1- Sansür haberi daha sonra yalanlanmış olsa da başta Ulaştırma Bakanlığı özelde iktidara yakın çevrelerin internete meselelerine yaklaşımı aynı kalıbı izlediğinden çok da inandırıcı değil.
Öncelikle bir fikir ortaya atılıyor, alınan tepkiye göre uygulama başlıyor. Şimdiye kadar genellikle özgürlük sınırlayıcı kararlar alan Ulaştırma Bakanlığı internet filtresi uygulamasını alınan tepkilere yumuşatıp şekillendirip uygulamaya koydu. Ama internet erişimine kimlik bilgileriyle girmek ya da bazı kelimelerin site adresinde kullanımının yasaklanması gibi abzürt sayılabilecek girişimler abzürtlüğü de epeyce ortada olduğundan -en azından şimdilik- ertelendi.
2- Sosyal medyaya yönelik olumsuz demeçler iktidar çevrelerinde son aylarda artan bir şekilde dile getiriliyor. En son O.Ç. davası utanç verici bir şekilde sonuçlandığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı utanmadan suçu sosyal medya’ya atmayı başarmıştı.
O yüzden bugün dile getirilen iddialar iktidarın tutumu açısından çok da şaşırtıcı değildir.
3- Sosyal Medya’ya sansürü kesinlikle ve kesinlikle daha büyük bir medya bağlamında düşünmek gerekir. Zaten düşünmeye başladığımız anda da fazla fikir yürütmeye gerek kalmayacaktır. Tutuklu gazeteci sayısıyla zirveye oynayan bir ülkenin her gün başbakanından zılgıt yiyen medyasının hali ortada iken yakın gelecekte ana medya mecrası haline gelecek olan sosyal medyanın da bir baskı hedefi olması şaşırtıcı değildir.
4- Sosyal medya’da nefret söylemlerinin üretildiği ve yayıldığı doğrudur ama bu mecranın kullanıcıları bu söylemleri deşifre etme ve düzeltme kapasitesine sahiptir. Asıl sorun nefret söyleminin bu ülkede ne çevrimiçinde ne de çevrimdışında cezalandırılmaması, hatta bazı iktidar mensuplarının bu söylemlere bizzat destek olmasındadır. Konvansiyonel medyada nefret söyleminin baş taşıyıcılarından olan bir gazetenin yetkilisi başbakanın, cumhurbaşkanın uçağında gezilere götürülüyorsa artık yapacak pek de bir şey yoktur.
5- Son iki maddede dile getirdiğim unsurlar üzerinden adı geçen haberdeki bazı mantık dışı iddialara bir kere daha değineyim: Eğer bu ülkede etnik ve dini eksenli gerginlikler meydana geliyorsa bunun sebebinin sosyal medya olduğuna dair hiçbir bilimsel ya da sosyal veri yoktur. Ancak bakan düzeyindeki bir kişinin “biz halkın tepkilerinden memnunuz” diyerek tepkisel davranışlara destek olması, bazı durumlarda açıkça mezhep düşmanlığına prim verilmesi, 14. yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüzün bile doğru düzgün cezalandırılmaması gibi ne yazık ki sayısı giderek artan iktidar kaynaklı yanlışlıkların bir takım gerginliklere yol açması daha büyük bir olasılıktır.
6- Bu tipik bir günah keçisi yaratma girişimidir. Çocukları koruyamayan bir sistem nasıl internetteki çocuk pornosu trafiğini utanmaz bir yalancılıkla iddia edip sansür için kapıyı aralamışsa, başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin hayati sorunları karşısında karşılaştığı acizlik karşısında bu sefer de sosyal medyayı günah keçisi ilan ediyor. Ancak kara propagandanın bile geçmişi, sistematiği var. Bir panik halinde böyle sansür girişimlerine girişmek acizliğini daha da ortaya çıkarıyor yetkili mercilerin..
7- İşin teknik kısmına gelince, kendi örgütlenmesi içinde BTK’nın böyle bir sansür denemesini becerebileceğini sanmıyorum. Ancak her zaman Batılı şirketlerden bu konuda yardım alınabilir. Hesabını soramayacağımız yeni harcamalar yapılacaktır bu bağlamda. Bütün gayretlere rağmen teknik olarak internet mecrası kendi gelişimini hala sürdüren bir medya olduğundan internet üretimini tamamen kontrol altına almak da zaten mümkün değildir. Nihai olarak internetin fişini çekmek gerekir ki bu da iktidarın işine gelmeyebilir. Özgürlük dostu olduğundan değil de neoliberal olduğundan dolayı internetin fişini çekemez. Çünkü ekonominin kendisi artık internete dayanıyor. Bu kısıtlama süreci en çok masum sıradan kullanıcıyı etkileyecektir. Kullanım hızı yavaşlayacak, internette dolaşabileceği alanlara sınırlama gelebilecektir. Internet ve özelde sosyal medya yurttaşların en önemli haber kaynaklarından biridir. Sıradan kullanıcıların internet okuryazarı haline gelmesi öyle gözüküyor ki her zamandan daha da elzem bir durum haline gelmiştir. Özgürlüklerimiz internetle ilgili her meselede önce kısıtlayıcı taraftan bakan yetkililere bırakılamayacak kadar değerlidir...