Bugün 1 Mayıs işçi bayramı, meydanlarda değil; evlerde, işyerlerinde, balkonlarda kutlanacak.
Koronavirüs salgını nedeniyle işçiler 1 Mayıs'ı açık alanlarda kutlayamayacaklar. Gerçi, salgın olmasaydı da başta Taksim olmak üzere kentlerimizin meydanlarında yine rahat kutlayamayacaklardı. Kutlamaya kalkanlar yine polis copuyla, panzerlerle, biber gazıyla boğuşacaklardı. Dövülecekler, kadın işçiler saçlarından sürüklenecek, birçoğu gözaltına alınacaktı. Her 1 Mayıs’ta olduğu gibi…
Türkiye’de 1 Mayıs zaten hemen hemen hiçbir yıl bayram gibi kutlanamadı. 1 Mayıs 1977’de Taksim meydanında 34 kişinin katledildiği, tarihe "kanlı pazar" diye geçen "kutlamalar" oldu Türkiye’de… Ya da Başbakan Demirel’in, CHP lideri Bülent Ecevit’i "1 Mayıs’ta Taksim’e gitme sizi öldürecekler" diye resmi yazıyla uyardığı 1 Mayıs’lar gördü Türkiye...
Türkiye’de zordur 1 Mayıs’ı kutlamak…
Yine de kutlanır, bugün olduğu gibi balkonda da, evde de, işyerinde de olsa…
Virüs cephesine sürülen sınıf
Türkiye’de ister liberal ister İslamcı olsun, sağ iktidarlar döneminde işçi sınıfı hep topun ağzında olmuştur.
Ülkenin karşılaştığı her sorunda önce onlar feda edilir, önce onlar cepheye sürülür.
Koronavirüs gibi ölümcül bir salgın halinde de cepheye işçi sınıfı sürüldü. Kapitalizmin "çarklar mutlaka dönmeli" ilkesi gereği işçiler evlerine gönderilmediler.
"Ölen ölür kalan sağlar bizimdir, yeter ki kapitalizmin çarkları dönsün" mantığıyla "sürü bağışıklığı"na maruz bırakıldı işçiler. Her gün ellerine doğru dürüst bir maske bile tutuşturulamadan virüse karşı maden ocaklarına, fabrikalara, üretim tesislerine gönderildiler.
Hem de istisnasız…
20 yaş altı gençlere sokağa çıkma yasağı getirildiğinde, az kalsın çocuk işçileri de evde unutacaklardı. Hemen hatırladılar ve bir istisna genelgesi yayınlayıp, "20 yaş altında olup da çalışanlar, bu yasağın dışındadır" dediler. Yani, çocuk yaşta olsan da işçiysen Koronavirüs günlerinde işe gidip virüs kapmak serbestti.
Yine Türkiye’de, polise ceza vermemek için kaçak işçi Suriyeli Ali gibi 17 yaşında olsan da, bir polis memuru, seni üç metreden, yüzüne karşı, tam kalbinden vurup öldürebilir. Sonra polis, "kaçtı, oruçluydum, sendeledim, tetiğe yanlışlıkla bastım" der işin işinden çıkar. Olan, 17 yaşında ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda kalan Suriyeli veya değil çocuk işçiye ve ailesine olur.
Türkiye; işçilerini iki-üç hafta evde tutacak, ücretlerini ödeyecek maliyeti üstlenemedi.
Ne yaptı Türkiye?
İhtiyacı olana, yoksul kesimlere, kimsesizlere yardım elini uzatan belediyeleri yasakladı. Bedava ekmek dağıtan, aşevlerinde sıcak yemek servisi yapan belediyeleri engelledi, yetmedi haklarında soruşturma açtı.
Halkına haftalar sonra yarım yamalak dağıtabildiği maskeleri ABD’ye gönderip, "dünyaya en çok yardım gönderen ülkeyiz" övünmeleri yaptı. Sanki, ABD, Türkiye’den gelecek maskelere, tıbbi cihazlara muhtaçmış, onları üretecek kapasitesi yokmuş gibi...
"Amerikalı işçiler çalışsınlar, yasaklara uymayın, işinize gidin" diye Demokrat valilerle kavgaya tutuşan, kafasına estikçe Ankara’ya abuk sabuk laflar eden Başkan Trump değişecekmiş gibi.
İşçiysen, virüs de kapacak olsan çalışıp çarkı döndüreceksin, başka çaren yok.
Kapitalizm ülkeden ülkeye çok farketmiyor…
Yine de kutlu olsun 1 Mayıs….