Baro başkanı tek başına yürürse…
Baro başkanları hep birlikte kitlesel olarak yürürse…
Baro başkanları oturma eylemi yaparlarsa….
Bu eylemlere karşı siyasal iktidarın tavrı ne oldu?
19 Haziran 2020 tarihinde kendi illerinden Ankara’ya yürüyüşe geçen baro başkanlarının en uzun gün olan 21 Haziran 2020’de Başkent’e girişini polisler engelledi, baro başkanlarını abluka altına aldılar.
21 Haziran yaz gündönümüdür ve en uzun gündür.
Tarihe düşülen not dünyanın en uzun gününde zamanın tozuna parmaklarla yazıldı.
Baro başkanları en sıcak en uzun günü ve gecesini yağmur altında 27 saat polis bariyerlerin ablukası altında geçirdi. Bir adım geri atmadılar. Kurtarıcı gibi gelenlere karşı kol kola girerek sırtlarını döndüler. Mesleklerinin en güzel zamanıydı…
Gerçekler yürüyordu, yürüyeceklerdi, yürüdüler.
Barikatları kim kurar, başkaldıranlar kimlerdir?
Yüzyılımız başkaldırıların yüzyılıdır...
Barikatlar, tarihin başkaldırılarıdır...
Zaman ve tarih barikatların kim tarafından, niçin ve kime karşı kurulduğunu unutmaz.
Barikatlar, şiddet yoluyla devrimin özgürleştirilebileceğini düşünen anarşistler tarafından kuramsallaştırılmış bir eylem biçimidir. Aslında barikatları, toplumsal gösterilerle aynı nitelikli siyasal eylem biçimi olarak değerlendirmek mümkündür.
Bir başka deyişle barikatlar; yürüyüşler gibi, kortej oluşturmalar gibi, gruplaşmalar ve açık hava mitingleri gibi ya da tıpkı oturma eylemleri gibi kamusal alanların işgalidir. İnandığınız bir davaya, sosyal eşitsizliğin giderilmesi çabasına veya kamuoyunun dikkatini çekmeye yönelik eylemlerdir. Barikatlar açık hava mitingleri ya da oturma eylemlerinden farklı olarak "kurtarılmış" ve "korunmuş" bölgeler oluşturabilir. Göstericilerin bu yolla belli bir kamusal alanda yer alan bazı bölgelere hâkim olmaları yani "barikat kurmaları" hâkimiyetlerinin simgesidir. Başkaldırının sonucudur.
Dolayısıyla Weber’in tanımı ile "meşru fiziki şiddet tekeli"ni elinde bulunduran devlete karşı meydan okuma eylemi olan barikat kurmak; başkaldırıyı içeren bir karşı çıkışın simgesidir.
En uzun günde zamanın tozuna yazılan baro başkanlarının polise karşı kurduğu barikat, başkaldırıdır. Polisin "savunmaya özgürlük" yürüyüşüne karşı kalkanlarıyla kurduğu abluka, baro başkanlarının barikatıyla durdurulmuş ve kalkmıştır.
14 Temmuz 1789 ve 5-6 Ekim 1789 Devrimi sırasında Bastille hapishanesinin alınması ve kadınların Versailles sarayına yürümeleri, mevcut rejimleri ortadan kaldırmak, yeni rejimler kurmak için başkaldırı araçları olmuştur. Eylemler, yasadışıdır ama sonuçları yasaları değiştirmiştir. 1830, 1848 ve Paris Komünü barikatları, başkaldırı eylemleri olarak siyasal açıdan etkin gösterilerdir. 1919 ve 1931 yıllarında ise; işçi bölgelerini korumaya yönelik eylemler arasında barikatlar vardır (Gerard Mauger. Sy. 76-77 İsyankâr Yüzyıl. Sel Yayıncılık İstanbul 2004.)
Barikat kurma eylemi bazen başkaldırı tehdidine dönüşebilir. Barikatlar çevresindeki mücadele, aslında sembolik nitelikleri ağır basan bir başkaldırının tipik örneğidir. Taraflardan her biri barikatlar kurarak ve silaha başvurmayı zımni olarak dışlayarak; şiddetin sorumluluğunu karşı tarafa yüklemeye çalışır. Örneğin polisin uyguladığı şiddete karşı kurulan 1968’in anlamlı Mayıs-Haziran barikatları, savunma ve başkaldırı araçlarıdır.
Başkaldırının fotoğrafları direnişin yaşayan yüzüdür. "Altmış sekizlilerin Marianne"ı gösterilerde ve barikatlarda "savaşı mahkûm etmek amacıyla" Vietnam Bayrağını Paris sokaklarında sallarken Jean Pierre Rey tarafından çekilen fotoğraf; iktidarla uzlaşmayan direnişçilerin başkaldırı fotoğrafıdır. Fotoğraftaki İngiliz manken kız Caroline de Bendern, müzisyendir ama bu fotoğrafla başkaldırının simgesi olmuştur.
"Çiçekli Genç Kız" adlı ünlü fotoğraf 21 Ekim 1967’de yapılan Barış Yürüyüşü'nde çekilen on yedi yaşındaki Amerikalı hippi genç kız Jan Rose Kasmir’dir. Ulusal muhafızların süngülerinin karşısında, elinde bir kutsal kitap gibi tuttuğu krizantem çiçeğiyle genç kız direnişin simgesi haline gelmiştir ve bu kuşağın başkaldırı simgesidir.
Che’nin fotoğrafı ve posterler dünyanın her yerinde…Çünkü bu fotoğraf "gerilla başkaldırısının yüzünü yüceltmektedir". Jean Paul Sartre ve Simeno de Bevauvoir’inde katıldığı ve 5 Mart 1960 tarihinde Havana’daki cinayeti protesto mitingine dönüşen cenaze töreninde Alberto Korda tarafından binbir güçlükle çekilmiştir. Castro "Patria o Muerte! Vence-remos!" diye bağırmaktadır. Che Guevara’nın yüzünde soğuk bir öfke vardır ve "Yüzyılın başkaldırılarının en efsanevi son meydan okuması ondadır" (Philleppe Gavi. Age.Sy.82.).
Kişi hak ve özgürlüklerinin yaşama geçtiği ve somutlaştığı bir devlet hukuk devletidir.
Hak ve özgürlükleri talep etmek en basit insan hakkıdır.
Hukuk devletinde başkaldırıyı nasıl kavramalıyız?
Soruya yanıt hukuk devleti kavramı içinde aranmalıdır. Birinci adım, sivil itaatsizlik ya da başkaldırı ceza yasalarıyla açıklanmamalıdır. Anayasa ile hak olarak verilmeli ve insan haklarının hukuku ile kavranmalıdır. Yani başkaldırı hukuk devletinde tartışma ve değişim yaratmalıdır. Amacı böyle açıklanmalıdır ve hukuk tarafından korunmalıdır.
En uzun gün, bu ülkede böyle bir değişim yaratmalıdır.
Düşünen ve düşündüğünü korkusuzca söyleyebilen kişi doğruyu bulabilir. Hukuk düzeninde veya devlet politikalarında değişiklik sağlamak için girişilen açık, şiddet içermeyen, bilinçli, siyasal ve yasaya aykırı eylem dahi; başkaldırı hakkıdır.
En uzun gün, yasalara dahi uygundur; uygunlukla yaratılan barikatlar tarihin notudur.
Eylem, yaşamsal ve sosyal bir amaç için gerçekleşiyorsa suç sayılmamalıdır. Yasalara veya yönetimin kararlarına aykırı düşmesi eylemi hukukun korumasından yoksun bırakmamalıdır.
Siyasal kararlılıkla yürütülen ve kendini aslında temsil ettiği siyasal düşünce ile somutlaştıran eylem de hukuk tarafından korunmalıdır.
En uzun günde, örgütlü mücadele siyasal iktidarlara karşı verilmiş başkaldırının haklılığıdır.
En uzun günde, anayasal hakları ve ifade özgürlüğünün ayrılmazı olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının meşru bir hak olduğunu tekrar tekrar tekrarlamanın zamanı çoktan geçti.
Haksız sayılan bir yasaya karşı çıkmak, çıkarılması düşünülen yasalara karşı çıkmak ve bu karşı çıkma nedeniyle uğranılacak bir ceza varsa bile bilmek, bedelini ödemek ve buna rağmen bilinçli olarak ve şiddete başvurmaksızın talepte bulunmak insan hakkının bir parçası olan başkaldırı hakkı olarak tanınmalıdır.
Çünkü böyle bir başkaldırı hakkı adalet duygusuna ve hakkın meşruluğuna dayanmaktadır.
Çünkü bu başkaldırı en uzun güne dair tarihin notudur, zamanın tozudur.
"El Che" fotoğrafı dünyanın her yerinde başkaldırının simgesi olarak binlerce fotoğraf ve postere dönüşmüştür. Le Monde gazetesinden gazeteci Annick Cosjean’la görüşen fotoğrafçı Korda şunları söyler: "Muhteşemdik, başkaldırıyı biliyorduk, kahraman gibi görüyorduk kendimizi. Kamuoyunu şaşırtmamızın ne önemi vardı. Koyun değildik hiç değilse. Olayların, yaşamın anlamını düşünüyorduk. Ve düzeni değiştiriyorduk."
En uzun günde, kahraman değillerdi ama avukatlar; "muhteşemdik; başkaldırıyı biliyorduk" diyebilenlerdir.
Avukatlar; kahraman değildir, avukattır.
En uzun günde gerçekler yürüdü…
Direnme ve başkaldırı hakkını; eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan sorunların giderildiği bir demokratik istikrarın kurulması için hukuk devletinde hak olarak tanımalıdır.
En uzun günün öğretisi…
Öğretimizden gelen kendi tarihimizin gücüyle barikatları; adalet, hak, hukuk, özgürlük ve insan haklarını korumak için avukatların savunma gücüne dönüştürmenin tam zamanıdır.
Barikatlar yaşamın muhalefet şerhi olabilen avukatların sonuna kadar başkaldırısı olmalıdır.