Fikret Bila

06 Kasım 2020

Krizden çıkış arayışları

Cumhur İttifakı önümüzdeki seçimleri kazanıp iktidarda kalabilmenin yollarını ararken, masada parlamenter sisteme dönüş dahil birkaç seçenek var

İktidar, büyüyen sorunlar karşısında ciddi bir tıkanıklık yaşıyor.

Aldığı kararlar sorunları çözmediği gibi daha da derinleştiriyor.

Örneğin ekonomik kriz giderek büyüdü; işsizlik çığ gibi artıyor, döviz fiyatları kontrolden çıktı, Merkez Bankası'nın aldığı dolaylı müdahale kararları etkili olmuyor. Israrla enflasyonun altında tutulan faiz oranları nedeniyle, vatandaşlar ve şirketler dolara hücum ediyorlar. Türk Lirası'nın hızla değer yitirmesi kamuda ve özel sektörde dış borç yükünü çok ağırlaştırdı. TÜİK ekonomik göstergeleri kendine göre belirleyip açıklıyor ama rakamlara bir önceki TÜİK Başkanı bile inanmıyor.

Bu duruma iktidarın kararları yol açtı. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını ortadan kalırdı. Sadece talimatları uygulaması istendi. Bu durum yanlış kararlarla ekonomik krizin, döviz fiyatlarının, dış borçların yönetimini çıkmaza soktu.

Salgının ekonomik zararlarını karşılayamayan iktidar, işsizliğin çığ gibi büyümesi karşısında çaresiz durumda. Esnaf kepenk kapatarak, borçlarının daha fazla büyümesini önlemeye çalışıyor. Çiftçi, ürününü maliyetine bile satamamaktan şikâyetçi. Mazot, tohum, gübre fiyatları, ithalat politikası tarımı ve hayvancılığı öldürmüş durumda.

Salgınla mücadele vatandaşa bırakıldı. Devlet kendine göre salgın rakamları açıklıyor ama yurtdışında da yurtiçinde de bir inandırıcılığı kalmadı. Salgına karşı etkili kısıtlamalardan kaçınan iktidar, kendine göre düzenlediği bir tablo ile salgınla mücadelede başarılı olduğu algısı yaratmaya çalışıyor. Maske dağıtımındaki başarısızlık gibi grip, zatürre aşılarında da başarısız bir yönetim gösterdi. 

Bu tablonun yarattığı oy kaybını durdurmak için dış politikada başarı öyküsü yaratmaya çalışıyor. Ancak bu alanda da sıkışıp kalmış durumda. İç ve dış düşman yaratarak, onlar üzerinden sürdürdüğü hamasete dayalı algı yaratma politikası da eskisi kadar sonuç vermiyor.

Giderek güçlenen siyasal ve toplumsal muhalefeti bölmek ve zayıflatmak için attıkları adımlardan bekledikleri sonuç da gelmedi. Baroları parçalamak için yasa çıkarılmasına karşın iktidara yakın etkili barolar kurulamadı. Yüzde 90'ından fazlasını doğrudan kontrol ettikleri basın-yayın organları da umdukları etkiyi yaratamıyor. İktidarın baskısına direnerek yayın yapan çok az sayıda gazete, televizyon ve sosyal medya mecraları iktidar medyasından çok daha etkili.

Yargı, yürütmenin etkisi altında siyasi kararlar üretiyor. Yargıya güven yerlerde. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan alt mahkemeler var. İktidar açıkça Anayasa'ya aykırı bu durumu destekleyen, Anayasa Mahkemesi'ni suçlayan bir tutum içinde. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna inanan devlet kalmadı. Türk yargısının başvurularını ne ABD ne Avrupa ülkeleri işleme koyuyor.

Arayış 

Bu ortamda Cumhur İttifakı önümüzdeki seçimleri kazanıp iktidarda kalabilmenin yollarını arıyor.

Bu amaçla seçim ve siyasi partiler yasalarını değiştirmek amacıyla ön çalışmalar yapıldığı biliniyor.

Seçim sisteminin değiştirilmesi, üzerinde çalışılan konulardan biri. Dar bölge veya daraltılmış bölge sistemi üzerinde durulduğu daha önce de kamuoyuna yansımıştı. Ancak, bu sistem MHP açısından sorunlu olduğu için bir sonuca varılamıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 artı 1 formülünün değiştirilmesi için de yoklamalar yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek tura geçilmesi, yüzde 40 alan adayın cumhurbaşkanı seçilmesi veya ilk turda en fazla oy alan adayın seçilmesi gibi seçenekler değerlendiriyor. Ancak yürütme erkinin tüm yetkilerini kullanacak cumhurbaşkanının yüzde 50'nin altında bir oyla seçilmesinin meşruiyet tartışmalarına yol açacağı endişesiyle tereddüt yaşanıyor.

İktidar kanadındaki bu arayışlar muhalefet kulislerine yansımış durumda. CHP kulislerinde iktidarın belli koşullarla parlamenter sisteme dönüşü bir seçenek olmaktan tamamen çıkarmadığı konuşuluyor. Zayıf bir olasılık olmakla birlikte bu seçeneği de iktidarın masanın bir köşesinde tuttuğu ve zaman zaman CHP'lilerin olduğu ortamlarda dillendirdiği de kulis bilgileri arasında.

Kılıçdaroğlu ne diyor?

CHP kulislerine göre, bu seçenek İYİ Parti lideri Meral Akşener'in, MHP lideri Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çağrılarını yanıtlarken, "parlamenter sisteme geçiş şartıyla konuşabiliriz" önerisini dillendirmesinden bu yana masada duruyor.

Bütün partilerin bir araya gelip yeniden parlamenter sisteme geçişi sağlayacak bir anayasa değişikliği yapmaları ve bir geçiş döneminden sonra Türkiye'nin seçime gitmesi mümkün olur mu?

Böyle bir model iktidarın işine gelir mi? CHP böyle bir formüle ne der?

İzmir'de yaşanan deprem felaketinden önceki bir sohbetimizde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na bu soruları yönelttim.

"Türkiye ağır bir krizde. Devlet yönetiminde en önemli sorun güvensizlik ve şeffaflığın olmayışı. Devlete güven yok ve devlet şeffaf yöneltilmiyor. Bu krizden çıkış için bir yol bulmak her siyasi partinin sorumluluğudur" yanıtını vermekle yetindi.

"Sizin öneriniz nedir" soruma yanıtı ise 37. Kurultay'da ilân ettiği CHP'nin İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi oldu:

"Bizim İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin ilk maddesinde çıkış yolu yazıyor. O da, güçlü bir parlamenter sisteme geçmek, onun içinde geniş bir toplumsal mutabakatla, vesayetten uzak, darbe hukukundan arınmış, gücünü milletten alan bir anayasa yapmaktır."

CHP bu önerisini kabul edecek bütün partilerle temasa açık görünüyor.