Bursaspor-Amedspor maçında tribünlerde "Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartları açıldı. Maç gecesi otelin önünde atılan ırkçı sloganlar, maçta çıkan olaylar ve kamuoyunda tepki çeken görsellerin stada sokulmasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.
Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu 09 Mart 2023 tarih ve 45 sayılı toplantısında Bursaspor Kulübünün; 05.03.2023 tarihinde oynanan Bursaspor-Amed Beyaz Grup müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde ev sahibi kulüp olduğu müsabakada 5. kez gerçekleştirilmesinden dolayı 1 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama ve 6 bin TL para cezası ile aynı müsabakada Bursaspor Kulübü'nün, taraftarları ile mensuplarının neden olduğu Futbol Disiplin Talimatı'na aykırı eylem ve saha olayları nedeniyle 8 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama ve 280 bin TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
"Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartları nedir?
Ne ifade ediyor? Kimlerin aklıdır?
Neden "Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartlarının açıldığı sorusunun yanıtı yakın tarihimizde saklı…
Erbil Tuşalp; “Bugünü anlamak için yakın tarihin en başına 'örtülü ödenek günlerine, yolsuzluk serüvenlerine ve de elbette Susurluk İş Kazasına' dönmek gerekiyor.”
“03.11.1996 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak’a ait 06 AC 600 plaka sayılı Mercedes marka otomobil, Hüseyin Kocadağ sevk ve idaresinde Kuşadası’ndan hareketle İstanbul İl’ine seyir halinde iken Susurluk İlçesi uçak yolu mevkiinde olay yerinin sol tarafındaki benzinlikten yola çıkan ve aynı istikamette seyreden Hasan Gökçe sevk ve idaresindeki 20 RC 721 plaka sayılı kamyona saat 19:15 sıralarında sağ arka yan tarafından çarpmıştır. Aşırı hızla seyrettiği belirlenen 06 AC 600 plaka sayılı otomobilin, bu şekilde kamyona çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazasında;
Otomobil içerisinde ön sağ koltukta oturmakta olan Sedat Edip Bucak yaralanmış, otomobilin arka koltuğunda oturmakta olan Mehmet Özbay, Gonca Us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü Hüseyin Kocadağ olay mahallinde ve hastanede ölmüşlerdir.
Bu kişilerden, Sedat Edip Bucak’ın Şanlıurfa Milletvekili, Hüseyin Kocadağ’ın İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü (Eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı) İzmir’de ikamet eden Mehmet Özbay’ın bayan arkadaşı Gonca Us ve Mehmet Özbay’ın olduğu, Mehmet Özbay kimlikli kişinin de Abdullah Çatlı olduğu anlaşılmıştır.”
12 Kasım'da devlet-mafya-polis ilişkilerinin ve Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan iddiaların araştırılması için TBMM Genel Kurulunda “Meclis Araştırma Komisyonu" kurulması oy birliği ile kabul edildi ve 26 Kasım 1996'da Komisyon çalışmalarına başladı.
Dün Meclis Araştırma Komisyonları vardı, bugün yok; hem de var oldukları halde yok!
13 Ağustos 1997’de Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ı Susurluk konusunda bir rapor hazırlamakla görevlendirdi. 22 Ocak 1998’de Başbakan Susurluk Raporunu bir televizyon programında kamuoyuna açıkladı.
Dünden gelen bugünün yanıtı bu raporlarda ve mahkeme kararlarında yer almaktadır.
Susurluk Raporundan birkaç örnek vermek gerekirse Yeşil kod adlı kişi hakkındaki MİT anlatımı kısmen şöyledir: “Yeşil Kod Mahmut Yıldırım Gerçek Adı: Mahmut Yıldırım Kod Adı: Ahmet Yeşil-Mehmet Kırmızı Tire-Sakallı-Terminatör /- Salih-Derdi oğlu, Bingöl/Solhan 1953 doğumludur.” Aynı anlatımdan neler yaptığına dair birkaç örnek:
- Ankara Elmadağ İlçesi yakınlarında öldürülen Emekli Binbaşı: Ahmet Cem Ersever'i (Yeşil kod) Ahmet Demir, itirafçı (General Zinnar kod) Alaattin Kanat, (Mete kod) İbrahim Babat ile Hoca kod (ismi bilinmeyen) Antep şivesi ile konuşan gözlüklü 35 yaşlarında, kısa boylu şahısları öldürdüğünü, daha sonra A.C. Ersever'in arkadaşı Mustafa Deniz ve sevgilisi Neval Boz'un da aynı şekilde öldürülmelerini müteakip, adı geçenlerin silahlarını Ankara Aydınlıkevler semtindeki jandarma istihbaratına bıraktıklarını ve otobüsle gidecekleri yerlere gönderildiklerini,
- Yeşil kod'un her zaman "23 yıldır bu işleri yaptığını, öldürdüğü ve öldürttüğü kişilerin komünist olduğunu" sürekli olarak kendilerine söylediğini, bu suretle her öldüreceği kişilere komünist damgası vurarak, çevresinde topladığı itirafçı ve diğer şahısların beynini yıkadığını,
- Vedat Aydın ve Musa Anter'in öldürülme olaylarını da bizzat A. Demir'in planlayıp uyguladığını,”
(…) Ziraat Bankası Teftiş Kurulu yaptığı bir değerlendirmede şu hususları tespit etmiştir. "Ahmet Demir isimli şahıs Ziraat Bankası Heykel/Ankara Şubesine müracaat ederek ve 50 bin TL. yatırarak bir hesap açtırmış, Aydınlıkevler'de bilahare Bahçelievler'de adres göstererek ve Nüfus Hüviyet Cüzdanı ile çeşitli işlemler yapmıştır." Hesaba, 20.06.1994 tarihinden itibaren adeta para yağmıştır.”
Susurluk Raporlarından sonra davalar açıldı, yargılamalar başladı…
İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1997/180 esas, 2001/36 Karar ve 12.2.2001 günlü hükümle "Susurluk" kazasında ortaya çıkan çete hakkında mahkûmiyet kararı verdi. Mahkeme; devlet içinde yuvalanmış "çetenin" varlığını mahkumiyet kararın gerekçesine göre şöyle açıklıyordu: "Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yukarıdan aşağıya emir komuta doğrultusunda; Anayasa ve Yasaların vermediği yetki ve görevleri kullanarak ya da verilen yasal yetki ve görevler aşılıp dışına çıkılarak veya kendi menfaatlerine göre hareket edilerek halk arasında korku, endişe, panik yaratacak ammenin selameti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast silahlarını taşıma, sahte kimlik belgesi kullanma, kullandırma, firari cinayet sanıklarının ve kumarhane işletmecilerini kullanma, saklama ve çetesel faaliyetlerine iştirak ettirme şeklinde gayri muayyen suçların işlenmesi amacının güdüldüğü, bu yönde suçların işlendiği anlaşılmıştır."
Bu karar Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 2001/16176-125 sayılı ve 15.1.2001 günlü ilamı ile onanmıştır. Yargıtay onama gerekçesinde: "Susurluk kazasından sonra Mehmet Özbay sahte kimlikli şahsın, yurt dışında uyuşturucudan mahkum olmuş ve yurt içinde de katliam sanığı olarak aranan Abdullah Çatlı olduğunun anlaşılması, aracı kullananın Emniyet görevlisi, araç sahibinin de Milletvekili olması karşısında, söz konusu kazanın, ilk değerlendirmede dahi olayın derinliğine, devlet içini de kapsayacak şekilde çok yönlü araştırılması gerekli kılmakla, bu bağlamda yapılan soruşturmalarda, ulaşılan bilgi ve belgelerin olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri de kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkardığı..." anlaşılmıştır denildi.
Bu davada yargılanan; "...haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle TCK'nin 313.maddesindeki" cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçudur; yani çetedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesine göre; çete "...suçu oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki " Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz" hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğü, bunun ise hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı göz önüne" alınarak İstanbul 6.Devlet Güvenlik Mahkemesinin "çete" hakkındaki mahkumiyet kararı onanmış karar kesinleşmiştir.
Davalar hala sürüyor… Bu kararlar süren davalarda yer alıyor.
Televizyonlarda haber bile olmayan, sadece alt yazılara girebilen, kamuoyunda JİTEM davası olarak bilinen ve Savcının beraat kararı verilmesini istediği davanın duruşması 26 Mayıs 2023’te Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak ve bu davada Savcı sanıkların tümü hakkında beraat kararı verilmesini istedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 19/12/2013 tarihli, 2011/129 Soruşturma nolu iddianamesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin ilk beraat kararında aynen yer aldı. Karardaki bilgilere göre “Beyaz Toros” ve Yeşil Kod Mahmut Yıldırım hakkında neler yazılıydı; sadece iki örnek verelim: “Av. Faik Candan’ın öldürülmesi eylemi” (02-14.12.1994) anlatılırken olayın özetinde şunlar yazılmıştı: 1991yılında HEP Ankara İl Başkanlığı ve HEP Genel Merkez Meclis üyesi olarak görev yapan Av. Faik Candan'ın 02.12.1994 tarihinde avukatlık bürosundan ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Av. Faik Candan'ın da diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi kaçırılarak öldürülmüş olabileceğinden şüphelenildi. Soruşturma açıldı. Olayla ilgili ifade sahibi M.İ. 03.01.1995 tarihinde Bala Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde; “Av. Faik Candan’ ı 1984 yılından beri tanımakta olduğunu, kendisi ile beraber okuduklarını, yakın arkadaş olduklarını, Faik Beyin HEP Ankara İl Başkanlığı yaptığı sırada izlendiğini söylediğini, özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını, 1992 yılında telefon açan bazı kişilerin bu işleri bırakmaz isen seni öldürürüz şeklinde sözler söylediğini… (Gerekçeli Karar Sayfa 89)
28.01.1995 tarihinde İranlı Asgar Simitko ve Lazem Esmaili’nin Öldürülmesi Eyleminde ise Lazem ESMAEİLİ, Asker SMİTKO isimli şahısların kullandığı …aracın Ataköy köprüsü altına geldiklerinde köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault marka bir araçtaki sivil kıyafetli 4 şahıs tarafından trafik kontrolü bahanesi ile durdurulduğu (…) polis otosu görüntüsü verilmiş Renault- toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri , (Gerekçeli Karar Sayfa 97) (…) Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/485 Haz. Sayılı evrakı üzerinden yürütülen soruşturmada; maktullerin 14.01.1995 tarihinde kaçırılmalarından sonra kaçıran şahısların (kardeşlerini) cep telefonundan (…) tarihinde arayarak "Lacel Esmaili ve Asgar Simitko'yu kaçırdıklarını 17.01.1995 günü Ziraat Bankası Heykel /Ulus Ankara Şubesi 01238443 nolu Ahmet Demir Hesabına 300.000,00 Alman Markı yatırmaları halinde serbest bırakacaklarını" beyan etmeleri üzerine Ahmet Esmaili tarafından Ahmet Demir adına (Ahmet Demir kimliğini sahte olarak kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım) adına 17.0.1995 tarihinde 300.000,00 Alman markı ve 20.01.1995 tarihinde 50.000,00 USD doları para havale edildiği, bu paraların Ahmet Demir sahte kimliğini kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından çekildiğinin tespit edildiği, Ahmet Demir (Selahaddin oğlu,1950 doğumlu Şanlı Urfa Siverek nüfusuna kayıtlı ) ismini kullanan şahıs hakkında başlangıçta giyabi tutuklama kararı çıkartılmış ise de Ahmet Demir ismini kullanan ve bankadan işlem yapan şahsın Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunun anlaşılması üzerine Salih ve Derdil oğlu 1953 doğumlu,Bingöl/Solhan nüfusuna kayıtlı şüpheli Mahmut Yıldırım hakkında Adam Öldürmek ve Kaçırmak suçlarına iştirak eyleminden dolayı giyabi tutuklama kararı çıkartılmıştır.(Silivri Sulh Ceza Mah. 20.04.1998 tarihli kararı). Bilahare ise soruşturma evrakı Ankara TMK 10.madde ile yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı vekilliğinin 2011/129 soruşturma sayılı evrakı ile birleştirilmiştir (Gerekçeli Karar Sayfa 98)
(…) TBMM 'ne Sunulan Susurluk Raporunda Olay ile İlgili Yapılan Değerlendirmede:
"Askar (Asko) Simitko: Tahirhan oğlu, İran Urumiye 1953 doğumludur. Eylül 1985 tarihi itibariyle İstanbul'da ikamet etmekte olup, babası ile birlikte Barzani örgütü mensupları arasında irtibatı sağlamıştır. (…) Ataköy Polat Rönesans Oteli'ndeki gazinodan çıkarken, kimliği belirsiz kişilerce kaçırılmışlardır. İstanbul/Silivri Kerev deresi içerisinde kurşunlanarak öldürülen Askar Simitko ve Lazım Esmaeili'nin cesetleri, 28 Ocak 1995 tarihinde bulunmuştur." şeklinde değerlendirme yapıldığı, ( Gerekçeli Karar Sayfa 101), A.E. tarafından Ahmet Demir adına (Ahmet Demir kimliğini sahte olarak kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım) adına 17.0.1995 tarihinde 300.000,00 Alman markı ve 20.01.1995 tarihinde 50.000,00 USD doları para havale edildiği, bu paraların Ahmet Demir sahte kimliğini kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından çekildiği,(…) (Gerekçeli karar Sayfa 102).
5 Mart 2023’te Bursa’da oynanan maçta pankartları açılan “Beyaz Toros” ve “Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım” adlı kişi Susurluk kazasının kalıntılarıdır.
Beyaz Toros aydınlatılmamış faili meçhul siyasal cinayetlerin polis aracı süsü verilmiş suç aracıdır. Sahipleri kimdir, bilinmiyor. Susurluk Raporlarında adı geçer. Faaliyet dönemi olan 1993-1996 yılları arasında sloganı “ben devletim kaybederim!” olmuştur.
Yeşil” kod adlı adı Mahmut Yıldırım olarak bilinen kişinin mensubiyeti devlet içinde örgütlenmiş çetelerdir. Akıbeti ve cinayetleri meçhuldür. Ama “siyasal cinayetlerin” faili olarak devlet içinde örgütlenmiş hükümlü çetelerin muteber adamıdır.
Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) ve Susurluk Raporlarında adı geçen (Yeşil Kod) “siyasal cinayetlerin” failidir, devlet tarafından kullanılmış ve “ben devletim öldürürüm” sloganıyla korunmuştur.
Ben devletim, kaybederim ve istersem öldürürüm diyenler pankart açmıştır.
Ben devletim; beyaz Toros benim imalatım, Yeşil kod benim adamımdır!
Bursaspor-Amedspor maçında tribünlerde "Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartları açıldı. Maç gecesi otelin önünde atılan ırkçı sloganlar, maçta çıkan olaylar ve kamuoyunda tepki çeken görsellerin stada sokulmasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.
Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu 09 Mart 2023 tarih ve 45 sayılı toplantısında Bursaspor Kulübünün; 05.03.2023 tarihinde oynanan Bursaspor-Amed Beyaz Grup müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde ev sahibi kulüp olduğu müsabakada 5. kez gerçekleştirilmesinden dolayı 1 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama ve 6.000.-TL para cezası ile ve aynı müsabakada Bursaspor Kulübünün, taraftarları ile mensuplarının neden olduğu Futbol Disiplin Talimatına aykırı eylem ve saha olayları nedeniyle 8 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama ve 280.000.-TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
"Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartları nedir?
Ne ifade ediyor? Kimlerin aklıdır?
Neden "Beyaz Toros" ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım pankartlarının açıldığı sorusunun yanıtı yakın tarihimizde saklı…
Erbil Tuşalp; “Bugünü anlamak için yakın tarihin en başına "örtülü ödenek günlerine, yolsuzluk serüvenlerine ve de elbette Susurluk İş Kazasına" dönmek gerekiyor.”
“03.11.1996 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak’a ait 06 AC 600 plaka sayılı Mercedes marka otomobil, Hüseyin Kocadağ sevk ve idaresinde Kuşadası’ndan hareketle İstanbul İl’ine seyir halinde iken Susurluk İlçesi uçak yolu mevkiinde olay yerinin sol tarafındaki benzinlikten yola çıkan ve aynı istikamette seyreden Hasan Gökçe sevk ve idaresindeki 20 RC 721 plaka sayılı kamyona saat 19:15 sıralarında sağ arka yan tarafından çarpmıştır. Aşırı hızla seyrettiği belirlenen 06 AC 600 plaka sayılı otomobilin, bu şekilde kamyona çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazasında;
Otomobil içerisinde ön sağ koltukta oturmakta olan Sedat Edip Bucak yaralanmış, otomobilin arka koltuğunda oturmakta olan Mehmet Özbay, Gonca Us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü Hüseyin Kocadağ olay mahallinde ve hastanede ölmüşlerdir.
Bu kişilerden, Sedat Edip Bucak’ın Şanlıurfa Milletvekili, Hüseyin Kocadağ’ın İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü (Eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı) İzmir’de ikamet eden Mehmet Özbay’ın bayan arkadaşı Gonca Us ve Mehmet Özbay’ın olduğu, Mehmet Özbay kimlikli kişinin de Abdullah Çatlı olduğu anlaşılmıştır.”
12 Kasım'da devlet-mafya-polis ilişkilerinin ve Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan iddiaların araştırılması için TBMM Genel Kurulunda “Meclis Araştırma Komisyonu" kurulması oy birliği ile kabul edildi ve 26 Kasım 1996'da Komisyon çalışmalarına başladı.
Dün Meclis Araştırma Komisyonları vardı, bugün yok; hem de var oldukları halde yok!
13 Ağustos 1997’de Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ı Susurluk konusunda bir rapor hazırlamakla görevlendirdi. 22 Ocak 1998’de Başbakan Susurluk Raporunu bir televizyon programında kamuoyuna açıkladı.
Dünden gelen bugünün yanıtı bu raporlarda ve mahkeme kararlarında yer almaktadır.
Susurluk Raporundan birkaç örnek vermek gerekirse Yeşil kod adlı kişi hakkındaki MİT anlatımı kısmen şöyledir: “Yeşil Kod Mahmut Yıldırım Gerçek Adı: Mahmut Yıldırım Kod Adı: Ahmet Yeşil-Mehmet Kırmızı Tire-Sakallı-Terminatör /- Salih-Derdi oğlu, Bingöl/Solhan 1953 doğumludur.” Aynı anlatımdan neler yaptığına dair birkaç örnek:
- Ankara Elmadağ İlçesi yakınlarında öldürülen Emekli Binbaşı: Ahmet Cem Ersever'i (Yeşil kod) Ahmet Demir, itirafçı (General Zinnar kod) Alaattin Kanat, (Mete kod) İbrahim Babat ile Hoca kod (ismi bilinmeyen) Antep şivesi ile konuşan gözlüklü 35 yaşlarında, kısa boylu şahısları öldürdüğünü, daha sonra A.C. Ersever'in arkadaşı Mustafa Deniz ve sevgilisi Neval Boz'un da aynı şekilde öldürülmelerini müteakip, adı geçenlerin silahlarını Ankara Aydınlıkevler semtindeki jandarma istihbaratına bıraktıklarını ve otobüsle gidecekleri yerlere gönderildiklerini,
- Yeşil kod'un her zaman "23 yıldır bu işleri yaptığını, öldürdüğü ve öldürttüğü kişilerin komünist olduğunu" sürekli olarak kendilerine söylediğini, bu suretle her öldüreceği kişilere komünist damgası vurarak, çevresinde topladığı itirafçı ve diğer şahısların beynini yıkadığını,
- Vedat Aydın ve Musa Anter'in öldürülme olaylarını da bizzat A. Demir'in planlayıp uyguladığını,”
(…) Ziraat Bankası Teftiş Kurulu yaptığı bir değerlendirmede şu hususları tespit etmiştir. "Ahmet Demir isimli şahıs Ziraat Bankası Heykel/Ankara Şubesine müracaat ederek ve 50 bin TL. yatırarak bir hesap açtırmış, Aydınlıkevler'de bilahare Bahçelievler'de adres göstererek ve Nüfus Hüviyet Cüzdanı ile çeşitli işlemler yapmıştır." Hesaba, 20.06.1994 tarihinden itibaren adeta para yağmıştır.”
Susurluk Raporlarından sonra davalar açıldı, yargılamalar başladı…
İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1997/180 esas, 2001/36 Karar ve 12.2.2001 günlü hükümle "Susurluk" kazasında ortaya çıkan çete hakkında mahkûmiyet kararı verdi. Mahkeme; devlet içinde yuvalanmış "çetenin" varlığını mahkumiyet kararın gerekçesine göre şöyle açıklıyordu: "Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yukarıdan aşağıya emir komuta doğrultusunda; Anayasa ve Yasaların vermediği yetki ve görevleri kullanarak ya da verilen yasal yetki ve görevler aşılıp dışına çıkılarak veya kendi menfaatlerine göre hareket edilerek halk arasında korku, endişe, panik yaratacak ammenin selameti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast silahlarını taşıma, sahte kimlik belgesi kullanma, kullandırma, firari cinayet sanıklarının ve kumarhane işletmecilerini kullanma, saklama ve çetesel faaliyetlerine iştirak ettirme şeklinde gayri muayyen suçların işlenmesi amacının güdüldüğü, bu yönde suçların işlendiği anlaşılmıştır."
Bu karar Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 2001/16176-125 sayılı ve 15.1.2001 günlü ilamı ile onanmıştır. Yargıtay onama gerekçesinde: "Susurluk kazasından sonra Mehmet Özbay sahte kimlikli şahsın, yurt dışında uyuşturucudan mahkum olmuş ve yurt içinde de katliam sanığı olarak aranan Abdullah Çatlı olduğunun anlaşılması, aracı kullananın Emniyet görevlisi, araç sahibinin de Milletvekili olması karşısında, söz konusu kazanın, ilk değerlendirmede dahi olayın derinliğine, devlet içini de kapsayacak şekilde çok yönlü araştırılması gerekli kılmakla, bu bağlamda yapılan soruşturmalarda, ulaşılan bilgi ve belgelerin olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri de kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkardığı..." anlaşılmıştır denildi.
Bu davada yargılanan; "...haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle TCK'nin 313.maddesindeki" cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçudur; yani çetedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesine göre; çete "...suçu oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki " Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz" hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğü, bunun ise hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı göz önüne" alınarak İstanbul 6.Devlet Güvenlik Mahkemesinin "çete" hakkındaki mahkumiyet kararı onanmış karar kesinleşmiştir.
Davalar hala sürüyor… Bu kararlar süren davalarda yer alıyor.
Televizyonlarda haber bile olmayan, sadece alt yazılara girebilen, kamuoyunda JİTEM davası olarak bilinen ve Savcının beraat kararı verilmesini istediği davanın duruşması 26 Mayıs 2023’te Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak ve bu davada Savcı sanıkların tümü hakkında beraat kararı verilmesini istedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 19/12/2013 tarihli, 2011/129 Soruşturma nolu iddianamesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin ilk beraat kararında aynen yer aldı. Karardaki bilgilere göre “Beyaz Toros” ve Yeşil Kod Mahmut Yıldırım hakkında neler yazılıydı; sadece iki örnek verelim: “Av. Faik Candan’ın öldürülmesi eylemi” (02-14.12.1994) anlatılırken olayın özetinde şunlar yazılmıştı: 1991yılında HEP Ankara İl Başkanlığı ve HEP Genel Merkez Meclis üyesi olarak görev yapan Av. Faik Candan'ın 02.12.1994 tarihinde avukatlık bürosundan ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Av. Faik Candan'ın da diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi kaçırılarak öldürülmüş olabileceğinden şüphelenildi. Soruşturma açıldı. Olayla ilgili ifade sahibi M.İ. 03.01.1995 tarihinde Bala Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde; “Av. Faik Candan’ ı 1984 yılından beri tanımakta olduğunu, kendisi ile beraber okuduklarını, yakın arkadaş olduklarını, Faik Beyin HEP Ankara İl Başkanlığı yaptığı sırada izlendiğini söylediğini, özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını, 1992 yılında telefon açan bazı kişilerin bu işleri bırakmaz isen seni öldürürüz şeklinde sözler söylediğini… (Gerekçeli Karar Sayfa 89)
28.01.1995 tarihinde İranlı Asgar Simitko ve Lazem Esmaili’nin Öldürülmesi Eyleminde ise Lazem ESMAEİLİ, Asker SMİTKO isimli şahısların kullandığı …aracın Ataköy köprüsü altına geldiklerinde köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault marka bir araçtaki sivil kıyafetli 4 şahıs tarafından trafik kontrolü bahanesi ile durdurulduğu (…) polis otosu görüntüsü verilmiş Renault- toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri , (Gerekçeli Karar Sayfa 97) (…) Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/485 Haz. Sayılı evrakı üzerinden yürütülen soruşturmada; maktullerin 14.01.1995 tarihinde kaçırılmalarından sonra kaçıran şahısların (kardeşlerini) cep telefonundan (…) tarihinde arayarak "Lacel Esmaili ve Asgar Simitko'yu kaçırdıklarını 17.01.1995 günü Ziraat Bankası Heykel /Ulus Ankara Şubesi 01238443 nolu Ahmet Demir Hesabına 300.000,00 Alman Markı yatırmaları halinde serbest bırakacaklarını" beyan etmeleri üzerine Ahmet Esmaili tarafından Ahmet Demir adına (Ahmet Demir kimliğini sahte olarak kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım) adına 17.0.1995 tarihinde 300.000,00 Alman markı ve 20.01.1995 tarihinde 50.000,00 USD doları para havale edildiği, bu paraların Ahmet Demir sahte kimliğini kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından çekildiğinin tespit edildiği, Ahmet Demir (Selahaddin oğlu,1950 doğumlu Şanlı Urfa Siverek nüfusuna kayıtlı ) ismini kullanan şahıs hakkında başlangıçta giyabi tutuklama kararı çıkartılmış ise de Ahmet Demir ismini kullanan ve bankadan işlem yapan şahsın Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunun anlaşılması üzerine Salih ve Derdil oğlu 1953 doğumlu,Bingöl/Solhan nüfusuna kayıtlı şüpheli Mahmut Yıldırım hakkında Adam Öldürmek ve Kaçırmak suçlarına iştirak eyleminden dolayı giyabi tutuklama kararı çıkartılmıştır.(Silivri Sulh Ceza Mah. 20.04.1998 tarihli kararı). Bilahare ise soruşturma evrakı Ankara TMK 10.madde ile yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı vekilliğinin 2011/129 soruşturma sayılı evrakı ile birleştirilmiştir (Gerekçeli Karar Sayfa 98)
(…) TBMM 'ne Sunulan Susurluk Raporunda Olay ile İlgili Yapılan Değerlendirmede:
"Askar (Asko) Simitko: Tahirhan oğlu, İran Urumiye 1953 doğumludur. Eylül 1985 tarihi itibariyle İstanbul'da ikamet etmekte olup, babası ile birlikte Barzani örgütü mensupları arasında irtibatı sağlamıştır. (…) Ataköy Polat Rönesans Oteli'ndeki gazinodan çıkarken, kimliği belirsiz kişilerce kaçırılmışlardır. İstanbul/Silivri Kerev deresi içerisinde kurşunlanarak öldürülen Askar Simitko ve Lazım Esmaeili'nin cesetleri, 28 Ocak 1995 tarihinde bulunmuştur." şeklinde değerlendirme yapıldığı, ( Gerekçeli Karar Sayfa 101), A.E. tarafından Ahmet Demir adına (Ahmet Demir kimliğini sahte olarak kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım) adına 17.0.1995 tarihinde 300.000,00 Alman markı ve 20.01.1995 tarihinde 50.000,00 USD doları para havale edildiği, bu paraların Ahmet Demir sahte kimliğini kullanan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından çekildiği,(…) (Gerekçeli karar Sayfa 102).
5 Mart 2023’te Bursa’da oynanan maçta pankartları açılan “Beyaz Toros” ve “Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım” adlı kişi Susurluk kazasının kalıntılarıdır.
Beyaz Toros aydınlatılmamış faili meçhul siyasal cinayetlerin polis aracı süsü verilmiş suç aracıdır. Sahipleri kimdir, bilinmiyor. Susurluk Raporlarında adı geçer. Faaliyet dönemi olan 1993-1996 yılları arasında sloganı “ben devletim kaybederim!” olmuştur.
Yeşil” kod adlı adı Mahmut Yıldırım olarak bilinen kişinin mensubiyeti devlet içinde örgütlenmiş çetelerdir. Akıbeti ve cinayetleri meçhuldür. Ama “siyasal cinayetlerin” faili olarak devlet içinde örgütlenmiş hükümlü çetelerin muteber adamıdır.
Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) ve Susurluk Raporlarında adı geçen (Yeşil Kod) “siyasal cinayetlerin” failidir, devlet tarafından kullanılmış ve “ben devletim öldürürüm” sloganıyla korunmuştur.
Ben devletim, kaybederim ve istersem öldürürüm diyenler pankart açmıştır.
1 Erbil Tuşalp. Vatan Millet Sakarya/ Çete Parti Mafya Günizi Yayıncılık Haziran 2002.Sayfa 127 Dipnot.1.
2 “Soruşturmayı İstanbul DGM savcıları Aykut Cengiz Engin, Ahmet Gürses, İrfan Özleyen yürüttü. İddianamenin altında onların imzaları var. İstanbul 6 Nolu DGM’de başlayan yargılamada Başkan Sedat Karagül’dü. Karar aşamasında başka göreve atandı. Kararda Başkan Metin Çetinbaş, üyeler Raşit Engin Şeren, Ali Targan’ın imzaları var.” Erbil Tuşalp. Age. Sayfa 12.Dipnot.1.
3 Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/163 Esas, 2019/583 Karar ve 13.12.2019 tarihli kararı ile beraat kararı verilmişti. Karar Ankara BAM tarafından bozuldu. Yeniden görülmeye başlandı. Bu dava Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 19/12/2013 tarihli 2011/129 Soruşturma, 2013/88 Esas, 2013/59 İddianame numaralı iddianameye göre açılmıştı.
4 TBMM, Dönem 19, S Sayısı 897. 1995