2005 yılının başında başlayıp 2006 yılının haziran ayında yasalaşan yeni Kurumlar Vergisi Kanunu, temel vergi kanunlarını değiştirmek yerine yeni baştan yazmak şeklindeki bir yaklaşımın ilk ürünü oldu. Vergi Konseyi başta olmak üzere kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları (STK), akademisyenler ve değerli vergi uzmanlarının ortak çalışması ile gerçekten başarılı bir sonuç ortaya çıktı. Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu, kontrol edilen yabancı kurum ve uluslararası vergilemede karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi olan transfer fiyatlandırması konusunu sistemimize dâhil etti. Dünya uygulamalarına paralel rekabetçi bir kurum vergileme sistemi kuruldu.
Ne yazık ki izleyen yıllarda bu reformcu anlayışı devam ettiremedik, rakip ülkelerimiz vergi oranlarını yüzde 10’lara kadar indirirken biz uzunca bir süre yerimizde saydık, hatta üç yıllık geçici bir süre için yüzde 20 olan genel kurumlar vergisi oranını yüzde 22’ye çıkardık. Covid-19 salgını sanırım global düzeyde vergi oranlarının aşağı yönlü hareketini bir süre durduracak. Kanunları yeniden yazma modeli daha sonra gelen bakanların etkisiyle bir kenara bırakıldı. Vergi Konseyinde yıllarca sürdürülen çalışmalar sonuçsuz kaldı.
Gelir vergisinde başlayan reform çalışmaları sırasında dönemin Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal, Vergi Konseyi ve çeşitli STK’lardan gelen önerileri çok hafif bulmuş ve alaycı bir şekilde, "Bana ses getirecek radikal öneriler getirin" demişti!
Ne zaman bir gelir vergisi reform çalışması başlasa şu ilkeleri duyarız:
- Büyüme odaklı,
- Mükelleflerin gönüllü uyumunu gözeten,
- Vergi güvenliğini güçlendiren,
- Geniş tabanlı,
- Düşük oranlı,
- Yaşanabilir bir vergi ortamı sağlayan.
Bu ilkeleri söylemek kolaydır, ancak gelir vergisi gibi çok geniş bir mükellef kitlesini ilgilendiren bir kanunda bunlara uygun düzenlemeler yapmak öyle pek kolay değildir. Ben kaldırılan "irtibat bürosu istisnası"nın bir yıl sonra ve kaldırıldığı tarihten geçerli olmak üzere nasıl yeniden getirildiğini hiç unutamam!
Vergi reform çalışmasının başlarında dile getirilen önerilerden biri de çoğu zaman sporcuları vergilendirmek olur. Kazanıyorlar ödesinler! Söylem güzel ama sonra spor kamuoyunun gücünü ve kulüplerimizin mali durumunu görünce geri adım atarlar.
Bir de bu coğrafyada sporculara getirilen vergileri kulüplerimiz ödemek zorunda kaldığı için kulüplerimiz böyle bir değişikliğe engel olurlar. Siyasiler de böyle geniş bir kitleyi karşılarına almak istemezler. Asırlık kulüplerimizin içine düştükleri finansal darboğazı görünce ben de bu tür değişiklik beklentileri naif buluyorum. Yapılanların da uygulanabileceğine dair kuşkularım oluyor.
Böyle olunca sporcular için avantajlı bir vergileme rejimi uygulamak kaçınılmaz oluyor. Bizim 2020 başına kadar sporcuları vergileme rejimini "düşük ve sabit oranda vergi kesintisi ile yetinme" şeklinde tanımlayabiliriz. 2008 yılında 31 Aralık 2017 tarihine kadar uygulanmak üzere kesinti oranını liglere göre (yüzde 5, 10 veya 15 olarak) farklılaştırmışız. Bu vergi kesintileri nihai vergileme niteliğinde olduğundan ayrıca genel hükümlere göre kesinti yapılmayacağını ve sporcuların ücret gelirleri için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmeyeceğini öngörmüşüz. 2017’den sonraki yıllarda aynı oranlar geçerli kalmak üzere bu uygulamanın süresini uzatmışız. Son olarak 2019 yılı Aralık ayında düşük oranlı stopaj uygulamasının süresi 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılmış, ancak en üst ligler için geçerli oran 1 Ocak 2020’den geçerli olmak üzere yüzde 15’ten yüzde 20’ye çıkarılmış bulunuyor.
Aralık ayındaki düzenleme ile sporcu vergilemesinde çok önemli bir değişiklik yapıldı. Genel ücret vergilemesindeki değişikliğe paralel olarak sporcuların ücret gelirlerinin belli bir tutarı (2020 yılı için 600 bin TL’yi[1]) aşması durumunda yıllık gelir vergisi beyannamesi verme zorunluluğu getirildi. Ancak 1 Kasım 2019 tarihinden önce imzalanan sporcu sözleşmeleri (bunlara eski sözleşmeler diyelim) kapsamında yapılan ücret ödemelerine yeni hükümlerin uygulanmayacağı öngörüldü. Yani bunlarda hem yukarıda açıkladığımız yüzde 15 stopaj devam edecek hem de yıllık beyan zorunluluğu olmayacak.
Sporcuların aldığı ücretleri basından izliyoruz, bu ücret seviyelerinde üst liglerde oynayanlar için avantajlı vergileme rejiminin bittiğini söyleyebiliriz. Ancak kulüplerimiz eski sözleşmeler bakımından avantajlı rejimin devamını sağlamışlar. Eski sözleşmeler, süre uzatımı veya ücreti etkileyen değişiklikler gibi nedenlerle yenilenmediği sürece sözleşme süresi sonuna kadar eski rejimden yararlanmaya devam edecekler. Bir anlamda süresi kişiye göre değişen kişiye özel vergileme rejimi… (Bu noktada hatırlatalım, genel ücret vergilemesinde de 600 bin TL’yi aşan ücret gelirleri için beyan zorunluluğu getirildi, ancak eski iş sözleşmeleri için bu tür bir istisna öngörülmedi. Eşitlik ilkesi açısından değerlendirmelerinize sunarım!)
Genel ücret vergilemesinde artan oranlı stopaj yapıldığı için 600 bin TL’yi aşan ücretlerin beyan edilmesi normal şartlarda ilave gelir vergisi doğurmaz, ancak sporcularda stopaj düşük uygulandığından beyan halinde yüksek gelir vergileri çıkacaktır.
Bakalım sporcularla 1 Kasım 2019 tarihinden sonra imzalanan veya yenilenen sözleşmelerde beyan usulü uygulanabilecek mi? Eğer Covid-19 sebebiyle bir erteleme yapılacaksa, bunun tüm ücret gelirlerini kapsayacak şekilde genel olarak yapılması gerektiğini temenni edelim…
Ücretten ne anlaşılması gerekir?
Genel olarak ücret bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen olduğundan sporculara aylık ücret, başarı primi, maç başı ücreti, imza parası, imaj hakkı ve sair adlarla yapılan ödemeler ve taşınmaz veya taşıt verilmesi, konut tedariki ve sair (mesela uçak bileti verilmesi) suretle sağlanan tüm menfaatlerin ücret kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor.
Bundan sonra meraklıları için sporcuların yeni vergileme rejimini özetleyeceğim.
1 Ocak 2020 tarihinden geçerli sporcu ücretlerindeki yeni vergileme rejimi
* 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden aşağıdaki oranlarda vergi kesintisi (stopaj) yapılması gerekiyor:
a) Lig usulüne tabi spor dallarında;
1) En üst ligdekiler için yüzde 20,
2) En üst altı ligdekiler için yüzde 10,
3) Diğer liglerdekiler için yüzde 5,
b) Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerden yüzde 5.
* Lig usulüne tabi spor dallarında en üst ligde faaliyet gösteren kulüplerde 1 Kasım 2019 tarihinden sonra imzalanan veya bu tarihten önce imzalanmakla birlikte bu tarihten sonra (süre uzatımı veya ücreti etkileyen değişiklikler gibi nedenlerle) yenilenen sporcu sözleşmeleri kapsamında 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren yapılan ücret ödemelerinden yüzde 20 oranında gelir vergisi kesintisi yapılacak. 1 Kasım 2019 tarihinden önce imzalanan ve yine bu tarihten sonra süre uzatımı veya ücreti etkileyen bir değişiklik yapılmayan sözleşmelerde ise sözleşme süresi sona erinceye kadar yüzde 15 oranında vergi kesintisi yapılmaya devam edilecek.
* 1 Kasım 2019 tarihinden sonra imzalanan veya yenilenen sporcu sözleşmelerine istinaden sporcular tarafından elde edilen ücret gelirleri toplamının, 2020 yılı için 600 bin TL’yi aşması halinde, bu gelirlerin yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekiyor. Bu şekilde beyanname vermek zorunda olan sporcuların beyana tabi başka gelirleri varsa onların da ücret gelirleri ile birlikte beyanı zorunlu. 1 Kasım 2019 tarihinden önce imzalanan ve yine bu tarihten sonra süre uzatımı veya ücreti etkileyen bir değişiklik yapılmayan sözleşmelerde süre sona erinceye kadar, ücret gelirleri için tutarı ne olursa olsun beyanname verilmeyecek ve diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dâhil edilmeyecek.
[1] Gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan bu tutar, izleyen yıllarda tarife değiştikçe kendiliğinden değişecek.