Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin ve yarattığı yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri Hazine kaynaklarının çarçur edilmesidir.
Ülkenin kalkınması, refaha ulaşması, vatandaşın gelirinin artması ve insanca yaşam koşullarına kavuşması için kullanılması gereken Hazine kaynaklarının iktidara yakın zenginler yaratmak için harcanması, 18 milyon insanın yoksulluk içinde yaşamasındaki etkenlerden biridir.
Bu düzenin dayandığı iki dayanaktan biri kamu ihalelerinin verilmesindeki keyfilik, diğeri de bu işlemlerin denetim dışında tutulmasıdır.
Milyarlarca liralık dev ihaleler, ya ihale kanunu dışında bırakılan kurumlarca verilmekte ya da ihale kanununa dahil ise açık eksiltme yerine davet yöntemiyle ihale edilmektedir.
İhalelerde davet yöntemi sadece yapılacak işin dünyada ve Türkiye'de çok az yüklenici tarafından yapılabilecek özel bir iş olması halinde kullanılır. Her yüklenicinin yapamayacağı işlerden olması gerekir. Örneğin nükleer santral, uzaya gönderilecek uydu, savaş gemisi, savaş uçağı gibi…
Yol, köprü, baraj, konut gibi birçok yüklenicinin yapabileceği bir işte davet yöntemi değil açık eksiltme yönteminin kullanılması gerekir. Açık eksiltme yönteminin amacı ise bu işi devlet açısından en iyi maliyetle ve en kaliteli şekilde yapacak yüklenicinin bulunmasıdır. Bu ihalenin de gizli kapaklı bir şekilde değil kamuya açık şekilde yapılması gerekir.
Fakat Türkiye'de işler böyle yürümüyor. Birçok yüklenicinin yapabileceği inşaat işleri davet yöntemiyle hep aynı şirketlere veriliyor. Bu işler de çoğunlukla ihale kanunu ve Sayıştay kanunu kapsamından çıkarılmış oluyor. Dolayısıyla denetim dışı kalıyor.
Bu tür işlerin ortak özelliği ise dövizle garanti altına alınmış ve yıllarca hazineden ödeme yapılacak işler olmasıdır.
Hortum örnekleri
Bugün Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) kapsamında yapılan işler bu tür işlerdir. Belli bir aracın köprüden geçmesi taahhüdüne dayalı, geçmemesi hâlinde o kadar araç geçmiş gibi parası hazineden ödenen yollar köprüler gibi. Kütahya Zafer Havaalanı gibi belli bir yolcu garantisi verilmesi bir diğer örnek. Yine şehir hastaneleri için hazinenin ödediği kiralar gibi.
Bu tür işler astarı yüzünden pahalı, hazineye hortum bağlama işleridir.
En çarpıcı örneklerinden birini meslektaşımız Erdoğan Süzer'in haberinden okuyalım:
"Özel şirketlerin ticarethane gibi işlettiği 10 şehir hastanesine devlet sadece bu yıl 10 milyar 415 milyon lira 'kira ve hizmet bedeli' ödeyecek. Oysa devlet 10 milyar 95 milyon liraya, yani daha az bir paraya kendisinin 10 tane şehir hastanesi yapabileceğini hesapladı. Resmi veriler, şehir hastanelerine 1 yılda ödenen kira ve hizmet bedelleriyle aslında devletin 10 hastane birden yapabileceğini ortaya çıkardı."
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dünkü grup konuşmasında, hazine kaynaklarının ne kadar kötü yönetildiğini, vatandaşa harcanması gereken paraların Londra'daki tefecilere faiz olarak ödendiğini şu örnekle açıkladı:
"Almanya 10 yıl vadeyle borçlanıyor faiz oranı yüzde sıfır. ABD 10 yıl vadeyle borçlanıyor, faiz oranı binde 7. Yunanistan 10 yıl vadeyle borçlanıyor, faiz oranı binde 9. Türkiye 5 yıl vadeyle 2,5 milyar dolar borçlanıyor, faiz oranı yüzde 6,4."
Bu örnek de hazineye faiz yoluyla bağlanmış bir hortumdur.
Ne yapmalı?
Bugünkü iktidar yaptığı bu işlerin elbette denetlenmesini istemez.
Ancak bir iktidar değişikliğinde yapılması gereken ilk işlerden biri bu işlemlerin çok ciddi biçimde denetlenmesi ve yasalara aykırı olanların ve sorumlularının saptanmasıdır.
Kamu ihalelerinin ihale kanununa uygun şekilde ve şeffaf biçimde, açık artırma veya açık eksiltme yöntemiyle yapılması ve mutlaka Sayıştay denetimine tabi tutulmasıdır.
Bu yöntemle hazineye bağlı hortumların vanası kapatılmadan Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkması mümkün değildir.