Fikret Bila

12 Temmuz 2021

Atatürk'ün tasarım gücü

Askerlik yaşamı boyunca Atatürk'ün izinden yürüyen ve bu uğurda ağır bedeller ödeyen emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un "Başkomutan-Eşsiz Lider" kitabı gelecek nesillerin de okuması gereken, akademik özenle yazılmış çok değerli bir kaynak niteliğinde.

Türkiye'nin, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden ilerlemekte olduğunu söylemek mümkün değil.

Aksini söylemek ise maalesef mümkün. Özellikle son yıllarda Türkiye'nin girdiği rota ve rotada uğradığı siyasal ve kurumsal dönüşüm, Atatürk'ün gösterdiği yolun tam tersi. 

Atatürk'ün 20. yüzyıla damgasını vuran en büyük lider olduğu, savaştığı ülkelerin liderleri tarafından da kabul ve ifade edilmiş bir gerçektir. Bunun iki temel nedeninden biri komutanlığı ve siyasal liderliği kişiliğinde bütünleştirmiş olması ve imkânsız olarak görülen devrimleri gerçekleştirmeyi başarmasıdır.

Atatürk'ü çağdaşı liderlerin üstüne çıkaran bu özellikleri ve başarısını emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un kısa süre önce Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan "Başkomutan-Emsalsiz Lider" kitabında da çok net bir biçimde görüyoruz.

Yavuz, eseriyle ilgili soruları yanıtlarken, taşıdığı komutanlık ve liderlik özelliklerinin, Atatürk'ü, birlikte çalıştığı en yetenekli ve donanımlı komutanlardan üstün kılan bir farklılık kazandırdığını söylüyor: "Tasarım gücü"

Yavuz, Atatürk'ün; İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak gibi askerlik mesleğinin zirvesinde olan, tarihe geçmiş büyük komutanlardan farkını şöyle anlatıyor:

"Diğer subaylar da çok bilgili ve eğitimliydi ancak Atatürk'ü diğerlerinden ayıran en önemli farkı tasarım gücü ve bu tasarımını hayata geçirme iradesiydi."

Yavuz'un dikkati çektiği Atatürk'ün tasarımı, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından, yüzyıllarca ümmet ve padişahın kulu olarak yaşamış bir toplumdan, bağımsız, laik, demokratik, modern bir Türkiye Cumhuriyeti kurmasıdır. Bu tasarımını hayata geçirmiş olması Atatürk'ü çağdaşlarına göre üstün kılan farktır. 

Prof. Dr. Özer Ozankaya da "Cumhuriyet Çınarı" adlı eserinde, "20. yüzyıla damgasını vuran devlet ve siyaset adamı, hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk'tür" derken, Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti projesini bir "uygarlık tasarımı" olarak tanımlar. "Türkiye Cumhuriyeti'ni, öyle ilkelere dayandırmıştır ki bu ilkeler tüm uygar insanlığın özlemini çekegeldiği demokratik toplumsal düzenin hem ulusal hem uluslararası düzeydeki gereklerini, tutarlı ve içtenlikli bir biçimde karşılayacak niteliktedir" der ve şöyle devam eder:

"Atatürk, bu ilkelere dayanarak ve yine tüm insanlığa örnek bir ulusal kurtuluş savaşıyla içice, tam anlamıyla bir uygarlık tasarımı (projesi) değerinde bir demokratik toplum mühendisliği sergilemiştir." (Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Cem Yayınevi, 2019)

Atatürk'ün tasarım gücünün dayanaklarının ise olağanüstü koşullarda komutanlık ve liderlik vasıflarının birleşmesi olduğunu Ahmet Yavuz, Başkomutan kitabında detaylı biçimde gözler önüne seriyor.

Yavuz, komutanlık ve liderlik konusunda şu saptamayı yapıyor: 

"Sembolize etmek gerekirse, lider bir daire içinde yaşar. 360 derecelik bir bakışa ve yetkiye sahiptir, dairenin merkezindeki kişidir. Vazifeyi belirleyen kendisidir. Yasa yapma ya da kural yapma gücü vardır. Komutan ise bir üçgenin içindedir. Kendine verilen görevi belirlenen hukuk çerçeve içinde yapmak durumundadır. Komutan vazifesini olağan koşullarda yapıyorsa etkin bir yönetici konumundadır. Olağanüstü koşulların doğurduğu sorunları ya da krizleri beklenenin üstünde ve dışında çözme becerisi gösterdiğide liderlik yanı öne çıkar.

Siyasi liderle, komutanın bir kişinin benliğinde birleştiği durumlar yok mudur? Vardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı dönemi ilginç bir şekilde bunun tipik örneğini oluşturur. Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktığında resmi vazifesi bölgedeki kamu düzenini sağlamaktı. Ancak Amasya Bildirgesi'yle farklı bir kimlik kazandı ve siyasi lider olarak vazifeyi belirledi. Artık siyasi liderdi. Başkanlığını yaptığı kongreler, kurduğu ve başkanı olduğu meclis onun meşruiyet kaynağıydı. Başkomutan olarak Sakarya ve Büyük Taarruz'u yönetmesi bu birlikteliğin yani komutanlık ve liderliğin zirvesiydi."

Yavuz'un, kitabının önsözünde, Atatürk'ün çizdiği yol ile Türkiye'nin bugünkü hâli karşısında hissettiği sorumlulukla yaptığı değerlendirmeler de hem bugün hem gelecek için çok değerli saptamalardan oluşuyor:

"Milli Mücadele devam ediyor. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile bu topraklar üzerinde yaşayan insanların büyük fedakârlıklarla ülkeye kazandırdığı çok değerli bağımsızlığı yıllar içinde kaybetme noktasına geldik. Onların deneyimlerinden yeteri kadar öğrenemedik. Cehaleti yenemedik. Bilimin rehberliğinin önemini kavrayamadık. Üretim ekonomisinin bağımsızlığın can damarı olduğunu göremedik…

15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşananlar, TSK'nın kurumsal yapısını ve kültürünü adeta tarumar etti. Yakın geçmişte yaşanan deneyimlerden süzülen derslerle bu kültürün yeniden inşası gerekiyor. Yakın geçmişte yaşanan deneyimlerden süzülen derslerle… Elbette yanlışlardan arınarak ve geçmişte doğru olanları yeniden hayata geçirerek." 

Askerlik yaşamı boyunca Atatürk'ün izinden yürüyen ve bu uğurda ağır bedeller ödeyen emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un "Başkomutan-Eşsiz Lider" kitabı gelecek nesillerin de okuması gereken, akademik özenle yazılmış çok değerli bir kaynak niteliğinde.