’teki yatırım planlarını kurtarmaya çalışacak olan Merkel’in, mülteci anlaşması konusunda yine inisiyatifi eline alması hatta Türkiye’ye ek ödeme yapması beklenebilir. Faydacılığı ile ün yapan Merkel, yine istediğini alırken, etrafa muktedirlerle çektirdiği görüntüleri saçıp gidecek.
Bu görüntülerin AKP hükümetinin algı operasyonuna malzeme yapıp yapmayacağı ise sadece “hayırcıların” umurunda bir de Merkel muhaliflerinin.