Fatma Fulya Tepe

28 Temmuz 2024

Şerif Mardin'in Merkez - Çevre Tezi'ni kesişimselleştirmek

Boşboğaz ve Bıldırcın'da kadınlar erkeklere (hem şehirli hem de kırsal) göre tehlikeli, kurnaz, manipülatif ve sömürücü olarak tasvir edilir. Bu aslına başka bir açıdan bakıldığında "çevre" kavramı ile tutarlı değildir. Aslında, eğer bir şey varsa, Boşboğaz ve Bıldırcın sürekli kapak sayfalarında kadınlara yer vererek kadınların çok fazla merkezde olduğunu ima eder. Boşboğaz ve Bıldırcın'daki çizerler ve diğer çalışanlar, kadınların çevrede olmasını isteyebilirler, ancak, maalesef, onları her zaman merkezde bulurlar

Bu yazıda öncelikle Şerif Mardin'in Merkez-Çevre Tezi'ni (MÇT) tanıtacağım; arkasından MÇT'ye gelen eleştirileri özetleyeceğim ve sonra da MÇT'yi, 122K888 nolu ve "Çok Partili Dönemin Başında Mizah Dergilerinde Kadınların Temsili: Boşboğaz (1945) ve Bıldırcın (1947) Örnekleri" başlıklı Tübitak 1001 projemde çalıştığım Boşboğaz ve Bıldırcın mizah dergilerinin kadınlarla ilgili içeriğine uygulanmak amacıyla kesişimselleştireceğim. Bununla ne kasdettiğimi aşağıda anlatacağım.

Şerif Mardin

Paul T. Levin, Şerif Mardin'in 1973 tarihli "Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics?" adlı makalesinde geliştirdiği Merkez-Çevre Tezi'ni (MÇT), makalenin yayımlanışının 50. yılında bir değerlendirme makalesiyle yeniden ele aldı. Burada MÇT hakkında yazacağım özet hem Mardin'in hem de Levin'in makalesine dayanıyor. Bu tez, Şerif Mardin'in, Türkiye'de laik devlet merkezi ile muhafazakâr-dini çevre arasında kutuplaşmaya işaret eden ayrımı merkez ve çevre olarak tanımlamasını temel alır. Levin'e göre, bu çalışma Türk siyaseti üzerine en temel ve etkili çalışmalardan biri olarak kabul edilir. Mardin merkez-çevre ikiliği kavramını Edward Shils'den (1961) ödünç almış; Şerif'in katkısı bu ikiliği Osmanlı ve Türkiye bağlamına uygulamış olmasıdır. Mardin argümanında merkez ile çevre ikiliği ve mücadelesini, Osmanlı'dan gelen ve Türk siyasetinin altında yatan en önemli sosyal ayrışmalardan biri olarak görür. Merkez, İmparatorluk döneminde, devlet ve Müslüman olmayan gruplardan oluşuyordu ve bu gruplar özel yasal ve ekonomik statüye sahipti, homojendi ve "kültürel üstünlük" iddia ediyordu. Bu "Eski Merkez"dir. "Eski Çevre" ise göçebe nüfuslardan oluşuyordu ve heterojen imparatorluk arka planı ve zayıf entegrasyondan kaynaklanıyordu. Eski çevrenin önde geleni olan ayanlar, merkez ile çevre nüfusları arasında aracılık yaptı. Mardin'e göre, Osmanlı döneminde çevre gruplar ile merkez arasında sürekli sürekli bir gerilim vardı. On dokuzuncu yüzyılda, çevrenin çeşitliliği azaldı ve "çevresel kod"a İslami bir boyut eklendiğinde, çevre daha da birleşti. Mardin'e göre, merkez ile çevre arasındaki ayrım, kültürel, yasal ve ekonomik faktörlerin bir dizi etkisiyle güçlendirildi. Yani merkez-çevre ikiliği sadece coğrafi bir metafor değil aynı zamanda farklı coğrafi bölgeler yani merkez ve çevre arasında baskı, hakimiyet ve güç ilişkilerini içeren bir ikiliktir. Yukarıda Osmanlı'daki eski merkez ve eski çevre verildi.

Cumhuriyet dönemine geldiğimizde ise… Demokrat Parti (DP), 1946'da CHP üyeleri tarafından kuruldu ve Cumhuriyet Halk Partisi "bürokratik" merkezi temsil ederken, Demokrat Parti "demokratik" çevreyi temsil etti. En azından Mardin'e göre böyle. Ama yoksa en azından merkezin bir bölümü kayarak DP'ye mi geçti? Merkez bölündü mü? Bunlar önemli sorular ama bu çalışmanın kapsamında değil. Aşağıda Levin'in değerlendirmesinden yola çıkarak MÇT'ye gelen eleştirilerin güncel ve kapsamlı bir listesini veriyorum. Mardin de tezinin kısıtlarından makalesinin sonunda bahsediyor: "resim aslında daha karmaşıktır" diyor ve ardından işçi hareketi ve Kürt hareketinden bahsederek, makalesinin anlattığı temel bölünmenin ötesinde olan başka farklılıkları tanımlar. Ama sonuçta bunları daha çok Türkiye'nin gelecek çatışmaları olarak görür.

Mardin'in MÇT'sine normatif ve empirik eleştiriler

Paul Levin, normatif ve empirik olmak üzere iki ayrı başlıkta MÇT'ye gelen akademik eleştirileri özetler:

Normatif eleştiriler

Halil Gürhanlı Türkiye'deki popülizme odaklanır ve Mardin'in modernizasyon teorisine dayalı MÇT'den etkilenen çalışmalar, "kayırma" ve "sadakat ağları" politikalarını vurguladığı için Türk popülizmi ile ilgili etkin çalışmalar yapılamadı der. Güngem ve Ertem'in sunduğu benzer bir eleştiri, Mardin'in yaklaşımını Oryantalist olarak nitelendirir çünkü Avrupa'yı norm olarak alır ve böylece Osmanlı toplumunu "sapkın" bir durum olarak sunar. Levin bu, Metin Heper'in eserlerinde de vardır der. MÇT'nin diğer eleştirmenleri, Haldun Gülalp ve Onur Bakiner, bunu farklı bir şekilde görür. Gülalp, MÇT'yi, İslamcılığı geri bir ideoloji olarak nitelendiren modernizasyon teorisini eleştirir. Bakiner, MÇT'nin, modernizasyon teorisindeki Osmanlı-Türk istisnacılığını ve özgün bir Oryantalizm biçimini eleştirdiğini söyler. Başka bir "normatif" eleştiri, kökenlerinden ziyade sonuçlarına odaklanır, AKP'nin, İslamcı Refah Partisi, DP'nin uzak halefleri olarak, çevrenin yükselişini müjdelediğini söyler (Levin, 2023: 7-10).

Empirik eleştiriler

Bakiner, tezin merkezin homojenliğini abarttığını iddia eder. Mardin'in tezine yönelik daha ikna edici bir yanıt, F. Michael Wuthrich'ten gelir, bu yanıt merkez ve çevre arasındaki temel toplumsal ve siyasi ayrımı desteklemeyen oy verme kalıplarına odaklanır. Erken çok partili dönemdeki oy verme kalıplarına bakarak, özellikle 1950 ve 1954 yıllarındaki ilk çok partili seçimlerde MÇT'nin oy verme kalıplarını yeterince açıklamadığı görüşünü temellendirir. Wuthrich'e göre, DP, ne partinin adaylarının geçmişine ne de siyasi platformuna bakılarak ‘çevre' bir parti olarak yeterince tanımlanamazdı (Levin, 2023: 10). Ayrıca, merkez-çevre çerçevesinin dayanacağı coğrafi oy verme kalıpları da mevcut değil:

Wuthrich, CHP'nin genellikle "çevre" bölgeler olarak tanımlanan Güneydoğu ve Doğu Türkiye'de özellikle güçlü bir performans sergilediğini gösterirken, 1950'lerde Marmara ve Ege bölgelerinde zayıf performans sergilediğini gösterir. (…) Ancak daha yakından bakıldığında, Wuthrich, MÇT tezinin modern bir dindarlık-seküler ayrımına dönüştürülmesine de eleştiriler getirir, çünkü bu da verilerle uyuşmaz. Coğrafi oy verme kalıpları çalışmaları, batı/sahil, orta Anadolu ve güneydoğu bölgeleri olmak üzere en az üç farklı bölgeyi tanımlar ki bu, herhangi bir ikili çerçeveyle düzgün bir şekilde yakalanmaz (Levin: 2023: 11).

Boşboğaz mizah dergisinde (1945) İstanbul kadınları ve Anadolu kadınlarının temsili

Boşboğaz mizah gazetesi (1945) ve Bıldırcın Siyasi Mizah Mecmuası (1947), yayın zamanları (çok partili dönemin başlangıcı ve 1,5 yıl sonrası) ve özel içeriği (bu çalışmada incelenen dergilerden biri olan Boşboğaz Mizah Gazetesi'nin sayılarında 919 adet karikatür veya mizahi metin örneği bulunmaktadır ve bu materyalin yüzde 38'i kadınlarla ilgilidir. Bıldırcın Siyasi Mizah Mecmuası toplam 10 sayı ve 2 özel sayıda incelenecek toplam 364 birim araştırma malzemesi vardır. Bu malzemenin yüzde 81'i kadınlarla ilgilidir. Bu Tübitak 1001 projesinde bu iki dergi temel alınarak vaka olarak analiz için seçilmiştir. Bu yazıda Boşboğaz dergisinden gelen bir örnek analiz seçilmiştir.

Boşboğaz dergisinin incelenmesinden ortaya çıkan en belirgin tema, genç şehirli ve yasal haklarına sahip kadınların zengin ve saf kırsal erkekleri sömüren kişiler olarak gösterilmesidir. Kırsal erkekler büyük şehirdeki yaşam tarzına yabancıdır ve genç kadınların çekici görünüşlerine kolayca kapılırlar. Bu kırsal erkekler, zamanlarını bu kadınlarla geçirebilmek için paralarını harcamaktan memnuniyet duyarlar. Öte yandan, genç şehirli kadınlar, kendileriyle kur yapmaya çalışan erkeklerle ciddi romantik niyetlere sahip değillerdir. Bunun yerine, erkekleri gelir elde etmek için bir kapı olarak görürler ve böylece çalışma yükünden kurtulurlar; üstüne genç şehirli kadınlar bu zengin erkekleri keyif ve boş zaman yaşamına bir bilet olarak görürler. Bu nedenle, kadınlar flörtöz ve seksi görünür, deneyimsiz kırsal erkekleri cüzdanlarını açmaya davet ederler.

Karikatürlerde, sadece kırsal erkekler değil, onların evli oldukları kırsal kadınlar da genç şehirli kadınların oynadığı oyunlardan zarar göreceklerdir. Erkekler şehirdeyken, eşleri tarlada çalışmakta ve hayvanlara bakmaktadır. Erkeklerin kazandığı ve ailelerini geçindirmek için kullanmaları gereken para, şimdi şehirli kadınlara harcanmaktadır. Sonuç olarak, şehirli kadınların kazandığı zenginlik, kırsal kadınların dayandığı yoksulluk anlamına gelir. Bu nedenle, Boşboğaz karikatürleri genç şehirli kadınlardansa kırsal kadınların tarafını tutar. Genç şehirli kadınlar, deneyimsiz kırsal erkeklerin yanı sıra bu erkeklerin eşlerine de tehdit olarak tasvir edilmektedir, bu genç şehirli çekici kadınlar böylece kırsal aileleri emeklerinin karşılığı olan servetlerinden mahrum bırakırlar.

Boşboğaz'ın ilk sayısının kapağı, solda, bir plajda zengin bir kırsal erkeğe kendini gösteren bir şehirli kadını tasvir ediyor. Sağda, Boşboğaz'ın 23. sayısının kapağı, köy kadınlarını kocalarının şehirli kadınlar tarafından maddi olarak "sömürüldüğü" konusunda endişe duyduklarını konuşur şekilde tasvir ediyor.

Bu kapak karikatürleri bir tür tümevarımsal yorumlayıcı içerik analizine tabii tutulmuştur ve bu analizin nasıl yapıldığı aşağıda bir örnekle açıklanmıştır, bu analiz kodlama, özetleme ve verinin tematikleştirilmesi süreçlerini arka planında barındıran bir yorumlamayla sonuçlanıyor. Geri kalan karikatürler için yorumun nasıl yapıldığı değil sadece yorumun kendisi verilecektir.

1. Sayı kapak karikatürü için kod rehberi

Mekan: Plajda güneşli bir gün.

Karikatürdeki insan sayısı: Üç karakter.

Temsil edilen cinsiyet(ler): İki erkek, bir kadın.

Yaş: Erkekler orta yaşlıdır; kadın gençtir.

Aktivite: Erkekler arka planda otururken birbirleriyle konuşur, kadın onların konuşmasını dinlerken gülümser.

Görünüm: Erkekler iç çamaşırları içindedir. Kadın genç ve seksi görünmektedir, kırmızı bir mayo, makyaj, kırmızı sandaletler ve plaj aksesuarları giymektedir; resmin çoğunu kaplamaktadır. Tüm karakterler mutlu bir ruh halindedir.

Karakterler arasındaki ilişkiler: Erkekler birbirleriyle konuşurken kadına doğrudan konuşmazlar. Kadın, konuşmalarını dinlerken gülümser.

Görsel unsurların düzeni: Erkekler arka planda, kadın ise önde, çizimin çoğunu kaplayarak okuyucuya cinselleştirilmiş bir odak noktası sağlamaktadır.

Yorum: Erkekler iç çamaşırları içindedir. Mayo giymiyor olmaları, plajın rekreasyonel giyim koduna aşina olmadıklarını gösterir. Bu da kırsal bir geçmişi düşündürür, bunu destekleyen bir başka kanıt da birinin Ağa olarak adlandırılmasıdır, bu da bu kişinin Türkiye'nin kırsal bölgelerindeki yeni zengin bir grup insanın üyesi olduğunu gösterir.

Öte yandan, kadın plajın giyim koduna ve zamanın modasına aşinadır. Kendi başına plajda olması, bir gözetmene ihtiyaç duymaması veya erkeklere mayolu halde kendini göstermekten korkmamasıyla haklarını sahip bir şehirli kadın güvenine sahip olduğunu gösterir.

Karikatürün diyaloglarında, erkekler kadının görünüşüne cinselleştirilmiş bir şekilde atıfta bulunuyor. Bir adam kadının "çok yüzdüğünü" gözlemliyor. Bu yorum, kadının gerçekten yüzmüş olmasıyla ilgili değildir. Kadın plajda oturuyor ve çizimde onun yakın zamanda suya girdiğini gösteren bir şey yok. Bu, erkeklerin aslında kadının yüzme performansı hakkında konuşmadığını, aksine kadının mayo görünümüne atıfta bulunduklarını gösterir. Konuşmadaki adamın açıklaması kıvrımlı kadının baskın öncelikli rolüyle birleştiğinde, adamın yorumunu cinselleştirilmiş bir yorum olarak anlamak mantıklıdır. Bu nedenle, diğer adamın Beyoğlu'nda "daha iyi yüzenler" olduğunu söylemesi, Beyoğlu'nda (İstanbul'un zengin ve Batılılaşmış bir bölgesi) daha seksi kadınların bulunduğu anlamına gelir. Zengin kırsal adam, İstanbul ve kadınlarına yabancı biri olarak tasvir edilir. İstanbul kadını, seksi, ideal vücut ölçülerine ve flörtöz tavırlara sahip olarak temsil edilir. Bu anlamda, kadın kırsal ve geleneksel Hacı Ağaların[2] dünyasına yabancıdır. Kadın, vücudunu kırsal erkeklerin önünde sergileyerek kendini onların bakışları için cazip bir nesne haline getirir.

Bu karikatürde kırsal erkekler ve şehirli kadınlar hakkında belirli bir görüş iletilmektedir. Zengin ama deneyimsiz kırsal erkekler, şehre gelirler ve genç şehirli haklarına sahip kadınların görünüşleriyle baştan çıkarılırlar, bu kadınlar sadece eğlenceye odaklanırlar ve erkeklerin onların eğlencelerini karşılamak için para harcamalarını beklerler. Tartışılan karikatürde, kadın zengin kırsal bir erkeği tanır ve onun parası için onu hedef alır; bu yüzden dudaklarında gülümseme vardır. Boşboğaz okuyucularının gözünde, o, bakımı için gereken parayı temin etmek için erkekleri baştan çıkaran tipik bir yasal haklarını sahip İstanbul kadınını temsil ediyor. Yasal haklarına sahip şehirli kadın, saf kırsal erkeklerin sömürücüsüdür - bu karikatürün mizojinik mesajı budur.

Burada, popüler bir derginin karikatürlerinin insanların görüşleri ve yaşadıkları toplum hakkında bir şeyler söylediği düşünüldüğünde, Boşboğaz'ın şehirli yasal haklarını almış kadını tasvirinin daha geniş bir şekilde paylaşılan banal mizojiniyi yansıttığını iddia etmek makul bir argümandır (Sonuçta, Boşboğaz editörleri ön kapak karikatürlerinin erkek okuyuculara hitap etmesini bekliyor). Karikatürdeki erkekler büyük şehir yaşamı konusunda deneyimsiz olarak tasvir edilir ve bu deneyimsizlik onları daha az tecrübeli, kendilerini seksi şehirli kadınlara cazip kılan saf kurbanlar olarak gösterir. 

Boşboğaz'ın banal mizojinisine göre, şehirli yasal haklarına sahip kadın, zengin kırsal erkekler için ve ayrıca evli olan bu erkeklerin ailelerine de bir tehdit oluşturur. Boşboğaz'ın 23. sayısının kapağı, kırsal erkeklerin eşlerinin bu tehdit hakkında endişe duyduklarını göstermektedir. Burada, iki köy kadını birbirleriyle konuşur. Önde duranı ayakta dururken diğer kadın bir taburede otururken bir ineği sağmaktadır. Onlardan biri şehre gitmiş ve orada kadınların barlarda ve gece kulüplerinde kırsal evli erkekleri nasıl sömürdüklerini görmüştür. Bu kapak karikatürü, kırsal kadınların, kocalarının plajdaki kadın tarafından temsil edilen şekliyle büyük şehrin cazibesine dayanma yeteneksizlikleri konusundaki korkularını ve endişelerini yansıtmaktadır. Köy kadınları potansiyel kurbanlar olarak tasvir edilse de, burada dolaylı bir mizojinik mesaj vardır, çünkü tanımladıkları tehdit cazip şehirli kadınlardan kaynaklanır. Köy kadınları kocalarını sorumlu tutmuyor gibi görünmüyor, ancak onları da kurban olarak düşünmeyi tercih ediyorlar. Bu şekilde, ahlaki suç, zayıf iradeli erkeklerden şehirli kadınlara yönlendirilir.

Şerif Mardin'in MÇT'sini kesişimselleştirmek 

Bu bölümde Mardin'in MÇT'sini yukarıda sunduğum Boşboğaz mizah dergisindeki kadın temsillerini daha anlaşılır kılmak için kesişimselleştireceğim, bu ise MÇT'yi cinsiyetlendirmek ve çoğullaştırmak anlamına geliyor. MÇT'den yola çıkarak güç merkezi ve güç periferisi kavramlarına geliyorum ve buradan yola çıkarak ürettiğim bazı yeni kavramları aşağıda sıralıyorum:

  1. Mardin'deki "merkez" ve "çevre" kavramları yerine Merkez(ler) ve Çevre(ler) kavramlarını önererek merkez ve çevre çoğullaştırması yapıyorum.
  2. Merkez(ler) ve Çevre(ler): Boşboğaz ve Bıldırcın mizah dergilerinde İstanbul'da "toplumsal cinsiyet merkezi" İstanbullu şehirli erkeklerinden oluşurken, "toplumsal cinsiyet çevresi" İstanbullu şehirli kadınlardan oluşmaktadır. Anadolu'da ise "toplumsal cinsiyet merkezi" Anadolulu kırsal erkeklerinden oluşurken, "toplumsal cinsiyet çevresi" Anadolulu kırsal kadınlarından oluşmaktadır.
  3. Boşboğaz'daki kadın temsiline göre, şehirli yasal haklarına sahip kadın, zengin kırsal erkekler için ve ayrıca evli olan bu erkeklerin ailelerine de bir tehdit oluşturur. Boşboğaz'ın 23. sayısının kapağı, kırsal erkeklerin eşlerinin bu tehdit hakkında endişe duyduklarını göstermektedir. Boşboğaz ve Bıldırcın mizah dergileri bunu yaparak, merkezin çevresindeki şehirli İstanbul kadınını, (kadın) eşlerini, bekar kadınları ve kızlarını "(uzak) çevreleştirmek"tedir. Yani İstanbullu şehirli kadınları, sadece İstanbullu şehirli erkekleriyle değil, aynı zamanda Anadolu kırsal kadınlarıyla da göreli olarak ilişkilendiren bir şekilde temsil edilmektedir, bu onların aynı zamanda Anadolulu kırsal erkeklere ilişkili olarak da temsil edildikleri anlamına gelir (çünkü kırsal erkekler kırsal kadınlardan daha üst sıralarda yer alır). Bu ilişkilendirmede dergi Anadolu kadınlarını daha iyi göstererek çevrenin çevresi olan Anadolu kadınlarını İstanbul kadınları karşısında üstün göstermekte; diğer bir deyişle onları merkezleştirmektedir. İstanbul kadınını ise uzak bir çevreye atıp yerinden etmektedir. Yani eskiye göre yeni bir kadın alanı dizaynı yapmaktadır.

Önceden söylediğim gibi Boşboğaz ve Bıldırcın'da kadınlar erkeklere (hem şehirli hem de kırsal) göre tehlikeli, kurnaz, manipülatif ve sömürücü olarak tasvir edilir. Bu aslına başka bir açıdan bakıldığında "çevre" kavramı ile tutarlı değildir. Aslında, eğer bir şey varsa, Boşboğaz ve Bıldırcın sürekli kapak sayfalarında kadınlara yer vererek kadınların çok fazla merkezde olduğunu ima eder. Boşboğaz ve Bıldırcın'daki çizerler ve diğer çalışanlar, kadınların çevrede olmasını isteyebilirler, ancak, maalesef, onları her zaman merkezde bulurlar.

Burada Mardin'in MÇT tezini kullanırsak, Boşboğaz ve Bıldırcın'da kadınlara karşı bir şikayet olduğunu ve bu dergilerin daha çok onları çevre konumuna indirgenmeye çalıştıklarını iddia etmek daha kolay olurdu. Bu dergiler, şehirli kadınların kırsal kadınlar kadar çevrede olmasını istiyorlar. Bu istedikleri şey, karikatürlerde temsil ettiklerinden farklıdır. Karikatürlerde kadınlar merkezi olmayan kişiler olarak görülür. Ancak bu temsilin arkasındaki argüman, kadınların çevreye gönderilmesi gerektiğidir.

  1. Bu durumda İstanbullu kadın ve Anadolu kadını arasındaki indirekt savaş, çevreler arası savaş olur.
  2. Boşboğaz açısından istenmeyen çevre: İstanbul kadınıdır, istenen çevre: Anadolu kadınıdır.
  3. Bıldırcın'da ise hafif, teşhirci ve erkeğin cüzdanı peşine kadınlar gösterilerek kadınların değeri düşürülmekte ve böylece şehirli kadınlar esas merkezin çevresi statüsü, pornografik model statüsüne düşürülmektedir.

MÇT'yi bu şekilde kesişimselliğe uğratıp cinsiyetlendirip, çoğullaştırarak mesela şehre geldiğinde bikinili kadınları plajda görünce özel bir tür engellenme ve hayal kırıklığı yaşayan köylü erkeğin durumunu anlamak daha net olur. Köylü erkeğin köylü kadına göre Anadolu'da daha yüksek bir statüsü vardır. Bu köylü erkek İstanbul'a gelince İstanbul kadınları ile karşılaşmasında yeni bir tür aşağılık duygusu yaşar. Çünkü bu yeni bir kadın türüdür. Kadın olmasıyla köylü erkeğin çevresindeki köylü kadınla ortak paydası vardır ama şehirli olmasıyla çevre olan köylü erkekten merkezdedir ve şehirli kadın karşısındaki bu durumu köylü erkeği sıkıştırır.


Referanslar

Levin, P. T. 2023. "Reflections on Şerif Mardin's center-periphery thesis", Turkish Studies 24:3-4, 617-639, DOI: 10.1080/14683849.2023.2189592.

Mardin, Ş. 1973. "Center-periphery relations: a key to turkish politics?", Daedalus, 102, 1, Post-Traditional Societies, 69-190.

Shils, E. 1961. Centre and Periphery. 117–130. In The Logic of Personal Knowledge: Essays Presented to Michael Polanyi. Editörler: Polanyi Festschrift Committee. London: Kegan Paul.


* Bu yazının bir kısmı 122K888 nolu Tübitak 1001 projemden çıkan şu yayının çevirisidir: Tepe, Fatma Fulya (10 Mar 2024): Banal misogynism in Turkish media at the beginning of the multi-party era: the case of Boşboğaz, Journal of Graphic Novels and Comics, DOI: 10.1080/21504857.2024.2328727 (Q1 Journal): Yazının geri kalan projenin TÜBİTAK SOBAG'a teslim edilmiş raporundan alınmadır.

[1] Enayi Hacı Ağaların Beyoğlu'ndaki batakhanelerde nasıl karşılandığı ve kandırıldığı (Veli, 2018: 63) ve fuhuş teklifi alıp Türk ve gayrimüslim isimli fahişelerle fuhuş yaptıklarını anlatan (Veli: 2018: 99) bir kitap için bknz: Adnan Veli (2018) İstanbul Batakhaneleri, Ve Yayınevi: İstanbul. Yemekli ve fuhuşu hizmeti alınan bir gece mesela 250 liraya mal oluyormuş (Veli, 2018: 110).

Fatma Fulya Tepe kimdir?

Fatma Fulya Tepe, İstanbul Aydın Üniversitesi'nde sosyoloji alanında doçenttir. İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünden 3.95/4.00 ortalama ile Magna Cum Laude alarak mezun oldu.

Doktorasını aynı üniversitenin Sosyoloji bölümünden tamamladı. Doktora tezinde temel bilimler ve mühendislik alanlarında çalışan İstanbullu kadın akademisyenlerin ev hayatındaki işbölümünü inceledi.

Doktorası sırasında İsveç, Hollanda ve Almanya'dan aldığı burslarla araştırma yaptı ve kadın çalışmaları alanında dersler takip etti.

Dr. Tepe Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (Tübitak) tarafından 2014'te finanse edilen yürütücüsü olduğu bir araştırma projesinde, 1966-1974 yılları arasında yayınlanan Türk Kadını dergisinin söylemini devlet feminizmi açısından inceledi.

2017 yılında Feminist Formations dergisinde bu araştırmadan yola çıkarak "Turkish Mother Citizens and Their Homefront Duties" başlıklı makalesi yayınlandı.

2022 yılında Emeritus Profesör Per Bauhn ile Journal of International Women's Studies dergisinde "The Turkish Angel in the House: A Travelling Concept in the Housewife Poems of Ziya Gökalp and Halide Nusret Zorlutuna" başlıklı makalesini yayımladı.

Dr. Tepe’nin yürütücüsü olduğu "Çok Partili Dönemin Başında Mizah Dergilerinde Kadınların Temsili: Boşboğaz (1945) ve Bıldırcın (1947) Örnekleri" başlıklı projesi Ocak 2023'te Tübitak 1001 projesi olarak kabul edildi. Dr. Tepe’nin uluslararası akademik düzeyde çok ilgi gören bu araştırmasından çıkan yayınları Uluslararası Q1 dergilerde ve diğer dergilerde yayınlandı.

Dr. Tepe, ayrıca Türkiye’de ilk defa annelik çalışmaları ve kız çalışmaları alanında makaleler yayınlayarak bu alanların Türkiye’de başlamasına öncülük etmiştir.

Dr. Tepe, iki COST-ACTION projesine ve şu akademik derneklere üyedir: International Sociological Association, International Comparative Literature Association, MLA, European Society for Periodical Research, International Society for Humor Studies, International Association for the Philosophy of Humor.