Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın KKTC ile ilgili müjde vereceği haberi beklentiyi çok yükseltmişti.
Bazı ülkelerin KTTC'yi tanıyacağından tutun, deniz ve hava üssü kurulacağına, Türk tarafının Güney Kıbrıs'a elektrik bağımlılığından kurtulmasını sağlayacak yatırımdan, KKTC'nin adının Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirileceğine kadar birçok tahmin yapıldı.
Beklenti bu kadar yüksek olunca Erdoğan müjdesini açıkladığında bir hayal kırıklığı oluştu. Erdoğan'ın müjdesi KKTC'ye külliye yapılacağıydı.
Erdoğan'ın külliye ve parlamento binası inşa etmeyi müjdelemesi KKTC gazetelerinde "dağ fare doğurdu", "beton müjdesi", "müjde iki bina çıktı", "yine inşaat müjdesi" gibi başlık ve yorumlarla karşılandı.
Külliye müjdesine KKTC muhalefetinden itirazlar oldu. Erdoğan'ın, "gecekondu olarak nitelediği KKTC Cumhurbaşkanlığı binasının, Ada'nın kültürüne uygun bir mimariye sahip tarihi bir bina olduğu" vurgulandı. ABD'de Beyaz Saray'dan, İngiltere parlamentosundan örnekler verildi. Tarihe saygı ve bağlılıktan söz edildi.
Bir itiraz da "külliye" yapısınaydı. Cumhuriyet tarihinde cumhurbaşkanlığı olarak kullanılan Çankaya Köşkü'nün terk edilmesi eleştirildi. Atatürk'e tahsis edilen mütevazı bir köşk olan Çankaya yerleşkesi yerine, önce saray olarak, sarayın lüksü çağrıştırması nedeniyle sonradan külliye olarak anılan Ankara'daki Beştepe yerleşkesinin israf olduğu eleştirileri yapıldı.
Cumhuriyet tarihinde de Osmanlı tarihinde de cumhurbaşkanları ve padişahların kullandığı yerleşke ve sarayların külliye olmadığı, böyle bir gelenek bulunmadığı, bunun sadece Erdoğan'ın tercihi olduğu da vurgulandı. Padişahların kullandığı saraylara da külliye değildi, onlar kendi adlarına külliye yaptırırlardı.
Arapça bir sözcük olan külliyenin sözlük anlamı, bir caminin çevresinde camiyle birlikte yapılmış medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi yapıların tümünü ifade ediyor.
Bu nedenle laik Türkiye Cumhuriyeti'nde cumhurbaşkanlığı yerleşkesinin külliye olarak anılması ve yapılandırılmasına itirazlar sürüyor.
Kıbrıs Türklerine müjde verme konusuna dönersek…
Kıbrıs Türklerine en büyük müjdeyi 20 Temmuz 1974 günü, sabah saat 06.10'da dönemin başbakanı rahmetli Bülent Ecevit şu sözleriyle vermişti:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Kıbrıs'a indirme ve çıkarma harekâtı başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz. Bu karara ancak politik ve diplomatik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık."
Dönemin başbakanı, CHP lideri rahmetli Bülent Ecevit, 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta Yunan-Rum paramiliter ordusu EOKA-B lideri Nikos Sampson'un Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios'a karşı yaptığı ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakını amaçlayan darbeye karşı, koalisyon ortağı, MSP lideri Necmettin Erbakan'la birlikte Kıbrıs Barış Harekâtı'nı gerçekleştirdi.
Kıbrıs Türkleri özgürlüklerine kavuştular. Bu harekât sayesinde 47 yıldır özgür ve güvenlik içinde yaşıyorlar.
Ecevit-Erbakan koalisyonunun gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında kurulan KTTC'yi, Kıbrıs kahramanı büyük devlet adamı Rauf Denktaş da son nefesine kadar her yerde savundu. Ecevit-Erbakan koalisyonundan sonra göreve gelen hükümetler de rahmetli Süleyman Demirel de rahmetli Alparslan Türkeş de aynı şekilde Kıbrıs davasını savunmayı sürdürdüler ve tüm dünyanın baskısına karşın ödün vermediler. Türkiye'nin Kıbrıs politikası değişmeden sürdürüldü.
Ta ki AK Parti iktidarına kadar.
2002 seçimleriyle AK Parti iktidar oldu. Yeni iktidarın değiştirdiği ilk politika ise Kıbrıs politikasıydı. Denktaş'ı karşısına alan AK Parti iktidarı Annan Planı'nın kabul edilmesi için büyük baskı yaptı. Rauf Denktaş'ı devre dışı ve yalnız bıraktı. Hayatını Kıbrıs davasına adayan Denktaş'ın son yılları manevi bir eziyete dönüştü. Ankara'nın da baskısıyla Kıbrıs Türkleri "yes be annem sloganıyla Annan Planı'na "evet dedi. Ancak Rum tarafı "hayır dediği için plan rafa kalktı ve KKTC ödün vermekten kurtuldu.
Bugün ise aynı AK Parti iktidarı rahmetli Rauf Denktaş'ın görüşlerini savunuyor. Kendi politikası sonuç vermeyince yeniden Denktaş'ın çizgisine dönmek zorunda kalan iktidar Denktaş'ı ömrünün son döneminde üzmekle kalmış oldu.
Türkiye'nin KKTC için çok büyük bir güvence olması kadar, KKTC de Türkiye için en büyük güvencelerden biridir. Türkiye'nin Akdeniz'den de çevrilmesi planları karşısında Kıbrıs stratejik önem taşır. KKTC'nin güvenliği Türkiye'nin güvenliğidir.
Bu gerçeği unutmamak gerekir.
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 47. yıldönümünde, Ecevit'i, Erbakan'ı, Denktaş'ı ve Kıbrıs şehitlerini rahmetle, Kıbrıs gazilerini şükranla anıyorum.
Kurban Bayramı'nızı kutluyor ve esenlikler diliyorum.