Ezgi Gizem Gülümser

27 Kasım 2019

"Gözleri biraz mavi miydi, ha?": Edith'in Piaf olma serüveni

İKSV Tiyatro Festivali kapsamında Caddebostan Kültür Merkezi'nde Edith Piaf'ın yaşam öyküsü olan "Kaldırım Serçesi" sahnelendi

Sahne, Fransa'nın sokakları olarak açılıyor karşımızda. Sağda ve solda dükkân ve kafeler varken ortada izleyicinin nereye oturursa otursun net olarak görebileceği "cabaret" kısmı tasarlanmış. Bu kısım bir çiçekçi dükkânı önü ve sağında solunda müziği canlı olarak icra eden müzisyenler oturmakta. Edith'in sokakta şarkılarını söylediği yer de burası, büyük kulüplerdeki sahnesi de. 

Ana dekor sabit kalırken masalar, tabureler ve iskemlelerin sürekli yer değiştirmesi ile sağlanan matematikte sahnenin her alanı kullanıma açılıyor: bazen bir sokak, bazen fakirhane, bazen zenginlerin gidip eğlenebildiği bir gece kulübü, bazen bir hastane ya da boks ringi olabiliyor. Değişmeyen mekan ve kişi ise sadece "sahne" ve Edith ki bu da oyunun dramaturjisine işaret ediyor.

Tülay Günal, Edith rolünü gençlik yıllarından kırk sekiz yaşına dek icra ederken kalan oyuncu ekip; Yeşim Sarı, Burcu Halaçoğlu, Can Deniz Erzaim, Ozan Erdönmez, Aytek Şayan ve Levend Yılmaz da kendilerine biçilen türlü rolleri taşıyorlar. Serseri, ünlü bir oyun yazarı ve şair, sokak kızı, halktan biri, Nazi askeri, esir, muhabir, doktor ve Edith'in meşhur aşklarını dönüşümlü olarak oynuyorlar.

Özlem Kaya'nın kostüm tasarımı anlatılan dönemi ifade ediyor. Kullanılan her aksesuar ile her oyuncu bir hanıma, bir beye, zengine, fakire, doktora ya da bir milletin bir temsilcisine dönüşebiliyor. Edith de birinci ve ikinci perdede kostüm değiştirerek hayatında farklı bir sayfayı açmış oluyor. Hayat ve kişiler onun etrafında şekilleniyor. Sekiz yaşına dek gözleri görmeyen, hayatı kulaklarıyla algılayan Edith bu oyun kişileri ile aşkı, anneliği, yetimliği, dostluğu ve kötü olan dünyayı deneyimliyor.

Edith'in öyküsü sokaklarda başlamakta. Acıklı bir yaşam öyküsü ama hep müzik var ve acı ile müzik hep iç içe. Sokağın kokusunu tahmin edemesek de atmosfer ve onun nasıl "Piaf" olduğunu anlayabiliyoruz. Bir evlat kaybetme, âşık olma, kayıplar yaşama, dostlar bulma ve dostların acı kayıplarıyla ayakta durmaya çalışan bir "Serçe" var karşımızda. Bir yandan da hastalıklarıyla başa çıkmaya çabalıyor. Bu çabasına dostlarının gözünden de şahit olabiliyoruz. Edith'in kime âşık olduğundan çok; aşkı nasıl anladığını görüyoruz biz de seyirci olarak. En büyük tanıklığımız bu öge ve müzik oluyor. Âşık olacağı zaman karşısındaki "erkeği"ni mavi gözlü olarak görmesi her seferinde seyirciyi yanına alıyor, çocuksuluğu ve hevesi ile.

Tülay Günal'ın Piaf yorumu ilk bakışta kaba saba görünse de hayır, aslında çok kırılgan. Bir sokak şarkıcısını ve sahnelerin devini oynayan Günal'ın, bedeni ve sesiyle ilettiği Piaf çok güçlü. Sahneler "şarkı araları" ile bölünürken seyirci de bir sonraki sahneye hazırlıyor kendini. Her şarkıdan sonra günler, aylar geçiyor ya da Piaf'ın hayatındaki bir kırılma noktasına daha şahit oluyoruz. Edith'in "Piaf" olması, bilmezken "bilir" oluşu, öğrenmeye direnirken öğretmek için kendini paraladığı dönüşümler, çok belirgin çizgilerle ayrılmış olarak seyirciye sunuluyor.

Sahneden hiç ayrılmayan Mutlu Ödemiş, Güneş Bulak, Sarper Kaynak, Doğan Doğangün ve Mustafa Kemal Emirel, Piaf'ın en sevdiği şeyi, müziği temsil ediyorlar. Sahneden ayrılmamakla onun bir ömürlük hikayesine eşlik ediyorlar.  Bazı oyun kişilerinin yer yer karikatürize olduğu, kimisinin tip olarak kalmaya devam edip metne hizmet edişi Piaf'ı daha da öne çıkararak seyircinin ona ve onun hikayesine odaklanmasına yardımcı oluyor. Kısa kesitler ve yükselen kariyerindeki olaylar ile tam bir yaşam öyküsü sunuluyor.

Başar Sabuncu'nun yazdığı "Kaldırım Serçesi"nin yönetmeni Yiğit Serdemir. Aylin Alıveren'in dramaturg olarak görev aldığı oyunun müzik direktörlüğü ise Yiğit Özatay'a ait.

Edith'in Piaf olma serüveni ve müzikle şekillenip aşkla sınandığı hayat hikayesini bu kalabalık ekip ile izlemek isteyenler, ajandalarına tarihleri not edebilirler.