Ersan Şen

30 Aralık 2013

Yargılanmanın yenilenmesi

Yargılamanın yenilenmesi, hem hükümlünün aleyhine ve hem de lehine yapılabilir. Bu kapsamda, kamuoyunda “Balyoz Davası” adı ile bilinen yargılamanın, Ceza Muhakemesi Kanunu m.311 ve 314’de gösterilen sınırlı şartlar çerçevesinde Yerel Mahkemece yeniden görülmesi yolu açılabilir.

Yerel mahkeme aşaması biten bir davaya ilişkin kararın kesinleşmesi sonrasında yargılamanın yenilenmesi mümkündür. Olağanüstü kanun yolu olarak kabul edilen bu yöntem, çok istisnai hallerde kullanılır. Çünkü esas olan kesinleşen yargı kararın uygulanması ve değiştirilmemesidir. Ancak maddi hakikat ve adalet, en önemlisi de hükümlünün mağdur edilme ihtimalinin önüne geçmek amacıyla davanın yeniden gözden geçirilmesi kabul edilmiştir. Yargılama da bir yerde bitmemesi ve hak arama hürriyetinin de bir sınırının olması gerektiği ileri sürülebilir. O sınır, temel olarak temyiz aşamasının geçilmesi anıdır. Bununla birlikte, yargılamanın esasını etkileyen hataların varlığı halinde onların da gözardı edilmemesi gerekir.

Yargılamanın yenilenmesi, hem hükümlünün aleyhine ve hem de lehine yapılabilir. Bu kapsamda, kamuoyunda “Balyoz Davası” adı ile bilinen yargılamanın, Ceza Muhakemesi Kanunu m.311 ve 314’de gösterilen sınırlı şartlar çerçevesinde Yerel Mahkemece yeniden görülmesi yolu açılabilir. Bu yol, her ne kadar 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunla yargılama yetkisine son verilse bile, eski davalar bakımından yargılama yetkisi devam eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından işletilebilir. Yargılamanın yenilenmesi için bu Mahkemeden başka bir yargı yerine gidilemez. Davanın bazı sanıklar yönünden bitip kesinleşmesi, bu andan itibaren yargılanın yenilenmesi başvurusunun İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmasını engellemeyecektir.

Hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi sebepleri; Anayasa Mahkemesi veya İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları, yargılamanın esasına etkili yeni veya eski olsa bile hiç dikkate alınmayan delil veya delillerin ortaya çıkması, dosyaya sunulan delillerin sahteliği, bilirkişi raporlarının sahteliği veya gerçekdışı olma halleri ile sınırlıdır. Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları dışında, “dürüst yargılanma hakkı” ihlalinin doğrudan yargılamanın yenilenmesine konu edilebilmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, “Balyoz Davası” adlı yargılamada suça konu olabilecek icra hareketinin ve eylemin olmadığı, suçun hazırlık hareketleri aşamasında kaldığı, 2003 yılında yapılan ve Hükümete darbe amaçlı olduğu söylenen toplantı ve çalışmaların kesilip, faillerce icra hareketlerine konu edilmediği, eski Türk Ceza Kanunu m.147 ve yeni Türk Ceza Kanunu m.312’de “manevi cebir”, “baskı”, “tehdit” gibi kavramların Hükümete darbe suçunun maddi unsuru olarak gösterilmediği, yeni TCK m.312’de “elverişli vasıtalarla cebir ve şiddet kullanmak” ibaresine yer verildiği, “tehdit” kavramının TBMM Genel Kurulu’nda madde metninden çıkarıldığı, çıkarılma gerekçesinin de ifade hürriyetinin korunması ve suç kapsamının geniş tutulmaması olarak gösterildiği, “cebir” kavramından fiziki şiddetin anlaşılmasının gerektiği, bunun da cebir suçunu tanımlayan TCK m.108 ile ortaya koyulduğu, “manevi cebir” kavramına sadece irtikap suçunu düzenleyen TCK m.250/1’de “icbar/baskı” olarak yer verildiği, yeni TCK m.312’nin, “Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozmak” suçunu düzenleyen TCK m.302’den farklı düzenlendiği, m.302’de cebir/şiddet veya tehdit gibi kavramlara yer verilmeksizin her ne şekilde olursa olsun Devletin birliğini ve Ülkenin bütünlüğünü bozmak yönünde her türlü hareketin tanımlandığı, yani suç kapsamının geniş tutulduğu, “Balyoz Davası” ile ilgili tüm delillerin toplanıp tartışılmadığı, bilirkişi raporlarının yetersizliği ve gerçek dışılığı yönündeki savunmaların, Yerel Mahkemece doğrudan yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmeyeceğini ifade etmek isteriz.

Bu sebepler, ancak Anayasa Mahkemesi veya İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularla verilecek dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair tespit kararı sonrasında, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.50/2 ve CMK m.311/1-f uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu edilebilir.

CMK m.319’a göre, yargılamanın yenilenmesi talebinde yasal neden ve bunu doğrulayacak deliler gösterilmelidir. Aksi halde talep usulden reddedilir.

Yargılamanın esasını etkileyebilecek tanık beyanlarına veya sair yeni delillere dayanılarak yapılan yargılamanın yenilenmesi başvurusu üzerine yerel mahkeme, yargılamanın esasına etkisini, ciddiyetini ve “tanık beyanı” olma gücünü tespit etmek amacıyla bu delilleri toplayıp değerlendirmelidir.

“Delillerin toplanması” başlıklı CMK m.320’ye göre, “(1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hakimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.

(2) Delillerin mahkemece veya naip hakim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.

(3) Delillerin toplanması bittikten sonra cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir”.

Yargılamanın yenilenmesi usulü: Yargılamanın yenilenmesi istemi, kesinleşen hükmü veren yerel mahkemeye sunulur. Yerel Mahkeme, önce bu istemin usulden kabule değer görülüp görülmeyeceğine karar verir. Yargılamanın yenilenmesi istemi mahkemece yerinde bulunduğu takdirde, hakim vasıtasıyla delil toplanması yoluna gidilir. CMK m.320’de, istisnai olarak mahkemeye delil toplama yetkisi verilmiştir. Sonuçta mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini esassız, yani temelsiz görürse, duruşma yapmaksızın reddeder, aksi kanaatte ise, duruşma açar. Buraya kadar verilen kararlara karşı taraflarca itiraz yoluna gidilebilir.

Yargılamanın yenilenmesi istemini ciddi gören mahkeme, ortaya çıkan delillerle duruşma yapmaksızın hükümlünün derhal beraatına da karar verebilir. Mahkemenin duruşma açtığı durumda yargılama yenilenir ve sonuçta mahkemece, ya önceki hüküm onaylanır ya da iptal edilip yeni hüküm kurulur. Bu kararlara karşı temyiz yolu açıktır.