Fikret İlkiz

02 Mayıs 2022

Kötülüğün vicdansızları

İyilik; kötülerin kendi kötülüklerinin azabıdır. Kötülüklerinizden kurtulamayın. Gaddarlıklarınız kendi azabınıza dönüştüğünde; sadece emirleri uyguladığınızı, iyi bir vatandaş ve vicdanlı bir vatansever olduğunuzu söylersiniz.

Kötüsünüz, çok kötüsünüz.

Kötülüğünüzün tarifi yok.  

Kötülük başka kişiye normal gelebilir ve hatta “erdem” ve hatta “adalet” bile sayılır…

Erdemlisiniz! Kendinizi haysiyetli ve şerefli görebilirsiniz; ama değilsiniz ve adaletsizsiniz!

Kötülükleriniz üzerine başka ne söylenebilir? Tarifiniz zaten; kötülük…

Sorulunca adınızı söylemek yeterli, kötülüğün vicdansızlarsınız.  

Lanetliler bahçesine üzerlerinde adlarınız yazılı olduğu iki siyah taş dikmeli. Öyle insanlar vardır ki; adları sonra unutulur. Adınız ve kötülükleriniz unutulmasın diye yapılmalı.  

Lanetliler bahçesi kurulduğunda yaparız, unutulmamanız lazım.  

Lanetliler Bahçesine üzerlerinde adlarınız yazılı iki siyah taş dikmeli.

Kibir yedi günahtan birisidir, beterdir.

O yüzden kötüler kibirli olmayı çok severler…

İnsan yaşamlarına kötülük ederek kaostan besleniyorsunuz.  

Kötü insanlara yaşamlarını yanılarak emanet edenler çok büyük yanlış yaparlar.

Gaddarlığı yönetenlerin zalim olması kadar doğal bir şey yoktur çünkü…

Herkese çok sevimli, cana yakın ve hatta insancıl gözükebilirler, sakın aldanmayın karakterleri zalimliktir.  

Sizin yüzünüze gülerler, kuyunuzu mümkün olduğu kadar derin kazarlar.

Doğruluktan, iyilikten nefret ederler, kincidirler.

Ahlaklarının düşkünlüğü; çürümüşlükleridir.

Etrafınızda kötü insanlar varsa ve onlardan kötülük geleceğini hissediyorsanız, yaşamınızdan çıkarın yanınıza dahi yaklaştırmayın ve aldanmayın.

Kötüler özür dilemez ve yaptıklarından pişman olmazlar.

Hannah Arendt’e göre Auschwitz sonrası kötülük sıradan bir yaşam tarzı olarak yanı başımızdadır.  

Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu Nazi subayı Eichmann kendisini savunurken kötü bir şey yapmadığını, sadece emirleri uyguladığını ve vatansever olduğunu söylemiştir.

Arendt, çağımızda kötülüğün politika sahnesinde kendisini gösterdiğini söyler. Birinin iradesinin bir diğerinin iradesine bağlanmasıyla, iktidar şiddetinin oluştuğu görüşündedir.  

Kötüler, kimse kim olduklarını bilsin, kötü olduklarını öğrensin istemezler.

Açığa çıktıklarında inanılmaz pişkindirler, sırıtırlar ama gülemezler, öylece kala kalırlar.

Ne kadar gaddar olabilirler? Düşünemediğiniz ve beklemediğiniz kadar …

Düşkünlüklerinin yardımına en yakınları diğer kötüler koşar. Gerçekleri elbirliğiyle örterler. Ortak paydaları kim olduklarının bilinmemesi ve gizli kalmasıdır.

Halil Cibran’a sormuşlar.

“Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi.

Ve o cevap verdi:

'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil. Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?” (Ermiş)

İyilik; kötülerin kendi kötülüklerinin azabıdır.

Kötülüklerinizden kurtulamayın.

Gaddarlıklarınız kendi azabınıza dönüştüğünde; sadece emirleri uyguladığınızı, iyi bir vatandaş ve vicdanlı bir vatansever olduğunuzu söylersiniz.

Böylece kötülükleriniz vicdan azabınızı çoğaltır…  

Kötülüklerinizle kalmanızı ve azap çekmenizi dilerim.


  Fikret İlkiz'in bu yazısı, ilk olarak Bianet'te yayımlanmıştır