Ezgi Gizem Gülümser

19 Ocak 2020

Herkesin bir orijinal günahı var, kimininki katil olmak!

Gestus’un yeni yapımı olan 'Orijinal Günahlar', dört farklı karakter gözünden seyirciyi hâkim konumuna yerleştirerek bir anlatı sunuyor

Gökhan Erarslan'ın yazıp yönettiği 'Orijinal Günahlar', dört ana bölümden oluşuyor. Oyun, bir inşaat mühendisi, bir gündelik temizlik işçisi, bir satış temsilcisi ve bir plaza insanının kendilerince normal sayılan hayatlarını yaşayan insanlardan katil olmaya evrilme hikâyelerini anlatıyor.

Bu dört kişinin ortak noktaları, patronlarını öldürmek. Ve bir sosyal medya hesabında bir haber için benzer yorumlarda bulunmak... Yargı sisteminin onları bir "örgüt" olarak ele alıp yargılama sürecinde savunmalarını dinlememiz ise seyirciyi hâkim konumuna koyarak meselelere en yakından tanık olmamızı sağlıyor.

Aynı zamanda sahne ve kostüm tasarımını da yaptığı oyunda Erarslan; dört sandalyeyi ortalayıp kostüm kısmını bir kenara alan, sahnenin soluna bölümlerin isminin yazıldığı bir tahta koyan ve arkaya oyundaki bölümlerin geçişlerine canlı müzik yapan orkestrayı konumlandıran bir düzeni tercih etmiş.

"Kaza Değil Cinayet" isimli ilk bölümde babası da bir inşaat cinayetine kurban gitmiş inşaat mühendisinin hikâyesini anlatıyor oyuncu. Her bir bölüm yaklaşık yirmi dakika sürüyor. Oyuncuların her biri esas oyun kişisi kimliğini sürdürüp sırası gelince öne çıkıp nasıl ve neden katil olduğunu anlatırken, diğer oyuncular da bazen anlatılan hikâyede bir minik oyun kişisi oluveriyorlar. Çoğunlukla bir anlatıcının aktif olduğu, birinin yardımcı rolde "o hikâyedeki önemli biri"ni oynadığı ve diğer iki oyuncunun sahnede sıralarının gelmesini bekledikleri bir düzen oluşturulmuş.

İlk bölüm ülkemizdeki inşaat sektörüne, sektörü elinde tutanlara eleştirel bir bakış getirirken ikinci bölüm olan "Othello'nun Öteki Ölümü"nde bir koca-patron cinayeti anlatılıyor. Bu bölümde anlatıcımız bir kadın ve kıskançlık-evlilik düzleminde giden bir anlatı ile karşımızda. Metin çok eleştirel bir noktadan toplumun iki yüzlülüğünü ve hak, adalet gibi kavramları merceğine alırken maalesef söylemlerin sıklığı ile eleştirdiği çoğu şeyin tekrarına da düşüyor. Dolayısıyla seyirci, hâkimlik konumunu sessizce gerçekleştirirken sahnede izlediği "o insan"ın hayatı karikatürize bir noktaya vardığında haklı-haksız yargısı işlemez oluyor.

"Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor" isimli üçüncü bölümde; sahne orkestrası geçişlerde müzik yapmaktan bir adım daha öteye giderek sahne üstünde bir devinim için var oluyorlar. Bu bölümde yine patronunu öldüren oyun karakteri yozlaşmış bir kültüre ekonomik ve kadın-erkek ilişkileri çerçevesinden eleştiri sunuyor. İzlerken seyirci aslında hep gördüğü, duyduğu o "haber"lere yakından bakmış oluyor. Bir üçüncü sayfa haberinin arka planını görme şansı sunuyor metin bize. Bir anlamda o hep bildiğimiz hayatları gözetliyoruz. Aile içindeki kavgaları, yoksulluğu ve yetimliği, hak hukuk peşinde koşan kadınları, iç göçü, namus meselesini, aşkı, nefreti, kadın çalışan olmayı yakından izliyoruz. Bunu da sadece oyun kişilerinden değil o kişilerin en yakınlarının duruma nasıl baktıklarını da anlayarak yapıyoruz.

Dört karakterin uzun uzun anlattıkları kendi hayat hikâyeleri ve mevcut duruma nasıl geldikleri uzun bir anlatı. Tek bir mesele çerçevesinde dönen oyun aynı konuyu farklı bakış açıları ile işlemeyi hedeflemiş. Tasarımda mevcut olan dört kişiyi izleyen bize karşılık, bizi izleyen dört "suçlu"yu sahneye koymuş Erarslan. Dört ana bölümlük seyirlik, seyirciyi muhakkak sahnedeki olan biteni eleştirmeye, suçluyu suçsuzu bulmaya yönlendiriyor. Ama kendilerinin suçlu olduğunu zaten itiraf edenlere duyulan acıma ve özdeşleşme ile ortada suçlu ya da suçsuz kalmıyor. Adil bir dünya isteği, ahlak, sevgi konuları verilen en net mesajlar olarak kalıyor aklımızda.

"İnsana Yardım Esastır" bölümü ise psikolojik olarak seyirciyi en zorlayan bölüm. Çünkü yakın tarihimizde gerçekleşen ve toplumun kayıp hafızasını eleştiren bu bölüm, bir kadın ağzından bize ahlaklı lider olmayı, unutmamayı anlatıyor uzun uzun. Rüyalarla, yargılamalarla, kadın olmakla ve vazife meselesi ile ilerleyen bu bölümde hepimiz o kömür karası yüzleri anımsıyoruz belli belirsiz ve inanıyoruz: bir kişi çok şey değiştirebilir!

Seyirci ceza veren, cezayı kıran olmaktan çok; haksız durumlarda hakkın ne olduğunu anımsayan, bazen dinlemekten yorulan, ama anlatılmak istenenin ne olduğunu çok iyi anlayan ve suçu meşrulaştıran-görmezden gelinen ahlak sorunlarını hatırlayanlar olarak çıkıyor salondan. Ki bu da büyük bir vicdan meselesi...

Seçil Demircan'ın kareografisini üstlendiği, Mahir Bektaş, Burak Güven ve Yaşar Çınar'ın sahne üstünde oyunculara müzik ile destek sağladıkları oyunun oyuncuları ise Şirvan Kalenderoğlu, Ezgi Hüyükpınar, Özer Keçeci ve Özge Ünal.

Anımsamak ve hiç unutmamak için bu oyuna gidip hakimlik yapmaya çalışın.